17 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

17 Ocak 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

< 4 $ OO LA PC GA . SUU DG e 40 e GA G GA GG ” İ Ka Vaydı Manın kurbanlarından — Amerikalı çıkarılmıştır. dansözün cesedi, Amerikaya götürülmek ilrere bir tabuta konmuş ve yola Paristeki Insan kasabı Vaydınan tahkikatında son safha ilyon'un metresi, sorgu hâkiminin de bayıldı onu Ganç kadın, cinayetisri polise haber vermek istiyor fakat Vaydınanın tehdidinden korkuyormuş! “Aristeki insan kasabı. Vaydman SÜrüm ortaklarının yakayı ele verip t ğ:l tıkıldıklarından beri tamam al- ta geçti. hh—u kırk altı gün zarfında, Fransız “A$ı büyük bir fu&liyet gösterdi. Ha ” hafta içirde zabıta en ziyade a Trikonun, karıuı Koletin ve âşı Sorgulariyle meşgul oldu. Kolet; sorgu hâkimine verdiği ilk Üya l& Amerikalr uktrisin keyfiye. "lyn haberdar olduğunu ve bunu Tun da bildiğinı söylemişti. Jân Btanla beraber Vülziye gittik- l'lmuıı Vaydmatim köşkte bulun. kşf"'_" fencereden uzanmp İçeri ba- Ni Rüzel bir kadım elbisesi gördüğü. Ve colkr beğendiğini ilâve etmişti. y_kolauı. anlattığına göre, o sırada 'nan gelmiş, fakat bu güzel elbi. kime ait olduğ 1 sualine sükünet. Mikabele etmiştir. nkuî!’lıımeıı gün gazetelerde, Ame- te a Mtistin kaybolduğunu ve köşk- Bu ÇAĞÜZÜ elbisenin tarifini okumuş. Mığ_iml"”" genç artistin (seyahat Baih Haa | He aatın alındığını — anlamış. | kıx,: ir gün, Vaydman ceketini çı- tiç ü;" tek defteri vyore düşmüş, Ar. Kür "ll.“ü—'mllnü saklamaya lüzüum İ L*' Vakayı olduğu gibi anlat- Mmiş, ÜTseye söylememelerini rica ?»î':ı llk fırsatta zabıtayı haber. %Gidı,:: İstediğinj, fakat Vaydmanın k'.% 'en korktuğunu, hatta bir gün Milyonun metresi Kolet v lar, Yemekten sonra, her ikisi Vayd- manm yatak odasına kapanarak husu- si görüşüyorlar, Kolet, meraktan ©: Gece yatarken dostunu so'guy rar ediyor. Milyon, sevgi lryor. çekiyor, 38. tryor ve ilâve ediyor: “Eğer boşboğaz lk eder, Vaydmanım Lö Blonu öldür- düğünü söylersen seni merhametsizce öldüreceğine — ve benim de kendisine yardım edeceğime emin ol. Elimiz - den kaçtp kurtulsan bile arkadaşları. miz seni bulacak ve kafana kurgunu yerleştirccektir!...., Kolet, bunları anlatırken fenalüş- Kolet, ertesi günkü ifadesinde gu sözleri söylemiştir “— Vaydmanın bir cinayet yuva- 81 olan bu uğursus köşkünde — kalmak istemiyorumdum,, korkudan - titriyor- Milyon hiç oralarda — değildi. yir şey olmamış gibi davramıyor du. Bana, Lö Blonun katli hâdisesini anlattığı gecenin ertesi günü, Vayd. mandan usak bulunmamak için Vülsi- ye yakın bir köşk kiralamak niyetinde bulunduğunu söyledi. Fakat, cinaye. tin tafsilâtını gazetelerde okuyan ba- başı müni oldu. 18 ülk teşrinde Vaydmanın köşkün: den ayrıldık, O geceyi Milyon, babası ve ben müzakere ile geçirdik. Babası tle ben, hemen polise müracaati muva. fık görüyorduk. Halbuki âşıkım bunu katiyen reddetti. Hatta babasma çı. kıştı. Nihayet, bana karşı 2aafı olan (Jon Blan)a, Paristen firarımızı tes. hil için müracaat etmemi kararlaştır- dıik. - İlk evvel Kombresiye sonra da Nis sahillerine kaçtık. Müyon benden şüpheleniyordu. Polise haber vere- ceğimden çok korkuyor ve beni âteda göz hapsinde — bulunduruyordu. Bir gün, yanından hiç ayırmadığı - silâhı aldım, sakladım. Hiddetlendi ve sorla elimden aldı. Ve: “Bir erkeğin silâhını almak ona kurşı en büyük hakarettir.,, dedi. Vaydman yakalandığı saman bir a. ralık beni öldürmek ve sonra intihar 1 c Enlelliceni Servisin en meşhur casuklarından Mis Kavel tevkif edilmek üzeredir, dedim, TEFRİKA NO: İ7 yumruklarını sıktı, ağlayacak gibi oldu Ümitsiz bir tavırla başnı salladı: — Tufanin götürdüğü bir saman çö- pünü kurtarmağa imkân var mıdır? Şimdiki halde zavallılar Sen Jil hapisa- nesinin bir hücresinde muhafaza âltın- dadırlar her halde., Almanların elinde bulunan Sen Jilden kaçılmaz.. Ora- dan ancak idam günü çıkılır. Arkadaş- larımıza ağlamaktan başka yapabilece- ğimiz bir şey yok.. Bize kara haberi getiren delikanlı hay- kırdı: — Yapabileceğimiz başka bir iş var: İntikamlarını almak! Bökeman, elini uzatıp arkadaşının e- Hini sıkarken: — Hakkıt var dostum. Dedi ve bana döndü: — Sizi biribirinize tanıştırmadığımın şimdi farkına varıyorum. Affedersiniz . Arkadaşım Belçikanın iftihar ettiği va- tanperverlerden Lui Brildir. * Sonra beni takdim etti: — Sana Entellicens Servisin en e- ğerli memurlarından Ceyms Nobodiyi takdim ederim, dostum., Bize yardım etmek Jütfunda bulunduğu için kendi- sine senin de teşekklr etmen İâzım... Bril ile dostça el sıkıştık.. — Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum, mister Nobodi. Bir gün hizme- tinisde bulunabilirsem kendimi bahtiyar sayacağım.. — Bahsetiğiniz gün belki de gelmiş tir. Hayretle baktı ve tehalükle sordu: — Sizin için ne yapabilirim? — Mis Kaveli tanıyor musunuz? — Tanımaz olur muyum? Dostların- dan biri olmakla şeref duymaktayım. — © hâlde, onu kurtarmam için ba- na yardım etmeniri rica ediyorum. — Ne diyorsunuz? diye heyecanla sordu.. Mis Kavel tehlikede mi?, — Mis Kavel tevkif edilmek İlzere bulunuyor. Yumruklarını sıktı. Ağlayacak gibi oldu. Sonra kendini topladı. dönmiye karar — verdi. Trene bindik, Yolda, Lö Blonun saatini pencereden nehire afttı...,, Kadın elbiseleriyle dolu çanta Müyonun metresi Kolet, Janin Kel- lerin katli hâdisesi hakkında da gunla. rı söylemiştir: — İik teşrinin başlarında bir gece Vaydmanla Milyon köşke geldiler. Dikkat ettim, çorapları kum doluydu. Beraberlerinde, içinde kadın elbiseleri bulunan kocaman bir çanta getirmiş. lerdi. Gene bir iş yaptıklarımı hisset- tim, Fakat, belli etmedim, Bbir şey sormadım. Fahat, iki gün sonra Mi — Onu kurtarmalıyız, diye bağırdı. Onu kurtarmalıyız.. Mis Kavel bir a- zizedir.. Onu öldürmek Almanlar için bir gerefsizlik olduğu gibi, öldürülme- sine mâni olamamak ta Belçikalılar için şeretfsizliktir !. Heyhatt. . Lui Bril böyle söylediği esnada, Mis Kavelin etrafında örülen cehennemi ağ tamamlanmak üzere bulunuyordu. O- nu kurtarmak mümkün olamıyacaktı Kara şeytan Hapisanedeki vazifeme gitmek — za- mant geldiği için yeni dostlarımdan ak- şama tekrar buluğmak üzere sözleşerek, ayrıldım. “Serbest Belçika, mensupla- rından Van der Bruk'un Luiz caddesin- deki konağında buluşacaktık. Hapisaneye geldiğim zaman ortalı- & gayri tabil bir telâş içinde buldlum. Önünde mütcaddit otomobiller duran dış kapı ardına kadar açıktı. Avluda da süvari askerleri muhafazasında başka bir otomobil beklemekteydi. Kapıcıya merakla sordum: — Ne oluyor, Allah aşkıma? Bu telâş nedir? Ensemden bir ses: — Sana ne? diye söylendi ve devam ettiz — Hem senin burada işin ne? Döndüm ve beni istihfafla Geüzen Mongol suratlı bir adamla karşılaştım. — Atffedersiniz, diye gayet nazikâne cevap verdim, kiminle konuşmak şereli- me nail olduğumu öğrenebilir miyim?. — Kim olduğumdan sana ne?, Me- sele, senin kim olduğunda ve buraya ne yapmağa geldiğindedir. Sükünetimi hiç bozmadan: — Pekâlâ, dedim, cevab; işte burada yazılı.... Hapishaneya girebileceğime dair müsaade vesikamı cebimden çıkarıp u- zatmıştım. Elimden alrp uzun uzadıya dikkatle tetkik etti ve her şeyi yolun- da görünce yumuşadı: — Pekâlâ, geçebilirsin. .Fakat avlu- da durma... Karşımdakij adamı hürmetle selâmla- dıktan sonra fırladım ve dağruca kan- tine gittim. Oraya varalı ancak bir kaç dakika olmuştu ki karşıdan yeni ah- baplarımdan Mayerin geldiğini gör- düm. Onun peşinden Blank ve Duyz berg de sökün ettiler. Üçü de çok yor- gun görünüyordu, geceyi uykusuz ge- çirdikleri belliydi. Fevkalâde sevinmiş gibi bir halle: — Oh maşallah! dedim.. Siri buraya hangi rüzgâr attı?. Mayer homurdandı: sinin gön- | lünü kırmak istemiyor, cinayeti anla. ı ini Dd a " 2 n bana 1,300 franklık bir posta ha- | — — Bırak Allah ! Berbat bir Üregizi bacağında; ladığını id- | mig, ve sorgu hâkimi, sorguya devamı | efmek istedi. Fakat vasgoçti. Ptviçre |. yo! frankd aşkına! yalyo, pi Tizynlma bl: 'gün sonraya bırakmak mecburiye- | Rududumu geçmeyi düşündü, Nihayet | Palenamesi verdi: “Git, postadan al,, | süzgür! Canımız çıktı.. t tinde kalmıştır. bura da muvafık — görmedi. Parise — dedi. Tabit gittim, aldım... R d YukapaTan, Koletin verdiği İfadeyi | l—s(.h”l“;'îdnn haber alınca: “Evet, Törar ç demiş, fakat kendisini yarala Aiyeon tokür etmiştir. BELN Blon meselesi #ütiğimz dî Blonun katlini nasıl - öğ- 4 8 llk #U süretle anlatmıştir: ;::”!l ıü:ıtîrinâe; yâni cinayetin iş. Pa x Milyon, metresini erken '.:: mrıK:"f“PU)'cr. Yirmi dört sa- Rih Mıym.ülz!yv adım atmamasını Olet ğkı—_ “C'bnh!eyın Ve öğleden sonra ha '..hl"';fkvlçln sinemalara gidi- T &; a b 'l"zıve Kilmesinin menedi- Bk e l;”"ldrrw.ır. Sobebini anla- '.'î'"'*dan bln. düşüyor. Tayin olunan "'Pî,. anila h"!:ul €vvel köske gidiyor. keh z Myonu kapıda, otomobile ROR nd':wr, Vaydman; erken l__ııııg,,*&w 'iziyor. Bir ö icin bir ye- 3“»" Könd Dİ ve kendileri gelinceve .kn *N Ayrılmamasını söylü- Ğ '.el_ İ huî"“ü ç'ı":“:lr_lrı'm. portmantoda NYur, B"' “Ünü görüyor, der. aşı::"l Vifün 'undan başka, yerlerin 'ı; "'»ı—md'ö" Hönüz kurumadığı t ceki —“ Vör, %*’Dt.,_ ';’;'" Vaydmanla Milyon Yecek öteberi getiriyor aa LA AAT Haberin deniz ve macera romanı; 57 Yazan: Ali Rıiza Seyii den ikisinin yüzü do bol katran sürülerek gülünç bir hale geatirilmişti. Üçü do o kadar kızgındılar ki, bulaşık dudaklarile bize başlarına ne gelmiş olduğuhu bir türlü anlatamıyorlardı. En sonra “Gök gürültüsü Con,, öfke ile boğularak anlata- bildi; Alçak köpek balıkları!! — Galiba bir fıçı balıkyağı bile çıkaramamışlar.. Biraz çenebaz- lık, gaka ödeyim, dedim, Beni yakalayınca tortusu fıçısına gözlerime kadar soktular.. Beni.. Kaptan Blak: — Kısa kes, heril! — Gemide y muş? Hiç balina yakalamamışlar Yüzü gözü katran içinde — kalmış bir sıska İngiliz gemici covap verdi: — Bizden başka balina tutmamışslar efen- dim; bizi de sıska görünce kaldırıp denize attı- lar.. Kaptan ayağını vurarak haykırdı: — Demek vaktimizi boş yere — kaybettik! O halde heriflerin gemisinde neden gevezeliğe dal- diniz? Sonra makineye kumanda verdi: — Fulsipit! *“Gök gürültüsü Con,, öfkesinden olmuştu; kekeliyerek dedi ki: — Demek... demek... Bu herifleri köpek ba- yok muüy- deli gibi ee ee ema yanemeer eee AAA lıklarına yem yapmadan gideceğiz ha! Allah bir, bn gemide bir dakika daha hizmet etmem.. Bu ne 1ş, alçaklar beni tepeme kadar pislik fıçısına soksunlar da siz karşıma geçip gülünüz, öyle mi? Kaptan Blak herife bıyık altından gülerek bakıyordu. Lâkin topçu Dik ile “dört gözlü,, ken- dilerini tutamıyarak gemiyi sarsacak kadar hız- ta kahkahalar koparıyorlardı. “Gök gürültüsü,, Con, otrafma hırsla bakı- nırken İskelenin altında bir kara boya tenekesi görmüş, yavaşça bunu almıştı, — birdenbire iİleri atılarak boya tenekesini topçu zabiti Dikin kafa- gına geçirerek onu kendisinden berbat bir. hale soktu: — Şimdi ikimiz bir çift olduk, işte! Yabani İskoçya Geminin güvertesinde gülmeler, haykırış- malar, alaylar büyük bir fırtına gibi döünüp duru- yordu. En sonra lakoçyalr, Gök gürültüsü ve öbür gemliciler bir yoluna bulup temizlenebilmek için baştarafa gittiler ve gemlmiz tekrar yöl almağa başladı. Bu sırada hemen hemen 65 derece şimâl arzında bulunuyorduk ve ertesi günü de Groen- land kıyılarını gözden kaybetmiştik. Bu sabahtanberi, zırhlıya her vakit erzak, yağ gibi şeyler getirmekte ve meden! dünya ile Irtibatı temin için kullanı!makta olan küçük va- purlardan biri uzaktan bizimle geliyor ve vakit vakit zırhlir İle tşaretleşiyordu. Dört gözlü bana bu kücük geminin koşif İsini de yaptığını va Li- verpul limanıma gidip denize çıkacak büyük ve değerli mal ve para taşıyan posta — vapurlarının hareketinden bize haber yetiştirecefini söyledi. Bugün geminin makine dalresini — gezdim, Burası gerçekten görmeğe değer bir yordi. Ge- miye, hiçbir harp gemisine konulmamış derecede kuvvetli üç takım makine konulmuştu. Makine- löri çalıştıran gaz küçük bir kâzandan, — bir kok ve antrasit ocağından geçirmekle elde ediliyor- du. Kok oksijenle birleşip saf hidrojeni serbast brrakıyordu. Ben makineyi gezerken ocakta — büyük bir ateş yanıyor, ne olur ne olmaz elde — bulunmak üzere gast istihsal ediliyordu. Çünkü kaptan Blak, İrlandanın batı kıyısı açıklarında aşağı yukarı birkaç-kere dolaşmak kararını vermişti. Dâhi makinist küçük Almanın bu muazzam, karışık makinenin kumanda yerinde çalıştığını görmek unutulmaz ve İnsanın dimağında, yüre- ğginde heyecanlar uyandıran bir — manrzaraydı. En uzakta olan, en küçük bulunan bir çarkın, bir kolun hareketi bile onun gözünden kaçmıyordu. Bü küçük adam, dimağının kuüdretile yukarıdakt haydutlara dünya denizlerinin padişahlığını ver- mişti! Ertesi sabah doktor (Osbart) kapıyı hızlirer vurarak kamarama gitdi vo: — Goliniz mister Şahin, dedi, nasıl iş gördü- gümüzü yakından seyrediniz! Kıç omuzluğumuz- dâ “Kırmızı yıldız,, kumpanyasının büyük Bel- lonle, vapuru var. Şimdi onunla hesap göreceğir. Büyük bir heyocan içinde giyindim, güverte- ye çıktım, Doğmuş olan güneş, etrafındaki sabah bulutlarından kurtulmağa çalışyordu; — rüzgür cenuptan küuvvetli esiyor, inco bir yağmuru yü- züme çarpıyordu. Çarmıhlar, manikalar — boruk ıslıklar çalmakta, büyük ve yeşil dalgalar şimal £Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: