18 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

18 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gön zamanlarda canım ber nedense mütemadiyen papâslerdan, kiliseler . den bahsetmek istiyor. Ortada bu çok mühim ve orijinal hâdiseler dururken kalemim hep bu çeşit mevzuları ara- yıp buluyor. Bu çeşit mevzuları mi. zah çerçevesi İçine girdiklerini, tabi, inkâra imkân yok. Bahusus, kilise son zamanlarda faaliyetini de arttırmış bulunuyor. Papasların büyük bir kıs - mı, bu günlerde, halkı dine davet et. mek için haril harıl çalışıyorlar. Dini vaızlar, nasihatler gırla gidiyor. Hâ- sılı kelâm, hayatın bu cephesinde gö. 2e batacak bir faaliyet var, Bundan ö- türü bu mevzulardan bahsetmek, ha- yat hâdiselerinden ayrılmık demek değildir. Neyse, hikâyemize gelelim. Köy ki. liselerinden birinin yaşlıca bir papasr vardı. Adamcağıza bir hastalık arız oldu. Köyden ayrıldı. Onun yerine ye ni, üstelik de genç ve enerjik, bir pa. | pas egidi. Bü genç papas köye gelince göyle | bir hâdise çıktı; | Papas, köy kilisesinin işini eline 4- ır almaz ona köyde bir ev verecekle. | rini, her türlü istirahatini temin ede- | ceklerini umuyordu. Halbuki umduğu Bibi olmadı. Köylülerden kimisinin fazla odası yoktu. Diğer bir kısmı ise papası evlerinde bulundurmaktan çe - kiniyorlardı. Bunlar: —Biz papası evimize alacak olur- sak, hakkımızda dedikodu yaparlar, diyorlardı. Fakat genç papas, kendi- sine gösterilen bu fena kabul tarzın. dan müteessir olmadı, Köylüleri etra- fma toplıyarak onlara şöyle bir kon. orada yatıp kalkacağım.. Hem ben ki. lisenin karanlık kısmmda değil, bir penceresi olan aydınlık kısmında otu. racağım... Siz istediğiniz kadar buna kızabilirsiniz! Bana vız gelir. Bu havadis dindar köylülerin ca » dinı sıktı. Öyle ya, kilise gibi ibadete mahsus olan bir yerde, ikamet etmek, bunun tabif bir neticesi olan çamaşır yıkamak, pire ve buna benzer haşe- releri üretmek revayı hak mıydı? Fakat dindar köylülerden hiçbirisi papası kendi evine almadığı için, işler, papasın dediği şekilde cereyan etti... Genç papas kiliseye yerleşti. Hattâ orada, gaz ocağı Üzerinde yemek bile pişirmeye başladı. Bu hâdise köylüler arasmda bir sürü dedikoduları, mü - nakaşaları doğurdu. Hattâ köylüler, papasın kilisenin içinde nasıl oturdu- ğunu,nasıl yatıp kalktığını, ne pişirip ne yeyip İçtiğini seyretmek için kili. senin küçük penceresine gelip içersini dikiz etmeye başladılar... Papasın kiliseye yerleşişinden tak- riben iki ay sonra, köylüler arasında yeni ve pek enleresan bir dedikodu do. laşmaya başladı... Meğer papas, kili - söde yalıp kalkmakla, yeyip içmekle, pire ve bit üretmekle kalmıyormus. Üstelik buraya kadm da getiriyormuz. Genç papas köyün dul kadmlarmdan birine âşık olmuş.. Onu geceleri sık sık kilisedeki odasında misafir edi . yormuş... Bütün bunları yaparken de, oturduğu yerin bir ibadet evi olduğu- nu hatırma bile getirmemiş. Bu son hâdise köydeki dindar insan- ların tahammülünü taşırğı. Köylüler . den bir kısmı, papasa bir baskm yap- mâyg ve onu meşhud cürüm halinde yakalamaya karar verdiler... Dul kadm papasın yanma gelip de köyün dindarları bunun bir vali ol. duğunu gözleriyle gördükten sonra, papasa karşı olan öfke ve galeyan son heddini buldu. Köylülerden biri dayanamadı. Yer den bir taş alarak, kefareti budur, di- yo papasın oturduğu yerin küçük pen. ceresine fırlattı. Köylülerden bazıları da kilisenin kapışma yüklenerek kır. mayi ve zorla içeri girmeyi teklif et- tiler. Fakat bunu yapmaya meydan kal. madı, Çünkü papas, kendiliğinden ka” pıyı açarak, kapının önünde bekleş. mekte olan dindar köylülerin yanma geldi, geniş yenli kollarını sallıyarak: — Sizden oda istediğim zaman, de- di, bana oda vermediniz! Şimdi de, it oğlu itler, kapımın önünde gürültü yapıyor ve camlarımı kırıyorsunuz. Bu hareketiniz, cidden, çok güzel... Teşekkür ederim. Fakat arkadaşlar, siz nafile telâşlanıyorsunuz! Boşuna Çanlı insanlar * Mih. Zoşçenko kendinizi üzüyorsunuz!.. Biz papaslar, dünya ile ilişiğini kesmiş, yatmaz kalkmaz, yemez içmez kimseler deği- liz. Biz canlı insanlarız... Biz dünya zevklerinden uzak kalamayız!., İlk gel- diğim gün size söylediğim şeyleri tek. ra etmekten başka bir şey yapamam: Benim ormanda yatıp kalkmaya ve &- ğaç kabukları ile geçinmeye hiç de ni. yetim yok. Siz buraya geleceğinize bana bir oda bulmakla meşgul olsa- nız daha iyi edersiniz! Haydi baka . ım, şimdi buradan defolup gidiniz! Rezalet çıkarmaktan vazgeçtiniz! Ca. mımı kırmanıza gelince, gunu da iyi- ce biliniz ki 'bu hareketiniz edepsizli. ğin tâ kendisidir. Yarın dini merasim esnasında, her dini hareketimin fiatı. »ı arttırmak suretile bunun acısmi çi. karacağımı da unutmayınız!. Dindar köylüler, karşılarında böy- Ie zorlu bir papas görünce apışıp kal. dılar, Adelâ ne yapacaklarını şaşırdı- lar. Tabii artık rezalet çıkarmaktan da sarfmazar ettiler, Fakat ertesi gün de köy şürasma bir istida dayadılar: Kilise gibi mlibarek bir yerde bir pa- pasm yatıp kalkıp, keyfine bakması (8 muvafık değildir. Idari makamlarca bu papasm kulağı bükülmezse yakm. da büyük rezaletler çıkarması ihtima- li de olabilir.. ilâh.. şeklinde, Biz meseleyi hiç de büyütmiiyoruz. Fakat köy gürası muvafık bir derke , narla işi mmtaka merkezine havale etmiş, İstida, mmtaka merkezine gelince mıntakadakiler bu işe bir miktar gül- müşler... Ve papasların husus! hayat. larma karışmamak lâzrmgeleceği der- kenariyle istidayı köy gürasma geri çevirmişler. Genç papas hâlâ kilisede oturmak- ta, kilisede yeyip içmekte, kilisede yatmaktadır, Fakat dindarlar, (asıl £. şin tuhaf, “Dinsizler cemiyeti, nin yardımiyle) papas için küçük bir ku- Jübe kurmaya başladılar. Papasın son. baharda bu kulübeye taşmması muh- temel. Yalnız, ben şahsan papasm bu ku. lübeye gitmek istiyeceğinden şüpheli- yim... Çünkü kilişe hem daha iyi hem daha ışıklıdır. Rusçadan çeviren; Ferah Ferik . . TiFOBiL Dr. Ihsan Sami Tifo ve paratifohastalıklarına tut mamak için ağızdan alinan tifo hap tarıdır. Hiç rahatsızlık vermez. Her kes alabilir. Kutusu 55 Kr. Dr. irfan Kayra Röntken Mütehassısı Hergün öğleden sonra saat 3 ten 7 ferans verdi: — Evinizde bana barmacak bir yer Ben, kendime münasip 'bir yer bulun- | caya kadar kiliseye yerleğeceğim ve ' RİN andan itibaren o, mevzu bahis şahsı bir wn dahi gözünden kaçırmıyacaktır.. Ve emin olabilirsiniz ki, bu vazifesini kat'iyyen ihmal etmiyecetkir, — Çok iyi, oğlum, sizden menmu - num. Berni hürmetle eğilerek yeni emirler bekledi. Mösyö Jak, devam etti : .— Şimdi oğlum, bir kaç gün istire- bat edin.. Bu istirahata hak kazandınız. na olursa olsun öğrenmek lâzm., Bu neticeye vasıl olmak işini sizin zekânıza bırakıyorum. Ben şu bizim iki ayyaşla bee olacağım. Haydi, gidin, oğ- uzattı. Bemi, bir dizini yere koyarak, bü eli hürmetkâr bir tavırla öptü, Son- ra ,doğrularak, yüzü kizima mösyö Ja- Ke pir halde delarıya Berni gidince, mösyö Jak, bir sürü Noenin iddia ettiği rüya bir çok nok- ialarda hakikate © kadar uygundu ki, şair, esrarengiz hasta kadmla Yenm MA Maamafih yanılması ihtimali de mev. sutu; ayyaşın bu kadar noktada doğru olan garip macerası, bu mühim noktada yanlış olabilirdi. İşte (bunun içindir ki Krebiyon, her ne bahasma olursa olsun ADEMİ iKTİDA R <a: ve BEL GEVŞEKLIGINE KARŞI HORMOBİIN Tabtetleri MARKIZ DO PONPADUR bu eve girip, bü bastanm kim olduğu- nu gözleriyle görmek ihtiyacını hisse - diyordu. Fakat buraya nasl girecekti? Ne vasıtayla?.. Şair, bitün muhayyile kuvvetine rağmen işte bunu bulamıyor- du. Evvelâ, bizzat açıkça bu eve girip, ev sahibiyle görüşmeyi ve ona her şeyi açıkça anlatarak, ziyaretinin sebebini izah etmeyi düşünüyordu. Fakat, basit olmakla beraber, ayni zamanda çok sengüzeştcuyanc clan bu gereyi derhal reddetmişti, Ortada iki şıktan birisi vardı: Ya Jan kendisi gizleniyordu ve yahut ta o- nu kapatmışlardı. İkinci şıkta ise, mesele daha mühim ve Idaha tehlikeliydi; Filbakikt, açıkça bu meçhul adamlara müracaat etmek, saf bir şekilde teslim olmak, onları u- yanık bulundurmak ve istedikleri ted- birleri almalarını intaç ettirmek olacaktı Hattâ, bu teşebbüsün, bizzat faili için büyük bir tehlike teşkil etmiyece. ği ne malümdu?. faatleri bulunan bu esrarengiz şahısla. Şikârlarmı muhafazada büyük nen rm, kendilerinin meydema çıkarıldık- Jarmı görüp, zavallı, hastayı, her zaman için ortadan keldrrmeyacaklarını kim temin edebilirdi?. Şüphesiz bu çare ilk şrkta fenaydı ve ikinci şıkta 85, korkunç bir tehlike ola- bilirdi; Binaenaleyh bundan vazgeçip yeni bir çare bulmak lâzıadı . Samimiyet, kapatılmış olar madam, ö'Etyol için tehlikeli olabilirdi: cesa- retveya cebir ise Krebiyon için meş'üm, kurtarmeik istediği insan için de fayda- sız bir netice verecekti, Binsenaleyh, geriye kurnazlık kalıyordu. Şair, bu eve kurnaziıkla girmekten başka çare olmadığını kendi kendine söylüyordu, Fakat nasıl bir kurnazlık?, Bu sual, onun bütün göyretine, rağ » men cevapsız kalıyordu. Mer eczanede arayınız. ! Posta kutusu 1255 Hormobin ; JE, MARRIZ DO PONPABDA zarı dikkatimi celbeden bir hâdise vu. ku buldu ki o da şudur: Diğelerinden daha korkunç bir delil getirmedi icap eden Damyen, düğünün hemen ertesi günü gelerek, araştırmalarında muvaf- fak olamadığını, bunun için, namusu. ma emanet ettiği kâğrtları almağa gel. diğini söyledi. Ben de bu kâğıtları ona iade ettim, Fakat itiraf edeyim ki, iste- miyerek... O zaman içime şu kat'i ka. naat girdi; Bu kâğıtların benim elim. den almmasa ve sizin başımız üzerin- de dolaşan fırtınanın dinmesine yegâne sebep d'Etyolla kızının evlenmiş olma. larıydı ve eğer bu izdivaç vuku bulma. saydı o zaman Damyen gelip bana bel ki de ehemmiyetsiz bir evrak daha ge- trecek ve vazifemi yapmamı, yani bü. tün bu evrakı kralm eline vermemi İs- tiyecekti.. O zaman siz mahvolacaktı. niz. : Alımdan İri ter damlaları akan Tur. nem, dehşet ve heyecan içinde: — Korkunç! Korkunç! , Diye murıldanıyordu. Berni devam etti: — Fakat bütün bunlar, nihayet birer kuvvetli ihtimaldi.. D'Etyol tarafmdan, büyük gürültülerle ilân edilen bu izdi- vaç bir çok kimselerin dilini çözmüş- tü ve bunler, böyle güzel bir kızm, böyle içrkin bir erkekle nasıl evlenebi. Jeceğini söylüyorlardr. Genç gelinin kilisede bayılması da bazı dedikodu « ları mucip oldu, Bu bir söallet o veya heyecan baygılığı değildi. Hülâsa bütün bunlar benim nazarı dikkatimi celbediyordu. Fakat her şeyi bununla halletmeğe imkân ver mıydı?.. Hiç dur- madan tahkikatıma devam ettim ve iş- te bu esnada öğrendim ki, bizzat d'Et- yol... Bazan bendenize iyilikler yapmak- ta olan... Genç bir şahsa, yakmdis evle- meceğini söylemişti. Bu genç şaha, te- sadülen müstakbel madam d'Etyolu ta- nıyordu. Bu haberi duyunca, bu şahrs yeğeninizle alay etmeğe başlamış ve ye kadar Belediye, Binbirdirek Nuri- conker sokakta Aslaner apartıman No, 8-10 Göz hekimi Dı.Murat RamiAydın Tarlabaşı Cad, URFA Apt, nma nakletmiştir, Tel: 41553 Pazardan maada hergün: sonra saat ikiden altıya kadar 2 m — a m hiç çekinmeden, melek gibi güzel olar böyle bir kızın, hiç bir #aman, kendisi gibi çirkin bir adamla evlenmeğe razı olamıyacağını söylemiş, bu sözler d'Kt- yolu çildden çıkarmış ve aynen şöyle demiş: “Bu güzel kızı arzu ediyorum ve ister arzusiyle, ister cebirle o benim olacaktır. Esasen bütün tedbirlerimi aldım ve eğer kuzinim inat ve isyan et- meğe kalkartıa, çok sevdiği bir insanm başıma öyle korkunç bir felilket açacak- tr ki, tevlit ettiği bu betbahtirk için gözyaşı dökecek zaman dahi bulamıya- caktır. Fakat bu cihetten endişe duy- müuyorum, çünkü kuzinim, hakikatleri görmesini bilen zeki bir kızdır ve bi» basmın hayatını kurtarmak için, kendi saadetini feda etmekte bir an dahi te- rediüt göstermez... “Bana lâkayd bir tavırla söylenen bu sözlerin, benim nazarımda ne (büyük bir ehemmiyeti bulunduğunu ve bun « ların kızmızla sizin aleyhinize tertip edilen suikastler hakkındaki kanat ve düşüncelerimi tamamiyle takviye etti- ğini tabit anlarsınız. Türnem inler gibi bağırdı; — Ya Rabbim! Bütün felâket ve a- zapları benim (nşrma Or yıkılacak? Şimdi hakikati ben de anlıyor, ben de görüyorum.. Kızım, zavallı kendisini benim için feda etdi, Tehdit edilen hayatım ve şerefimi kurtarmak için... Ve ben, sefil bir baba olen ben, hiç bir şey görmediim, hiç bir şey an- lamadım, hiç bir şey sezmedim!.. Bu âni fevertondan korkan Beri: — Yalvarırım, mösyö, dedi, yalva- rırım size, sakin olun biraz kendinizi toplayın. Turnem hiddetle: — Ahi Şimdi. dn 2 Neve Sala SR EE Fakat Berni, sür'atle onun önüne geçti ve kendisinden &iç de beklenmi- yen âmirane bir tavırla şöyle dedi:

Bu sayıdan diğer sayfalar: