15 Nisan 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

15 Nisan 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İhtiyar Pavlita, maden kuyusunun ağrından bir kaç adım uzakta Sessiz hekliyordu .Yanında yere konmuş bir çok lâmbalar vardı. Bunların sarımtırak ışıklatı, hangerim, toprak döşemesinlde az ışıklr kocaman bir daire çiziyor, dai- renin etrafında karanlık gölgeler oynar şıyordu... İhtiyar Pavlita, hareketsiz, yarı ka- polı göz kapakları altından, yorgun bir bakışla kunduralarının ucunda — parla- yan ışık parçalarını seyrediyordu. Maden kapısında iki asansör, sıra ile toprak kuyusuna inip çıkıyorlardı. A- sansörün bir tânesi derinliklere gömül- dükçe, aşağıya inen amelenin gürültü- sü yavaş yavaş sönüyordu.. Bir makinist, asansörlerin inip çık. masına nezaret etmekteydi. Makinistin bakığı, #ollanan çelik kabloları takip & Kiyordu: Bu kablolar görünmez delik- lerden kuleye çıkıyorlar, orada gürül- tüsüzce kocaman makaralara sarılıyor- lardı. Asansör, makinistin bokışiyle bir hizaya gelince, makinist bir mani. veleyi çelik koluyla biraz itiyor, kuv- vetten düşmüş bir adamın iniltilerine benziyen zincirlerin boğuk gıcırtısı su> suyer, ve asansörün maden amelelerini yutacak geniş ağzı açılıyordu. İkişer ikişer sıralanmış adamların, zessiz dizisi yavaş yavaş ilerliyordu. Â- sansör dolunca makinist kapıları kapır ilıvclıınuhıklzd&Ahtl.lünlî.-_ 'Tisinde keskin bir çıngırak sesi derin- liklerden üç defa yükseldi. Makinist İMMWMM'W"’ ıiuoıaımwıçnhmii““” Zömüldü. Son medenciler inince Pavlita Tâm- bııırımplıdınıını&ı!lw- Makinist kapıyı açtı ve: — Otur, diye hamurdandı. İhtiyar eğildi ve girdi. Lümbaları sol eliyle tuttu, sağ eliyle de istavroz gıkardı. Asonsördeki adam. — Üçlüncü kata ineceksiniz değli mi? diye sordu.. — Evcet.. « Adam düğmeye bastı. Asansör uçu- ruma gömülmeğe başlamıştı bile.. Bi- raz sonra, kuyunun kubbesinin demir gubukları arasında parlıyan elektrik Jâmbaları görünmez olacak., Sonca iniş yavaşladı.. Asansör düur. mada nevve) hafifçe gallanır gibi oldu.. Gelmişlerdi. Beyaz bir ışık Lİhtiyar ma- dencinin gözlerini doldurdu. Burası, kubbesi yeni badakbamış bir salondu. Pavlita asansörden çıktı.. — Merhaba.. ihtiyarı bekliyen Zoriht cevap ver- di: — Merhaba.. Yukarıda ne var, ne d 'İHKG ne olocak.. Her taraf eskisi gibi.. Burada ne var?. — Yeni bir şey yok, işler yolunda.. Makineleri bağladık, yalnız duvarın ya- nındaki makine iyi işlemiyor. Yarın ta. mir ettireceğiz.. Ha az kalsın ünutu- yordum. Pavlovski geldi. Altıncı deh- lizde açacakları yeni kuyudaki taşları atmak üzere dinamit getirdi. Fakat taş delecek makine kırılmış.. Onun için ka- yaları uçuramadılar, Pavlovski dina. mıdın tekrar yukarıya çıkarmağa Ü- - Bana verdi. Ben çu dölapta ııHıf!.m.. Elektrik makinesi de © do- 4 . OO — MAHKIZ DO0 FOMPADUR lapta.. Çıkarken dikkat edersiniz. Ben yarın gelir, alırrım, şimdi çıkryorum.... Allaha ısmarladık.. Zoriht asansöre girdi, Pavlita işaret verdi. Asansör kımıldadı. Ve gözden kayboldu. Pavlitanın bakışı kecanlık kuyuda kayboldu. Bu uyudan, görünmiyen bir delikten ana suyun gürültüsü geliyor- du., İhtiyar madenci bu bitip tükenmek bilmiyen sesi dinliyordu. Bu sesi o ka- dar iyi tanırdı ki.. Onu yirmi söneden- beri dinlemişti.. Arkasında suyun ye- tağında kazılmış dehlizde üç tulumba ve üç motör vardı. Hareket eden çark. larm hafif ve yeknasak homurtusu, su- yu yutarak, sıkıntılr bir hamle ile yer yüzüne kuysa makinenin boğuk ve muttarit vuruşları buraya hâkimdi. Eğ- ri büğrü borular kubbenin altında do- laşıyor, sonra duvarlarıe takılı demir çi. vilere sarılarak yukarrya doğru çıkıyor- fardı. Makinelerin içerisinde, madeni — du- varlı bir hapisâneye tıkılmış olen cs- rarlı bit kuvvet, zincire vurulmuş bir canavar, patlamak üzere olan yıkıcı bir kasırga kaynaşıp duruyordu. Etrafta her şey, makinelerin yatakları, taş ze- min, kubbeli duvarlar zangır rangır tit Tiyordu. Hava, kulaklara ahenkli ve a- cele vuruşlarla çarparak, sallanıyordu. Fakat madencinin alışık kulakları bu sesleri duymuyordu bile.. Duvar arkasından #, çarpan Güstav Morsinek Makinelerin bulunduğu salon, yirmi senedenberi suların taşa taşa aktığı dehlizden, beton bir duvarla ayrılmıştı. Makinelerin altından çıkan Üç kalm boru, salonun zemininden dobşarak du warın arkasındaki baraja giriyordu. Üç metre kalınlığındaki betondan duvar bir kaç yüz metre daha aşağıda bulu- nan dördüncü, beşinci, altıncı dehlizleri suya garkolmaktan kurtarıyordu. Bu suretle barajda toplanan s«u, kuyunun beton duvarına kadar akıyor, oradan boşluğa dökülüyordu. Aşağıya İnerken potreller üzerinde parçalanıyor, altıncı dehlizle bir hizada bulunan kapının di- bine bir çağlıyan gibi dökülüyordu. Dipte az meyilli bir yataktan başka bir kuyuya boşalıyordu, orddan da tu- Tumbalarla yukarıya atılıyordu. Bu su, nerede ngeliyordu?, 'Tam yirmi sene evveldi. Madende yeni bir kuyu açıyorlardı. Bir kaç kayayı di. namitle patlatırken birdenbire — fışkır. miştr., Düşen taşlar, madencileri bilme- dikleri bir su tabakasiyle karşı karşıya koymuştu.. Köpüklü bir sel dehlizleri istilâ ederek, temelleri sarsarak, du- verları, yıkarak kapıları deviterek, ge- çit yerlerini doldurarak, ölüm ve felâ. keti beraberinde sürükliyerek maden- cilerin Üzerine hücum etmişti. Pavlitanın hafızısında bu hatıra san ki düne ait bir vaka imiş gibi yeşıyor- du.. Ovakit arkadaşlariyle beraber u. zak bir kuyuda çalışryorlardı. Hiç kim se, hiç bir şeyin farkında değildi. Bir. kalp denbire bir bekçi belirdi. Korkudan tit- riyen bir sesle: “Herkes başının çare- sine boksın, dedi. Madeni, su bastı, ar kamızdan geliniz. Gençler önde, ihti- yarlar arkada., Korkudan deli gibi koşmağa başla . mışlardı. Yolun yarısında su arkaların- dan yetişti. Dehlizlerde vabşi bir ho- murdanışla yuvarlanan siyahlı bir sel, Köpüklü dalgalar amelelerin bacakları- mı kırıyor, duvarlara çarpryor, dövüyor, sürüklüyordu. Biraz sonre su bellerine kadar geldi. O vakit çılgın kaçışlarınm en kor- kunç safhası başladı. Arkalarından ko. şan su, çılgın bir çığı andırıyordu. El- leriyle dehlizin Üzerindeki tahta pot e rellere sarılryorlardı. Ayakları, duvar» ler üzerinde tutumabilecek bir çıkmtı artyorklu. İleriye, yukarıya, doğru atılan her adım çılgın bir kuvvetle mücadele ba. haşma etılabiliyordu. Nihayet henür suların isilâ etmediği bir geçitten geçe- rek asansörün çıktığı kuyuyu buldular Orada başka madenciler de vardı. A- sansör durup dinlenmeden korkudan titriyen insanlatı yukarıya, aydmlığa, - hayata çıkıyorlardı. Sıra kendilerine en sonra gelecekti. vee Bu iş dün mü olmuştu? Yoksa a« radan hakikaten yirmi sene mi — geç- mişti!. Duvara dayanâan mühendis alnının terlerini siliyordu., — BHepiniz burada mrsumnuız?. (Devamı var) MARKIZ DO POMPADUR 157 — Mükemmel,. Şu halde derhal yola koyulalımI, « İki genç erkek aşağıya indiler, atla- rına bindiler ve Paristen çün.îıy::; dar yan yana gittiler. Sonra, el &l lar ve Berni ileriye doğru açıldı. Şöval- ye de, onu iki yüz adım messfeden ta- kibe başladı.. ';enıyı geldikleri #aman akşam 0- Berni şatonun sağ tarafından geçti; şövalye, kalbi hızla çarptığı halde, ©- nun nihayet, münzevi bir evin önünde durduğunu gördü.. tına binerek ortadan , SöNlle övalye derhal yere a! ığîu boğladı ve esrarengiz bir görü. nüşü olan eve doğru yürüdü, evin Ce hesinden yirmi adım kadar mesafede durdu ve gölgelik bir yere gizlenerek büyük bir dikkatle bu evi tetkik etti.. — Burası! diye mırıldandı. O, hu evdedir! Bu genç erkek Imklı:::;:* Y'r' lan söylememiştir; beni alda! ö wZu olabilir?.. Evet! O, muhakkak bu evdedir!.. Oraya ne diye giremiye- yim?, Onunla konuşup, ona stırabımı in anlatamayayım?. nkBu esnada, bir mantoya sarılmış ö duğu halde, bir kaç adım ötede, UPKT şövalye gibi evi seyreden bir adam B valyeyi gördü, gülümsedi ve biraz da- ha gizlenecek şöyle düşündü: — Berni sözünde durdu.. İşte gövak ye.. Haydi! Bu geceki ders, n iyi olmuş!. Bu meçhul adam, mösyö Jaktı.. Betbaht bir fşrk gibi ürperen en mah. cup olan şövalye, gözlerini bir türlü evden ayırmıyor ve, bir taraftan, gidip kapıyı vurmak gibi kahramanca bir ka- rar vermeğe hazırlanırken, Hiğer taral- tan da bu cesareti y::ımm'i*“ kendi kendine söylüyordu. Fakat, onu bir daha görmediği tak- : girde yaşayamıyacağını hudi kendisi. nic bir kaç defa söyledikten Sonma, ar- kaşına girlenmiş olduğu ağaçtan ayrıl- dıvchı':uı bir kaç adım atınıştı ki, dd_#mwbbdmw sine çarptı ve ayni zamanda bağırdı: , derhal hiddetle cevap verdi: u_.sk önünüze bakın, terbiyesiz sesle devam etti? — Al4 Şu bizim sevimli şövelye d" 'Assasmış.. D'Assas da adamı tarıyarak hayret le bağırdı: — Kontdü Bartil « Filhakika bu, kont dü Barriydi ve ıüp!m!t, husust bir maksatla, bu evin etrafındâ dolaşıp burasını gözetlemeğe “w'ı'" Barri, şövalye d'Assası ıörlhco. nrılml ıerl bir nazar Her taraf 1s1z ve sessizdi . Eve gelince, bu ev de oldukça üzak- tecdr ve her tarafı kapalıydı. Bunun üzerine, dü Barrinin çehresin. de garip ve vahşi bir ümdrami O, kerklisini tahkir eden, İzzetinel- gini kıran ve nihayet yaralayan bu a- dama, bu şövalyeye karşı kin besliyor- dul. Korkunç mösyö Jak, bu kini zorla ettirmişti. Dü Bocri de, büyük bir biddetle ona - itaat etmek meceburi. kalmıştı. Fakat şimdi, karşı karşıya, yalnız lardı. "“';"S:E darbesi işi kolaylıkla halle- Eğer şövalyeyi hafifçe yanar Jasa bile, kılrem işini bir kama darbesi bilirdi. ğ iki adım gerilemişti -Kont D'Assas, B T yuıdu. Halbuki, Mösyö Jak, onu Bas. met eden eşbasın listesi lâzım; bundan başka, yarın sabahtan itibaren, küçük Süzonla iyi bir münasebet temin etmek üzere harekete geçmek.. — Başka emirleriniz var mı, monsen yör? — Şu: Şövalye d'Assasa, madam 9'Etyolun nereye götürüldüğünü ha- ber vermek ve kralm o eve henüz gir- mediğini İlâve etmek Jâzım. , — Yani ona ümit vermek lâzım.. Bu fşi üÜzerime alıyorum, monsenyör !.. Mösyö Jak, tasdik makamında bir baş hareketi yöptı ve önünde eğilen Berniyi takdis ettikten sonra, sessizce çekilip gitti. Şatonun merdivenlerile koridorlarını gayet iyi tanıyordu galiba.. Çünkü Berninin, kendisine Tefakat etmek hususundaki teklifini reddetti. Hakikatte ise, mösyö Jakı, girdiği ilk koridorda, bir adam bekliyordu ve ona bu adam yol gösteriyordu. İçine sarılmış olduğu mantosuaun altında, bazan büyük bir asilzadenin elbişesi görünen bu adam mösyö Jakı teşyi etti, karşıloştığı muhafızlara ce- vap verdi, nöbetçiye parolayı söyledi ve nihayet dış kapının yanımda hür- metle eğilerek sordu; « Monsenyör, mütevazi hizmetkâ- rından memnun kaldı mı? Mösyö Jak şu cevabı verdi: — Çok memnunum, azizim — Kont, size refakatinizden dolayı teşekkür ederim; artık beni bırakıp şatoya gire- bilirsiniz. Adam daha büyük bir hürmetle eğil- di ve çekilmek üzere birkaç adım attı. Bunun üzerine mösyö Jak: — Bir dakika, dedi, mösyö dö Ber- niyi tanır mısınız? — Evet, monsenyör.. — Çok güzel! Şu halde size vermiş olduğum vazifeyi şimdilik — bırakır, mösyö dö Berniyle meşgul olursunuz. Bana her akşam, onun hareketleri ,söz- Bu sözler üzerine Cizvitler şefi Bü- ratle uzaklaştı. Meçhul adam da, şato- ya girdi. Bu anda, birisi onun yanında bulunsaydı, şöyle mırıldarklığını —du- yardı: — tansanlar ne kadar alçaktırlar! Ve onları doğru yoldan ayrıtmamak ne güç bir iştir!. Halbuki dünyayı altüst etmek için, biraz zekâyla irade küfidir!. Hay, di.. Vazifemizi sonuna kadar yapalım! XXV Ertesi sabah, mösyö dö Berni, kolu hep sargılar içinde olduğu halde, gizli- ce şatodan çıktı. Mösyö Jak ismiyle anmakta devam edeceğimiz esrarengiz şahsiyet, ondan çekinmekte cidden hak. sızdı. Berni, yalnız, hiyanetinde de- vam etmenin foydasızlığını idrak ede- cek kadar zeki olmakla kalmıyor, ayni zamanda, büyük şefine karşı, hudutsuz bir hayranlık duyuyordu, Geceki hâdi- se onün bu hayranlığını bir kat daha arttırmıştı.. . Bunun için, artık sadık olmağa ve körü körüne itaat etmeğe karar vermiş- t. Şunu da ilâve etmek lâzımdır. ki, o. nun mösyö Jaka sadakati, kralm ken- disine karşı göstermeğe başladığı ilti- fata kat'iyyen balel getirmiyordu. Bil. âkis belki de, böylelikle, krala yeni hizmetlerde bulunabilecekti.. * — Bundan dolayıdır ki, Berni, büyük bir memnuniyetle Paris yolunu — tutarak, *“Trua Dofen,, oteline gitti ve şövalyea d'Assası görmek istediğini bildirdi. Bir kaç dakika sonra onu şövalye d'Assas'ın odasına çıkardılar ve Berni onu nazikâne bir şekilde selâmlıyarak sordu: ” —- Beni tantdınız mı, mösyö?. Şövalye bir aa ziyaretçisini tetkik et- *i ve başmı salladı. Berni bu kısa andan istifade M bilmukabele, ona müdekkik bir nazar

Bu sayıdan diğer sayfalar: