26 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

26 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 MAYIS — 1935 si Riyaseticumhur yatı Aybaşında lima- nımıza geliyor Riyaseti cümhur için Amerikalılar. dan almmış olan yatın Hamburgta yapılan dahili tadilâtı tamamlanmış ve Mayısın 22 sinde suvarisi Sait kap- tanm idaresinde memleketimize mü- tevecciken yola çıkmıştır. Çok yollu olarf geminin Haziranm başlangıcmda limanımıza gelmesi bek» lenmektedir. A Stajdan dönen tütün mütehassısları İnhisarlar idaresi tarafından Ame- rika, Almanya ve Fransaya tütün Iş- leri üzerinde staj görmek üzere gön- derilmiş olan gençler memlekete dön- müşlerdir. Bu gençlerden bir kısmı Amerika- da Amerikan tütnetiliğünün işleme sinde, Virjina tütünlerinin ziraat ve ba kımı, bir kısmı da Almanyadaki fab- rikalarla Fransız rejisi müessesele- rinde gene tütün işlerine ait mesele leri tetkik etmişlerdir. Stajlarını bitiren bu gençler yerine önümüzdeki ay sonunda yeniden on genç Avrupa ve Amerikaya gönderi- lecektir, ———— Memleketimizde yeni bir şan yıldızı Ankarada, en büyük simalar ve muh- terem şahsiyetler huzurunda pek mu vaffakiyetli konserler vermiş olan ve Ankara radyosunda okuduğu parçalarla pek ziyade alkışlanan güzel ve tatlı ses BE Bayan Melek Tokgözün on nefis ve güzide şörkılarını Columbia plâklarında okumak üzere İstanbula geMiği haber alınmıştır. Yunan üslübende okşam tuvaleti, mat | jerseden yapılır. Çok sade görü- *en bir tuvalet olmasına rağmen her ka- dina iyi gitmez. Ancak göğüs kısma ku- Susuz olan kadınlar bu roblarla bir kat daka güzel görünürler. MOSKOVADA Türkiye için Radyo Konseri İ /19.76 VE 24,88 KISA dalga üzerin- İ den /vaktile Türkiyede konser ver DİŞ olan meşhur san'atkârlardan Vi- Yolonist OYSTRAH ile ŞANTOZ i SOYA mın iştirakile Türkiye e > &dilen bir konüeri neşre- Bu konser aynı zamanda Kiev 310/, Simferpol “360,6* Erivan ve Sİ radyo istasyonlarile de neş- cektir. Konserin te prow m SM 18 de beşlıyacaktır. İı ii) MESELE Çocuklar ve sinema Çocuk sinemaları ve çocuk tiyatroları için Küçük çocukle- rm sinema ve ti- yatroya (götürül mesi, cidden üzerin. de durulacak bir meseledir. Beledi. ye talimatname sine reğmen, bir gok aileler, ufacık çocuklarımı — sine malara getirmek- te ıwrorla Odevam etmektedirler. Filhakika zabr- ta, bu işi mümkün olduğu kadar kon- trol etmekte, sine- macılar da ufacık çocukları müesse- gelerine o kabul et- memektedirler ama, ebeveynler (bizzat arzu etmeden Vâ- ziyetin o tamamen mlah oolunmasma imkân bulunma» maktadır. Diğer taraftan sinema seyretme ça. ğına gelmiş, yani yaşı (12) yi aşmış çocukların da, pe gibi filmler seyret - mesi icab ettiği hakkmda senelerden beri uzayıp giden, fakat elin netice vermemiş olan münakaşalar hepimizin hatırındadır. İşte bu mevzu üzerinde, şehrimizin sinema operatörlerinden bir zat bize Avrupanın için bu işi yakinen bilmesi icab eden. ler arasında bulunan mektup sahibi göyle diyor: “Sinema ve çocuk mevzuu etrafın. da epey jikir ve mütalealar dinledik. Söylenenler dikkatle gözden geçirilir- se görülüyor ki, hedef birdir. Çocukla ra sinemayı menetmek veye onlara terbiyevi (!) filmler göstermek. Ben burada bunun aksini iddia ede- cek değilim. Yalnız kendi kanaatime vs tecrübelerime dayanarak bası nok. talara işaret edeceğim: Gazetelere mektup yazma rekoru ya Süsseks'de yaşıyan Beyken Filip gSelLrerEDE garip bir dava gibi bir adama yeryüzünde çok nadir tesadüf edi- lir. Bu zat geçenlerde 81 yaşında öldü. Zengin bir adamdı, parasını yiyor, hiçbir Iş yapmadan rahat rahat yaşıyor. du. Bütün hayatında tek bir merakı vardı: gazetelere mektup yazmak, ve gâzetelerde basılan mektuplarını oku. mak. çocuk sinemalarından birinde, neler düşünmeliyiz le beraber Sinemaya küçük çocukların girme» mesini tavsiye edenlerin kaç yaşında çocuklan bahsettiklerini bilmiyorum. Bence 12 yaşından küçük çocukları si. nomalara almamalıdır. Çünkü herüs neşvilmema bulmalda olan çocuk ci. erleri pis Wıva dolu kalabalık bir selonla zehirlenmeye o mahkümdur, Hele pazar günü enatlerce projeksi « yonda ışığa kendini veren gözler bir müddet sonra tedaviye muhtaç bir ha- Ts gelir. Bundan başka tekemmill et . memiş dimağ uzun mevsdar karşısın- da bunalır kalır. Bası çocukların dimağı tamamen yorulmuş olur, Fakat bence çocukların on ili yaşın. dan sonra sinema hususunda serbest bırakılmaları zımdır. Çünkü her ço. cik kendi zevkine, ruhl ihtiyaoma gö- ro hareket eder, Karakterine uygun ol meyan filmi görmeye gitmez. Götürül. 86 de sevk duymas, ona azab olur. On iki on ilç yaşındaki bir çocuk hiçbir Küçük yavrular ebeveynleri ? >aman trajedi, sar Von Jülmlerini sev O ancak ka- »und uygun olan avanlür filmleri. ni sever, Hem bu kadar senelik (o tecrübe- me istinalen söy- liyebilirim ki, & vantür filmlerin sannedildiği gibi, çocuklar üzerin. de bıraktığı tesir kötü değil, bilâkis iyidir... Bu gibi fümlerde — çocuk hiçbir saman, ka 1, ars, soy guncuyu o iltisam etmez. Çocuk bilir ki, kafil, hirsiz, soyguncu ne ya parsa yapan bir gün adaletin sline e” düşecektir ve ge ne çocuk bu film de dalma muvaf- Jak olan meşru kuvvetleri alkışlar. Bu Şu demektir ki, menfi ruh taşıyan bir çocuk bile bu gibi filmler seyrederek kemlini «slah eder.,, Sinema operatörü Nureddin Berkuy Yukariri satırlar tamamen değilse bile, birçok noktalarında haklı iddia. ları ihtiva etmektedir. Filhakika Amerikan filmlerinin bir. çokları daima âdeletin zaferiyle neti- celermektedir kt, bir da körpe ruhlara fenalık değil, iyilik ve adalet aş'lar, Fakat yine öyle filmler vardır ki, bun Jar değil ufak çocuklar, genç kızlar ve delikanlıların dahi görmesi gayricaiz. dir, İşte dikkat edilecek nokta bura - dadır. Maamafih umumi filmlerden birgo. ğunun çocuklara zararsız olmasina rağmen, memlekette çocuk sinemeları ve çocuk tiyatroları yapılması hiç şüphe yok ki, çok candan arza edilen bir iştir, HABERCİ Av düşmanı bir ingiliz kadını görülmektedir. (Glamergan) gehri (Himsyei hayvanat cemi. yeti) tilkilere karşı zalimane hareket ettiklerinden do- yakalıyoruz. Beyken, ölüm yatağı içersinde dahi, bir gazeteye 60 bininci mektubunu yazdı. Elleri titriyerek imzaladı ve im- zasınm altma şu haşiyeyi koydu: “Bu, imzamı son görü- şünüz olacaktır.,, Beyken'in çok mükemmel tamif edilmiş dosyaları var. dı, Gayesi gazetelere mektup göndermek ve bunları geze. sz 'telerde neşrettirmek rekorunu kırmaktı. Bu zat, bu me Taka tutulduğu günden ölümüne kadar geçen, 60 sene içer- sinde, yukarda da işaret ettiğimiz gibi, tamam 60.000 mektup yazmıştır. Bu mektupların müsveddeleri dosya. larında saklanıyordu. Şayet mektup gazetede neşredilirse, lo gazete parçası da kesilerek ayrı bir dosyaya giriyordu. | 29 Müyes 1938 Pazar günü saat HİBeyken'in yazdığı bu 60.000 mektubâan pek çoğu gazete | 7520 &» Moskova Radyo istasyonu İl|idarehanelerinde küğıt sepetine atılmış, uncak 9000 tane. si gazetelerde yer bulabilmiştir. Bu rakamlarla Beyken muradma ermiş, hem gazeteler- re çok mektup yazmak, hem de gazetelerde çok mektup neşrettirmek rekorunu kırmıştır. Zira İngilterede geze telerde en çok mektubu çıkan Aljeron Aston isminde bir adam daha vardır ama bu adumm şimdiye kadar gaze, telerde 8000 mektubu neşredilmiştir. Beyken'in yazdığı mektuplarm çeşit çeşit mevzulara temas etmesi çok tabildir, Bu #atm iddialarına inanmak icab ederse, mektupla. rından bir tanesi haksız yere idama mahküm edilmiş İsviç. ipeli bir amelenin canmı kurtarmıştır. Diğer mektuplarının tebii böyle mühim neticeleri olmamıştır. Gazetelerde neş- lay tiş delikanlı aleyhine dava aşmıştır. İstlevap esnasında maznunlardan biriyle hâkim ara- sında, göyle bir konuşma geçmiştir: Suçlu — Biz, tilkilere acıdığımız için merhameten Hâkim — Tilkileri yakelamak, kafese koyup hap- setmekte mi merhametten ileri geliyor?.. — Fakat, uzun müddet kafeste tutmuyoruz. Hemen yor: yaşlı ve zengin bir kadma satıyoruz. i — Zengin kadın tilkileri ne yapıyor? — Öldürüyor. Hâkimler, dinleyiciler şaşıp kalıyorlar. Jüri heyeti izahat talep ediyor. Maznunlarm vekili ayağa kalkr- — Müelkilimin söylediği doğrudur. Bu zengin Ka- dın, kendisine götürlilen büyük ve küçük tilkileri yük- sek bir fiyatla satın alıyor. Huzusi bir odaya kapatıyor ve gazla boğuyor. Bu kadın, tilkilerin taziler tarafm- dan avlandığını ve bazan diri diri parçalanarak yenil miştir. diğini biliyor ve bunu gayri insani buluyor. Hayvanları, acı vermeden öldürmek için yüksek fiyatlarla satım alı. Jüri, maznunların ademi mesuliyetine karar ver- rTolunan mektupları arasında çocukların barlara kabul &. dilmemesi hakkında bir kanun yapılmasını teklif edenle, hurdur, bıyığm insanm yutacağı mikropları süzen bir süzgeç va” zifesi gördüğünü ve sakalm da yüzü yazın serin ve kışm #icak tutmaya yaradığını ispat için iki mektubu pek meş- Bir münakkidi tedip kasdı ile yazdık San'at de en büyük kıymet, evvel söylemekte ve “en iyi” yi herkesten ön- ce başarmaktadır. Bunun burasında <n ufak bir tereddüd “caiz” değildir. Te- reddüd eden san'atn müessirlerinden olmayıp “muhatıp” larından ise, zekâ- sından, zevkinden ve bilgisinden şüphe etmeğe hakkımız olur. Eğer san'at çar- hmı çevirenler arasmda bulunuyorsa, “İmhası her san'at mümünine vacib 0 lur” demiyelim ama hemen falakaya ya- tırılması ve badehu, islâhı nefis edince» ye değin İcrası san'attan meni şarttır. Bu nefsi islâh reçetesinin evvel beev- vel kıymetli arkadaşım Nurullah Ataç için kullanılmasını istemek mecburiye- tinde bulunuyorum. Zira o, bir iki gün önce Akşam gazetesinde neşrettiği bir yazı ile, bizi böyle bir harekete teşvik etmiş bulunuyor. Aziz minekkidin san'at hiyaneti ile ithamına lüzum gösteren sebeb, uzun bir yazının bir fıkrasıdır ki esasını şöy” İce» bastetmek de mümkündür; 1 — (Tekrardan çekinenleri) sev- mem. 2 — (Tekrardan çekinen), doğrusu aklına gelince yanlışmı tercih edendir. Nurullah Ataç birinci maddesinde sarihtir. O dereçede ki hani İnsanım; — Şu sal ve açık sözlü delikankı (21) nm Kanma girmiyelim. Diyeceği bile geliyor. Fakat ikince (madde) öyle berbad bir Çağırlanı) sebeb ki, Filvaki (tekrardan çekinenleri sev- mem) demekle Nurullah Ataç (mutlak surette) san'at âlemini, açıkça, taklide tahrik etmekte değildir. Fakat (tenkid #lâhr) nım (tekrar)dan çekinenleri cen- netinden tardetmekle tehdid etmesi han gimize taklidiiliği, çıraklık esaretini ve maiyet olmak bayalığını mülâyim gös- termez( 12.) Eğer Nurullah Ataç, orijinal eser ya" ratarmyacak bir öcizle san'at hayatma musallat olmuş betbahtların biribirine den mendebur tecrübelere girişmemele- ri endişesile bu tehdidi savurmuş olâ#Y- dı hoşumuza giderdi . Ama bu takdirde (tehdid)ini umuma ve açıkça savurma . ması, (âciz)in kulağma gizlice fısılda" ması icab ederdi, (Tekrar) dan çekinmek bayağılaş- maktan çekinmek demektir. Ve nasıl, yer yüzündeki bütün insanları bayağı- laşmaktan kurtarmak mümkün değilse, san'at âleminin bütün müntesiblerini de (tekrar) uçurumundan kurtarmak öyle- ce mümkün değildir. Bazı insanlar için bayağı olmak na- sıl (mukadder) se, bazı san'at istidad- sızları için (tekrar) & olmak öylece (mukadder)dir. Böylelerinin orijinal olmal hevesine kapılmaları, maazallah, Kırşehir zelzelesinden daha bilyük bir İclâket olur, Nitekim de olmuştur da: Ne idi o resimde ve heykeldeki kons- trüktvisk kübist herzeler? Nedir 0, ramandaki dosyacılık herz6- leri? Neydi o, kelimenin ve sözün san'atı olan şüri tahribe kalkışan Niçevolstler? Oooh! hiç şüphesiz, arkadaşım Nu- rullah Ataç böylelerine (tekrar)ı beğen dirmekle, hattâ bu nevi insanı (tekrar)a teşvik etmekle umumi selâmete büyük bir hizmet etmiş olur. Fakat, a Nurullah Ataç her (tekrar. dan çekinen) ,neden (doğrusu aklına gelirse yanlışını tercih eden) olsun? Bu mühim davana pek aklımız erme" di. Vatandaş ne demek istiyorsun? Faraza, bizim san'atta eskiler her şeyi söylediler ve söyliyecek şey bırakmadı» Jar m? Yahud; (Söylenmemiş olanlar varsa evvelâ (Pvenk) in, (Cermen) in, (Anglo-Sak- son) un söylemesini bekliyelim ve son- ra söylenilenleri papağan gibi) tekrarlı. yalım) mı? demek istiyorsun? Bizim her iki şekle verilecek Şaşmaz cevabımız şudur! (Söylenilecek nice gürei şeyler var- dır ve biz herkesten önes ve en iyi sğy- Hiyeceğiz.X p (Garbda ve Şarkta söylenmemiş ola- # Garbden ve Şarktan evvel, Garbin ve Şarkın san'atkârından umulmuyacak da recede güzel ve en iyi, en noksansız ola- rak »yine- biz söyliyeceğiz.) İlâhi! Sen, san'at adamma çinnetin- den tedavi olmak imkânmı nasib eyle- mel. Kara DAVUT i | 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: