24 Aralık 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

24 Aralık 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ü. çyüz Haber'in tarini onla 8 bin hıristiyan narı Yazan: Ikimim cahimden kurtarılıyor! Asrımıza kadar dalma tezayld eyliyon inkıraz şu vak; ipdar etmiştir. Mü- verrihini Ost » bu askerin müessisi olan zatın takvasila o Iktidarmı methüsens eyledikten sonra bu sayede her sene alman biner neferden üç yüz bin hrlatiyan hart arıl » dıklarmı beyanda müttehidürreydirler, Yeniçerilerin adedi nİ #amanımda bin iki y sühdü cnahimden ku , Sultan Süley - man zamanında yirmi bin ve İç kuvvetiyle tebdili din ettirilerek sa, ikayı tanssubla istibdad askeri kurban edildiği anlaşılıyor. Yeniçerilerin toşkilâtını mütcakip Alâ- öddin asakiri sairenin teşkilâtını dahi yo- luna koydu. Asakirin fethi bilâd: mütea, kip muhafazalarma da alâkadar olmala- rını tergiben mahallâtı meftuha arazisi. İn asakire taksim edilmesine karar ve. rildi. O zamana kadar ücretli dalmi pi. yade askerine yevmiye yerine o©snayı muharebede yolları hüznühalde tutmak şartiyle arazi taksim edildi. Bünlarm da vaktiyle yeniçeriler gibi bin heferden ibaret oldukları muhtemel se de bilâhare yirmi bin nefere baliğ ol. muşlardır. Gayrimuntazam piyadeden ibaret olan Arablarm (yeniçeriler gibi yevmieyleri, Yeyabut oOpiyadeler ogibi (toprakları yoktu. Bunlar akıncılara müsabih bir ne- vi asker olup bilâhare köprüler tamirati- le sefainde kürek çekmek gibi hurusat- ta İstihdam olunmuşlardır. İtantları yolunda olmıyan bu asker hakkında tevecciih mevcut olmadığından muhasamlarda ilk ateşo bunlar sevkedi- lir ve yeniçeriler cesetleri üzerinden ge- çerek hücum ederlerdi, Süvari askeri de piyade gibi munta - zam ve gayrimünlazam aksamdan Ibaret- . Halife Ömerin sancakı şerifin muha- fazası zımımda teşkil ettikleri askere müşabik olarak ibdas olunan ücretli dat. mi süvari de dörde münkesemdi, Esasen iki bin dört yilz nelerden iba. ret olan bu #üvari sultan Süleyman za- mıanında bini sipahi, bini silâhtar, bini ulüfeci, bini de gurabadan olmak zere dört bine iblâğ olundu. Sancağın sağında ve solunda ve padişa- hin yanında yürüyen bu süvari dörde in- kısam eder, orduzühta padişahın yanın. da konar ve asekiri hassadan ibaret ol- duğu cihetle muharebe zamanr ordunun merkezinde abzı mevki eylerdi, Garpta yeniçeriler kadar kesbi iştihar eyliyon cretli süvariden maada Piyadeler giM araziye #ahib bir yeni silyari daha tesis olundu. AR LEZ GE A GU «EE n Mehmedi sa) Mehmedi | rabi zamanmda kırk bin olduğuna naza-| ran en aşağı beş yüz bin hristiyanm ki-| | yoluna Bu süvariler ve cak beyleri, binbaşılar ve subaşılar ida. resindeydi, Büyük ve küçük araziye malik olan timar süvarilerinde dahi ayni silsilei me ratib mevcutlu. Bu süvariler bilâhare ıslah edilmişse de zikrottiğimiz şu zamanda muharebe içtima emri ahzettikleri vakit ayni müslimler gibi yüz bin neferden mürek. kob kıtanta münkasemdiler, Alâcddini sani saltanatmda Ertuğru - lun vükubulan fütuhatı ve sultan Osma- rün şimal Anadoluya vaki baroketi nak- lediliyorken ücretsiz ve araziye malik ol- mıyan akıncilardan bahsolunmuştu . Bu süvarinin gayrimuntazam kıtaatı /- le Arabların hükümdaranı hristiyaniyeye karşı sevk ve tabrik olundukları müd - detçe Avrupaya verdikleri dehşet yenlçe- ri ve sipahilerden aşağı değildir.,, Çandarlı Kara Halil hünkürm iradesin. den hakkiyle gururlarmıştı. Halbuki halk Çandarlıyı sevmiyordu. Onun zulmllna ta hammül güçtü. Bunu vezir Alâeddin de biliyordu ama, nihayet kardeşi olmasma rağmen İrade eden hünkârdı. Alâeddin Ahdürrahman Gaziyi yeme ğe çağırmış ve beraber çıkıp gitmişti. Abdürrahman gasi saf bir adamdı. On - dan kimseciklere fenalık gelmezdi. Bunu Alâeddin kadar, asker de, halk da bili - yordu, Fakat gel gelelim hünkâr Orhana dert anlatmak güçtü. Padişah, Sarya ile evlendikten sonra Gazinin tabiatlarının değiştiğini “söyle - miş ve 6 gündenberidir ona karşı mum melesini çevirmişti. Haşin ve dürüşt gö- rünüyordu. Bu işin içinde bir bit yeniği vardı, ama, bunu anlamak ne mümkün dü? Orhan ketum ve esrar saklamasını bilir hünkürde, İntikam almak için en münasib zaman kollamasiyle tanının Or. han, Abdürrahman Geziyi kaç kere en dişeyle uykusuz bırakmış, düşündürmüş. til. Acaba bilnkârli onün arasıni bu ka- ra kediyi sokan kimdi? içi; Sultan Nilüfer, kendisini ziyarete gelen Saryaya daima büyük şefkat göstermşiti. Bu işe Nülüferin, ön ayak olması ihti. mali skia bile getirilemözdi, ama; İnsan kavun değildi ya, belki de Nilüfer Sarya için hünkâre bir şeyler Gitlemiş ve bu da Gazi'ye karşı padişahım tevecefhünü kır- mıştı. Vezir Alâeddin biraz Abdürrahmana sordu: — Bu işler elbette nizamı alır. Üzül. me sen Gazi. Hünkâr savaşa başlaymen, müsellem kahramanlıklarından biri onu tekrar sana bağışlar. Hünkârm fena niyeti yoktur. Kardeşimizdir, biliriz. Iştihasız yiyen Şimdiye kadar buraya niçin gelmemiştim ?.. Ormanın ortasında bir açıklık, bu açıklığın ilerisinde yı- rgidon muaftılar. San.| Ama, benüz musahabe böylece Abdür. rahman Gazi'yi alikalandıran bir balsa intikal etmek üzereyken Kapı açılıp bir harem uşağı yerlere kapandı, Alâeddin sordu: — Ne var Anber? — Şevketlü efendimiz, devletli misafi, rin devlethanelerinden bir kapı kulu bir geyler arzetmek dileğindedir. Abdürrahman Gazi, hayrotle Anbere baktı. Alâeddine dönerek unlamadığını gösteren bir hareketle dudaklarmı bilk- tü: — İrade et de şevketlü vezir, gelsin bakalım, dedi. — Pek'âlA buyursun! İçeriye Güzi'nin on beş yülık emektar askeri girip yere kapandı. — Efendim. Deği, Oğlunuz Abdürrah- man henüz eve gelmedi. Refikanız gö - nüllerine şifa bulmaz, derd anlamaz me. rak koydular, Hünkâr huzurundan şevketiğ vezir nezdinde olduğunuzu öğrenip hakipayini- ze arza geldim. Abdürrabman Gazi yerinden fırladı ve kendi kendine külâhmi başıma geçirir. ken söylendi; — Hiçbir gün böyle olmamıştı. Hemen hâlik hayırlı ede, Alâcddin de Üzülmüştü, Bu çocuğun e- le avuca sığmaz bir afacan olduğunda şüphe yoktu. Sonra az buz delikanlı da değildi ha! Bir yumrukta koca bir akm. emın gözünü patlatmış ve arkasmı takip eden belki yüze yakm adam elinden yı” kasmı kurtarmıştı. Herhalde hayatını pahalıya satardı, a- ma, cl elden istündü.Yine bir kabahat yapıp da bir kenarda kalil mi edilmişti? Bir şey söylemedi ama, Abdürrahman Gazi, vezirin gözlerinden kendisinin endi- sesine iştirak ettiğini görmüştü. Selâm vermeği bile unutarak fırlayıp kapıdan çıkmağa seğirten Gazinin arka - sından baykırdı: — Bana da neliceyi bildirmeği unut- ma Gazi, yolun açık olsun! Gazi eve gitmiş, sevgili karım Saryay! yatağma kapanmış ağlar bulmuş, büskü. tün aklı başmdan gitmişti, Haykırdı: — Sarya! Kadın ağlamaktan kızarmış güzel göz- lerini kocasma döndürerek büyük bir ü. mitsizlik içinde: — İşte böyle Abâdürrahman, Dedi. Hiç gelmedi, Arkadaşlarmı, bulunması müm» kün yerleri arattım, izi bile yok, Bir haber verdiler: kale haricinde bir gocuk cesedi bulmuşlar. /Devâms var) em ğe — Xu RESMİ TECRÜBE — Ben artık mesuliyet kabul edemem M. Reading! — Ben de keza... Maalesef. Reading, iki tup profesörüne bakarak müstehziyane gülümsedi. Yakınlarını hayrete boğan bir faaliyet le milyarder bir haftadanberi hummel bir şekilde çalışmaktaydı. Bir müddet . tenberi ihmal ettiği işlerine dört elle sarlmış, geceli gündüzlü, kâtiplerini yor-! gunluktan harap edecek fani bir hayata atılmıştı. Kâtiplerinin haber vermeleri W- zerine, milyardere bakan ©p fakültesi! Ustatlarmdan iki doktor hemen koşup gelmişlerdi. Reading onlara döndü: — Zahmetinize çok teşekkür ederim. Cekleriniz hazırdır. Fakat beni mazur gö- rünlüz; o kadar çok işim var kl.. Milyarderin tekarar faaliyete başladı. ği haberi etrafa yayılmıştı. Herkes onu değişmiş, tekarar canlanmış bulmakta ve bu işin sirrma akıl edirememekte idi. Reading hangi iksir çeşmesinden İçmişti 7 Yol verllen doktorlar hayretle söyleni- yorlardı: , — Kendin! öldürliyor! — Yaptığı çılgınlık! — İntihar! — Bir haftaya kalmaz ölür! — Peki ama vaziyeti böyle birdenbire neden değiştirdi? — Sebebi bilmiyoruz. Fakat neticeyi müşahede cdiyoruz, Çalıştıkça sıhhati ye- rine geliyor, — İnanılacak gibi değil! — İnanılacak gibi değil, fakat hakikat! | Açıkça itiraf edelim: Aldandık. Bir “hals- yı tıbbi,, daha! Bu ilk defs olmuyor, her balde son defa da değil! Fakat bu garip vaziyeti tbbon izah çi. mek lâzımdı. Tıp fakültesi bir izah şekli buldu: “Rending'in yavaş inkişaf eden ve fiz- yolojik olmaktan ziyade pşisik bir hasta, lığı vardı. Bu vaziyette ona çalışmağı me- netmek hayatımı kısaltmaktı.,, Bir gün evvel ona istirahati tavsiye ©.! denler şimdi çalışmağa teşvik için menti- Ki sebepler bulmakla meşguldüler. #5 Bir iki gün sonra gazetelerde heyecan” W haber bir bomba gibi patladı: “Piâtin kralı Reading'in daha on beş sen» ömrü olduğu fennet anlaşıldı.,, Gazeteler, radyolar, havadis fimleri bep doktor Jan Düran'ın şayanı hayret keşfinden bahsetmeğe başladılar: NAKLEDEN Tamam! Bu sabah, resim (eşyalarımı yukarı taşımağa b 24 BİRİNCİKANUN Nakleden: F » İstikbal bizim için artık sir i Dünyanın en dühiyane keşfi! İnsan ömrünü fennen hesab mümkün oldu! Fransız İlim ve fenninin bir Ölümlü haber veren makine! tabıları birkaç dakika içinde bulü olan Jan Düran ve makinesi Tüm mahafili böyle bir koşfe W inanmıyor ve meşbur ilim kaleler yazıyorlar, mül&katlar dı. — Ölümü haber vermek imki Bunu keşfettiği iddiasında bulur8” ya delidir, veya safdllleri istiyen çok akıllı biri! Jan Düranm hali de âlimleri leyhine çevirmeğe bir hayli yardı ti, Kapısını herkese kapatmıştı. için tıb fakültesine müracastta miştı. Gazeteelleri bilâ kabul tai K Bartaz gazeteci, sinemacı uğramıştı. Onlara cevab Ligti! du. — Makinenin bir fotoğrafmt ol” maz mryrz? ) — Hiç olmazsa makineyi göre” Doktorun emri kat'iydi. Barts$ vi Yi içeri almıyordu. f Alimler, meşhur doktorlar müracaat ederek delil, izahat Milyarder cevab verdi: — Delil mi? İşte ben! Ölüme 7 dum, Çalışırsam öleceğimi söy!€ Görüyorsunuz ki ölmedim; ilikli mi daha sağlam hissediyorum. B* kâfi gelmezse doktor Jan Dürsa” © O size istediğiniz izahatı versin. Onun ayağına gitmeğe razı © Tardı. Eğer o tecrübeye kendisi Lu kabul edeceklerdi. Halbuki Ja95 yanaşmıyordu. Onun bekledi,i müracaatın yapılmasıydı. (Devami A DRL kık bir duvar göze garpıyordu. Bu yıkık duvarın arkasında, çam r” “arı arasında, bir harabe görülüyordu. Sani kuvvetli bir miknatıs beni oraya çekiyordu. İnsan her halde mukadderatına doğru böyle sü eniyor. Kendisi; bekliyen âkıbet ister iyi olsun, ister kötü... Saat dokuza geliyordu. Öğle yemeğine kadar daha çok vaktim vardi, Açıklığı geçtim. Harap duvara sokuldum. Yaklaştıkça, çamlar arasındaki bina harabesini daha iyi görüyordum. Göz. İerimi, merak ve heyecanla etrafta dolaşlırıyor, muhiti inceden inceye tetkik ediyordum. — Sessiz bir orman içinde esrarlı bir harabe! Ne fevkalâ. de manzara! İşte, uzun zamandır aradığımı nihayet buldum, zannediyorum!.. Enkazdan, harabenin, büyük bir taş binaya ait olduğu anlaşılıyordu. Bir zamanlar, bu muhteşem yerde yükselen mu. azzam köşkün, belki de sarayın yerinde şimdi yalnız, cephe ile sağ taraf duvarının teşkil ettikleri köşeden bir kisim kalmış. tı. Fakat bu da acınacak bir heldeydi. Kat ve çatıya dair hiçbir iz yoktu. Fakat, duvarın yarısına kadar çıkan geniş mermef merdiven, binanın dahili tezyinatına dair güzel bir fikir veri. yordu. Hiçbir canlı mahlükun şimdi bir basamağını çıkmağa cesaret edemiyeceği bu merdiven iskeleti, zamanında acaba, hangi insanların ayaklarına basamak olmuştu? Böyle bir köyde, böyle bir binanın nasıl, ne zaman ve ne maksatla yapılmış olduğunu anlıyamadım. Her halde, burada e a Se İN —iZ eskiden yaşamış derebeylerinden birisine ait olacaktı. Fakat beni burası alâkadar etmezdi. Ben bü harabeye sadece bir ar. tist gözlle bakıyordum. Zamanin tahripkâr tesirlerine, ve tabi at kanunlarına mevdan okurcasına belki asırlarca dimdik du. ran bu duvarın fakir asaletile, etrafını çevreliyen zengin ye. şilliğin boş gururunda öyle kuvvetli bir tezat vardı ki, bu muh. “teşem tablonun önünde âdeta bir veğd duydum. Kalbimden kopup gelen bir minnet duygusile gözlerini semaya kaldırdım. Derin bir nefes alarak: — Çok şükür, Allahım! dedim. Duyduğum bu derin heyecan karşısında artık süphe etmi. yordum.. Yeni eserimi.. Benim, yalnız benim olan, uzun za mandanberi tahayyül ettiğim eserimi, burada yapacaktım.. Bu benim, belki en büyük şaheserim olacaktı. Tesadüf beni buraya getirmişti, Tenadüt mü?,. Hayır! Babam: — Kadere inanan için, tesadüf yoktur, derdi. Beni bu ormana, bu muhteşem mevkie sevkeden kuvvette de, kaderin görünmez elini hissediyordum. Gene minnetimi, şu kelimelerle izhardan kendimi alama. dım: — Allaha şükür! Bin kere şükür! Bir de at kiraladım. Bu suretle yolu da uzak ve öğle yemeklerini köyde yiyebileceğim.. ? Sehpamı, boya kutumu, portatif iekemlemi, günesi runmak için kullandığım büyük şemsiyeyi, hulâsa, ” resim yapabilmek için lâzımgelen bütün levazımı yuk! şıdım. i Güllü nine, bütün bu eşyayı, yemeğe gelirken, bAtİğ bile, olduğu gibi bırakmakta bir mahzur olmadığını, kının bir göpe bile ellerini sürmiyeceklerinden emii “4 söylemişti, Zaten, öyle bir yer seçmiştim ki, buradan lay hiçbir kimsenin geçmesi imkânı yoktu. 'Tunlimi gerdim, fırçalarımı hazırladım. Hemen © sonra gelip, işe başlıyacağım... Bu ıssız ve sessiz yerde, muhteşem bir sükün rüyor. Hakikaten, geceleri eşyalarımı burada bıraksam, Yalniz, ansızın havanin bozması tehlikesi var, ama, y” ıslanmasına mâni olacak bir kovuk bulursam, bu Z kalmaz. Koca harabede ber halde böyle bir yer bulun? ” Eşyaları mütemadiyen getirip götürmek derdini tulduğum için çok memnunum. Dün, düvarın zaüsajt bİF, de, mahfuz bir oyuk hazırladım. Şimdi artık ne yağmurdan, ne dö muzır hayvanlardan korkum var» Resmini yapacağım manzaranın taslağına ce, üzün zaman, yer intihabile uğraştım. Birçok za' etüt yaptım. ğ (Devamı gard,

Bu sayıdan diğer sayfalar: