1 Ağustos 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

1 Ağustos 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 Bu fiyata kelepirdir. Bul Jar | den her iş gelmeli, çarşıdan öteberi alma. fiyata nâsıl bırakıy. , şefe sorayım! Ikiz pm * dedi, ne güzel p ve iftiharla de sizin mi? Y, , Yih dersi İ mil mektebinde ratattim talebeye b mey Şarlin, babası kimdi? yari, ia, Bre, pl mı? “1 çocuk nerede? “en Yaptınz? Y hâkim. Bastonun hiç Yapar mıydım? Yatan iki minimini çocuklar mal rai İzzet Muhiddin sabahleyin yüyeğiimi; | kan ter içinde matbaaya geldi. Oturdu ve çalışmaya başladı. Aradan birkaç dâ- | kika geçince halinde bir sinirlilik oldu- İ Bunu farkettik. On bep dakika kadar İ sonra İzzet masasından kalkıp telefona sarıldı, 05 | çevirdi: — Allo, Şikâyet kalemi mi? telefonda bozukluk var ga liba. Bu sabah beni kimse telefonla a- Hizmetçi Müstahdemin idarehanesinde genç ba- yan arzusunu anlattı: — Benim istediğim hizmetçinin elin- | ii. daima emrime hazır bulunmalı, bana İ aksi cevap vermemeli. — Fakat bayan siz hizmetçi değil koca arıyorsunuz galiba? Siyaset hatibi ilân aşk ediyor! — Fransız karikatürü — Para. — Azizim para, gene para, dalma para! Hayatta paras bir şey yapılmaz. — Nasıl yapılmaz? Parasız borç yapıl maz mi? — Adamcağız tehlikede, kadın onu bir biraktverecek, — Neden? Dişleri sağlam değil mi? — Hayır, çok gevezedir! HABER — Akşam orme Garip taraflarile, Londra 'bir 'âlemdir? İ Londra SOM üzik -Hole döndü! Sesli sinema yüzünden kapanan elk hollerin artistleri, numaralarını ve hüner- lerini şimdi kaldırımlarda gösteriyorlar Sokak ressamları — yol ortalarında kedilere et dağıtmayı uğur sayan İngiliz kızları — En zenginle en fakiri bir ara ya İngiliz kra) ve kraliçesinin “yaretleri münasebetiyle İngiltere ve İngilizler hakkmdn Fransız gazetele - rinde sütün sütun yazılar çıktı. Size bu gün” bunlardan; Lonüranın garibin » raflarını anlatan bir yazıyı hulâsa e diyoruz: Londrada Haydpark önünde boğazla- rını yırta yırta konferans veren hatibler yeryüzünün her tarafında meşhurdur. Burada günün hiçbir saati yoktur ki kon- feranssız geçsin. Sâbahın saat altısında bakarsınız bir muhafazakâr, müttehid ve kuvvetli bir imparatorluğun İngilte- re için bir hayat meselesi oldu; Cında bir saat söz söyler, O sözünü biti. rir bitirmez, yerine bir sosyallat geçer ve İşçinin haklarını muhafaza etmek iğ- am olduğunu anlatır. Daha sonra temiz ayaletli bir katolik papas: gelir, dinin fazlletlerinden dem vurur, Papastan #on- ra sıra meselâ bir doktorundur. O da hayatta mereimek yemenin kıymetin - 9İ izah eder. Doktoru müteakip, incili bir deli saçması olarak tavsif eden din- sizin nutku dinlerilir, Orada bulunan in- Sanlar hatibleri slkışlamadan, kızmadan, tenkid veyu takdir göslermeden dinler- ler. Aralarında hafif hafif konuştukları, münakaşa ettikleri nadirdir. Bu hatibler arasında öyleleri vardır ki on senedenberi her gün ayni fikri, ayni kanast ve imanla fakat başka başka ke. | lime ve cümlelerle müdafaa etmiş halka sindirmğe çalışmışlardır. Onuncu senenin $on günü irad ettikleri nutuk. ta, İlk gün söyledikleri sözler kadar kuvvetlidir, Fakat içlerinde öyleleri de vardır ki hemen her gün başka başka mevzularda söz söyler; bilhassa kısa boy Yu, saçları kırlaşmış, derisi Küneşten yanmış, İri gözlüklerinin altmda ufaork gözleri kivileim saçan bir hatib en ikna edici cümlelerie buğün müdafaa ettiği fikrin örtesi gün tamamiyle aksini söy“ ler. Bu hatibi evinde de görmek şerefine nail oldum. Yanındaki adama O sdresini sorduğum vakit bana: — Hatibe müşteri olmak arzusunda, siniz galiba! demişti. Bü cümleden bir şey anlamamakla be- raber (evet) cevabini vermek sayesin. de İstediğim adresi öğrenmiştim. Hatib bizi kütüphanesine aldı. Birer cigara ikram etti, kendisi de bir cigara yaktı ve: — Tütün me bir rek ha- Paris | evşiren seyyar barlar ve saire vesaire... Kedilere et satan sahelardan biri, söy yer bar; sokak ressamlar; kibar dilenciler hangi mevzua dair bir konferans istedi- ginizi kısaca anlatınız, dedi. Benim « kendi tabiriyle - bir müşteri vip sadecö ker meraklı hâdiseyi © çalışan bir gazeteci olduğu- du öğrenince güldü ve! — Ser söylemekte tmüvztn pek 'iiz 6 hemmiyeti vardır, dedi, asıl ehemfaiyetli olan, halkı etrafında tutabilmek, omi söylediğinizi dinlemeye lebar etmektir. icabma göre halkı güldürmeyi ve mayı bilmelidir. Bu benim elimden Onun için bu işi meslek odin- dim, geçinip gidiyorum, Galiba hayret ettiniz, Fakat şaşılacak bir şey yök. Her ihsan fikrini başkalarma kabul ettirmek İster, bu onun için bir ihtiyaçtır. Fakat fikrini izah ve müdafaa edemeyince ka, naatini pek Alâ birisine müdafaa ettire- bilir. Bu tıpkı suçlunun avukat tutması gibi bir şeydir. Meselâ geçen gün bura- ya bir kadin geldi, fareleri zehirlem insana yakışır bir iş saymryormuz. Fik- | rinin müdafassını kabul ettim ve Hayd parkta bu fikir etrsfında tamam iki sa- at söz söyledim. Ertesi gün emekli bir albay püranın ortadan kaldırılması ve mübadele usulünün ihyası hakkında bir konferans verdirdi. Dün de yine bir müş terim hesabma, umum! yerlerde söz söyliyenlerin insanları yanlış yollara sevkettikleri, söz hürriyetinin kaldırı) - ması, bilhassa Hayd park civdarmda hal ka söz söylenmesinin meni üzerine bir saat çene çaldım. Mevzularım ekseriyt- 16 böyle garib şeylerdir, gimdiye kadar evlenmenin, ailenin, açık havanın, &) - kolün, feminizmin, çıplak gezmenin, ne- batla beslenmenin lehinde ve aleyhinde sözler söyledim. Baziları bana böyle bir fikrin kem le, hinde, hem de aley'#nde söz söylemenin alfıka uygun olmadığmı söylediler. On- Iara babamın bir sözü He cevab verdim: Babam bana daima, “Con, derdi, unutma ki her madalyonun bir tersi ve bir yüzü vardır!.,, Sokakta çalışın aktörler Sesli film Londranın meşhur otuz mü zikhölünü bogalti. Bunlardan ekserki kapılarını kapadılar, yahut sinema oldu- lar. “Bu salonlarda çalışan eski artistler de tabif açıkta kaldılar, Şimdi bu #anat- kârlar numaraların: salonlarda değil, 80- kak ortasında yapıyorlar, halk da onla- ri seyredip alkışlamak için dakikalarca sokak ortasmân beklemeğe katlanıyor. Bunlar #okak ortasında tamamen giyin. miş ve makiyajlı olarak duruyorlar. So- REM bie, bir alp yiş de de itesini görüyor ve kaldırımlarda mumara yapan sabık müzik . kol artistleri... Bunlar neler yapmıyorlar neler? bir delikanlı, gazeteyi katlıyor ve eliyle kes serek tenteneler ve gayet muntasam şekiller yapıyor. Diğer birisi koltuğu al- tında “taşıdığı kocaman hâlıyı: öaddetin orta yerine, iki taraftan akan otomobil dizilerinin arasına seriyor ve bu hali, i zerinde .süküyetle canhazlık. . hünerleri yapmağa başlıyor. Baziları da tek tek değil, takım halin. de geziyorlar. Jön prömye, Prima oonna kadın ve erkek aktörler bir el arabasına mebarotle yerleştirilmiş piyanonun a - hengine uyarak operet oynuyorlar, Ar- kalarmdan bir canbaz takımı yolun a8- faltı üzerinde piramidler yapıyor. Bü - tin bu sanatkârlar numaralarını bitir « dikten sonra şapkalarını çıkarıyorlar v6 parsa topluyorlar, Kedilere et i Londrahın hususiyetlerinden birisi de “kedilere ot satan,, sstacılardır. Bu a - damlara İzem olan eşya bir el arabası, bir sepet, bir bıçak ve bir et tahtasıdır. Et almak için de mezbahaya giderler. O- rada kendileri için hazırlanmış etleri a- Virler, bu etleri sicak suda haşlarlar, Ke. diler bu haşlanmış eto bayılır, El arabalariyle et satanlara Londra - nin iş merkezi olan Sitide dahi sık sık tesadüf olunur. Bunlar sokaklarda do - laşırken “kedilere et,, diye bağırırlar ve arkasından da kedi gibi miyavlarlar. Ke- diler bu sese çok alışkındırlar. Bunu İşi- ton kediler merdivenleri dörder dörder atlar, kaldırımda #atıcınm ayâklarma sürünerek dolaşırlar, adetâ el arabası- na sıçraya sıçraya hücum edenler bile olur. Bu sdamlardan et alıp sokak kedi- lerine dağıtmayı uğur sayan birçok genç kızlar vardır; Herkes, kedilerin ulak ufuk doğran miş et parçalarını kapışa kapışa yedi - ğini zevkle seyreder, Kibar bir İngilizin yüz paralık et aldığı, ve ufak parçalar şişe dizer gibi bir kamışa dizdirip elinde sallaya tallaya evine doğru yollandığı da görülür. Seyyar barlar Londra #okaklarının diğer bir garibe- #i de seyyar harlardır, Bu seyyar barlar, alçak tekerlekli, geniş bir yük arabasm. dan Ibarettir, Kamyonetin üzerine bizim meyhane tezgihlarını andıran yarım da- ire şeklinde bir tezgâh yerleştirilmiştir. Beyaz eeketli garson bu tezgâhm arka- smdadır, Kamyonetin yüksek olan arka tarafındaki raflara, türlü türlü sanâviç- Jer, Yerin, lk gk çiz pr

Bu sayıdan diğer sayfalar: