23 Ocak 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

23 Ocak 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

atili bulmak için Cinayet © sahnesini ilme aldırdılar SE kl, beke MN Ber Talaş © vag iyetler ag 5 Ale etniz. ie SA tap, öbbilslere â, 67 Slunabir da bayi ilir, ŞİAR tag, olar, eğer Muvafia Hİ / i YAV item matkârlarndan istifade edilâ., Öl. | örülen kadm rolünü oynıyan sa - natkâr o gece Pep Namararm giy- elbiseleri giymiş ve kâdma çok : henziyen bir makiyaj yapmıştı. Sahne Yazı müstesna olmak Üzere kimse bu filmin niçin çevrildi. i bilmiyor, bu alelâde cinayeti de etmek istiyen bir Holivut kaprisi olarak kabul ediyordu. Alinan bu film Şikago sinemala- yında gösterildi. Sinema” #alanları ilân ederlerken, filmin gön ilham alan bir sinema 'ketinin Şikegonun bayağı gece celerini halka göstermek için Yapıldığını ilân ettiler, Film ilk ola- rak Şikagonun dört #lnemasmda gösterildi. Bu sinemada müşteriler arasında sivili giyinmiş birçok po. 5 | ler de vardı. Bunlar salonda film Ba. — İpotüsi ar , | emâller, Kadın “bıçağı vuran ada- üste: ken malişterilerden birisi. tarzda sinirlenip #inirlen- i tetkik edeceklerdi. Bu dört sinemanın dördüncü fi)- min katil sahnesi gösterilirken bir- çok sesler işitildi: “Bu Conldir,,. Ya- » | hat “bu Mom, dur gibi. Böyle bağı- Fanlar birisi kadm olmak zere dört * |sinemada ayrı ayrı dört kişiydi. Bü adamlar yakalandı ve #lnemadar çi, Xarılarak en yakm polis merközine Götürüldü. Fakat bunların hiçbirisi #landıracak amlümat ve- im hareketleri bana o Nevyörktaki Xocamı hatırlattı, dedi. Polis ertesi günü ayni filmi bap- ka dört sinemada gösterdi. Bu si- semslardan birisinde katil Sahnesi gösterilirken bir kadın korkudan | triyen bir seste: — İtiraf et Kemp, diye haykirdr, $#on katili biliyorsun, Bu suretle bağıran ksdmm ya - amdaki adam derhal tevkif ödilat, Genç kadm bir polis refakatinde e. vine göhderildi, Fakat kadın uyur Uyumaz pencereden atılan Üç kur - şunla öldürüldü. Katili bulmağa ist kân olmadı. Kemp de birkaç gür mevkuf kaldıktan sonra serbest bi- mii HABER muharriri, bu yazısiyle size Bakırköy akıl hastahanesini gezdiriyor Ben “Allah,,ıın oğlu yum diyen zırdeli! Gökten keskin bir kılıç alacak ve Mazhar Osman: doğrayıp haslal a Kendisini Karun sanan akıl hastası Bakırköyden Akt! hastahanesine giden asfalt yol İncirliden dönüp, aşağı inmeğe başlayınca, bir çok parçalardan müteşekkil hastaha- nenin geniş bir arazi üzerinde ya- yıldığını görürsünüz. Biraz daha yaklaşınca sağ ta- raftaki tarlalarda, bağlarda yarı çıplak insanların, beyaz : gömlek» li hastabakıcıların nezareti altın. da toprakla çalıştıkları göcülüt, Artık hastahane hudutlarına gel- dihiz demektir. Hastahanenin “Ön tarafındaki doktorlar paviyenu ve poliklinik kısmı ile ziyaretçilere mahsus bak ,çe herkese açıktır d. B iç a maz, Maamafih çok enteresan has- talara tesadüf etmek kabildir. Buraya bir defa gelen kimse bi- le muhakkak "Gümüş hans na- miyle maruf deliyi tanır, Bu kadın zararsızdır, Herkesin arasmda do- laşır, yalnız biraz fazla geveze ve ağzı bozuktur, Onu evvelden tanırdım, yaklaştım, selâm verdim, hatır sor- dum. Konuşmasından Şarki: oldu- gu belliydi. Yabancı bir erkeğin kendisiyle yanıma yılışık güldü: — Sen nirelisin ki?. Dedi. hanım., Gözlerinde çapkın bir mâna be- lirdi, başını iki yana sallayarak: — Ah köpek, sen de benim için buralara düştün değil mi? Hepinir geleceksiniz köpekler, hepiniz ge- mıyacağım. » Bu sırada poliklinikte vizita ya- pandiş doktoru Cemal Kâmil Gö. nenç (şu radyoda arın: dinle- diğimiz doktor) bizim Gümüş Ha- nımla işi ilerlettiğimizi görünce; — Gilmüş hanım, fidan gibi de- Yikanlıyı bulmuşsun gözün dünya- yı görmüyor. Nasıl oda imemle- ketten mi? diye takıldr.. Bu söz üzerine Gümüş hanım ok gibi yerinden fırlayarak sobanın kocaman maşasın: kaptı: — Gir içeri köpek; işine bal Gene mi kıskançlık! Neğir benim sizlerden çektiğim!. Doğrusu ya Gümüş hanim kıs. | kanılmıryacak kadın değil han.... Kendini Karun sanan hasta Akıl hastahanesinin en zengin 8- damı, İranlı tüccar Mehmet Ss- dık Alidir. Karun kadar zengin dir. Ama hakikatte zannetmeyin, hayalde.., Ali, evvelâ beni tereddütle süz- dü. Fakat bir cıgara verince he- men dost oluverdi ve kendisini an. latmağa başladı: — Men meşhur tüccar Mehmet Sadık Aliyim.. Sana direm.. Hitle- meşgul olduğunu görünce, yılışık! — Erzurumluyum OGümüş! leceksiniz ama ben hiç birinizi al! ara Şiş kebabi 7 AAAAAMANSA $ Hastanenin yumurta kafalı Süleymanı müt- hiş çapkındır, güzel kadınlara bayılır — Ka- dınlar paviyonunun dişi Neronu, daima yarı çıplak vücuduna omuzlarından aşağıya doğ- ru bir beyaz örtü atarak dolaşır ve “Romalı- lar, kendinize dikkat ediniz!,, diye haykırır— Bir yarım akıllı “param olsa Mazhar Osmanı Avrupaya yollar, okutur, paşa olmasını temin ederim!,, diyor. Gaananan, rin siyaseti, İngilizin çenesi, Ame- rikanın tasası, meni alâkadar et. mez, sana direm., Men gümüş alır, altın yaparım, pırlânta, inci, züm- Tüt satarım, sana direm.. Beni böy le çul ile görüp fakir sanma, içeri- ye girince pırlanta elbiseler giyer, yakuttan yüzük takarım sana di. rem. Tüccar Ali, daha bir çok (Sana direm) ler sıralayarak ve hırsı gittikçe artarak, ağzından makine- li tüfek ateşi gibi tükrük saçarak anlattıkça gözlerinin mânası vah- şileşmeğe, hareketlerinde fazla asabiyet görülmeğe haşladı. Bu va. riyeti takdir eden bir hastabakıcı, meşhur tüccarı koğuşuna götüre- rek gömleğini giydirdi. Ziyaret günleri hastâhanenin ön tarafında daha bir çok hastalar görebilirsiniz. Fakat bunlar şaya- nı dikkat bir hususiyet göstermez. ler. Gelin sizinle biraz da, içeride dol Şi Hastahânenin cephesinde bü- yük bir tel kapı vardır. Buradan içeriye girdiğiniz zaman çok ge- niş bir baçeye geçmiş olursunuz. Bu bahçenin dört tarafında basta paviyonları mevcuttur. Bahçede de bir çek deliler dolaşmaktadır. Bunlar tehlikesiz olanlardır. Yani srdeli değildirler. Mümkün mertebe tehlikeden sa. kmarak bahçenin etrafındaki pa viyonları dolaşalım; Bu bahçenin en şâyanı dikkat ve en tehlikeli İ paviyonları 10 uncu ve 12 inci pa- viyonlardır. nudur, Burada suç işlemiş deliler görür. Hemen hepsi tehli- Fakat bunların içlerinde de i “i en belâlısı Bayram çavuştur “Ben Allahın oğluyum!, Bayram çavuş Akliye hastaha- nesinln çok eski malıdır. Hasta. hane daha Toptaşmda ikin Bay- tâm çavuş bir sabah gardiyanın bi- rine: — Gece uyurken sen benim na- musuma tecavüz ettin. Rüyamda gördüm, . Demiş, ve kaptığı koca bir kala- #i gardiyanın kafasına indirerek cansız yere setmişti.. Bayram çavuş fevkalâde tehlike- lidir, Hemen her zaman .bağlıdır. Bu katilin deliliği çok enteresan tezahürat göstermektedir. Bayram çavuşun, kendisinin Allabm oğlu olduğunu iddia ettiği ve şöyle ko. nuştuğu sık sık işidilir: “. Ben Allahın oğluyum.. Bir gün bunu hepiniz anlayacaksınız... Babam gökten bana keskin bir ki- hıç yollayacak. .Bu kılıç ile neler yapmıyacağım ki!l.. .Evvelâ Maz- hir Osman: parça parça doğrayıp | hastalara şiş kebabı yaptıracağım. Sonra beni buralara düşürenleri temizleyeceğim.. Daba sonra da kılıcımı bir ucundan tutup dünya. yı koşarak dolaşacağım, ölen öle- çek, kurtulanların da başma ben geçip yeni bir dünya kuracağım.. Dünyaya hâkim olduktan sonra ba Onuncu paviyon adliye paviyo. ! İ yavaş yavaş bende mi kaçı:mağa | AAA bama ilânı harp edip gök ile yeri birleştireceğim.!,, Yumurta kafalı Süleyman Çocuklar paviyonunda bir aci- bei hilkat yaşamaktadır. Adı Sü. leymandır, Vücudu oldukça mun- tazam bir insan teşekkülâtı göster- mesine rağmen kafası ancak bir ayva cesametinde ve sipsivridir. Süleyman, hastahanenin sayıl çapkınlarındandır. Her kadından hoşlanır, Bilkassa boyalı olanlara baytlır. Müteaddit sevgilileri var- dır. Bakırköylü küçük bir kızı ni- şanlışı zanneder ve her hafta yo- lunu bekkler. Süleyman şundan bundan cıgara parası istediği halde nişanlısını kaşı hovarda davranmakta ve elindeki üç beş kuruşu, küçük kı. sın avucuna sıkıştırarak? — Haydi yemiş al, ye de güzel i | ol! demektedir. İMALI Dişi Neron Hastahanede kadınlara ait dört peviyon vardır. Kadın hastalardan teşhir illetine uğrayıp vücutlarını açarak dolaşanlar daima koğuşla- rında tutulmaktadır. Kadın hastalar arasında âşıklara da rastlanır, Bunlardan biriyle ko- nuştum, eğalı edalı; — Ne yapayım seni.. Hani senin İkem? Bak şu yolun ucundan İ hayvanların üzerinde mahmuzla. rın; şakırdatarak nasıl geliyorla, Bayılırım şu topçulara vesselâm... Diye parmağiyle şoseyi işaret etti, Gayri ihtiyari dündüm ve $0- #ede bir tabur asker aradım., Son- ta kendi kendime güldüm. Yoksa başlamıştım. Kadınlar paviyonunda yüzlerce i İ hasta vardır. Fakat bunların en enteresanı dişi Nerondur. Bu kağının hayalinde tarih can. lanıyor. Hemen daima yarı gıplak vücuduna omuzlarından aşağıya doğru beyaz bir örtü atıp, başma| dal parçalarından yapılmış bir taç takarak yüksekçe bir yere, çiki- yöri — Ben Neronum, Romalılar kendinize dikkat ediniz.. Diye bağrıyor, sonra hayalleri başka bir istikamet alarak: — İşte timârhane, Uç kulenin U- zerinde üç doktor oturuyor.. Hayır bu Roma şehri.. Yakın, kül olsun bu şehir, Ah, sen Mazhar Osman, beni buraya sen attın.. Sende bu âteşte kebap olacaksın! diyor bir kahkaha koyuveriyor.. Bakırköy Akıl hastahanesinin her paviyonu yürekler acısı za. vallılarla doludur. Artık içeride göreceklerimi gör müştüm.. Yeniden tehlikesizce ön İ tarafa çikmak üzere bahçede ilerle- meğ başladım. Yüzü gözü düzgün, Üüstübaşı temiz bir hastanın sakin sakin ufak bir çam fidesinin kökü- nü bellediğini gördüm. Yanına yaklaştım, selâm verdim. Normal bir insan gibi mukabele etti. Ko. nuşmağa başladık: — Ben adliye paviyenundanım.. Adım Hikmet... Evvelce Tophane- ziyafeti çekecekmiş U du Mi & Akıl hastanesinin meşhur gümüş hamını,.. isterseniz siz de öşk ola- bilirsiniz?... de kahvecilik yapardım.. Eroin - den yatıyorum. İki kere de mah. küra oldum, Maamafih Allah razı olsun burada tedavi oluyoruz. İn- şallah ıslâhr hal ederiz.. Ben esa- Sen bu işin kullanıcısı değil, satı. cısıyım.. Toptancı, eroinin gramı at bize 70 kuruşa verir. Biz de 200 kuruşa satarız. Un veya ni- şasta, hattâ tebeşir tozu ile karış. urırsak o zaman 150 kuruşa ka- dar da verebiliriz. Kârlı bir iş ağa» bey. Eh insân bu, bir kerede âra- da tecrübe ediyorduk, oldu - işte.. Hınzır zevkli şeydir de . Bur. nuna çekip dalgaya daldın mı, düh yayı gözün'götre:z.. Dertsiz ye tarsın, bir kere cg alıştın si, artık bırakamassın.. Öyleleri var ki buraya kadar ge- tirtiyorlar. Maamafih'burada müt. hiş kontrol vardır. Hattâ muhake- meye gidip geldiğimiz zaman bile midelerimizi yikazlar., — Niçin midelerinizi yıkatlar!,, — Ah abim bilmezsin; içimizde öyleleri var ki sorma.. Şu bildiği- miz balonlar var ya, işte onların içine sarıyorlar, sonra yutuyorlar. O balonlar midede erimezler, bu- rüya gelince de helâda detihacet İ ile çikartarak kullanıyorlar, “Tırak arasında, kulak arkasın- da, çürük diş içinde, hattâ mahrem yerlerinde bu zehri buraya getiren- ler çoktur, iş, insan istesin, me- ram etsin.. Sabahları, hastahane bir pazar yerine dönermişi Yürüdüm. İlastahanenin polilke inik kısmına geldim, Biraz sonra hestahanenin vaziyeti - hakkında nöbetçi doktordan malüfat almak istedim.. Kendisini buldum. Ri- ca ettim. Büyük bir nezaket gös. terdi ve şu izahatı verdi; — Hastahanemiz 2300 yataklı. dır. Hastalarımızdan bir kısmı a- sabiye, fakat kısmı azamı akliye bastalarıdır. Buraya, tıbbıadit yo.” liyle, suç işlemiş hastalar, sıhhiye müdürlüklerinden bavale ile ge- len hastalar, ailesi ve etrafına sal- drarak fenalık yapan hastalar ka. bul çlunurlar, Şahsi müracaat üze“ rine hasta kabul etmeyiz. Esâsen yatak miktarı kâfi değil dir.. Bazan basta adedi fevkalâde artar ve büyük müşkülât kışısında kalırız. Senede 4 bin kadar basta devrederiz., Hastahaneye gelen hastalar ev. velâ karantine koğuşlarında yatar ve bir müdet müşahade altında bu- lundurulur, Temizlenir ve kıl, bit, uyuz gibi sari hastalıkları varsa tedavi olunur . Een tehlikeli hastalar on ikinci koğuşta bulunurlar. Buradakilerin (Devamı 14 üncüde),

Bu sayıdan diğer sayfalar: