18 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

18 Temmuz 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kabeden Tarife inin mahvet- tiği Dan sevgili kariim ki, şimdi şu iy, a eğiliyorum. Bitişik 0- X ihtiyar Basta anam uyuyor. Kimbi- dela rüyasına girdiğin mü. ben büyüyük bu yaşa gelin üzüntüler k kuvvetli hatırlarım, çö- kam beni öpmez, kokardı. e. hazırlar ve dersime çalışır. bir oy, Yanlarına kadar benimle bera- HE hai 5 Çamaşırları değiştirir. im, laz âdeta çırpındığını bi- ve kenar DİK sey yapacak mı, besme- diş bayız' besmeleyle diker, sırtıma ilk Mile giydirirdi. Kendimi ayrılışımda son sözü: Al Tezler *vlâtlarından kiç bir şey bekle. Kin, Onlarm yeçâne endişeleri evlât- Gap nmemesidi ir, incinmek mi?! hal çocuk alma, erken gel!,, olmuştur. “kürken yüreğim sızladı. 1. A Yaz Sevgili kariim ki, şimdi şu satır u Yaş Ge ağlıyorum: a, rini İsticvap edenlere şöy- büy size cevap verecek (halde “vin Meh olur siz bana acırsanız biraz Beğ, de kendime geleyim!,, & bidiset; Hayır bu bir acıklı hâ- bir çocuk, ilk tahkikat s1. iye cumhuriyetinin hudut- a ba Tüyi,.. iy iken diken oluyor.. 14 yaşın a cebindeki şeker ve çukulata m ona #ehir satmak! Bu bir Vird. lir. Ve canavarlara bir tek ceza Büy Cezası. 2 Mag, ecnebi ise suikastçı- v Sira tebeasımdan ise, vatan hâi- Pedia, am edilmelidir. On dert ya. mar varıncaya Kâdar mel" kn, öy Sanırını genişletmiş adam. Yi ike Yaşındaki çocuğun şeker May <8 Darasma varıncaya kadar ie Uzatan adamların metn- tek soluk almağa bile "ğin gtr, Gözlerini ancak kara top ki b yeğ bu hayvanatı vah. Sudurmuş mahlâkların Tür- Big Yenin adalet sehpası Üze- Yaşli mr. yay Arif için ağlıyorum. Ve aya aramda bir tarih fıkrası Oz da kendimi alamıyorum: Yi asrın birinci yarısında öden İki defa büyük amirat olmuş YL LİR ço, larından Çengeloğlu Ta- Mal; Sirlar. bir adammış. Mara ih. vüğeinde A İstanbulun çok karışık arm, Sik sik hursızlıklar, o teca. Çengeloğlu bir zi keti ile ne kadar i, Cİ hirsiz, esrarkeş varsa iş, ye >iYe doldurarak kendi- bir Kaya açılmış. Orada yakla ayak atmış.. Eri azilr. ç rima ve boğazlarına taş A BÖZÜ önünde denize Rün de İstanbul sokak- ma kartarak: “Herkes ka- bir P Yatsın!,. Bir tenceresi vereceğim!,, diye kaçak Gilarının isini * ipini, 14 yaşında- Sekecektir. iş Reşat Ekrem Koçu A ! ik teşekkür Ay Zetkin iç “akn, 10 lemur tar Mei m Min Baza > Mustafaya sit E, Miki Tray Paşa Camii hatiresindeki vi el Dera ie deki Müfettişi general Kii, Mirseyer aletiyle meydana çıka. i a Yare tar rddaşlarımızdan Be- brikatörü Kuri Demirağ n Yaplırıldığını şükran dük, Bu tarihi ve ttim müfettiş KA, Yaptıran Nuri Demirağa > ve mihnet duy- a * satırların kıymet. nMasinı rica ederim. okutmenlerindan Pâşa ahfadından ÖN Nöber ve Fethiye olan Mastoşa Ja ESELE| Yüksek sanat kültürüne hasret çekişimiz ... Bakkal, olmas tica- retins mi? girişebilir "Ticaret serbost ol. duğuna göre, ser- mayesi varsa giri. gebilir tabil, Fakat sermayeyi okediye yükletmek (O tebik kesi her an Damok. lesin kılıcı gibi ba- şında asılı kalır. Ze- kâsı ancak bulgur ve zeytin yağı fi atlarının dar bir pi- yasadaki dalğa- lanışlarını #67 meğe alışmış bü. lunduğu için, dai ma hir birinden bü- yük zararlara uğ- TaMASI mukad. derdir, zira me Yüm masahn Göp- Tükte elmas bulmuş horozuna döner. Manav için de keyfiyet böyledir. A» vukat için de, ressam için de, diplomat için de. Her kes istidnd ve kabiliyeti oan İ- şe sarılmalı ve bilmediği işte dalma za- rara uğriyacağını bilmelidir. Ben eski diplomatlar bilirim ki işsiz kaldıkları zaman gazinolar açmışlar, al- le mutfakları kurmak sevdasma tutul. muşlardı. Beceremeğiler, avukatlar ta- nırım ki barodan ayrılıp toadencfik, ha- hedik, tütüncülük yapmak sevdasına tu tuldular, battılar. Ressamlar tanırım ki tcaret yapabileceklerini sandilar, İşi yüzlerine gözlerine boyadılar. - Bizde kitabcılığn zaif tarafı budur. Raflarındaki kitabları bulgur, fasulye, Amasya bamyası gibi gören bir kitab- çının elinde bu sanatın alacağı şekil bız günkünden başka türlü olabilir mi? İş- te kitabçılarımız meydanda : Bunların bir kısmı, sadece sermayesi” nİ işletmek arzusu ile bu işe girişmiş- tr, Eğer banka daha fazla faiz verirse bilmem hangi şimendiler tahvili daha kâr gösterirse, dükkânı satıp serma- yesini 6 işe yatırmağa can atar, Bazıları tanınmış kâğıd tacirleridir. Kâğıdı beyaz satmak gözlerine daka kârk göründüğü gün belki de kitap bas mazlar, Kâğıd, sermayesinden aşağı dü- şerde kitab haline sokulması (daha doğ rusu karalanması” yani maliyet fiatı daha ucuz ve sürümü ağır olsa bile -sa- tış fiatı daba yüksek bir mamül madde haline inkılbı daha kârlı olursa derbal piyasayı bir “sür prodüksiyon,, kar şısında bırakırlar. Kimi muallim- dir, sabık memur- dur. Kari okut. mayı' talebeyi ©- kutmak kadar ko Jay sanmak bata. sına (o saplanmış. tır. Bir kısmı ise “anane, obalinde kitapçılığa | inti. sap etmiştir. Hani eskiden devlet da- irelerinde kaptcr lar, bademeler ve mahallelerde bek- giler yerlerini hep hem şeh rilerine devrederlerdi ya. İşte onun gibi bir şey. Niğdeli, yahut Kayserili oArakel Efendi hiç şüphe- Ti 4 siz orijinal bir x . 7 ik damdır. Fakat "Arakel Efendinin yarım asır sonra onun metodunu dahi aratacak bir tarz- da çalışan kitabçıya ne denir? .".. “Tâbi,, deniten büyük adamların eksikliğindendir! Diğer bir makalemde de izah ettiğim gibi bütün hata, fikir sahamızın İstis- mar imtiyazını dört beş küçük dükkü- na bahşeden talide ve tesadüflerdedir. Bu kitabçılar masum adamlardır şüp- hesiz. Fakat, bir başka sahada da yal nuz ferdi bir zarara sebebiyet verebile- cek olan hataları fikir sabasında umum zarâra sokan bir hata, hattâ bir felıket derecesine yükseliyor; Teri sanatkârları vardır. Türk milletinin yüksek sanat kültürüne hasret çekişi “tâbi” denilen böyük adamın eksikliğin- dendir. Türk irfanı “tâ” bekliyor. Eser ve müessir hazır ve boldur. İYecek di a, çocuklar, geriçler eroin yer. Zehiri dağıtan meşum Bry Yaşındaki çocuklara kadar İ PE > Elbise renginde cigara dumanı MERİKALI bir kimyager kadınları alâkadar edetek bir keşifte bulunmuş, ciğara dmanlarını boyamağa muvaffak olmuştur. “ Bundan sonra, bir salonda otururken halka halka yük- selen cığara dumanlarını başka başka renklerde göreceğiz demek oluyor.. Mavi, yeşil, pembe, portakal rengi, sarı, kır- muzt ve daha bir çok renklerdeki dumanlar odalarımızın ha- vasında raksedip duracaklar, şimdiye kadar yalnız elbisele rinin, çantalarının, kunduralarınm, saçlarının ve tırnaklar rının rengini biribirine yakıştırmağa uğraşan şık ve zarif kadınlar bundan sonra ciğara dumanlarmın rengini de d&- şünecekler, ve belki de alâimi sema renklerini hatırlatan du manlar arasında oturmaktan tatlı bir haz duyacaklar. * Macaristanda 35 nüfus başına bir ıtfaiyeci A nüfusu 8 milyondur. Bugün bu mem- lekette itfalye evinde çalışan 100,000 insan vardır. ı Macaristan bu miktarı 240,000 e çıkarmağa karar vermiştir. Bu kurar tatbik edilince Macaristan nüfusunun otuz beşte biri itfaiyeci olacaktır. Bu haber hakkında fikrini bildiren Macafistan itfaiye u, mum müfettişi, harb halinde memleketin hava bücumlarına karşı tamamiyle askerleştirilmiş olan bu teşkilitia müdafaa €- dileceğini söylemiğtir. pe Gözlük hırsızı | — Münih zabıtası garib huylu bir hrrar- 2 aramaktadır. Bu hırsız şehir sokaklarında bisizlet- le dolaşmakta ve gözlüklü bir kadına tesadül edince bisik- etini durdurarak bir yol sormak bahanesile kadına yahaş- maktadır, Kadın, onun sualine daha cevap verecek vakit bulamadan, bırsız; kadınım gözlüklerini çekip almakta ve derhal bisikletine binerek savuşmaktadır. Şimdiye kadar bu hırsız aleyhine 300 kadın tarafm- dün şikâyet vaki olmuştur. Fakat, hırsızı teşhis edip yaka- lamak mümkün olamamıştır. Bu adam bazan uzun sakallı, bazan yalnız bıyıklı, bazan da tamamen tıraşlı olarak görün mektedir. Günde bir kaç defa da elbise değiştirmektedir. NGİLİZ doktorlarından Fraser Darleng, karısı ve on iki yaşındaki oğlu, Orkad adalarının 180 kilometre garbinde bulunan Nort Rona İsmindeki bamboş adaya git- mek üzere Londradan ayrılmışlardır, Üç kişilik aile, sene sonuna kadar bu bomböş adada oturacaklardır. Medeniyet âlemi ile yalnız bir telsiz telgraf vasıtasile alâkasını muhafaza edecek olar bu ail, tahta bir klübede 0- turacaktır, Doktorun maksadı Atlas Okyanusunda yaşıyan gri renkli fok balıklarının nasıl yaşadıklarını tetkik etmektir. Bu hayvanlar umumiyetle ağustos ayı içerisinde bu ada- rım sahillerinde yavru çıkarırlar. Doktor Londradan ayrılırken kendisini teşyi edenlere “geçird:eğimiz hayat muhakkak ki sessiz ve sakin olmiya- caktır, demiştir. Çünkü yavrulıyan foklar çok kıskanç © Iutfar, bu kıskançlık yüzünden aralarında feci cinayet sah neleri olacağından eminim!” * En az gündelik rekoru K ORA köylüleri 54 yılda ancak 34000 frank kazanırlar, Gazetelerde hemen her gün Holivut yıldızlarının dünyada en çok para kazanan insanlar olduğunu, yahud İngilterede senede 500000 liradan fazla kazanan bahtiyar- lar bulunduğunu okuruz. ? Amerikada “Asya milletleri hakkımda tetkikatta bulu hanlar cemiyeti” yirminci asırda bazı Asya memleketlerin- de verilen ücretlerin azlığı üzerine nazarı dikkati celbedi- yor. Hindistanda kadınlar tabif daha az para kazanırlar.Haf mukabilinde tarlalarda çalışan rencberler vardır. Mogolistan ormanlarında günde ön beş saat çalışan o- durtular ayda ancak 4 dolar alırlar. Hindistanda kadınlar tabii daha az par kazanırlar. Haf- tada yarım dolar çalışacak bir hizmetçi bulmak daima müm kündür. Fakat, Kora pirinç tarlalarında çalışan amelenin aldı- ğr para az gündelik rekorunn son baddidir. Bunlar ayda ancak biricik dolar kazanırlar. Bunlardan 54 sene amelelile eden bir adamın bütün kazancı ancak 34000 franktır. “bi- zim paramızla.yalnız 1700 lira, s Alın size altı mevzul Aziz okurlarım, Bugün size ne yazayım; mevzuu karalayım acaba? Elimde, elimde demiştim, pardon, ka. famda bir sürü mevzu var ama bunların hangisi üzerinde kalem Oynatırsam ©, sizin daha çok hoşunuza gider bilmem kil İyisi mi kafamdaki o mevzularımı ben, şimdi size birer birer kısaca bildireyim, siz de bunlardan hangisi hoşunuza gider- se onu telefonla, mektupla bana bildirin, gelecek yazımda ben de “ize uzun uzun ondan bahsedeyim! İşte kaç gündür ka- famda birikmiş olan mevzular şunlardır, siz bunlardan beğen beğendiğinizi seçin bakalım: neyi, hangi pon Ne, Geçen gün, içinde vakitli, va- kitsiz gramofon, radyo çalınma. dığına kanaat getirdiğim tenha bir yerde tam biraz başımı dinlendireceğim sırada yanıbaşıma seyyar bir kemancı ile bir cünbüşçü düşüp de ngırıya başlama. sınlar mı? Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak işte buna derlerdi. Hemen cebimden'ön kuruş çıkarıp çalgıcılara uzattım; — Parsanızı peşin alın ve çalmadan başka yere gidin! Evet, onlar sevinçle onluğu alıp çalma. dan oradan uzaklaştılar ama iki dakika sonra bir kanuncu kadınla ve bir tefçi gelip kulağımın dibinde ayni | zırıltıyı tutturmasınlar mı? İşte bunun için, kapısının üzerinde: “Burada ne gramofon vardır, ne radyo. Seyyar çalgıcılar ise buraya kat'iyyen & yak basamazlar!,, Diye bir tabelâ asılı olan kahve, İstan. bulda ne kadar para kırar acaba? —— Bundan birkaç gün önce şelirimizin büyük ve maruf mağazalarından birin. deydim. Orta yaşlı bir bay, henüz gençten sa- yılan bayanma yazhk iskarpin almak istiyor; fakat bay bu işin ne kadar tez o. Hp bitmesini, istiyorsa hayan da inadma işi o kadar uzatıyor; ortaya konulan.bir alay iskerpinden birtürlü hangisini se- çeceğini şaşırıyordu. Bir hayli tereddüt- ten sonra hatuncağızm gözü nihâyet iki iskarpinde kaldı ve her iki çift iskarpi- nin birer teki birer elinde olduğu halde; — Bunu mu alayım, şunu mu? Diye onları evirip çevirmeğe başladı. Aradan böylece bir hayli tereddüt daki. kaları geçtiğini gören çenebaz tezgâhtar artık dayanamadı, ortaya gayet hoş bir Musevi nüktesi savurdu: — Bana kalırsa hanum efendi, birtek bundan alın, bir tek de bundan. Hem böyle olursa ortaya tek tek (o iskarpinle gezmek modası diye yepyeni bir moda çıkarmış olursunuz. Lâkin kadın ondan daha baskın çıktı: — Sen de ama enayi satıcı mışsın ya? Bir tek ondan, bir tek ondan al diyece. al derler, aptal! Tezşâhtar gülümsiyerek: — İyi ama dedi, biz buraya bir gelişte, bayanına İki çift iskarpini birden alacak bayları daha kapıdan girerken gözlerin- den çakarız! —— Pazarlık çök fena ve maktu alış veriş çok iyi şer... Hattâ, birkaç (yıldır beni pâzarlıktan büsbütün (tiksindirip hep maktu fiyatlı yerlere alıştıran ve şimdi Edirnede bulunan arkadaşımın kulakla. Tı çın çım çınlasın! Ben birkaç gün önce, ta eki ozamanlardanberi fiyatlarının maktuluğuyla meşhur olan büyük bir mağazadan metresi iki buçuk liraya yaz- lik bir kumaş aldım. Fakat, zevki seli- büsbütün makas tutamaz hale gelesi bir terzi taslağı, bu kumaşı içinden çıkık maz. berbat bir hale getirince biz, ta- mam on sekiz, yirmi lirayı sineye çekip ayni kumaştan tekrar almak (için ayni yere bir daha gittik ve bir de baktık ki o kumaştan orada kahhamış.. Tabit o'ci- varda kumaş satan başka bir mağazaya girdik ve ne dersiniz, ayni kumaşı bu mmığazadan hem de yüz dok- sana almıyalım mı? Aradaki fark metre haşma tamam altmış kuruştu. Durun hikâye daha “bitmedi, burnun a 7Devamı 15 incide) Osman Cemal KAYGILI

Bu sayıdan diğer sayfalar: