30 Haziran 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

30 Haziran 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: Gerald Kelton Leydi Stretford hemen kalkıp genç kıza doğru y — Çağırırlar. — İyi ki erkek evlâdunız yok Con. ni! umumi harb cehennemini, evlât . larımizın böyle günler görmemesi için yaşadınız. Bu fedakârlığın boşa git - memesi lâzım, Milyonlarca insan ha - yatının hiç uğruna harcanmamış ol - masını temenni edelim, Lord Stretford bahai değiştirmek lüzumunu duydu: — Hakkım var; ben son günlerde | fazla sinirli oldum. Biraz idman yap. sam iyi gelir sanırım. Tekrar golt oy- namağs başlıyacağım. Golf dedim de aklıma geldi, acaba Güssi ile Prim a- rasndaki maç kimin galebesiyle neti- celendi? — Primin kazanacağından eminim, Delikanlı pek beceriksiz, maamafih se vimli bir adam... — Benim de hoşuma gidiyor. — A!, Şu genç kiza bakınız! Lord Stretford, karısının başıyla 1. şaret ettiği istikamete baktı, — Çok güzel bir kız. Güssinin bah- settiği güzel sarışın kız bu olmasın? — Tantmadmız mı? ihtiyar general fon Metnihin kızı. Erstayn şatosunda gördüğümüz küçük kızı hatırladınız mı? —Peki ama burada bu vaziyette ne işi var? — Şimdi onu öğrenirim. Leydi Stretfond hemen kalkıp genç kıza doğru yürüdü. Kocası onu ikaz et- meye vakit bulamadı. Erkeklere boş vakit geçirtmek için angaje edilen bu nevi kadıalari tanısalar bile kibar ka- dımların tanımamazlıktanı gelmeleri 1, cab ettiğini söyliyemedi. Leydi ise, E- rikanm böyle bir vaziyete gelmiş ola- cağına ihtimal vermediği için o da gi- dip konuşmakta mahzur görmedi. — Erika, azizem, Sizi tekrar gördü. ğüme nekadar memnun oldum bilse - niz... Erika yeni işine başlıyalıberi kendi muhit ve seviyesinden kimseyle karşı- laşmamış, bu sebeble oynadığı pek de şerefli olmıyan rolü o kadar ağır bul- mamıştı, Leydi Stretfordia karşıla . gınca utancından kıpkırmızı oldu. Otuz sene evvel general fon Metnih lord Stretfordun babası ile dost ol - muştu. Harbden sonra eski dostunun oğluyla karşılaşmış ve onları av mev- siminde Erstayndaki şatosuna davet etmişti. Aradan on sene geçmiş olma- sma rağmen Erika Laydi'yi derhal tanıdı; — Leydi Stretford, ne hoş tesadüf! — Kocam da burada. Bizimle bera, ber bir çay içmez misiniz? Ne kadar İ Fİ HABERİN E'DİEB Xx güzelleşmişsiniz? burada yalnız mısi- niz? Gelin de konuşalım. Erika yerin dibine geçecek gibi ol- muştu. Hayatında bu kadar müşkül mevkide kaldığını batırlamıyordu. Ya- lanla vaziyeti idare etmesi mümkün . dü, Fakat hürmet ettiği adamlara ya- lan söylemeye de gururu münlidi. Hayatından bahsetmek istemediği» ni farkeden lord ve leydi derhal ko- nuşma mevzuunu değiştirdiler. Fakat onların hayret içinde kaldıklarmı Eri, ka anladı. — Güssinin hakkı varmış, burası çok güzel... Güssinin kim olduğunu bi- liyorsunuz değil mi? Ogüst Rig... — Evet. M. Rig ve binbaşı Karden- le tanıştım. Fakat sizin ahbablarınız olduklarını bilmiyordum. — Ikisi de gayet iyi dostlarımızdır. Hattâ buraya bilhassa binbaşı Karden | için geldik. Bize öğle yemeğine davet- liydi, gelmedi. Bildiklerini orda derhal anlatma . Ir mıydı? Belki de bu, Denisi kurtar. mak için eline geçen son fırsattı. Va- zife hissiyle aşkı mücadele halindey- di. Bir türlü karar veremiyordu. Eğer lordun, bakikati öğrenince, hemen yata gidip Denisi oradan kur. tarabileceğini aklı kesseydi #5ylemek- te tereddüd etmiyecekti. Fakat böyle bir şey imkânsız, imkânı olsa bile 23- rarlıydı. Çünkü baronu şüphelendirip derhal harekete geçmeye sevkedecek, belki de Denisin plânlarını alt üst e- decekti. Erika onun herhalde kurtul, mak için bir plânı olduğuna kanidi, üzere» olan ve. yegâne kurtuluş ilmidini, teşkil. ,eden. tahta parçasının da elinden kaçtığını gören bir adamın duyduğu hislerle lord ve leydiden ayrılırken endişesi gözlerin- den okunuyordu, Leydi bunu farkede- rek sordu: — Nen var kızım? — Bir geyim yok. Fakat. — Derdinizi bize anlatmaz mismiz? Yarın bize aksam ymeğine geliniz, Ben size otomobili yollarım, Erika, Leydinin boynuna sarılarak ağlıya ağlıya ber geyi anlatmak ihti . yaciyle yanıyordu. Kederine tek başı- ma tahammül edemiyesek bir haldey- di, Karısmın davetini tekrar eden lor. dun sesiyle kendine geldi. Bir rüyada gibi cevab verdi; — Evet, yarm.. Davetiniz beni çok sevindirdi. XVI Güssi o gün pek neşeli uyandı. Sa- at on birde golf sahasında Primrozla BLXODINDRI BELENiŞ v- ürüdü randevusu vardı. Ve bu onu neşeye boğinak için kâfi bir sebeb teşkil edi- yordu. Bir gün evvel Denis gelmediği için keyfi kaçmıştı, Denisi bir saat k&- dar boşubuşuna bekledikten sonra Jü- an Le Pene yalnız başına gitmiş, öğle yemeğini! gene ayni sebebten geç ye. miş, Primrozla golf sahasına bü se » beble ancak saat üçte otelin bir ara- basiyle hareket edebilmişlerdi, Aksi tesadüf yolda araba bozulmuş, bir 0. tokara raslayıncaya kadar üç kilo - metre yayan yürümeğe mecbur kal . mişlar ve otokaria Nise döndükleri £- gin kararlaştırdıkları maçı yapama - mışlardı. Akşam yemeği de gene tatsız ve ne. gesiz geçmişti. Lord, Denisin gelme - yişi sebebini çok merak ediyordu. Üs. telik leydinin mütemadiyen Olga Bedruşka hakkında sualler sorması da Güssinin canını sıkmıştı. Filhaki- ka Güssi Leydiye Montekarloda kar- şılaştıkları gün uzun uzadıya Olgayı methetmişti ama o zaman daha Prim. Tozu görmemişti. Güssi onu hep çöcuk saniyordu. Görünoc kanaati değişti ve yaramaz küçük kızın bu kadar güzel bir genç kadma istihale edişine şaştı kaldı. Getikmişti. Gittikten sonra mektup. larını vakit bulamıyarak zarfları ce- bine koydu. Hemen otomobiline atla- dr. Zavallı delikanlının o gün talii yok. muş. Mordavntın golf bastonlarını kullanmasına rağıren genç kıza kolay- ca yenildi. Buna rağmen ukalâlık ede. rek tavsiyelerde bulunmak arzusuna kapılmoa Primroz sinirlendi ve oto - mobiline gitti, Yalnız kalan Güssi tek başıma oyna- mağa başladı. Fakat bir kaç dakika geçince bundan usandı, bir ağaç göl. gesine uzanıp düşünceye daldı ve bir az sonra da içi geçti, Gözlnü açtığı zaman güneş epey al- çalmıştı, Doğruldu. Uzandığı vakit kendinden biraz ötede, güneşte bırak. tiği golf malzemesini topladı. Gitme- ye hazırlanırken bastonlardan biri dikkatini çekti. Bastonun sap tarafını ssran meşin şerid parçası çözülmüştü. Bastonu eline alarak baktı, madeni bir üstüvaneden ibaret olarak bastona, sapı, bir mantar geklinde, takılmıştı. Meşin çözlülmüş olduğu için Güssi ka- rıştırırken bu sap kolaylıkla çıktı. İçi boş mu diye bakarken de içinden in, cecik bükülmüş bir kâğıt parçası yere düştü. (Devamı Var) “Yü Harun, gölgemi görmüş olacak ki telâşla tüfeğin asılı olduğu ağaca doğru ilerledi —B0— Baba oğul, hem çift sürüyorlar, hem de etrafı sık şık kolluyorlardı. Çal'ştık. ları yerde, bir ağaçta bir tüfek sallanı - yordu. Harun, gölgemi görmüş olacak ki, te- iâşla tüfeğin asık olduğu ağaca doğru ilerledi. Fakat iki adım attıktan sonra durdu. Karşısında çarşaflı bir kadın görün- ce tekrar işiyle meşgul olmıya başla - dr. Çünkü kendisine emniyet gelmiş, kuşkulanmanın, huylanmanın mâna, sız ve yersiz olduğuna hükmetmişti... Kadından da korkulur muydu ya?. Onun tekrar işiyle meşgul olmasın « dan istifade etmek istedim, Atlımlarımı sıklaştırdım, tarlaya adamakıllı yaklaş- tam.. Amcamla oğlunun arasındaki yol “epeyce kısldıktan sonra, çarşafın altın - | dan tabancamı çektim, sesimin olanca kuvvetiyle haykırdım: — Davranmayın!.. İhtiyar amcam, bana doğru ilerledi, halinden söz söylemek istediği anlaşılı- yordu, Fakat, buna meydan bırakma. dım, parmağımı tetiğe bastım. İlk kur- şunu kafasma sıktım. Arkasından nam- luyu Haruna çevirdim, ateş ettim. Kurşunlar yellarını camın kafasına isabet eden kurşun bey- nini patlatmış, öteki kurşunlar da Ha. runun gözüne, kalbine, karnına isabet etmiş, kanlar içinde yere yuvarlanmış- “. Tabancamdaki son kurşunu da bo- şalttıktan sonra, #kamdan çarşafı at- tm, amcamla oğlunun yanına koştum, yere eğildim, kalblerini dinledim: Ha. reket yaktu, durmuştu. Fakat ihtiyatlı davranmak İstedim, tabancama biç şar- jJör daha sürdüm, bundaki kurşunları da Harunla amcamın kafasına, kalbine sıktım. Sonra m:? Bundan sonra ne yapı- lir ki? Tabii kaçtım, dağın yolunu tut- tum, Fakat çok barımamadım dağdâ.... On beş gün sonra jandarmalar tuttu, İşte ben böyle katil oldum. Yersiz bir kıskançlık yüzünden amcamla oğlu- nu öldürdüm. Ve çok sevdiğim karımı ölmeden dul, Ali sustu. Y muştu, Gözleri dopdoluydu. Yaşlar, ya- maklarında kirli izler bırakarak bir si cim gibi uzanıyordu. Acaba bu yaşlar, ikiz bir elem ve âcr için dökülen göz yaşları mıydı?. Yaksa dev ruhlu bir adamın duydu- fu ve çektiği vicdan azabının döktür. düğü yaşlar mıydı bu? ÜÇ KATİLLER! İki arkadaştılar. fkisinin de adr Meh- meğdi. İkisi de ölüm cezasından kur- tulmuş, ayni cezaya mahküm olmuş. Jardı: On beş yıl!, Biribirlerinden ayrılmazlardı. paraları alalım.. vuşta yanyana yatarlar, beraberce ye- mek yerler, bahçede beraber gezerler- di. tkisi'de gençti. İkiside gürbüz ve esmerdi. İkisi de uzun boyluydu. İki- sinin de bıyıkları yeni yeni terliyordu. Bir arkadaşları daha vardı; Hüsşe. yin... Onu bir sabah, gölgenin, ışığın, ren- gin ve sesin birleştiği bir şafak vakti- nin alaca karanlığında, iğdeler buram buram kokarken, Joş ve nemli höcre- sinden çıkardılar, sırtma beyaz bir gömlek giydirdiler. Ellerini kelepçele- diler, aldılar, götürdüler, kanunun ver. diği cezayı tatbik ettiler: Astılar!... Suçları neydi bu üç arkadaşm?, Üçü de katildi. Altmışlık bir ihtiyar. karısını, iki küçük çocuklarını, bir e kulübelerine misafir gelen bir kadını öldürmüşlerdi bunlar... Nasıl yapmışlardı biz işi? Bunu merak ediyor, yaptıkları bu müthiş cinayetin tafsilâtını öğrenmek, ağızlarından dinlemek İstiyor Mehmetlerle akbap olmak Teler buldum. Yemek verdim, cizara al dım. Ulak tefek işlerimi gördürdüm, para verdim. Böylelikle kaynaştık. Beni bir baba, bir ağabey gibi saydılar. Bir gün çifte Mehmetlerle dereden tepeden konuşurken, lâfı bir. sırasına getirdim, sordum: — Nasıl oldu bu iş2. Bana anlatır me smı2?. Sorgum, iki Mehmetten birini sinir. lendirmişti. Bunlardan biri, bilmem hangisi, bir zamanlar bütün mahküm « Tarım ağızlarında anonim bir hikâye ha- Jinde kovuştan kovuşa, karantineden zindana kadar yapılan bu bahsin yeni - den tazelenmesinden muğber ve küskün bir tavırla cevap verdi: — Sanki cünbeşli, alaylı, tuhaf bir şey mi ki bu, sana da anlatalım da gü- lesin, eğlenesin.. Öğreneceksin de ne olacak sanki?, —Böyle şeyleri dinlemesini seve. rim de ondan.. Mademki söylemek is- temiyorsunuz, konuşulacak şey mi yok, başka lâf atarız. Busörleri, gücenik, kızgın bir lisanla söylemiştim. Öteki Mehmet bunu sez- di. Beni gücendirmek istemediği için arkadaşının kırdığı putu tamire çalış. ti: (Devamı Var) Ko - DEE, “YAZAN: ONORE DO BALZAK G1 minatsız kabul etme! bazan, başbaşa bir konuşmada, ruhla. 3 Rene dö VEstorad'dan Luiz dö Şoliyö'ye Moya A ŞE dünyanm hayatıysa ne diye birtakım ciddiyet müte- assıbı filosoflar onu İzdivaçtan çıkarmağa kalkıyorlar? »e diye Cemiyet, Kadın'ı Aile'ye feda etmeği kendine en yük. sek kanun bilip de böylece evlilik hayatında sinsi bir mücadele- nin doğmasını zaruri kılıyor?bu mücadelenin mukadder ve son derece tehlikeli olduğunu o kadar iyi anlıyor ki bizim, ya şefka. tin kudreti ile, ya gizli bir kinin devamı ile her şeyi bozabil. memiz ihtimalini de düşünerek erkeği, bize karşi birtakım kuv- vetlerle silâhlandırmış. Şimdi ben nikâhta, biribirine hasım iki kuvvet görüyorum; kanunu yapanlar bunları birleştirmeli idi, birleştirememişler. Onlar ne zaman ve ne suretle birleşe- bilir? mektubunu okurken İşte bunu düşünüyordum. Ah! kardeşçiğim, bir tanecik mektubun, Aveyron'lu büyük muharririn (1) kurduğu ve benim tatlı bir memnuniyetle ver. leştiğim binayı yıkıvermeğe kâfi geldi. Kanunlar hep ihtiyar. Jarın elinden çıkıyor, kadin olüp da bunu farketmemeğe imkân yok. O ibtiyarlar, aşksız aile muhabbetinin bizleri siçaltmı- yacağma ve bir erkek, bir kadını kanunun izel ile alabildikten gonra kadının da hiçbir aşk duymadan kendisini vermesi lâ. zımgeldiğine hükmetmişler. o Sadece aileyi düşündüklerinden, biricik endişesi neslin devamı olan tabiatı taklid etmişler, Ben nikâhtan evvel bir insandım, şimdi eşya kabilinden bir gey ol. dum! ben herkesten uzakta, yapayalnız nekadar gözyaşları döktüm; halbuki bunları, teselli edici bir tebessümle mübade- Ie etmek isterdim. (1) Yani de Bonald, Bahtlartmızdaki bu ayrılık nereden geliyor? meşru bir aşk Nurullah ATAÇ 2m senin ruhunu büyültüyor, Senin için fazilet zevkten doğacak. Sen ancak kendi arzunla ıstırab çekeceksin. Felipe'ne varabi. lirsen senin için vazife, en tatlı, en coşkun bir his olâcak... Bü. tün bu suallerimizin cevabı, benim endişeli bir tecessüsle bek- lediğim cevabı ancak istikbal verecek. Sen seviyorsun ve; sevdiğin de seni taparcasma seviyor. Ah! kardeşçiğim, vaktiyle hayalimizde yaşattığımız şiire ken. dini tamamiyle bırak. Sende en ince şeklini bulan, adetâ vücut. tan sıyrılmış bir ruh halini alan kadın güzelliğini Tanrı, hoşa gitsin, kalbleri bülyülesin diye yaratmış: elbette onun da bir bildiği vardır. Evet, meleğim, duyduğun şefkati bir sır olarak sakla ve hani geleceğini tahayyül ettiğimiz âşıkın bize lâyık olup olmadığını anlamak için bin bir türlü ince imtihanlar, tecrübeler icad ederdik? Felipe'yi onların hepsinden geçir. O nun seni sevip sevmediğinden ziyade senin obu sevip sevmeği. ini öğren: tecessiim, arzunun, saadete İnanmanm ruhumüuzda hâsıl ettiği serab kadar aldatıcı hiçbir şey yoktur. Kardeşçi; Zim, ikhmizden yalnız sen olduğun gibi kalabildin, sana yalva- rırım, izdivaç denilen o bozulmaz ve tehlikeli mukaveleyi te. Çeviren: rin ele güne karşı olan riyalarından soyundukları zaman bir hareketin, bir sözün, bir bakışm birdenbire birçok uçurumlar aydınlatıp meydana çıkardığını görürsün. Sen, başkalarının kendilerini kaybedip mahvolacakları yollara cesaretle atilabi- lecek kadar asil ve kendine emin bir kızsın. Seni nekadar halecanla merak ettiğimi bilemezsin. Aramız- daki uzak yollara rağmen seni görliyor, senin heyecanlarını yazmağı unutma! senin mektupların benim bu sade, sakin, gü. neşsiz bir günde uzayıp giden bir yol, şehirler dışındaki uzu! yollar gibi yeknasak ailemin arasında benim için bir ihtira hayatı oluyor. Burada olup bitenlere gelince, meleğim, kendi kendimle bir yığın münakaşa, bir yığın kavgadan ibaret; bu günlük bunlar! sana anlatmak istemiyorum, sonra bir gün yazarım. Ben, yels- ten ümide, ümitten yelse geçerek gamlı: bir inadla kendimi bir Yeriyor, bir geri çekiyorum. Belki de hayattan beklediğim sa. adet, onun bize barçlu olduğundan fazlaydı. Bizler, gençlik ya- şımızda, hakikatin ille hayalimize uymasını istiyoruz! düşün“ celerim - şimdi bahçemin bir köşesinde, bir kayanm dibine otu. Tarak düşünüyorum ., düşüncelerim beni nihayet şu kanaate vardırdı; izdivaçta aşk tamamiyle tesadüfi bir şeydir.-her ş€ yi idare edecek olan kanumu onun Üzerine kurmak imkânsızdır» Benim Aveyron'lu filosofumun aileyi, yegâne mümkün içtima hilere sayıp kadmı, her devirde olduğu gibi, ona tâbi kılmak istemekte haklı. Bizim için dehsetli diyebileceğimiz bu büyük mesele, ilk doğuracağımız çocukla halledilir. Bunun içindir kİ anne olmak istiyorum; hiç olmazsa ruhumu kemiren faaliyeti. isgal etmiş olur. z (Devam var) f -g yam re rk

Bu sayıdan diğer sayfalar: