30 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

30 Ocak 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-a İKİNCİKÂNUN — 1038 Tasen: Kenan Çinlli — Molekzad Çinili ( ERKEK — RIZ ) (Terelme ve iktibas hakkı mahfuzdur) — Numara 54 — İstanbul beni sıkıyor Artık bar hayatından zevk almıyordum Bar kadınları bana büsbütün musallat olmuşlar, rahat %ohnııı çok defa, yanımda akrabam - bazı erkekler olduğu halde bir ma- Oturmuştuk. Fakat hiç yalnız, ve İstediği gibi “Başbaşa,, bir masa- mamıştık. .::hyet bir gece onu masama davet € karar verdim ve şart koştum: Ohun da b;d:ıkn herkesin yanında değil, bir | uwunîycllg Kkabul etti. Barın yu- h_"'"mdıki localardan birine gidip o- ük. Mariya Bol içiyir, ben Viski a- dum, Bir müddet sonra ikimiz de Makıllı sarhoş olmuştuk. h::lî tango ve valsi kaçırmıyor, Uğun verdiği cesaretle bir aralık Bühgeş ) Yarıldı. Beni çok sevdiğinden * N:'hc"p delikanlı,, rolül oynamaktan Olk 'ı'î'e'm yoktu. Vaziyetimin belli p ! için çekingen bir tavır takın NLAM ne yapıyorsun? Ayıp.. Gar- Bürim, b_iıhlın görülürse ben ne ya hü. Bir daha buraya ayak basmama & Pt kalır mı? Rezil olurum? &u Updion Pödvloe . birti karşı bar kapanırken Mariya ,, Ete çıktık. Çok sarhoştu. Beni g( öi tobille Boğaziçinde getdir, © birlikte otomobille gittik. Dö- hq_'.flk söküyordu. “Süt içmek is- Nin;'d'îye tutturdu. Çok — sarhoştu. kabul ettim. İçiş, ğıuudı bir pastacıya girip süt Oleğin yAdan tekrar otomobile atladık. ki 5 $ '“'rd_.ı"m“ getirdiğim zaman bu Sükzin d_“" de benimle beraber' kala- İYe tutturmuştu. di 2 | bir vaziyete girdim. Türlü * bunu reddetmek mecburiye- Bam gallim, Dönüp otomobille akra- kadının - evine geldiğim Ou:.“ sabahın sekizi olmuştu. Ta w;*m sonra bu bar kadınları ba- 'ıı.%f“n müusallat oldular, Rahat Tyeş &0 başladılar. Onlarla bu va- Ev bir zaman sürüp gitti. Tj p . Si_hı tekrar İstanbuldan ayrıl- 'yetinde kaldım. Sebebi, İs- 'ıı._y_b-u Sıkmıya başlaması - idi. Bu tf tindan zevk almıyordum. %__ *T de Trakya tarafına teyahate &e kakg, * Bittim. Orada bir hafta ka- ktan sonra ayrıldım. Sinekli X da inerek Tatırancaya gitmeği | dansediyorduk, Mariya, sar- | vermemeğe başlamışlardı kararlaştırdım. İstirancada annemin ak- rabasından bir zat vardı. Ona dayı der- dik. Sinekliden otobtise binerek İstıran- cada indim. Evlerini bulmakta güçlük gçekmedim. Çünkü onları herkes tanı- yordu. Eve gittiğim zaman bahçe kapısını vurdum. Kapıyı bir yaşlı köylü kadın açtı. Kendisine yabancı olmadığımı ve evin efendisini görmek istediğimi söy- leyince kapıyı açarak beni içeri aldı ve | bir odaya soktu. Yanıma yaşlı, şişman bit hanım gekdi. Bunun tahminen der- | bal kim olabileceğini anladım. Bu şiş- man halam idi. Yani dayımım kızkar- deşi... Yüzüme tuhaf tuhaf bakıyor, kim olduğumu bulmuıya çalışıyordu. Yavaş sesle: — Safa geldin oğlum, dedi. Ayağa kalkarak elini öptüm. — Safa bulduk hala, dedim. O hâlâ yüzüme garip garip bakıyor- du! — Hala, gâaliba beni tanrmadıruz. Ben Melekzad.. Deyince., bir çığlık attı ve boynuma sarıldı, — Ayol sen nereden çıktırs nası! ol- du da buralara gekdin, annen nasıl, o- nu niçin getirmedin? diye söylendi. Akşam üstü, dayım, yanında bir gençle geldi . Bu genç gayet temiz giyinmiş ve yir- mi yedi, yirmi sekiz yaşlarında kadar kumral, uzun boylu, dolgün vücutlu, yakışıklı tam bir erkekti. Dayım sık sık İstanbula gelip gittiği için beni tanryor. du. Görünce şaşırdı, Ve yanındaki gen- ce dönerek; — Bu benim yakın akrabamdır. Ken- disi kızdır. Ve küçüktenberi bu elbise- yi giyer. İstanbulda oturur. Mektebini de bitirmiştir, dodi. Sonra bana dönerek onu tanıttı: — Bu genç mühendistir. Avrupada tahsil görmüştür. İsmi de (Cemil) dir. Buraya vazife ile gelmiştir. Gidinciye kadar misafirimiz.. Cemil, mahcup bir tavırla inceden in« ceye beni süzüyordu. Ben onun bu ha- reketini sanki hiç görmüyormuş gibiy« dim. İstırancada bir aya yakın kaldım. Ve bu zaman zarfında Cemil beyle ah- bar”>r hayli ilerletmiştik. Ara sıra kö- yün civarında atla germelere çıkıyor, bazan yaya olarak balkanlıkları dola yor, muşmula koparıyor, yiyor, eğlent. yorduk, (Devamı var) Gd; röportajı bir rob. Sağda: siyah fötrden ve tüy HABER — Aîşım Bosta>. Istanbul İconriı—,;ayovrî Meyve halindeki esnafın çok derdi soğuktan pek fazla şikâyet Bir iki sene evvel, Belediye İstan. bulda yepyeni bir meyve hali yaptı. Keresteciler civarında, eski meyveho. şun hemen yanmda inşa edilen bu yer, yüz binlerce lira sarfile meydana geldi. Harcanan paranın, azlığı ve çoklu- ğu, lüzumlu ve lüzümsuzluğu için bu. rada bir şey yazacak değilim. Ancak şu kadar söyliyeyim ki, İs « tanbula medeni bir meyve hali lâüzma« dı. Yeni bina yapılırken, buna en çok memnun olanlardan biri de ben ol. dum. Fakat birkaç gün evvel burayı gezdikten sonra, yeni halde öyle nok. sanlar gördüm, öyle vaziyetlerle kar. şılaştım ki, harcanan paraya, sarfedi. len emeğe ve benim o zamanki sevin. cime acıdım doğrusu., İşin sakat tarafr, daha hale girer- ken başlıyordu. Cadde ile halin dış kapısı arasmda berbat bir bataklık vardı, Beş on adımlık yerde bir hayli Eğ çamura bulandıktan sonra, asfalta NL çıkmca İnsan aradaki garip tezat kar. F * şısmda gayri ihtiyari kızıyordu. İkinci garip manzarayı ise, yeni binanım kapısı üzerindeki koca çat. laklar teşkil etmekte idi. Daha birkaç gene evyel avuç, hatla çuval dolusu para harcanarak yapılan bu binada, bu da inanılır bir sey değildi. Arkadaşım foto Âli ile beraber, et- rafımıza bakma, bakma halden içeri girdiğimiz zaman, gözümüze ilk çar. pan bir sandık çörük portakal oldu. Hayretle: — Bu da nesi, diye sorduk.. Sandığım başında duran bir adam: — Dökllecek efendim, cevap verdi ve sonra irzah etti. Mal sahibinin ka. bahati zamanımda o kadar istediler, fazla para istedi satmadı da, gimdi mal böyle çürüdü. Bu muhavere ile açılan konuşma- mız, hal esnafının dertleri Üzerine intikal etti o zaman, birkaç esnaf bir. | dm— Seyyar satıcılığın meni, sırt ha. mallığının kaldırılması, bizim — işlere epey sekte vurdu dediler. — Sanmam. Meyve yiyecek — olan seyyar satıcıdan alacağma manavdan | alır yer! cevabını verecek oldum, lâfi ağrıma tıkadılar.. — İş öyle değil, diyorlardı. Yemiş ihtiyaçtan ziyade bir zevk işidir, Bir gokları seyyar satıcıyı ayağına kadar getirirse alryorlardı. Sonra manavlar da daha bahalı satıldığından alreılar azaldıkça azaldı. İri yarı biri, tâfm bundan sonrasını göyle tamamladı: — İstihsalâtım azalmasından on bü. Yyük zarar gören de müstahsil oluyor. Malların fiyatlanması da tabif mtis. tehlik aleyhinde oluyor.. Halin binbir çeçit meyve sandıkla- rile dolu koridorlarında dolaşırken, kdner Bulhaa " Gf A aasnalie fi inde soğuktan Honanlar, dışarı bir köşede yakılan — bir ateşin başında isınıyorlardı. düm, Bir müddet de onunla dertles. tik, Bu ahbabm şikâyetleri de göyle idi: — Burada hamallık belediyenin in- hisarındadır. Denizden çıkarılan bü. tün malları muayyen bir tarile üzerin den hal hamallarıma taşıtmak mec. buriyeti vardır. Buna bir diyeceğimiz yok. Fakat başka bir mesele var ki, eviz, kuru yemiş kabi- linden mal alıyoruz. Mal aldığımız yer de hale teslim edilmek üzere pazarlık ediyoruz. Satıct da razı oluyor. Çu. vallart ayağrmıza kadar yolluyor. Fa. kat gelgelelim hal idaresi, arabalar kapıya geldi mi nakliyatın bundan sonrası bana aittir diye ısrar ediyor zi hamallık parası vermeye mec- bur ediyor. Halbuki gedikler ilgı edilmiştir. Belodiye sırt hamallığını kaldırırken “hamallar arabacılarla uyuşacak — ve malları öyle taşryacak,, demişti. Bizim başımızdaki vaziyet bunların aeksini isbat etmiyor mu.. Bu dostum gon olarak başka hbir noktaya temas etti: — Bir de, dedi. Manavların mühim bir derdi vardır. Kuru yemiş satan manavlara bakkal muamelesi yapılı. yor, yani dükkünlarını saat 21 de ka. pamaları gart koşuluyor. Pazar gün- leri de ruhsatiye verilmiyor. Halbuki yemiş yemiştir, bir manav kurusunu da aatsa, yaşını da sataa manav sayılmalıdır. Bu ahbabmm yanmda da daha fazla durmadan ve tekrar dolaşmaya baş. ladık. MWeyve halinin içinden iki manzara bu soğuk günlerinde, : hal alı, tirtir titriyorlardı. Bu yepyeni bina yapılırken kalari. fer yapılmamıştı. Sreak yemişlere do- kunabilir düşüncesile böyle hareket edilmiş denebilirdi amma, hal içinde küçlük küçük odalarda oturan tlecar, larm hal! herhalde düşinü'meli Idi. Ba tedbir yeniliğine rağmen, pen. cerelerinden yağmır suları sızan, Tüze gâr giren bu halde, belediye binanm manzarası bo düşüncesile esnt, fra odalarıma soba kurmasına da mü, saade etmiyormuş ve mangala gelim ce, alçak ve beton tavanlı odalarda kömür insana biranda çarptığından zavallı halciler, bunlar, kışm sabal, tan akşama kadar tam manasile bir kutuplu yaşamak mecburiyetinde ka. hyorlarmış.. Bana bir ağızda anlatılan bu şikfi- leri bir parça mübalâga görür gibi uştum. Fakat. karşımdakiler bunu anlamış olacaklar ki, beni hemen ya. bulduk. £ h a gektikl Eğer derhal müsaade isteyip ken. dimi dığarı atmış olmasaydım, burada muhakkak kuvvetli bir gripe yakala- nacaktım. Arkadaşmımla beraber, artık matba. aya dönmek Üzere dik, halin kaptar yanmdaki koca çatlağfa son bir defa aha bakmak için başımı geri çevirip baktığım zaman, haldekilerin semmak için hangi çareye baş vurduklarmı da gördüm. Meyve sandıklarınm tahtalarını kı. rıp bir araya toplamışlar, ve kapınım yanımda küçük bir ateş yamırşlardı. Hamalmdan esnafma kadar bir yığın insan, sıra sıra bu ateşin başma goli. yör ve içerde buz kesen vücutlarımı biraztcık ısıtmağa çalıştyordu. Artık bütün bunları gördükten son, ra: — Hâhi belediye! deyip geriye âön. mekten başka yapacak bir işimiz kalk mamıştır. 29 İKİNCİKÂNUN 18,30 plâkla dans — musiklal, 19 Saliye Piyano ve keman refakatile, 19,30 konfe- rans: Selim Sırrı Tarcan (Çocuk terbiye- s1), 19,55 Borsr haberleri, 20 Sadi Hoşses ve arkadaşları tarafından Türk musikisi, ve bulk şarkıları, 20,30 Hava raporu, 20,33 Ömer Rıza tarafından arapça söylev, 20, 45 Semahat Özdenses ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk — şarkıları. (Saat ayarı, 21,15 örkestra, 1— Vagnor: Lonhengrin prelude. Korsakoff: Cehehrezade. Siraufedern, Valse triste, 5 — Glinkale doute, 22,15 ajans hüoberleri, 22,30 Plâkla solo- lar, opera ve operet — parçaları, 22,50 son haberler ve ertesi günün programı, 23 son. BÜKREŞ: 18, dans plâkları, 19,15 müzik, 21,15 vare » Cazı, 22,45 kufe könser. 18,30 cazbant, 20 Siyan — örkestrası, 21 femsil nakli, 22,40 Budapeşte konser orkes trası, 24,10 xigan orkestrası. BERLİN: 19 bando, 20,10 plâkla hafif müzik, 21 öperet parçaları, 23,30 hefif — müzik, ve dans havaları. ROMA: 18,15 cazbant, 20,80 hafif müzik, 22, o- peret temsli nakli, 23,15 keman — konserl.

Bu sayıdan diğer sayfalar: