30 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

30 Ocak 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bacı Bütün mahâllede onu “Bacı,, diye Ağitırlardı. Pakat o “Kalfanm,, di. T dostlarını tercih ederdi. ©,, yaşı seken beşi ge Benelerin çökerttiği omuzları M ancak bir metre yüksekte, kü. ük bir Arabtı. Vücudunda et ve denilen şeyden eser yoktu. Yalnız duw"ü*udn sarılmış bir gömlek izib 4 Hele yüzü, çıkık elmacık kemikle, * â:k:xm_ kucmte gözleri, fırlayan al. &h iİhtiyar bir şempanzeyi hatırla. 'Ordu. Vaktile satıldığı büyük €fendileri, çoktan o dadılı " Baltanata veda etmişler, araba leş Müş, halayıklar dağımış, büyük. kemiklerine sımsıkı yapışmış . | tu. “Bacı,, odasını bitişik olan, küçük kümesteki, on beş tavuğu ile üç ör. değini evlâtları gibi severdi. Sabah- ları, renkli basmadan yamalı yem torbasını alarak odasından çıkar, hayvanlarına bol arpa yedirdikten kocn bahçeye saldırırdı. Lâkin akşamları kümese davet arabcığa pek Kgüç gel ce bahçenin dikenli yollarında, o çetrefil lisanile: — Tuvuk, tuyuk, ördek, ördek! Ör. deki., Diye bağırarak — dolaşırdı. “Bacı. nın,, en büyük dertlerinden biri de bahçedeki ihlâmur ağaçları İdi. Bu yalnız dadının değil aynı zamanda aşma zemini ol- muştu. Yaz gelip de thlâ Meselâ kör Şabanlar, yaz evin arkasındaki taşlıkta yıkanılabi. lecek kadar hava 1smdı mi, dudaklarının Üstünde iki yeş gibi hareket eden küçük kızlarını “Bacı,, ya göndererek yıkanmağa da- vet ederlerdi. Yıkanma onlar için se. hadiselerinden birini . Kör Şabanlar yaz mev siminde beş altı kere yıkanabilen tali- ler arasmımda idiler. Hamam günü, arkadaki avluya iki rulür ve, çıtırdamağa başla- yan çalr çırpılarım üzerine, İ ; Leman Karamanoğlu i yüz kilo kömünden “Bacınm,, hia. sesini de ayırır, hali olan evler Ramazan fitrelerini “Bacı,, ya yollarlardı. Fakat asıl “Bacıyı,, yı “Kalfanım,, diyen vakti yerinde gelip de, böcek simi I“ı&'f"k! küçükler de hayat mücade- İÇin bifer tarafa gitmişlerdi. civara yı « *ti refahin hayali gibi duran ko. | “Bacı, & köşk, ğ ba! Sonra Jsmınca, yıkanma merasimi “kalfa,, ile açılır, kör Şabanın karısı, çırçıplak halile insana ormandan kaç. — Süleyman ağa, görürsün daha | mış bir maymun hissi veren “Ba Zeni kapıları | bu sene yine bir okka bile ıhlâmur | yi önüne oturtarak, saçları kenevir iş Merdivenleri ile her gün biraz | toplayamayacağız. Bu hırsız çocuklar | telleri haline getiren, vücudun üzerin ç ğ ”v':u:'mp olmada îfiî. Vaktile hah. | !Lı ıı-rııylı.-nV çıkıyor bilmem ki. Ne va. | de pul rr'lî kepekler bırşkn:ı_bı-rb bir “Badı,, gi irlerde yoktu. Genç | — Daha da, bu seş nereden çıktı? x. / SFaklı bir işçi mangasının ça- | kit gel yorlar, nnsı_ı topluyorlar, şaşı. | sabunla arabı şL'“Jlı',le_vıp paklardı. d “dadımı nası! bulacağız?,, diye | Kin var orada?.. ğ'ş' büyük bahçede, kendiliğinden, | Yorum dahada!.. diye dert yanardı. | — Bir gün ıhlâmur ağaçlarının önün- rsızlanıyordu. Bahçede oturup bek | — diye söylendi. Sürü akasyalar yabani erikler | Akşam üstleri evlerine dönen yaşlı | de bir araba durdu. Genç bir kadınla lemeğe karar verdiler Uzun seneler. | — Dadı Benim, Lâmla Lâmtia, tanı. ş,_"'" Muntazam yollar kaybolmuş, | erkekler, komşuya giden kadınlar - | erkek içinden indiler, Kıyafetleri te. | den gonra hayat güzel tarafmı göster- | —dm mı? Dadrcığım seni almağa Yap dikenleri her yeri istilâ etmişti. | hatta, mahallenin daimi satıcıları bi. | mizdi. Kadın, bir kanadı kopmuş bah | miş, paşanın torunlarından biri olan, | — dim, ,,:â“' kuyunun üstündeki yüksek su | le, bahçenin bnu.ndm geçerken, başla. çe ku_pı:rndz_n girerken, beyaz mendili | genç kadın, mesüt ve, müreffeh bir İsminin Lâmia olduğunu söyliyen Tüeni, kanatları kırılmış perva . | tinı kaldırıp hlâmurlara bakarlar ve: | ile gözlerinden akan yaşları sildi. nile kurmuştu. Şimdi de dadısmı alıp genç kadın, eski günlerin bir tek » boynunu bükmüş, eski gün. — “Bacının , derdi yine başladı. - İçinde, çocukluğunun en mesut gün | yaşadığı vilâyete göütrmeğe gelmiş. canlı hatrrası olan dadisına ammısıkı Üdeder gibi duruyordu. derlerdi. Küçük evlerin beşikli, min- | lerini geçirdiği çeyi, boyaları dö- | ti. Birden bahçenin bir köşesinden: sarılmıştı. “b bir çocuk gibi &l. » bahçenin bir köşesindeki, | derli odalarında, çocuklarını uyutma- | külmüş köşkü gözlerile kucakladı. — Tüvük! Tüvük! Ördek! Ördek! | nmt küçük hanmm göğsüne daya- Ta mahsus dalrenin bir odas ga veya, eğlendirmeğe çalışan anne- Her köşesi mesut, kaygusuz bir ha. | Öredk!.. miş ağlıyordu. Bir İki saat sonra * daha doğrusu klar — dairesinin | ler: yatın halrrasamı taşıyan evi, bir ma- Diye bağıran bir ses aksetti. Genç | kapıda bekliyen arabaya bir denk, Mluk kadar sağlam kalmış- ye. — Benim çocuğum büyüyecek, koca | bedi ziyaret eder gihi yavaş, yavaş do. n çocukken koştuğu yolardan yi- | iki Bsepet koydular, Tavuklarla “"*’—iıım.ı,l yaşıyordu. Zaten, za.| adam olacak, “Bacının,, ıhlâmur hır. | laştı. Küşkün en son sakinleri olan | ne bir çocüuk gibi koşarak ağaçların | ördekler "oduncu baba,, ya devredildi )—ı“l © semtin modası da geçmiş, es- | Sızlarmı tutacak.. kuşlar ile, kediler bu beklenmedik zi- | arasında kayboldu. Bacmım küçük odasma, ayrı bir k"(y. ler kapanmış veya oda oda | Diye masallar söylüyorlardı. “Bacı,, | Yaretçilerden korktular, — Dadtı! D Ben geldi B asma ?ı"i! takıldı. Mahalleliler kapı. "'q Vetilmiş, etrafa küçük küçük | mahallenin malı idi. Çeçmesi, ağaçla. Tavan köşelerindeki yuvalarından D;_vı:' bağırıyordu. Gö: ).. veti nn önüne toplanmışlardı. Herkes me. ı“hpılınış ve, orası artık orladan [ rı, evleri gibi.. Meşhur zengin bay Mo- | kuşlar uctu. Kücük kedi sruları, | cak iki metre mesafodeki ge | a Mı-hllî “Bnc:s'm. nı:ı_ılv çola. bir tabak olmuş. Üstüste b k k l (Lütfen sayfayı çeviriniz) 2 X_u KAHRAMAN &et *4 siz! Ya siz hocatu! oız çNi Söyleyin! Tarihte hangi yeri İstersiniz?. "ı;d" Jözet garip ve acı bir tebes - * gülümsiyerek Cevap verdi: a Ben ne isem, o olacağım; Kapü - ı»u,,';L," baş rahibi, kardinal dö Rişliyö- M « [.Ğl'd'n"'c.ı iki adam, hâyalleriyle haş- &at :Wn(cyc daldılar, sonra da kar- < e n etti; şe": __Fuılırm raporlarından — düşes ta pi © biran Flöriye uğradıktan son- Di; _)'olumı tuttuğu — anlaşılıyor. *T tikastçiler de Blâaya gidiyorlar. Yolu, Nant yoludur. - Nant, t Yanm anahtarıdır. - Dük dö B“rm da oraya gidiyor. Eğer Seza- Stanyayı ayaklandırmasını iste- niz. Öraya ondan evvel geçmek Kralın bu nümayişe karar ver- Zimdır. Kralın şabsan Nant Ü- Yürümesi lâzımdır. _â:nıı, düşünceli bir tavırla: "*mdı."—,',dmi ve Nant, Roscle pek "*İte. ç arın kralla konuşacağım. ml'h!y' Sini tarihin kaydettiği bu gö- Tektaç 1 bir süküt daha kesti. Söze Peder Jozef başladı: d Börger Üten 05 Şevröze İ gelince onu kaçırmamak lâzımdır. Her ne I’a_ Olursa Olsun, Şale veya Van- “tihak etmesine mâni olun.. Bu- '&t zeki ve kendisini affetti. Sahası Ş ı"';“" Büyı hiıı.,'ır Sasusa ihtiyaç vardır. Meselâ S *::n““ elimizden kaçtı. Tüyları ” ü Lanjurnoda gördüm ve a- hnı, birisinin onun peşine tak- Yt Aberlere göze, Raskas, Hal'in ."'uı Sıkıştırıkdıktan sonra kaçmağa î:" 'ak :ıldu. Bundan başka, evine An- polislere de mükemmel Mi ;'::::Y'inmış. şimdi düelle mualli- , Kavelin €Vittle sığınmıştır Üi balgar' RIZ -- Şu halde, yarın sabah onu yakala- tacağım... — Trankavel casuslarımla mı birleş- tiZ. ti2.. Peder Jozef omuzlarını kaldırarak cevap verdi; — Trankayel hiç kimseyle buraber değildir. Bu adamı mümkün olduğu ka- dar çabuk yakalamağa bakçın, Gaston'u Vandomu ve onların suç ortaklarını tehlikeden haberdar ederek kaçmaları- nt temin eden Trankaveldir. Hiç şüphe etmeyin ki, Annaisi sizin elinizden kur- taracak olan da odur, — Sen - Piryak, bu kızı bana getire- çektir , — Acele etsin! Acele etsin! Belki bu genç kız onların hepsinden daha tehli- kelidir. Ve belki de bu Trankavel, hiç umulmadık bir zamanda sizin yüksel- menize mâni olacaktır, Ertesi günü, Rişliyö filhakika kral- la uzun — bir görüşme yaptı. Bu — görüşmeden — sonra — da, evvelâ sarayda, sonra da şehirde, kyalın seyahate çıkacağı hakkında şayialar do- laşmağa başladı. Bu haber sarayı epey- ce sevindirdi. Koalın bu seyahatinde, kendisine mü- im miktarda asker de refakat edeceği renilince, sevinç heyecan halini aldı. Biz harp seferine pek benziyen bu se- yahatin hedefi ise hiç te malüm değil- di. Fakat sarayın bütün — salâhiyettar erkânı, tıpkı bir harp mevzuu bahismiş gibi hazırlık yaptılar Şimdi, Lüvinyiden bahsetmemiz lâ- zımdır. Saatlerce devam eden hiddet ve ümitsizlik buhranından sonra Lüvinyi- nin nihayet kendisine geldiğini söyle- miştik. O zaman, gece bir bayli ilerle- mişti, Lüvinyi, bir müddet evvel boğmak üzere bulunduğu, — zavallı hademeye sorlu: — Saat kaç?. KAHRAMAN rıştığından dolayı büyük bir sevinç için- deydi ve onunla beraber ava g Lâ Valet gitmişti. Burbon'la Vandom da kaçmışlar'dı. Bövron ölmüştü. Butvil hapisanedeydi. Şale meydanda yoktü.. Lüvinyi de ortalardan kaybolmuştu.. Böylece, Annais, ertesi günü — cenaze meraşiminde yapayalnızdı. Herşey bittiği zaman, Matmazcl dö Lespar, yanında bir erkek bulunduğunu gördü. O zaman ona öyle geldi ki, bu erkek, Paristenberi ona relakat ediyor« du ve mezarlığa giderlerken de yanım- daydı, Bu k gayet sade İ ti. Çehresi gayet ciddiydi, çehreyi bir defa daha görmüş oli hatırladı. . — Mösyö, dedi, siz bu dört asilzade- nin döstü musunuz? Meçhu! adam kısaca cevap verdi — Hayır, madam.. — Yoksa onların düşmanlırından rmsınız?, — Bü da değil, madam.. Fakat onla- rten düşmanının bir dostuyı : Genç kız ona hayretle bakarak devam etti — Niçin bana refakat ettiniz — Çünkü mevzuu bahsı tum, buna bizzat cesaret ödemedi. Ve ona vekâlet etmemi Bunları si- k Iâtfunda bulunuyorsunuz, de, sükütumu muhafaza et- >meği tercih ederdim. — Bu dostunuz Lim?. — Mösyö Trankavel.. Annais, hiddet ifade eden hir jest yaptı ve devam etti; — Siz kimsiniz, mösyöt. — Madam, ben kont dö Mollisüm.. — Trankavele söyleyin, lütlen — be- nimle meşgul olmaktan vazgeçsin. Ba- na refakat ettiğiniz için tize teşekkür e- ederim, mösyö 18 kont fakat Gostunuza karşı olan şükran borcuma rağmen, ha- reketlerimde tamamiyle — serbest kal- KIZ 261 — mak istiyorum. Eğer sizin dostunuzsa.. « Dostumdur, madam, ben de onun Kostuyum.. Ondan daha asil bir kalb, ondan daha kahraman ve mert bir silâh şör tanymıyorum, —- Pokülü; Madem ki Mösyö Tran - kavel sizin dostunurzdur, sizi dinleye- ceği muhakkaktır! Ona söyleyin ki, ba- na kabul ettirmek istediği bu himaye, Üzerime çöken bir nezarete çok benzi- yor. — Bunu kendisine söyledim, ma dam. Size karşı olan aşkının — başlan - gıcında ona dikkat etmesini tavsiye et- tim. Onu bir felâkete sürükleyeceğinizi ona ihtar ettim, Buna rağmen, tekrar israt odeceğim, maklemki bunu siz de tavsiye oediyorsunuz. — Teşekkür ederim.. Bir sual daha sormama müsaade edin! Sizi bir defa daha nerede görmüştüm?. — Fiöri yolu üzerinde, Madam, Sen — Priyakla karşı karşıya kaldığınız, o a köşkün yanında Trankavel ve kalfasiyle beraber ben de sizin yanınız. da kılıç çekmek şerefiye mall olmuş « tunı. Bundan başka, Trankavel sizin dostlarınızı tehlikeden haberdar etmeğe koşarken ben de sizi Parise kadar teşyi etmiştirm. Eh, bu şeyler artık birer ha- sradır. İki gün evvel vuku bulmuştu. Annzis, mahcup ve bözulmüş bir ses. le; — Atlfeders'iniz, mösyö, dedi. Molüs cevap vermeden iki adım geri- dedi. Genç kiz bir an titriyerek hare- ketsiz katdı. Sonra birdenbi — Elveda, Mönyö, dedi, sizin çehre nizi unutabilirdi 'akat Alicenap mü- dahalenizi asla... Mösyö Trankaveli gelince... Evet hakkınız var, onu bit fe lükete sürükliyebilirim. Bunu kendisi ne söyleyin! . Bu sözler üzerine Annais atma atla dı ve bütün heziyle uzaklaştı. Molüs garip bir tavırla mırıldandı: — Kralın kızı! Zavallı kız!. , v S siina * ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: