15 Haziran 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

15 Haziran 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 HAZİRAN — 1988 “Leylâklar açmış. Kwsa boylu bir adam, sık dalların altindaki bir kons beye olurmuş; bir genç kız bekliyor. Genç kız gelmiyor. Aşık, parmakla. Tiran arasında bir leylâk dak çeviri, | yor ve arada biz çiçeği kokluyor. Son. | Ta çiçeğin mini mini yapraklarım ko. perarak fala bakıyor: “Beni seviyor, Diraz, pek çok...., Arkasında bir insanın kımıldanışım. duyuyor. Gülerek arkaya (dönüyor. Fakat arkada, elinde büyük bir su hor tumu tutan bir bahçıvan görüyor. A. pk teldşla yerinden kalkıyor. Leylâk dalını erkasında saklıyor. Tepesi çö. kük melon şepkasım çıkararak bah- çivam kürmelle selâmhyor. Bahçıvan, elindeki hortumu tehdit #wakamında sellâyınca, küçük adam, korkusundan bir eliyle kalbini tutarak bir küçük yola doğru kaçıyor. Bir öğaçlığın arkasında saklamıyor. Bakçısan uzak. laşinca, gene eski yerine (gelip genç kızı beklemeğe başlıyor... Sinema solonunda, herkâs âşıkın ters giden işlerine gülüyor.Fakat Tina küçük adamın komik hailerile eğlenmekle be. Taber ona bütün kalbile acıyor. Birden. bire yeniden film kopuyor; salonu ay- v lar. Delikanlı Tima, yanında oturan sev. gilisi Valiaya: — Oh; ama da can sıkıyor! diyor. Valia; — Evet, diyor, mazmafih arkadakiler Pek sıkılmıyorlar. Durmadan öpüşüyor. lar işitiyor musun? — Bırak öpüşsünler ! Yeniden lâmbalar o sönüyor ve perde Üzerinde biçare adam gene aşktan yanı. Yor. Tima onun çektiklerini pek iyi an- İsyor. Oda daha birkaç © zaman evvel böyle ıstırap çekiyordu. Valia ile tanıştığı günü hatırlıyor. Tam bir ay evveldi. Bir sonbahar günü... Onu yazdanberi görüyordu. Onun evi. T€ yakın oturuyordu, Bir gün evlerinin geçerken, onu büyük kapmm önünde Arkadaşların arasında görmüş. tü. Sarr renkte dantellerle süslü son mo. da bir blüz giyiyordu. o Basımı arkaya doğru atmıştı, Arkadaşlarının şakaları- na gülüyordu. Tima dönmeden yoluza da devam et. mişti. Bu sahneden sonra artık hep onu dü- şünmeğe başlamıştı. Ve hemen hergün kapısının önünden geçiyordu. Onu gör. O da pek çabuk delikanlıyı farketmiş- ti. Ve eski bir ahbaba güler gibi ona gü. Jüyordu. Genç kızın ismini bilmiyordu, Ona ken disi Tatiana ismini takmıştı. Çünkü bu isim hoşuna gidiyordu. Osün penceresi. rin önünden geçerken zihni olmadık hi. kâyeler işliyordu. En hırçın, en şıma- rık bir kızı bile başlan çıkaracak ilânı aşklar hazırlıyordu. Bazan onu görmüyordu. Çünkü o her zaman kapıda veyâ (pencerede bulun. muyordu. O zaman kalbi gözlerine yaş- lar getiren kederli hayallerle doluyordu. Bu onun ilk aşkıydı. Bir gün, bu sokaktan geçerken, karşı kaldırımda haşarı küçüklerin pis ve zâ- vali bir köpekle (ooynaştıklarını gördü. Çocuklar hayvanı kışkırttılar. Hayvan, acı acı havlıyarak Timanın üstüne atıl- dr. Bir tekme ife ou yanında savabilirdi, Fakat öyle yapmadı (Tatina) pencerede görünmüş ve ona köpekten (kurtulmak için kapıdan içeri girmesini işaret etmiş. ti. Tima oraya girdi. Biraz sonra genç kız yarıma geld!. Biribirlerine selâm ver. diler. — Köpek sizi Isırmadı ya! diye sordu, — Hayır, yakalayamadı. Cevabını verdi. — Benim ismim Valiadır. Ne tuhaf Şey; biribirimzin isimlerimizi bile bil yor gibiyiz. Kaç yaşındasınız? ; Bütün bunları, bir nefeste söyledi. Fa. | kat Tima şasırmadı. Çünkü o bötür 332 MARKİZ DÖ POMPADUR ilk aşk gerç kızların telâşlı, telâşlı konuştuğuna emniyeti vardı. — On yedi yaşımdayım. Dedi ve böylelikle (o kendisini alu ay büyültü. — Sahih mi? Halbuki daha yaşlı gölnü yorsunuz! Ben kaç yaşımdayım tahmin edersiniz? Emin olun ki sizden, daha yaşlıyım. Fakat — olduğumdan genç gö- rünüyorum, değil mi? Evimizin önünden sık sık geçiyorsunuz. Zannederim ki bu sırâda oturuyorsunuz, — Evet; Smolenskoja sokağında, — Orada benim bir amcam oturuyor. Ya siz? Sizin isminiz nedir? Adınızı hâlâ bilmiyorum. Ne tuhaf, ben durmadan konuşuyorum, Halbuki siz hiç bir gey söylemiyorsunuz. — Ismim Timadır. — Güzel isim.. Tnudıklarım arasında bir Mişel var, bir Vladmir var. Bir Alek- sandr var. Fakat bir Tima yok.. Bir mektepte okuyorsunuz değil mi? — Hayır, çalışıyorum. Fabrikanın mektebini bitirdim. — Ben de mektebi bitirdim. Şimdi çalışıyorum. Çalışmak daha iyi değil mi, Tima? Size artık hep böyle hitap edece. Eim.. Ne dersiniz? Şöyle bir tur yapmağa çıkalım mı? O gün gezmeğe çıktılar, Ondan sonra da birçok kereler gezmeğe / gittiler. Kış geldiği saman patinaj yapmağa gittiler, Tima artık stmap (çekmiyordu. Fakst tahayyülâta da dalamıyordu. Hattâ bir parça irkisarı hayale uğramıştı denilebi. lir. Valla ile ciddi bir şeyden bahsedile. miyordu. Tima ne zaman fabrikada geç» miş bir hâdiseden mütehassis olsa, De za. man gazetede okuduğu ve çok (hoşuna giden bir makaleden ona bahsetmeğe kal kıssa genç kız gülerek şu ebedi cümleyi Vladmir Kourotehkin söylerdi: “Oh gene mi bu ciddi seyler? Benim kafam zaten işten şişmiş, bunlar dan konuşmağa ne lüzum var? Ve, canı sıkılan Tima o susardı. Valia muhakkak gazeteleri okumazdı. Bir gün patinajdan dönüşte bir müddet kapının aralığında durdular. ( Biribirlerine pek bakındılar. Patenlerini kaloriler radya- törünün östüne koymuşlardı. Valia ; — Sen çok tuhat bir çocuksun, dedi, hep susuyorsun, Muhakkak dudakların donmuştur!! Biribirlerini bir kere uzun, uzun öp.| tüler, Sonra bir kere bir kere daha. Tima şimdiye kadar kimseyi öpmemişti. Böyle uzun uzun öpüşürken (o Valianın dişlerini kendi dişleri üzerinde hissetti. Ve bu onun hiç de hoşuna gitmedi. Böy- le öpüşmek hayli garipti. Kalbine doğan his onu şaşırtıyordu. Valiayı terketmek için telâş gösterdi. Fakat genç kız onu birakmak istemiyor. du. Ve gittiği için kızıyordu da. Bu sah. neden sonra biribirlerini daha (seyrek görmeğe başladılar. Ve işte bugün... Sinema perdesindeki küçük adam, sev diği kızı bir türlü öpmeğe muvaflak ola. mıyor. Kız ona ancak eteğinin Oücunu tutmağa müsaade ediyor. Âşık, durma- dan geniş bir salonun parkesi üstünde, yahut sokak kaldırıma atılmış bir kar. puz kabuğuna basarak yuvarlanıp duru. yor. Tima ona pek acıyor. Valia,deli. kanlının kulağına fısıldıyor: — Ne aptal karif. Bir yakalayıp öpse herşey yoluna girecek.. Halbuki o sağa sola koşup duruyor. Tima: — Evet aptal bir herifi diye tasdik! ediyor. Fakat başka bir şey düşünüyor. Valia yeniden: — Arkamuzdakiler durmadan . öpüşü- yorlar! v Diyor. Tima gülüyor: * — Bir polis çağıralım. Ve sonra telâşla: yi — Valia, Valia diyor hak bak başma düşen kiremide., Ve önünde oturan iri bir askerin ko. Caman omuzunun üstünden bakmak için uzanıyor. Acaba küçük adam bu tehli, keyi de nasil atlatacak? Valianm elini tutuyor. Oda böynunu uzatıyor, Tİ. ra,nın elini sıkıyor. Sonra o eli kaldıra- rak yüzüne yaklaştırıyor. İpek tenli ge. resini o elin üstüne dayıyor. Timanın karşısında sinema perdesi sanki dansedi. yor. Valia onun elini yavaş yavaş çıp. lak boynuna ve sonra ipek bluzunun üs- tüne doğru kaydırıyor. Şimdi Tima eli. nin altında genç kızın kalbinin çırpındı. ımı hissediyor. Perdenin üzerinde olan bitenleri anlamağa çabalarken, ne yap- mak lâzımgeldiğini düşünüyor. Elini çek meli mi? Çekmemeli mi? Valiarım başı onun başının ta yanım. da, yanakları biribirlerine dokunuyor. Salonda nefes alınamıyor. Kimse komgu sile meşgul değil. Valia onun elini bırak mıyor. Tam bu sırada Timanın Kasketi tesa. dülen yere düşüyor. Onu yerden almak 1. çin eğilen 'Tima elini genç kızm elinden kurtarıyor. Bu arada salonun şıkları yanıyor. Herkes kalkıyor, Kapıya doğru gidiyor. Dışarda kar yağiyor. İri taneler ağır ağır düşüyor. Ellerin, yanakların üzerin. de eriyor. Ama zeminde birleşip kalın bir tabaka teşkil ediyorlar. İnsan yürüdükçe kunduraların altına yapışıyorlar. Ve a. yakkabıların altı tıpkı kar (temizleyici makinelerin altına benziyor. Tima ile Valia kaldırımda hep kayı yorlar. Ayaklarında Ski varmış gibi ar- kalarında dört tane derin “ve uzun yol bırakıyorlar. Kardan yıldızcıklar arasın. da sokak lâmbalarınm ışığı mavi bir akis yapıyor. Tima ve Valla sessiz, ses. siz yürüyorlar. Sonra genç kız konuşma. a başlıyor. — Kuzum niçin bir şey könüşmüyor. sun? Benden iğreniyor (musun? Haydi Dap Devamı 11 incide Çeviren: HH. MARKİZ Dö PAMPADUR 379 ——— Sakiruktan ve.. ve bu mustarip haberi bana, beni üzmemeğe gayret ederek ver- “mek hususunda gösterdiğiniz hassagi - yetten dolayı size teşekkür ederim .. Bir tek kelime daha. Ve artık her Madam d'Etyolun vaziyeti, kendisine fena bakılmaktan mütevellid deği! mi? — Hâyır, büyır.. Aklınıza böyle bir Sey gelmesin. .Madam M'Etyol, lâyık olduğu bütün istimam ve dikkati gör müştür . — Şu balde belki de, kapatılmış ok Mas, — Bu da değil.. O biç bir şeyin far- kında bile olmadı.. Hastalık ona bir Yıldırım darbesi gibi indi. — Demek bu, âni bir hastalık öyle mi?, — Detim ya.. Yıldırım darbesi gi- Dİ ânt bir şekilde inen bir hastalık. Bu defa Krebiyon söze karıştı: — Çok şiddetli bir heyecanın tesiri Olacak, her kalde!.. Kontes, başını salkyarak, müsbet Sevap verdi ve ayni zamanda mânalı nazarla, şaire, genç erkeğe (o fazla Btrap vermemek için izahâtta bulun- Madığını işaret etti. Acı düşünceler içine dalmış olan TAssas bunun farkına varmadı ve eki bir düşünceyi aydınlatmak bir defa daha sordu: — Bu âni hastalık, ne zaman vuku buldu?, — Madâm d'Etyol, siz onu terket- tikten bir gün sonra hastalandı. Gözlerinden bir kvılerm © pârlıyân Assas, — Ya?.. dedi. Yoksa?. İülyet, onun ne düşürHüğünü'an . Mi ve iksiyci defa olarak, ayri derin Meikatle murıldandı: — Zavallı yavru. em Kenç kadınım, düşüncesini 4, “etiğini anlayarak, gayet tabii bir id d Ee BŞ — Evet, bu değil, dedi. Şu halve ou âni hastalığın sebebi nedir? Çünkü böyle hir hastalık bir kâstin eseri de - Gilse, bunda hakiki gayet mühim bir sebep bulunması lâzımdır. Eğer bu sebebi biliyorsanız, hiç çekinmeden söyleyin. Size tekrar ediyorum ki, ben gayet metinim.. Her şeyi duyabis Nirim. — Demek muhakkak söylememi is. tiyorsunuz, öyle mi?. — Çok rica ederim, söyleyin. — Şu halde, söyliyeyim: Madam d'Etyol bu âni buhrana.. kralın. gece- Teri. başka bir kadını ziyaret ettiğini öğrenince tutulmuştur. Bu defa da d'Assas, boğuk bir ses. le; —Ah!i. Nidası kopardı ve bu defa, o, iki & ini göğsüne bastırdı, Jülyet ona, nâmütenahi bir şeikat ve merhametle bakıyor, bu sırada Kre- biyonda şöyel murıldanıyordu: — Vah! Vahi. Benim genç âşık cid den fena bir hâle girdi. D'Assas, bu aralık, kendisini topla- miş ve kalbine inen darbe bakikaten müthiş ve beklenilmedik olmakla be - raber sükünetini bulabilmişti. Bunun içindir, içinde biç bir heye. sarın titremediği bir sesle şöyle dedi: — Mer ne olursa olsun, madam G'Etyel şimdilik tehlikeden masundur. Ehemmiyetli olan da budur. Şiredi, madam, sizi dinliyoruz ve bize söyli- yeceğiniz şeyler ne olursa olsun, şunu bilin &i, siz benim şükranım kazan. dınız ve benim şalısımda, müsamaha. kör bir dinleyici bulacaksınız. Nasil ki siz de ferağetlerinizde bir Ozvne şefkati gösterdiniz. Bu sözler, kontesin Üzerinde, şüiphe- siz muhtaç olduğu tatlı ve cesare ve, rici bir tesir husvle getirmiş olacaktı « ki, şövalyeye, işinde, nâmüteneht bir lied eni dei & Si gövalyeye faydalı olmak ihtimalinden mütevellit bir memnuniyetle ve hür, metkâr bir tavırla eğildi, Diğer taraftan d'Assas da, kendisini #cna hâlde şaşırtan ve hayrette bırakan bu kadınla kendi arasında üçüncü bir şahsın bulunmasından memnun olarak, derin bir nefes aldr. , Jülyet, bu defa d'Assasa hitapla de- © vam etsiz , — Geçen gün, bana belki de çok acı olan hakikatleri söylediğiniz için, biraz evvel benden af dilemek âlicenaplığnı gösterdiniz, Bu bâkiketleri ben, &ize söylediğim bütün, saçıalarla hakettim. Ve bugün bunlardan hicap duyuyo- rum. Bunun içindir ki, d'Assas, ben sizden at diliyorum.. — Oh! Malâm, âlicenaplığımızla cidden siz beni mahcup ediyorsunuz!.. — Rica ederim, beni dinleyin.. Evet, gizden 4£ diliyorum, çünkü çılgınca sözlerimle, ve - bügün hissediyorum « namuslu bir kalbe yakışmıyan, aefrete Jâyık hareketlerimle, sizi yüksek kal- binizden dolayı vicdan azabı duydu - ğusuz şeyler söylemek gibi zalim bir meçburiyete tahrik ettim. Halbuki bu gün anlıyorum ve mösyönün önünde itiraf ediyorum ki, bana söylemiş oldu. Eunuz sözler, hakettiğim hakaret ve ist hfafı ifadeden çok uzaktı, — Yalvarırım size, madam, artik bunlardan bahsetmiyelim.. Ben kendi besabrma her şeyi unuttum, Ve inanm bana ki, sözleriniz ve müstakbel hare- Ketleriniz, bana geçen günü yaptığınız iyilikten başka bir şey hatırlatmaz ve şimdi yaptığım gibi boş sözlerle değil de, füliyatla teşekkür etmek imkânm;: veritse, kendimi bahtiyar addedeceğim. Kontes hayret ve şefkat ifade eden bir tavırla ona bakarak kendi kendine: — Demek hiç olmazsa, onun küçük bir muhabbetini kazanabileceğim, öy. le mi?, Diye mırıldandı. Sonra, kat'i bir ta- vırla güzel başını salkyarak cevap ver- diz — Belki ide hakkıtız var. Fskat size söyliyeceğim şeyler, beni bilmecburiye, aramızda geçen şeyjerden bahse sevke- deçektir. Maamafih, endişe etmeyin, bugün bana, sizden çek daha ağır ve korkunç gelen hatıraları yadetmemeğe elimden geldiği kadar çalışacağım.. Ve mösyö dö Krebiyonun önünde yadet- tek mecburiyetinde kalacağım bu ha. tralardan bazıları benim için cidden çok ağır ve düşürücü olacak sa da.. Bu da benim cezam. Ve sırf nazarınızda bir damlacık değer kazanmak için bun- , Man sonra göstereceğim dürüstlüğün ve samimiyetin başlangıcı olacaktır. D'Assas eğildi. Kontes bir kaç saniye müddetle dü- şündükten sonra devam etti: — Fakat bir şey var ki bunu bir defa daha tekrar etmekten kendimi alamı- yorum.. Sizi. Mevcudiyetimin bütün kuvveti, bütün ateşiyle seviyorum ,. Kalbim, hayatımda ilk ve son Hela ols- rak, yalnız sizin için çarptı ve bu kalb ebediyen kendisini size verdi.. Ve her ne olursa olsun, ebediyen sizin olacak, ter. Sizin aşkınıza lâyık olmadığımı bi- liyorum., Siz bana kadar inemezsiniz. Heyhat! Her ne yapsam, hiç bir zaman size kadar yükselemem, çünkü dünya - da biç bir şey, benim adi ve ancak iz- tiblaf ve istihkara lâyrk mazimi sile mez. Binaenaleyh hiç bir şey ümit et. miyorum.. Hiç bir şey ( İstemiyorum. Hattâ dostluğunuzu bile.. Fakat kalbi. min size ait olduğunu, size bir defa da“ ha söylemek bana tatlı geliyor. Sefil bir kadın olan ben, hayatımı ve saadeti“ mi xizin, saadetinize feda edebilirsem, cidden bahtiyar olacağım.. Bunu daima hatırlayın. Unutmayın, 'Assas, çün « k, md artk sie bir daha, hiç bie

Bu sayıdan diğer sayfalar: