20 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

20 Ocak 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(Baştarafı dünkü sayımızda) | > Hasir ol? Diye bağırdı el bir karışıklık oldu. (Marga- İ bir demir levha gibi hareket Tan Insan duvarının — önünne - Gözlerinin içi yanıyordu: © Asker? Her şeyiniz tamam mı? Dirkaç yüz ses bağırdı: 5 Tamam kumandan? agar geriye döndü, süratle oto Hle doğru yürüdü." Arkasından iz bir yüzbaşıya, ayağı basamak birkaç kelime söyledi. yı kor, tak! diye kapandı, otomobi) Sözden kayboldu. Frigo) köprünün başında ka- w kücük bir toz bulutun gözlerini MİS, düşünüyordu. (Pavlo) dirse- &ene onu dürttü: A, | Sörüyor musun, diye mırıldan- Mig ski kırk yıllık zabitmiş haspa! det olma Rodr)go, bu harp el- Dir gün bitecek? V ona yan yan baktı. Dh erinin arasından: - Süstcik mısın köpek? Dive homurdandı ».» 0 eni bütün şiddetle” devam Gdl- Mp ge Gönüllüler on iki gündenberi n dibinde idiler. Bütün gün ampli başlarmın üstünde ateşten dan boşanıyor ve kar, durma» "iğ u. Ara sıra nöbetle.üçer ty , "rahat veriliyordu. Fakat fn- ki yg Zin kapamadan ve dizlerinde kepirtyr dindirmeden bu üç saat tö- e Ir. tekrar siperin (o İçinde diz ir, Ye beklemek lâzrmgeliyor- ii Kece idi. Ekmek duğıtan kızı Mugla oribori bekliyorlardı, (Bma- e Artık — dayanaınıyacağım, otu İkbmiğim sızlıyor. Yerinde Yakayı. kafası siperden on santim < ; Gikmişti. (Pavlo) bağırdı: an, #İmdi kurşunu kafatası- gösterdi: Orada, dizinin dayandığı yerde, ay ışığından parlayan, kar su yu ve çamurla dolu'bir çukur hasıl olmuştu. (Pavlo) dudağını büktü: Ne olacak? Annenin yatağı de- gil burasr... Ve gözünün ucuyla, üç adım ötede, kafasını #lperin duvarına dayamış, gözlerini kapamış, hareketsiz duran (Rodrigo)yu gösterdi. — Hey!.. Rodrigo! yapıyorsun? (Rodrixo) kımıldadı, gözlerini a- çarak güldü. — Çocuklar! Ne oluyorsunuz? (Me tafizik) dersinde borul horul uyudu- ZBunuz günler m! aklımıza geldi.” Bu, #ç adım geride, toprağın üs- tünde, bir kale gibi dimdik duran ve kurşundan korkmadığını vakitli, vakitsiz (ddja oden çüvuz (Pastlo) nun sesiydi. (Bmanuelo) dudaklarının köşe- sinden: — Şu aygıra bakın, dedi, dinim hakkı için işte o olduğu yerde, ayni noktada, çaktlmıs gibi duruyor. Eh buna can dayanmar! Hey!!! Rodri- go"! Rodrigo'! Siparde bir hareket oldu. Karan- Nkta birkaç baş oynadı. Çamur dal- galandı. — Rodrigo Rodrigo! fFavlo) süratle yerinden kalktı, o tarafa süründü. (Rodrigo) yüzüko- yun çamura kapanmıstı. Çavuş ba- #ırıyordu: > Hasta! Hasta! Ötelerden ayak patırdıları işitildi. Birkaç dakika geçti, Ellerinde tahta bir sedye ile Iki boyaz gömlekli a- dam göründü. (Rodrigo)yu çıkardı- lar, Sedyoya koydular ve uzaklaştı- lar.. (Rodrigo) gözlerini açtı, Sıcak bir yerde idi. Üstü başı kurumuştu. Dir- «eklerine dayanarak doğrulân: — Ne var? Ne oluyor? Baş ucunda duran sarr yüzlü bir kadın: şekerleme mi KAHRAMAN KIZ i Yazan: : ilhan TARUS i — Mir şey deği, (Rodrigo) dedi, biraz istirahate muhtaçsınız! (Rodrigo) yere atladı: -- Silâhım nerede? Fakat kardeşim? »Silâhımı bana veriniz! Ve köşede duran tüfeği kaptı, ça- dırdan çıktı. Karanirkta Okoşmağa başladı. Kulağının dibinden, küçük kunatların sesina benzer yızrltılarla, Kurşunlar geçiyor ve karşı tepenin arkasından güneşin ilk ışıkları be- diriyordu. (Rodrigo) sağ omuz başında bir. den bir soğuk ağrı hissetti. Durdu. eliyle yokladı, bir şey anlamadı. Tek rar koşmağa başladı. Hey Pavlo! Parlo! Neredesiniz. — Burada! Burada! Kendini kol- 10! Topiar o gürlüyordu. (Rodrigo) kendisini siperin kenarından aşağı- ya bıraktı. Fakat doğrulamıyordu. Herkes kafasını kum torbalarının ax resına dsyamış, nefesini (okesmiş, bekliyordu — Pavlo! —- Nen var Rodrigo? — Pavlo, bana biraz yardım et! — Sen yaralısın Rodrigo! (Pavlojnun gözlerine Iki şimşek gibi göz saplandı; — Pen mi? — Durt (Pavlo) kosarak siperin kösesin- de kayboldu. ğ (Rodrigo) bir duvarın ötesinden geliyormuş gibi boğulan, inliyen 868 leri işitiyor, fakat yerinden kıpırda- yamıyordu. Su kemiklerine işliyor- du. Ayak tırnaklarının kendisinden ayrildiğinr duyuyordu. O Ağzmt ça- murdan kurtarmağa çalıştı, boğula- caktı. Kulağının dibinde çavuş (Bas tio)nun sesi çınladı: — Boşa kurşun atmayın çocukla- »rım' Dikkat edin çocuklarım?! Dik- kat edin! Hey Gavrllo! Ne o sapan gİbi tutmuşsun silâhrnı! Namlu bo- yuna sıçrayıp duruyor! Sıkı tut kun- dağı" Ha şöyle! Ha şöylet,. Çavuşun sesi ya Si m * MN şıyor, ueaklaşıyor, sönüyordu. Sonra işitilmes old. hemme — Redrigo! Sevgilim! (Rodwigo) göz kapakları arala- dı. Kura torbaları #iperin içine yı- Bılmıştı. Arkadaşları, dizlerinin Us- tünde, vakit vakit sarsılarak harbe- diyorlardı. Bileri mekanizmalarda kıpırdanıyordu. Dudakları gülüyor. du. Kulağının Içinde toktar eyni Yu- süğ oil a dt mi muşak sesi mırıldandı: — Rodrigo! Gözlerini güçlükle yana çevir di: , Orada, yere uzanmış, saçları ça- mur içinde, Margarita, duruyordü. Başını ona doğru uzatmıştı. Yüzün- de ateş gibi nefesini duyuyordu. Si- yah gözlerinin içi, kırmızı güneş » şıklarile doluydu. İlhan TARUS ŞİLA mii si 5 “azm gençlik hulyalarımda veya j dolu korkunç rüyalarında yaşayan Srkek vardı. Bu erkeklerden. biri “iys, diğeri ise Sen Priyaktu, Üçün- ar gelince, genç kız, onun düşün. ti âsma hazır bulanduğunu di kendine itiraf etmekten bile çe- “Yordu, se Annan bu hücuma maraz kalın ç Sütün soğuk kanlılığını muhafaza G Ein atladı ve elini kılrcma uzat- N Akat, Sen Priyakın yanında bulü- a üç haydut. onun elinden kilicr T.ve etrafını aldılar. inden bir hale geimi Sin Sen Gü gear a Döğme a bakalım! Hareket ediyoruz. Bğgi Santiyiye gidecek va orme, öv istikametine sapacağız, Fontenb- hi, adar uranacağız.. Hedi > bakalım he” e DU tünada, haydutlardan biri; Depe bakın monsenyör! tit çe 2 Priyak yola bir nazar at- K emdi İstikametlerine doğru olen bir tok bulutu gördü. by pörniz prenstir! Üvey pm VE adamlarına şu em- İçeriye girsin, bu adam- SERE, * Anhaigi sürükliyerez da, kayboldu. Hem #yni zaman “iy, S“D3h8 olan tor dumanı bu diy Priyak dehşet icimde yrirtidan. İİ, Tennk, Vel! Trankavel! Pelâkat? si Trrkayej e. ds. Annaisş niraben bü 2 vi me Geliyoruz | ital bir tebessümle . gü. | i i | İ lümsedi. Trankâvelin gelişi de onda hayret uyandirmyordu! Molüs, sakin tavrile şöyle diyordu: — Merhaba Baror.' Çok şükür, tp- k: Anjede olduğu gibi, burada da, sizi yol keserken görüyorum. Doğrusu bü- yük yolları kesmek son defa Sent - Avey sökağında vukubulan hadiseden daha kârledır. Garip bir ses gıcırdar gibi bağırdı; — Tıpkı Anjudaki gibi, hiçbir şey ekxiik değil, hatta ben bile Aynı zamanda garip ve komik bir çehre sırrttr. Hayretinden dona kalan Sen Priyak mırıldandı: — Yerdir! — Hortlayan bir hayalet, Baron ce- nin'arı! Bereket versin ki, sizin öldür. düğünüz adamlar, daima sihhatte olu- yorlar. Şerefinize Baron cenapları? Ve Verdür, bu sözlerle beraber hay dutlar'n dolu olarak bırakmış olduk- ları şiselerden birini alarak kafasına çekti. Bu aralık, kılıcını tersinden tu- tan Montaeyol müthiş darbeler indiri- yordu, Trankavel de hücum etmişti. Molüs ise bir taraftan, gayet sakin tavırla kılıcını çekerken, diğer taraften da Sen Priyaka takılıyordu. Biran için- de döğüş umumileşti. Haydutlar cesur adamlardı ve itiraf etmek lânımdır ki, gayet iyi kılıç kullanıyorlardı. Bu gru- pun arkasında duran Sen Ptiyak, asa- bi hareketlerle Annsisin kolundan çe- kiyor ve onu avluya sürüklemek isti. yordu. Aynı zamanda da edamlarını teşçi ediyordu. — Hadi arslanlar! Dayan'n! Montaryol da kükterir . gibi bağır yordu: -- Savulun!. Savulun bakalım! Birdenbire, Trankevel müthis bir hamleyle haydutlarm arasından ker disine bir yol açarak, Sen Priyakın tam KAHRAMAN KIZ ——m——i Meluna gelir gelmez, derhal etrafta se- » Fi'bir gezinti yapmış ve büyük-bir ku- mandan gibi, harp sahasında tetkikat- ta bulunmuştu. Sonra: Melundan ziya- de, Plöriye giden yolun üzerinde yer- leşmenin dahı doğru old:ağını düşü- nerek, adamlariyle beraber kasahadın aytılmış ve yol üzerindeki bu evi gö- rerek bunun mükemmel bir tarasssut yeri olduğunu anlamıştı, Burun Üzerine, adamlar bu evin ö- nünde atlarmdan indiler ve atlarını bu- radaki ahırlara yerleştirdiler. Evde ika- met eden köylüler tarladaydılar. Orada bir tek adam vardı ve bu adam, kendi evlecindeymiş gibi hareket eden bu ga- rip yolculara bir nevi dehşet ve hayret içinde bakıyordu. Filhakika, atları yer- leştirdikten sonra, adamlar salona gir- diler ve başlarında bulunan Sen Priyak sert bir sesle emir verdi? — Çabuk! İçecek bir şey getirin! Adam, bir tek kelime söylemeden, bir masanm üzerine birçok bardak koy du, sonra da, beş altı şişe şarap getire- rek sadece: — Hepsi bir lira eder, dedi. altın ferlattr. Adam büyük bir sevinç le, bu parayı, kaparcasma aldı ve bir anda şapkasını çıkararak : — Teşekkür ederim, monsenyör, dedi. Sen Priyak de, hep ayni âmirene tavtiyle sordu: —Bu evin adamları he zaman dönerler? — Akşandan evvel (dönmezler, monsenyör, — Çok güzel, Sen her zaman ne Teda yatarsın? Hayrette kalan adami cevap verdi: — Bahçede bir kulübe var!... İşte orada? — Çok iyil Şimdi şunu dinle: Şa- rabın için sana bir altın verdim, Fakat, eğer derhal o kulübeye dönüp orada kâpanmazsan, ve duymak için kulak- 225 M——— larmı, görmek için de gözlerini açar. san bu defa da, altın yerine karına mükemmel bir kılıç darbesi veririm. Derhal defolup git ve öğleye kadat bi talarda gözükme. Haydutlar da bir ağızdan bağır dılar: — Haydi bakalım! Defol! Zavallı adamcağız neye uğtadığını anlamağa vakit bulamadan, itilerek salondan dışarıya atıldı ve delişetinden tir tir titriyerek, kulübeye girdi. Haydutlar kahkaha atarak alay e- diyor, bağırıyorlardı. Sen Priyak bağırdı: — Susun Artık bir tek kelime duy- mıyayım! Sessizce bekleyin! Bu sözler, vükütu temin çtmeğe kâ- fi geldi. Sen Priyak yarı açık duran kapınm önüne bir nöbetçi koydu ve bir köşeye çekilerek, gene hülyasına daldı. Birdenbire, kapıdaki nöbetçi ba- ğirdi: —Bunet?.. Sen Priyak da, yerinden doğrula rak, tecessüsle sordu: — Ne oluyor?... — Melun istikametinden, bize doğ- ru bir süvari geliyor. Hem ds yapayal- Mz. “ Sen Priyak ayağa kalktı. Kaptya doğru yürüdü ve kendilerine doğru yaklaşan süvariye Yikayt bir nazar at- fetti, Sen Priyak, birdenbire, çılgın bir sevinç #idatı köpardı. Nöbetçinin mev zuu bahsettiği genç süvariyi tanımış . Haydutların toplanmış oldukları salon, arkadan bir avluya açılıyordu; Bu avlunun nihayetinde de boş bir bina vardı; solda ise ahırlar bulunu- yordu. Ahırlarla asl bina arasında, tarlalara açılan bir kapı vardı. Sen Pri- yak, buralarını iyke tetkik etmişti; bir hücum tekdirinde, ancak büyük yo- $ W eike İk eği Knk ği SAR saza 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: