20 Kasım 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

20 Kasım 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, gorenten şehrinin üzerin. ; tepe dahilen tam Yuvası o halindeydi. » muharebeleri esnasında ir binaların ve bilhassa ki- leri arasında ye yapmışlardı. Fransız- Zâmanında bu yollardan ir iyorlardı ve Almanlar NE Öğrenememişlerdi, Yer. mahzenlerin ikinci ka" ar mahzenlerde © lesisat yapmışlardı. , “an kaçanlar burada gizle. iç Yollarmın o methalleri E lindaydi ve dikkat Üzerlerinde bir kliğinde toprak vardı. Yegâne mahzuru kapağı Mecburiyeti bulunması İ* Mi Sik sık yaptığı için alış na rağmen Haymın ka. * İâzimgeldi. Bu işi yap” 4 tekrar yukarı çıktı. min hazırlamış olduğu ç Yemeği alekicele yedikten yaresi ekinden on bei İhecekti, Bu tayy Si Hay asmı Alman istikba-| zim ilen ortadan 1915 taribindenberi o ci. inen ilk Fransız tay- Sırtını öğrenen yegâne z Fransaya sevkine ve İşgal altındaki toprak. yapılan haftalık gir teferlerini muvakkaten rm, Şimdi tehlike geç Selerlere tekrar başlâmı MARA eskiden haftada bir iken şimdi iki dea pa. * Perşembe günleri sefer kt haftalık o hâdiseler ve erine dair raporumu ha- 1. Yüzbaşı Loran NE gelerek bu raporu a Loran, Haymın yanın Gayyarı istihlâf etmiş. DO yiyişi yak de, yüzbaşı Loran, Sen “e bütün şehir halkının veya oOlmıyarak geniş bir casus” li idare etmekteydi. bal kadar sene geçmiş ol: faydalı malümat vermiş un farkında değillerdir. başka işi olmadır İt geçirmek zere tren- » bunlar Fransaya bil). *U. Sebzeci farkında ol. Arabasındaki sebzeler a- Talyöz taşıyor, küçük her yere girebile- Ve muallimi tarafından yı, <abiliyetini arttırmak de rlern yakalarında” Kaydetmeğe alıştırıdan hep gizi mütte. A arpten evvelki zamana daha Zâmanı vardı. Her- Merini gevezelik ederken “Ma, hattâ tanımadıkla” du, ona çoğu ea yantakla: O olmuyorlardr. birinde bir Alman isti, İİİ, Küçük bir mektep tehlikeli bir casus ol" Versin çocuk çok 2e-| avradı ve on sâat icvaba dayanabildi. Me ucu o Almanlar Nakleden: Fethi KARDEŞ Haym hararetle çalışıyordu. Haftanın mahsulü (İyiydi. Yazı makinesinin gürültüsü, yüzbaşı Loranın gelişini, o koridora varın csya kadar duymasına mani ol. du, Seslendi: — Merhabal Arkadaşının cevabındaki ahenk ten bir felâket olduğunu (derhal anladı. Kapıya koştu. Yüzbaşı tor pallıyordu. Üzerindeki mavi bez- den bahçıvan önlüğü yırtılmıştı. Yüzü kan içindeydi. Tehlike karşısında daima oldu" ğu gibi Obirdenbi:e (£ sakinleşen Hâym sordu: — Ne oldu? — Ne mi oldu? Bugün öğleden sonra kışlaya çağrılmıştım. Beri, diğer iki yüz doksan adamla bera. ber alıkoydular. Sizin emrinizley- miş. Kaçtım. Bir Alman neferini de yaraladım. — Felâket! Artık sokağa çıka" mazsmız, — Evet. Benim için Fransaya dönmekten başka çare kalmadı. Hattâ bu akşam tayyare ile.. Iki arkadaş yeisle bakıştı. Bu hâdise, casusluk şebekesi için bü yük bir felâketti, Yüzbaşı Loran! şebekenin dimeğı mesavesinde İ- di. Teşkilâtın başka bir adam ta rafından tekrar işe (o başlatılması haftalara bağlıydı. Haym: — Düşünelim, o dedi. Bir çare bulmalıyız. — Yapılacak bır şey yok. Pa paz Gayyarın rehine olarak tev- kif edilmesine mani olamadığınız gibi beni de tuz madenlerine gön. dermekten kurtaramazsınız. "Sak lanırsam hiçbir faydam olamaz Binaenaleyh cepheye dönüyorum , Alsaslı cevap verdi: — Haklısınız. Ben — istikbali düşü rum. Papaz Gayyardan “ova “şir VR, lâtın al ti ay Tİ ai trail iie mek oluyor. Günün birinde elim den 3 tirmek lâzımgelmesi beni düşün dürüyor. Yüzbaşı Loran teklif etti: — Şefliğrbir karım vermek na| (4 olur diye ünüyorum, AL Didi bep erkeklerle uğraşıyor | lar. Binaenaleyh şef kalın olunca tehlike çok azalır. Hem kadını na. zarı dikkat; celbetmeden dolaşı" Bilir, (Devamı var) (1) Birkaç ay evvel bu sütun larda tejriha ettiğimiz “İşgal ak tında,, romanında bu o bahislerin tajsilâ vardır. tadır. yaradıklarını herkes bilir. dir: K lanabi! “Bişmelerinin birer neticesi ık üçüncü hir şef yetiş| kulu bir pat Fakat kokuların deva olarak tesirleri mikroplar nilmeden pek çok önce bilinirdi. Meselâ nane kokusu, tere- otunun kokusu henüz yenilmeden öp Kime BADER — Akşam Postası nda dünyanın cn eski insanları arasında Yazan; L. Buseh 35 yılımı vahşiler arasında geçirmiş bir Alman sevyahı Varuya kabilesinde aile reisi kadın. lardır. Erkekler kadınların işierini yapmakta ve süslenmekiedirler İnsanların siyah derili iken sarı) yetlerine kavuşmak şöyle dursun kırmızı ve nihayet beyaz olmala” ri ise arzın gayet büyük devir de. oldu guna şüphe yoktur. Arzın bu büyük değişme dev releri insanların guddeleri üzerine şiddetli tesirler yapınış, siyah im sanlar sarı olmuşlardır. Yoksa sarı insanlar da siyah in. sanlardan gelmedirler. Beyazlar da... Bugün insanın doğuş ve te kâmülünde âyni hal ebediyen te kerrür etmektedir. Sarı saçlarla doğarlar, viraz son ra $açları sararır, ilk doğan ço cuğun bu sârı saçları ya tekrar ka. rarırlar, yahut sarı olarak kalır lar. Hindistanda en çok merak ettir ğim ve bana en büyük hayretle rimden birini vermiş olan mesele tArijlerin eodatlarını bulmak ol. du. Zira biz bevar'ar kendimizi Ari ırkı addedesiz. Halbuki (Ari) hakikatte (Ka dıncıl) yani Oefkellerin oyerine henüz kadıların hüküm sürdüğü cemiyet manasından başka bir ma nayı haiz değildir. Ben tufan insanlarını aradığım gayel muşaskutli seyanalımı esnd” sında daha ziyade bu tesedül & ak Arileiu svdadı olmü. yöşa seri Ok ları lâzmmevlen insunların dıkları ormanları keşletlun. Bunlar Seyl'in adasından tâkri- bd 24'miyark istikametinde es ki bir zelzele çöküntüsünden iba. ret olan korktinç çukur, kurak va diler ortasında kalmış (o Bahutra denilen gayet yabanı çukur orman larda yaşamaktadırlar Bunlar kendilerine (o (Varuza) ismini veriyorlar ki (Ari) kelime” sinin Hindistanda aslı olan Arığ) tâbitinin menşe'dir. (Varuga) denilen bu inanlar henüz (Iadıncl) cemiyetler şek.! linde yaşamaktadırlar. Yani bune! büküm! ların arasında kadınlar sürmekte, erkekler kadın mevkiin- de bulunmaktadır. (Varura)larda erkekler hâkimi- Dişlerinize güzel ko - sürdüğünüz vakit onun güzel kokusunu, belki, ilâcı daha ziyade beğen. dirmek için katılmış sanırsınız. Halbuki diş ilâçlar: gibi bo- ğa: hastalıklarında gargara yapmak için kullanılan kokulu ilâçlar da maddeleriyle birlik- te, kokulariyle de tesir eder. ler. Kokuların mikropları te lef etmek için tesirleri gittik- çe daha iyi meydana çıkmak, öğre hazmı okolaylaştırmıya Bunun gibi misk kokusu da miski yemeden önce tesiri. ni yapır. Misk yenilirse aksine tesir eder. Burada fark mik- tar meielesidir. Sinirler üzerine gibi, o da az miktarda tenbih eder, çok miktarda teşkin.. Onun için eski zamanlarda misk için, koklanırsa insanın aklını alır, yenilirse aklını kaybetmiş insan: akıllandırır, derlerdi. Kokunun deya olarak tesiri için güzel olması şart değil- di otunun pek çirkin bir kokusu olmakla beraber, kul. lerin sinirlerini teskin etti; X fur kokusunun güzel veya çirkin olması koklayanın zevkine göre değişir. Kimisi onun kokusundan hoşlanır ve güzel ulur, kimisi de ondan tksimir, Her halde tesiri tesir eden ilâçların oçoğu elbette bilirsiniz. şüp henüz esaret altında yaşıyorlar. Bunların reisleri gayet iri vü. cutlu kadınlardır ki bu reis kadın- lara kendileri (Anuga) odemek tedirler. Kahilerin Wtön erkekleri bu iri kadın reisin esirleridir. (Varura)ların bütün kadınları aile reisleridir. Her kadm aile re 6 (Yanlış kitap) dedike dusunun akis'eri (Baş tarafı 1 inekde) kitabına bu mısra: burada yazıl dığı gibi almış, “carı sahhala ar- edip eseri, süretinde kaydet miştir. (Edebi Yeniliğimiz) mü- elif — Hayır, diyor: “Car, sahhafa arzedip eseri,, olacak. Ağız açmadan “pekiyi, diyen biçare talebe gibi, üstada inkıyad edelim de, mısrat bir de öyle ya- zalım ve parçayı bir de öyle ©- kumayı tecrübe edelim: Bir kitab “1 nefis'e bir cabil oldu irsen - kazâ bu ya! - nail Car sahhafa arzedib eseri? dedi: — Zannım, çok olmalı, hü- neri?, isinin de hizmetinde birkaç erkek.! Veren olsa fakat, beş on mangır, bulunur. Bu erkekler kadınların| bence ön kerre bundan alâdır. bütün hizmetlerini yaparlar, (Varuya) karını cemiyet gekiller ve kıyafetleri kâmilen arıların ay nıdır. Naal kı arılarda (Bey) de nilen dişi ve gayet iri bir arı, bir arı kabilesinin reisi ise ve diğer! binlerce arı bu dışi armın etrafın da bir kovan teşkil ederlerse (Va. ruğa) larda da cemiyet ve hayat sistemi aynıdır. (Varuğa)ların tabii cemiyet şek li olarak arıların hayatını örnek olarak almışlar ve bütün anânele rini bu esasa istinat ettirmişlerdir. Muhakkaktır ki Tulandan ev velki (Hindistanda da, yani ilk dünyamızda da bütün ( kabileler bu şekilde, yani kadın o reislerin tabii idaresi alunday dılar. Belki dünya yüzünde” ilk içti maj ve siyasi ihtilâl erkeğin kadın Jarın esaretinden kurtulması ih tilâli olmuştur kı gene Hindistan da başlıyan, bu i I yeryer bü: tün dünyadaki &abi'zere sirayet etmiş, bugünkü erkek cemiyetleri. nin ilk temelleri atılmıştır. Doğru Hiudistandan hicret et tan kabile de mailât- a kadar bile bu İlK er *n kin ananesi baki Malümdur ki araplar, barı Avustralya (o kabileleri gibi, doğan kızarını öldürmek a- nanesine devam etm “teydiler, Arilerin kendilerine en asil irk nazarile maları d“ erkek esir lerin il nden ev, * ki zamana! ait olmalarından, en siki © ananelerine bağlı kalmalarından ileri gelse gerr'-ir. (Devamı var) Nesre çevirelim: “Bir cahilin eline miras olarak « kazâ bu yal - nefis bir kitab geçti. Car (komşu), eseri kitabçıya gösterdi: — Sanıyorum ki, deği, bu kitabda çok hünerler yazıir dır; fakat bence beş on para ve. ten olsa, bundan on kerre daha iyidir.,, Zihniniz duraklıyor: (Kitap cahilin elinde idi. Onu kitabçıya gösteren ise o cahil â- dam değil, “komşu,,! Komşu kim, kimin korişusu? Onun ka- rine ile tayini kolay: Kibette ki- tabı elde eden cahilin komşusu... Fekat şu cahilin elinde gördüğü. müz kitab nasıl bu komşuya geç- ti?, Muhakkak arada bazı beyit- ler vardı, atıldı, unutuldu; fakat cahilin komşusu daha cahil, kitab sevmeyen bir şeymiş.. O da eline geçirdiği kitabı, kitabçıya göste” rirkem beş on mangırı ondan Üs. tün görüyor.) diyorsunuz. Bu tereddüt ve bu hülcümlerde de hakkınız vardır. Lâkin haber verelim ki, arada atlanılmış hiç bir musca, hiç bir beyit yok. Yal- nız bizi İsmail Habib atlatıyor: Bir kere (carı sahaf) ibaresini görür görmez » anlaşılıyor ki es" ki edebiyat hocamız bu manzu. meyi yeni, son üç buçuk haftalık şu iğne ile kuyu kazma devrinde okumuştur, - farsi bir izafet ter kibi zannetmiş ve bunu da hemen (sahhafın komşusu) diye tercü- me edivermiştir?. Kendisinin . hokkabaz kutusu teşbihini burada hatırlamamak elden gelmiyor ki... Kutu içinde, kutu, hata içinde hata... Niçin YI TARARI KOKUDAN DEVA Yazan: Or.G. A. kesizdir. Az miktarda olursa insanın sinirlerine gevşeklik getirir. Kakat miktarı biraz arttırıkaca insana kuvvet verir. Onun için hekimler kâfur yağını en ağır hastalıklarda küv- vet vermek üzere, çok kullanırlar. Ancak hekimlerin kâfur yağım çokça tavsiye ettiklerine bakarak, hekimin söylediği miktardan ziyade k ıllanmak doğru olmaz. Her şey giti, kâ- furun da deva olması için bir derecesi vatdir. O dereceyi geçince en iyi ilâç iısana zehir olur. Deva e x kollanılan en eski koku sarmısak kokusu olsa gerektir. Sizin vücudunuza, çocuklukta hastalandığımız vakit, sarmısaklı yo şart sürmüş olmasalar bile, annenize, bü. yük annenize sorunuz, onlar bilitler: Çocukların ateşli hasta” İıklarında sarmisaklı yoğurt, vaktiyle, baş ilâç sayılırdı. Sar- misak ateşli hastalı larda baş ilâç olmasa bile, kokusunun mikroplara karşı te'iri vardır. miler sirkesi,, diye şöhret almış ve Faki zamanlarda “dört hara- terkibinde türlü türlü kokulu maddelerle Lirlikte en iyi tesirli sarmısak bulunan bir ilâç hekimlikte de ateşli . şimdiki tabiriyle * kklârda kullanılırdı, Dört karamiler srke a hastalı; sürünerek ovebalılar kendileri hastalığa tutulmadan hastaları soymuş olmalarından asırda Marsilyada b rkes haydudun bu sirkeden ileri gelmişti. Bu zam. mrsak kokusu kulla sırada burnu da rikropları telef etmek için olza bile sar- teamaz, Fakat güzel kokulu bir kolonya suyundan birkaç da *la avuç içine damlatarak buruna çek mek İnsana her fer hlk verir, hem de'Burun işindeki nezle mikroplarını telef e! seğe yarar. Bu nezle mevsiminde arada uzak onya gekmeği âdet edinirseniz nezle - den, gelmeden de | 'runmuş olursunuz. mikroplu hasta - adı da, on altıncı ân kırilrken dört arasına girip FREE ARŞ “caxı sahhaf,, şelelini bir sıfat ter. kibi olarak izah etmiyorlar? (Sahhaf) arapçada (miibalâğa ile ismi fail) olsa da arapçanm İs fajlleri, Türkçede ası) olarak sıf” vazifesini görür: (kezzah adar» veya (şahs kezzab) gibi... Bö; le olunca da, (sahhaf komşu) mâ- nası, sahafın komşusu İzahından evvel gelir ve (sahhaf komşu) da kendi İstediği gibi (komşv sahhaf) demek olurdu; malür ya: ha Ali hafız, ha bafız Ali. Halbuki mısradaki (carı sahhz/) farsi bir terkip değil, türkçe bir terkip, bir sıfat terkibidir; çünkü (sahaf) dan sonra gelmiş bir isim yoktur; bu sıfat ismin yerini almıştır. (Car) daki (:) hecesi de onu sahhafa ekleyen farst bir edat de, gil, mukadder bir kendi kelimesi” nin bulunmasından yani dolayısile (cahil) in (car) 1 tamamlasından gelmiş bir türkçe edatıdır: (car) komşusu demek, (carı sahhafa) da (komşusu olan sahhafa) de“ mektiri, Şimdi manzumeyi bir de Mus“ tafa Nihadın yazdığı şekilde oku- yunuz: “Bir cahilin eline miras olarak * farara bu ya * bir nefis kitap geç“ ti. (Bir sahaf komşusu vardı.) Kis tabı komşusu sabafa gösterdi, dedi ki: ilâh... İşte mısram, beytin ve manzu, menin mânası biribirini tutuyor ve ancak bu hâlde tutabilir de İsmail Habibin iddiasının zıddı- na olarak mâna (car) mücerred hale getirince gider. Tecrübesi” ni yaptık, inandık. Mustafa Nihad bunu mücerred yazsaydı hata eder ve hatayı bu- lah ona (bilmiyorsun) demekte haklı olurdu; lâkin ortada bir hata yokken hata vardır diyene, ne demeli?. (Sahaf) değil, (sahhaf), izafet değil mücerred. Vezin iki defa gitti. Terkip yapınca mâna da gi- diyor: Komşu sahhafa götürmüş ye. rine, sahhafın komşusu şekline girdiği için.) iddiasında bulunan üstadın aslına olsun bakmak zah» metine girmiyerek kendini yalnız “bilmiyor,, değil, “bilmediğini de bilmiyor,, mevkiine sürükleme" si, ne yazık!. Evet, küçük bir zahmeti Zira düşünülebilirdi ki (car) gerçekten mücerred okunacaktırş sahhal, cahile komşu olunca, ca, hil de sahhafa komşu olacağı için, buradaki (car), (sahhafm kom- şusu olan cahil car) dır ve* aman, nedir bu car, car. demeyiniz! « kitabı sahhafa arzeden (car) da © (car) dır; ama bu dolambaçlı yoldan bu tevile sapabilmek için, Recai zadenin sapıklığına hük metmwek lâzım geldiğini de w nutmıyorum. O küçük zahmeti Ismail Habib yerine ben yapıyo” rum: (Hörozla İnci Ymanzumesi bir çok yerlerde vardır. Lâkin butun doğru sayılacak metni elbette mütercimin kendi bastırdığı, hat- tâ ikinci defa bastırdığı eserde o, labilirdi: Bumun için rahmetlinin “Nâçiz,, ini aradım, buldum; iş te kitabın 9 yaprağını koparıp size gönderiyorum. (HABER — bu mazumenin fotoğrafisini bi rinci sayfamıza koyduk.) Arap harflerini okuyanlar, bu” sayfada (car) kelimesinden son. ra bir (y) geldiğini görürler ki, bunun burada (G5) okunduğunu Yilirler ve bunun (kendi (car) 1) İsahilin komşusu) demek için getirilmiş türkçe bir edat olduğu" nu anlarlar. Artık Kile ir e» mıştır: Mısra kn ikiz sa & manzumenin sahibi tarafından yazılmış vebu doğru yazılmış şekliyle alan Mustafa Nihattır, buna yanlıştır diyen de İsmail Habib üstaddır |. Gen e) (car)

Bu sayıdan diğer sayfalar: