11 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

11 Mart 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.. 4 HU MART — 1939 HABER — Akşam Postası CEK gözlü bpaliği — Saçma, Sylemiştim atmış! Gülerek uzaklaştı. değil mi kont? size /avallı kadın oy İz Klayf, Pransla evlenecek... Bu beni isyan ettiriyor, str Tab çektiriyordu. Hemen Yamna gitmek ve kızı İfa, çok uzaklara götürmel dum, Neredeydi şimdi 0? Klayf otele n evine döğrü : Yapacaktım orada? Kapıyı vurmak, İçeri*girmek ve matmazel (o Fransı Sormak mu? bu ihtiyatsız bir hare- ket olmaz mıydı? Kapıyı kim aça” aktı? Ziyaretim nasl Okarşılana- Caktı? Kızacaklar mıydı? Vaziyeti soğuk kanlılık'la mütalea #tmek müreccah olacaktı. Kati bir Plân tasarlamadan önce mis Man tertonia görüşmek lAzımdı. Ona bu iâde haberi kimden öğrendiği" | Sonra belki bizi de kurtarmağa ge- | pabilir? öldürür mü? Buna hi Sormalıydım. Klayfın, mektuplaş bildiğini de ona söyleme li, kadını, Klayftan daha fazla çe kinmesi i için ikaz etmeliydim. Klay! belki ondan intikani almağa kalkı- Bacaktı, Fransın evinden elli metre kadar imesafede üstü ağaçlarla örtülü bir .Yola girmiştim. Bir sıraya oturarak eilerimin arasında düşündüm. Klayf.... Frans... Mis Manşerton.. Sonra kaçmak, Parise gidip Hoş Avonösünde 19 numarada Emanuel (Kutla görüşmek... Bu adam kim: a acaba? Mis Manşertonun bir ak- aba veya bir dostu mu? Ona ne Möyliyecektim? Maceramı anlatınca bana inanacak mıydı? Beni deli san Miyacak mıydı? Başımdan geçen #yler inanılacak gibi değildi ki! İy. anlatsam merhametle bana bakacak içinden “kaçırmış zavallı!,, diye düşünecekti. Böyle vaziyetler- “e insanların ne yaptıklarım tah” Min edecek kadar hayatta, insan! tanıdım, Öyle yalanlar vardır ki, hakikate benzediği için o bunların luğuna herkesi (inandırmak Mümkündür. Buna mukabil öyle iki maceralar vardır ki doğrulu" kimas inanmaz. Hakikat ba“ Mh uydurma o maceralardan daha nlamaz bir mahiyete bürünür. ekin düşünürken arkamda Yak sesleri işittim. Başımı çevir” dim, Bulunduğum yer etrafı yeşil ere örtülü yola muvazi yolda MİS Manşertonla, direktör, hani şu az saçlı adam yürüyorlardı. Yavaş yavaş ve konuşa (Konuşa re Erkek eliyle mis Mar tonun, belini tutmuştu; tıpkı & Bklar gibi.. Evet bunlar hakikaten pe âşıktılar, vE gayet iyi gürüyor ve konuş” en duyuyordum. moni Ke beraber götürmesini tav |) Me Hiç olmazsa o kurtulmuş |. değil mi Rober? Klayfın onun i lâzım. İN Senin sen ne olacaksın sevgi» |: Senin kaçman lâzım. Burâda |! İK ira çektin. Sensiz ben ne yaparım? Kaz bağlı olduğumu mu Böyle söyleme, Yak, ye Sthsiz hayatın bence değeri beyi biliyorsun. Seni burada gidemem. da Kendini feda etmenin ne fay- Tiğ? Belki bir gün ben de bur bilirim. Za Yi. Onunla Frans gitmeli,. Sag, Yün Fransa âşık olduğunu Ota, Ma Fakat onun hakkında ĞMatımız yak. Man olursa olsun. Kızcağızın dah» mesut olacağını iddin — Tespih böceklerinin hayatım Parise giderler ve Kutu görürler, lirler. — Bunun imkânsız olduğunu bi- lirsin sevgilim. — İmkânsız şey yoktur. Ben cer saretlenmeğe başlıyorum. Henüz ne olduğunu anlayamadım ama emi nim ki vaziyel değişecek. Rober, sen de kendini toplasana, böyle müte-|* vekkil ve meyus durma... Klayf sa nıldığı kadar müthiş değil, Tek a gelince... - Biraz evvel bana ne dedi bili- yor musun? — Kim? Tek gözlü mü? — Hayır Kont. — Ne dedi? — Benimle konuştu. (Kendisine itimat etmemi, belki bize yardım & debileceğini söyledi. — Gördün mü bak! — Vaziyeti bilmiyor da onun için böyle söylüyor. Eğer bilse...“ Yürümeğe başladılar. Uzaklaştr lar... Birkaç dakika sonra, kadın yal nız olarak geri döndü. Bulunduğum yola saptı ve beni görünce: — Size tesadül ettiğime mem nun oldum. Dedi ve sirada yanıma oturdu. Kendisine, (o mektuplaşlığımızdan Klayfın malümatı olduğunu baber 44 son zamanı geldiği: bir karar vermek icap edeceğini Nakleden: F, K. İ ms felkik ediyorsun Kont? — Zararı yok, dedi. Bana ne ya karar verdiğini zannetmiyorum. Bana çok kızmış olabilir. Lâkin fakat Tek gözlünün, öldürülmeme şimdilik ra- zı olacağına ihtimal vermiyorum. — Bana biraz izahat verir misi- niz? Burada anlamadığım o kadar çok hâdise var ki... — Burada geçenlerin size izahı çok uzun sürer ve bir şeye de yara" maz. Şimdiki halde yapılacak bir tek İş var! Fransı kurtarmak. — Klayfın onunla evleneceğine! İhtimal veriyor musunuz? — Ihtimal falan değil, eminim. — Bu korkunç bir şey! Tuhaf tukafy üzüme baktı: —Evet, korkunç... Fakat Klayf i" çin de öyle mi ya? Ah bilseniz. Sis | 2e söyliyebilirim: Eğer o yanında Rober olmasaydı ben çoktan çıldı rırdım. Onunla sevişiyoruz. Onun için buradan kaçmıyorum. Belki bugün bir kâbustan kurtuluruz Jak | Tek gözlüy'ü öldürmek istiyor, Hak / kı da var. 7 — Jak kim? — Fransın ağabeyisi.. onunla be- raber oturuyor. Tanımıyor muş” Şuphe, hayata tad verir... Nedim, elinde bir mektup olduğu halde içeri girerek karısına dedi ki — Melâhat, şüphe ediyorum, sa* na bir mektup var,. — Versene. — Üstünde ne yazılı biliyor mu g sün?: “Hususi, — Ver artık, canımı sıkıyorsun. -— Beraber okuyalım m? — Kabil değil... Nedim karısını kandıramıyacağı: İm anlayınca yazıhanetine gitmek üzere çıktı. Melâhat mektubu açtı ve birkaç defa okudu. Ara sıra “ah yarabbi!,, diyordu. Bir aralık bayılacağını zan” netti, Sonra birdenbire kalkarak gi- yindi. Sokakta, zihnini altüst eden bu birkaç satırı okumak için durdu. dan birine bakmıyarak geçti, Mektupta kendisine verilen adres, bir çıkmaz sokakta 6 numaraydı. Melâhat buraya gelince, derin bir ah çekti. Çünkü burada, penceresi: nin Senarına oturup-da karşı eve girip çıkanları görebilecek ne bir | muhallebici, ne bir pastahane, ne de bir kahve vardı. Her tarafında muazzam binalar yükselen bu sokak ta küçücük bir dükkân bile yoktu. ! Asabiyetten titriyen Melâhat kar şiapartımana girdi. Kapıcı kadma; — Madam, dedi. Üç lira kazan: | mak ister misiniz? — İşine göre, sevde saat dörtle beş arasın” da bir penecerede oOturmağa ihti yacım var, — Bir alay mı geçecek? — Hayır, siz de bir kadınsınız, ne maksatla geldiğimi anlarsınız. — Yukarıda madam Rozanın bal konlu odası var. Bu kadın ber per şembe günü dört buçuk matinesine nuz? — Hayır. . - (Devamı var) KAHRAMAN HAYDUD i, mutlaka Onedikten çok w buradan gitme sinemaya gidiyor. İhtiyar olduğu i- çin geceleri çıkamıyor. Hizmetçisile anlaşabilire zaklara gelmenizi kliğimizi rica c. lizamda durdular. Beni görmür | Çünkü yeşillikler bulur / yeri örtmüştü. Fakat ben| Rober. Ben burada ka” haşir misin? Hayır değil mi? O ba ie şk da beraber o kaçsınlar. anladı. »— Pekâlâ! dei, Söyle, ne is- tersen sor! Sana her şeyi açıkça söylemeğe, doğru cevap verme- ğe hazırım. — Her şeyden evvel şunu bil. mek işterim; Bu tertip ettiğiniz misamerede bulunmam neden mutlak lâzım. Bugüne kadar gürültüsünü bile işitmekliğime mâni olduğunuz muazz&m, muh teşem salonlarcuza şimdi karış- mamı arzu etmenizin sebebi ne- dir?. — Çünkü yavrum zaman de- ğişti.. Senin bir takım yeni fi- kirler, yeni düşüncelere alışman içap edecek hir yaşa geldin. Dün daha bir çocuktun, Bugün bir genç kızsın, yarın da bir kadın olacaksın!. Biyanka sarardı: — Demek beni evlendirecek. siniz., — Evet. — O halde bana koca olacak erkeği de intihap ettiniz övk mi2, — Bu ida doğru. . — Eğer size evlenmek arzu- sunda olmadığımı, saadeti her- kesten uzak yaşamakta buldu - ğumu söylersem ve hattâ benim le beraber sizin de uzaklara, Ve- dersem, — Sana vereceğim cevap gene ayni olur. Yani evlenmen mu“ hakkâk lâzımdır kızım, — Fakat kiminle anne?,, Ma- demki söylemiye başladınız, ta- mat €diniz, fikirlerinizi açıkça söyleyiniz. Kimin için evlenmem elzemdir?, Anne ile Kazı arasında bir fır- tina kopmak üzereydi. Emper. ya, başımı önüne eğmiş, gözle- rinden ateş saçarak düşünüyor- Biyanka ise sâkin görünüyor- du. Sözlörine Yâvaş yavaş de- vam etti: — Evvelâ zihnimi kurcalayan ve beni korkutan en mlihim nok tayı söyliyeyim. .Ekseriya, ken. di kendime sorarım: Çocuklu. Zum, niçin sizin yanınızdan uzâk geçmiştir?, Niçin beni buraya sa- raya getirdiğiniz hakle aramıza kalm bir duvar bulunduğunu da çok defalar düşünüyorum... PckMA eminim ki beni seviyor- sunuz.. Ben de sizi seviyorum ... Böyle olduğu baMe demek bizi biribirimizden ayıran bir şey, bir sebep var.. Yalnız geceleri soka» ğa çıkmama müsaade ettiniz. Oda yüzümü sıkıca kapamak, örtmek şartiyle... Hattâ siz bile Yazan: Kapıcınm delâletile iş hâlledik di ve Melâhat kalım perdelerle örtü“ lü karanlık bir salona girdi. Perde risine yerleşti. 6 numaralı eve gi* rip çıkanları buradan (kolaylıkla öröbiliyordu. Bir aralık, elinde demetile bir çi- çekçi kız gelince; “işte Nedimin gön derdiği çiçekler!,, diye o düşündü. Sonra, bir posta müvezzii içeri gi- rince: “Nedim mutlaka gelmiyecek vicdan azabına uğradı!,, dedi, Bu sırada hizmetçi kadın gürül tüyle kapıyı açtı: — Ah hanımefendiciğim, dedi. müthiş hal!.. bizim madam geliyor. Madam Roza artık içeri bile gir işti, — Benim balkonumda ne yaplır Emızı, ne aradığınızı anlayabilir miyim? Melâhat ne cevap vereceğini bile- miyordu. Titriyerek kekeledi: | — Birşey görmek istiyorum da. |” — Ha, ha... anladım. Benim geç vakte kadar eve gelmişeteğimi zan mediyorlardı. Halbuki (o sinemada programı değiştirmişler. Sevmedi- (im bir artistin filmi var. İçeri gir senize... Benim zatürrieye yakalan mağa hiç niyetim yok. — Madam... — Madam... — Giriniz a canım, < oturunuz. Titriyorsumuz. Ne boş fikir, Mari bize çay getirene... a şaka i kapadı. lâmbasını yaktı; sobayı tutuşturdu. Ve dışarı çıktı. Melâhat, izahat vermek — lüzu- munu hissetti ve gözleri yaşla dolu olduğu halde: — Kocam... Diye, başladı. Madam Roza onun sözünlü kesti; — Evet, evet, dedi. e Anlıyorum. Aşk ile vukubulan bir izdivaç, sonra imzasız bir mektup. Oturun güzel KAHRAMAN HAYDUD sında İse yanında daima silâhlı muhafızlar bulundururdu. Bİ, yankanın annesinin yanında ge- irdiği bu hayat tadsız, tuzsuz, hattâ ıstırapla dolu idi. Bünün sebebini de genç kızın annesinin hayatımda gördüğü, fakat iç yüzünü bir türlü anla- yamadığı bazı işler teşkil yordu. Evvelce Emperya kızma faz- Ja bağlılık gösterirdi. Sonraları bu bağlık gittikçe gevşemiş, eski şefkat, eski muhabbet kal- mamıştı. Empöya ile kızı ayni sarayda oldukları halde araların. da şimdi aşikâr bir soğukluk var- dı Biyanka, annesinin kendisin- den uzaklaşmak istediğini hisse diyordu. Fakat niçin olduğunu, bilimyor, anlayamıyordu. Zavallı kız, bir gün, sağa s0- Ja koşuşan hizmetçilerden ken. disinin şerefine bir ziyafet ter- tip edilmekte olduğunu öğrenin- <e titredi . Üç gündenberi annesini gör- memişti, Bınperya kızının dairesine gir- diği zaman yüzünde can sik. tısı vardı, Arkasından takip e- den, ve elinde küçük bir çekme Ce tutan oda hizmetçisine dön- dü: — Onu bırak ve ötekileri ge- tir, dedi, gi. leri açtılar. Melâhat, balkonün e) Hikâyeci kızım.. Sizi buraya Al Ne yapacaktımız bal — Benim yerimde ne Yapardınız? lah gönderdi. ım kocamıza? olsaydınız Şüphenizin t Ginikmliğ nu öğrenmekten ne fi tatnin et bir çay içiniz. Pencere kapalı olduğu halde tatl tatlı konuşalım. Belki zi pe kalin gi ig biç görmemek İç için köy makul hareket, böyle perdeleri pıyarak, ve-$i nın karşısın geçenleri dü p va in bu şüpheyi katiyete çevirmek orsunuz? Ne delilik!, Yahut da şüpheden büsbütün kur- tulmak, söylenen şeyin doğru olma dığını anlamak.. Bu da b delilik... Bir ge Y ardı m eder, evvel ağladığı şeye gülmez, Her varacak, Tamamen teslim ol niz, Ona her şeyi söylemeyiniz. ni hesabın hepsini ko Yar nız, küçük bir taksit v Melühat eve pek geç ve pek bü“ yük bir huzur ve sükün bulmuş ol“ duğu halde geldi, Kocasınm yüzün Gör hiçbir sey anlamağa çalışmadı. Fakat Nedim endişe içindeydi. — Neredey neredeydin? söy“ le.. Senin gibi güzel ve genç bir ka“ dın, bu vakte kadar... Hem bugün aldığın mektup, o husus! mektup? Diye bağırıyordu. Melâhat: — Hiç ded aldığım mektup, & yetim olmıyan bir hesap pusu tai ydı! HIKAYECİ 41 Oda hizmetçisi ses çıkarma. dan itaat etti. Biraz sonra fev- kalâde süslü beyaz bir süvare elbisesi getirerek şezlongun üze“ rine bıraktı. Biyanka bu bazırlıkları hay- ret ve ürkeklik içinde seyredi- yordu. Hizmetçi tekrar dışarı çıkmış. tr. Emperya kızını yanına çağır« dı. kucakladı. Alnından öptü ., Sonra çekmeceyi açtı. Çok kıymetli bir ine! gerdan“ kk, incili bir saç tarağı ve bir elmaslı kuşak iğnesi ve nihayet iki sıra yakut ile çevrilmiş, orta- sinida iri bir inci tanesi bulunan bir taç çıkardı. — Bunları nasıl buldun yar- rum? diye sordu. — Fevkalâde güzel! Anneci, im, — Onlar senin özerinde da“ ha ziyade güzel görünecekler, t! Bütün bu mücev- herler ve bu beyaz elbise ile $e- ni görmek ve #eyretmek istiyo- rum. Sadece bir anairk arzusu, başka bir şey değil... Biyanka bu sözlerin anlatmak istediği karanlık esrarı anlar gil bi oldu. 1 — Anne, anne, diye bağırdı Beni böyle çocukça şeylerle kahs; dırmağa kalkmayınız. Ben den

Bu sayıdan diğer sayfalar: