16 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

16 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

meme ne emin anem Kayi er Görünmek iç Vasat bir kadın senede ne kadar zaman sarfedermiş ? Kadınlar dalma işlerinin çokluğundan şikâyet ederler. Sökükleriniz dikilmedi, şu veya bu işiniz yapılmadı mı kadından k- şiteceğiniz ilk söz: — Hiç vakit bulamadım! şikâyetidir. Bugünkü vasat kadın ya hayatını ka. zanmak için çalışmak mecburiyetindedir. Yahudi da evde, kocasının, çocuklarının işile uğraşmak zaruretindedir. O, bu iki sınıftan hangisine mensup olursa ölsün, onun işlerinin en başında tuvalet gelir, Güzel olmak ve güzel (görünmek onun en büyük vazifesidir. Acaba bu mühim vazifeye karın haya- tından ne kadar zaman ayırır? Bir merak İn bu işi inceden inceye tetkik etmiş ve şu neticeye varmıştır: Saç tuvaleti: senede 234 saat 15 dakika İki permanant herbiri üçer saatten Saç tuvaleti, şampvan vesaire 17 defa. Fırçalama günde 5 dakikadan senede Kıvırma, Bigodi takma, gecede 5 dakikadan senede Ağıran saçları aramak için Taramak için Yekün: 6 saat 7 .” 30 5/12 saat M0 5/12 saat 30 5/12 sat 120 saat 245.15D. Kaşlar ve kirpikler : senede 60 saat 45 dakika Kaşların bir mütehassıs tarafından şekle konması senede 12 defa 6 Kaşlara kalem çekilmesi günde 1 dakika Kaşlarm crmbızlanması günde 3 dakika Rimel sürme, kirpikleri kıvırma, Yekün Burun ve dişler: senede 51 saat 40 Burnu pudralamak. Günde 5 dakika Dört defa dişçiyi ziyaret Dişleri fırçalamak Yekn Cilt: senede 190 saat Yıkanma, krem sürme, masaj, günde 5.dakika Cildi beslemek. Günde 5 dakika Yüz tuvaleti. Haftada 30 dakia Günde iki defa yüz yıkama Makyaj: Günde 15 dakika Dudak boyasını tazelemek: Günde 6 defa Yekün Boyun, dirsekler ve eller: senede 105 saat 30 5/12 saat 30 5/12 saat 12 1/6 saat Cildi beslemek (boyun) günde 5 dakika Cildi beslemek (dirsekler ve eller) günde 5 dakika Elde mâsaj: Günde 2 dakika Trak cilâlamak ve törpülemek 26 İİ 124 YL Ye Nİ 5 TTIININ: — Öleceğim Fatma abla! Sen istediğin kadar “hayır!,, de. Bu muhakkak... Fakat ölmezden evvel... annemi görebilseydim. Mademki öleceğim o artık gelmeli... Ah... İçimdeki küçücük güphe bulunmasa onu ben hemen getirtebilirim. — Ne şüphesi Ferid? — Ya ölmezsem... Ya hemen ölmezsem... — Ölmek mi istiyorsun. Annenin gelmesi için ölmen mi Tâ. sm ? Bu nasil lâkırdı Ferid? — Ölmem İzm Fatma abla... O, ancak ben ölürsem gelebi- Wir... — Ölüm lAfmı ağzma almamalısm Ferid... Sen yaşıyacak. sım ve annen de gelecek. Ferit dudağını büktü ve bir daha ölümden bahsetmedi. Fa- kat haliyle, dünyaya gözlerini kapatacağı saati büyük bir tar hammtille beklediğini anlatıyordu. Bu konuşma üzerinden iki gün geçmişti. Bir gece yarısı Fe. ridin eğilişiyle yarı dalgınlığından gözlerini açan Fatma, ya” tağından birdenbire fırlayarak yanma koştu. Çocuğun vaziyeti çok fenaydı. Büyük bir ihtilâç içinde kıvranıyor ve bu arada bir türlü yakasını bırakmıyan öksürüğün tesirile büsbütün bi. tiyor, tükeniyordu, Fatma sapsarı olmuş, ne yapacağımı şaşırmıştı. Günlerden- beri bekledikleri acı ihtimalle yüzyüze gelmek endişesile Feridi öylece bırakarak dışarıya koştu. Sund Beyin kapısmı vurdu. 'Telâşla uyanan Suad, Fatmadan Feridin fenalaştığı haberini alır almaz telefona sarıldı. Geceyarısı gelen doktor, Feridin da. ha birkaç saat yaşamasını temin için elinden geleni geri bırak- madı. Köşk yeni bir mateme hazırlanıyordu. Her yüzde, isti rabın ve acı düşüncelerin çizdiği kalm hatlarla, koyu gölgeler vardı. Sabahm ilk ışıkları İrfan Paşa köşkünün kuytuluklarnı aydınlatmaya başladığı sırada herkes ayaktaydı. Doktor, ya. rım saat için ayrılacaktı. Giderken Suad Beye yaklaştı: — Ben yarım saate varmaz dönerim, « dedi. Zannetmemki bu zaman içinde bana ihtiyacınız olsun... Feriği, maalesef ya. şalmamıza imkân görmüyorum. Kendinizi buna göre hâazırla- manız ve metin olmanız lâzım. Ne yapalım, Dünya böyle... Ki. misi erken, kimisi geç göçer, #eridi genç yaşında kaybetmemiz çok acıdır. Fakat elimizden bir şey gelmez. Doktor söylüyor, Suad, hareketsiz dinliyordu. Ağlamıyordü. Fakat yüzüne bakanlar onun ağlamaktan daha hazin bir ha. vaya bürünmüş olduğunu anlamakta güçlük çekmezlerdi. Dok- torun son elimlesiyle, Sund'in tasdik yollu baş sallaması arasm- dn geçen kıza zamana hâkim olan seesişlikteki Ifade çok, pek saat 6 1/12 mat 18 1/4 saat 205/12 saat ©S. 6D. dakika 30 5/12 saat 3 saat 18 174 saat 51S,40D, M0 5/12 saat M 5/12 saat 26 saat A3 sat 60 5/5 saat 18 saat 190 saat Hangara girebilmek için lğzim tılsımı istediğim zaman olan bulmak elimde... —Ö ne olacak? — Yarın gidiyor. Fransada yerleşe- cek. O burada yokken ben de rahat rahat çalışacağımı, — Beraber çalışacağız. — Hayır. — Evet, beraber çalışmalıyız. Ben buranın yabancısı değilim. Hazırladı ğım plân da var, Burada kollarımı ka- vuşturup boş durduğumu sanmıyor - sunuz herhalde... “Uçan torpil,, in es- rarmı biliyorum. Çünkü onun tecrübe. lerinde bulunuyor ve hattâ mucidleri- nin bazı müşküllerini hal için uğraşı. yorum. “Uçan torpil, in benim için hiçbir sırrı kalmadı. — Fevkalâde! tebrik ederim, — “Ölüm şua” na gelince, onun da tecrübelerinde bulundum. Henüz emek liye bir keşif, daha tehlikeli değil... Bizden plânlarmi çaldıkları Nozey stabilizatörüne gelince; bu da benim şahsi işim... Plânım hazır, onlara bir oyun oynıyayım da görsünler, Ayda bir defa manikür Yekün — Plânları geri alabileceğinizi sa. nıyer musunuz? — Hayır, Plâna lüzum yok. Daha - yisi, tayyareyi çalacağım! — Tayyareyi mi? Hangi tayyareyi? — Almanların burada en son model N “57” tipinde ikişer kişilik iki harb teyyareleri var, Bunlara bizğen çal- dıkları plânlara göre yapılan stabili- zatörler de takıldı. Bu tayyarelerden biri ile stabilizatörün tecrübeleri ya. pilıyor; bunu çalmak imkânsız... Çün- kü her akşam benzinini boşaltıyor ve manyetosunu çikarıyorlar. Fakat o. nun tam eşi olan öteki tayyare ise de. poları benzinle dolu ve harekete hazır bir halde dört numaralı hangarda dır Tuyor. Ben işte bu tayyareyi çalaca- ğım. — Muhafaza altımda değil mi? — Muhafaza edilmez olur mu hiç? Bilâkis gayet iyi muhafaza ediliyor. — O halde? — Bu hangara girebilmek için “A- 6 saat 105 saat Banyolar ve jimnastik : senede 182 saat 30 dakika Banyolar: Günde 15 dakika Jimnastik; Günde 15 dakika Yekün 91 1/4 saat 91 1/4 saat 182S.30D. Elbise faslı: 481 saat illnisindnİüpmik Günde 15 dakika © © “Rastgele dükkân vitrinlerini seyretmek: Günde 15 dakika 605 60 5/6 saat /6 saat Eşya almak için dükkân vitrinlerini seyretmek: günde 15 D.26 © saat Elbise ve giyecek eşya almak Terzide göçen müddet: Ayda bir saat hesabile 2 Moda cereyanlarını tetkik Evde öteberi dikmek Yekün 78 saat sat 60 5/6 saat 182 1/2 saat 481 saat Hi baba ve kırk haramller,, hikâyesin. deki “Açıl susam açıl!,, ne i tılsım Tâzımdı. Bu tılsım hi değil ama, istediğim zaman bulmak « limde... — Ne demek istediğinizi anlamıyo. rum. — Şimdi anlıyacaksınız. Generalin yazıhanesini biliyorsunuz değil mi? Hani şu üst katta deniz feneri şek. lindeki oda... — Uzaktan — İşte orada, kasa şeklinde bir yer içinde gizli bir levye var ki, dört nu- maralı hangar ancak bunu harekete getirmekle açılabiliyor. Kasanm a. nahtarmı da general dalma zerinde taşıyor. — Bunları kimden öğrendiniz? — Kendi müşahedelerimle öğren » dim. Generslin yanmdayken birkaç de- fa hangarı bu şekilde açıp kapanış. lardı. Sonra birisi de ağzımdan lâf ka» — Kim bu birisi? — Generalin kızı matmazel Jertrüâ fon İzehştayn; “ölüm şua” nın mu. — Bravo! Kadmlar vasıtasiyle çalı- gıyorsunuz demek? Metresiniz mi? — Hayır, henüz değil! — Demek Jertrüdün kalbinin anah, anahtarları kızma teslim ettiği gece... — Kızma, yani bize teslim ettiği za. saat nasıl bir rakam elde edilirdi? HABERİN EDEBİ YEFRIKASI: 79 Yazan: Hasan Rasim Us çok tesirliydi. Doktor ayrılıp gittikten sonra Suaâ, Feridin odasma gire. meği. Kendisinde bu cesareti bulamıyor, kendisine hâkim ola- mıyarak bir çocuk gibi ağlayıp boşalmaktan korkuyordu. Doğ- ru odasma gitti. Sedire uzandığı sırada kapısı vuruldu. Elinde bir mektupla Şayeste gelmişti: — Size bir mektup efendim, - dedi, — Ver kızım. Suad, Şayestenin uzattığı zarfı uzandığı yerde yırtir. Kur. gun kalemiyle doldurulmuş dört büyük sayfayı eüratli göz gezdirişiyle okudu, Bitirdiği zaman rengi değişmişti. Hemen yerinden doğruldu. İmzası bulunmıyan bu mektub şimdiye ka- dar çözemediği muammayı aydmlatıyordu. Önee inanmamak istemişti. Fakat, hâdiseleri yanyana geti. rerek mukayeseli bir şekilde mütalex edince iş değişiyor, inan. maya imkân bırakmıyordu. Cinayti işliyen Nazire ile temasa geçmesine niçin mâni olduklarını şimdi pek iyi anlıyordu. Ayağa kalktı. Odadır koridora geçti. Annesini görecek, aldığı mektubun ortaya vurduğu hakikati bir de ondan araştı- racaktı, Fakat buna o dakikada imkân bulamadı. Koridorda telâşlı telâşlı ilerliyen Fatmayla karşılaştı. Fatma kendisini görünce: — Size geliyordum beyefendi, - dedi. Ferid sizi istiyor. — Beni mi istiyor? — Evet efendim, sizi istiyor... Suad önden, Fatma arkadan odaya girdiler. Ferid, dokto- run söylediği gibi, kendisini kıskıvrak saran hastalığa muka. vemet edemiyecek kadar bitmişti. Söyledikleri güç anlesılı yor, ancak kısık bir fısıltı halinde konuşabiliyordu. Gözlerini aralayıp da karşısmda babasınm bulunduğunu görünce, onu, hafif bir göz işaretiyle yanma çağırdı: — Baba! . dedi, Artık hakikati söylememi zamanı geldi. Bu. nu söylememek için söz vermiştim. Fakat mademki ölüyorum... KA ŞA EE e ran Urmumi yekün: 1305 saat 10 dakika, yahut, 54 gün, 5 saat, 10 dakika, Yukarıdaki hesaptan görüldüğü üzere vasat bir kadın tuvaleti için se nede tam 7 hafta, 5 gün, 5 saat. 10 dakika sarfetmektedir. Acaba bir merak. İz da çıksa onların senenin te kadarını konuşmakla geçirdiklerini tetkik etse YABANCI man... — Bize değil, yalnız bana... — Çıldırdın mı Nozey? Beraber ça. Uuşmaya mecburuz. (Devamı Var) Le LİL NSA) söylemeliyim. Üvey anamı ben öldürdüm, — Ne söylüyorsun! Sen mi? Ferid gözüyle tasdik etti, Sonra da: — Ben, dedi... Annem Üstüne aldı cinayeti. Yalvardı ban... "Seni tevkif edecekleri yerde beni etsinler zarar yok... Sen has- tasm. Beni seviyorsan böyle yap,” - dedi. Tevkifhanedeki an- nemdir baba... Ö ölmüş değildir. Yaşıyor. Suad, Feridin anlatırken çok yorulduğunu hissediyordu. Za. ten aldığı mektup bütün hakikati ortaya koymamış mıydı? Bunları tekrar, bir hasta ağzından dinlemekte mana yoktu: — Biliyorum oğlum, - deği. Kâfi... Anlatma... — Annemi kurtarm baba! Polise haber veçin... Sonra onu yine eve al baba! O bunları hep senin ve benim için yaptı... Se. vi h&lâ seviyor... . . , . ” , . , . , ÜDDEİUMUMİ muavini Feridi dinlemişti. Evden ayrıl. dığı sırada kanaati, şüpbeli noktaların aydmlanmış bu- lunmasmda toplanıyordu. Tabanca, Ferid'in sakladığı yerden çıkarılmıştı. Boş kurşun kovanları, hâlâ tabancanm topu için- de duruyar ve tabanca hâlâ barut kokusunu muhafaza ediyordu. Cinayet yerinde bir de saat bulunmuştu. Şimdiye kadar Ni- met hanımın sanılan saatin Feridin olduğu anlaşılmıştı. Müdde. iumumi Fatmayı dinliyerek saati Feride, Sabiha hanımın gön. derdiğini tesbit ettikten sonra ortada karanlık bir nokta kal. madığı neticesine vardı. Ferid, anasını kurtarmak için, kendisinden umulmıyan bir gayret göstererek hâdiseyi en ince teferrüatıma kadar anlat- mıştı. İfadelerile, Sabihanm İfadeleri arasındaki büyük farklar da, Sabihanm masum, Feridin mücrim olduğunu hiçbir tered- dilde meydan vermiyecek bir surette anlatıyordu. Bu vaziyet karşısında müddelumumi muavininin yapacağı iş, Sabihayı tahliyeden, Ferdi de tevkiften ibaret olabilirdi. Netekim hâdise de böyle oldu. Sabihanm tahliyesini, Feridin tevkifi takip etti, Fakat onu tevkif ve hastaneye nakli için ge. len memurlar ölüsüyle karşılaştılar. Yine bu sırada rüzgâr, İrfan Paşa köşkünün büyük bahçesini yer yer süsliyen sarı güllerden solmuş bir yaprağı kuru toprağa düşürdü, Bahçe kapı. sının açık düran tek kanadından içeriye Sabihayla Suad girdi. İkisi de konuşamıyacak kadar heyecanlı, ikisi de müteessirdi. Ter. Bu teesslir, çocuklarmı kaybetmiş olmanm acısmdan geli- yor, yıllar ve yıllardan sonra birleşmenin içlerinde uyandırdığı SON sevinci boğuyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: