3 Nisan 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

3 Nisan 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yarın mıtmg vari Yerli mali lıullanmal: hepimieze borçtur Türk talebe birliği herkesin yerli malına rağbet etmesi için yarın Darülfünun konferans salonunda bir toplanma yapıyor . Malüm ya böyle büyük toplanmalara miting derler. ı Bu mitinga bütün mektep talebeleri gelecek- ler . Nutuklar söylenecek, herkes yerli malı giy- meğe davet olunacak, karar altına alınan mad- deler hukümete bildirilecek. Tezahurlar yalnız konferans salonunda -yapılacak, sonra herkes dağılacaktır. Haydi bakalım gençle çalışın, bu iş milletin kesesine, devletin hazinesine çok faydalı olacak. AAAi ao u Kü alar Deniz suyu içmeğe | yapacaklar diyeceksi- hazırlanın ! niz! Ruzika isminde Çek- | | Onunda kolayını oslovakyalı bir doktor bulmuşlar . Kimya - hanelerde tuzunu ve diger madenlerini ko- yarak sun'i deniz suyu caklar. çabuk ihtiyarlayıp çök- memek, bilakis gunden guıı: gençleşmek için Bir çok adamlar üze- şadık desenize ! rinde tecrübe yaptık- tan sonra deniz suyu- nun insanin vücudunu | daima sıhhat ve ku- | vette tutmağa hizmet ettiğini anlamıştır.. — | Her dem taze kalmak istiyenler yemv_klen_lü muayyen mıkdar deniz | suyu içecekler. Peki sahilde oturanlar için bu kolay,. ya içerlek | », İopek Bi el aa erlerde oturanlzır e İLkedi nerede srayın! — Milliyetin tefrikası Sonen ışık Bulun bakalım! Yazan —MEBRURE HURŞİT — Ekrem.. Neyranın göğsü gene | yalarımın, Ümitlerimin — kanatla- sıçkıtıklarla doldu. Zavallı küçük | mmı kopardılar.. Ölü - gibiyim.. içli Ekrem.. genç kız. gözlerini | Ne düşiüineyim? Ne yapayım? Bil açmadan düşünüyordu, miyorum! Mis, çare? Sana yal Neden bü akşam — onu haha | varıyorum gel orada dürma ya- çok seviyordu? Hem bu büyük | nıma gel! Saadetimi yıkıyor.. Kal sevğide çok derin bir şefkat | bimi parçalıyor.. Bırakma - beni adeta bir anne muhabbeti vardı! | yalnız bırakma.. Kurtar! NTS;"'“_':I'R'E Başacundaki | — Ne diyeyim? Nasıl anlatayım? Ç m- v K p Brye yt söndürdü, pe :::.:u:.?: düşüyor.. Yok Gök yüzünde daha tek tük , yıldızlar vardı .— Alışık — gözleri Akşam üzeri karanlık gölgeli ağaçların ara- Miscigğim, şimdi galiba biraz “ gandan, denizi çabucak buldu ve | (eha sakinim. Sana her şeyi an “dudaklarında göz yaşları kadar | 'Hacakım. hazın bir — tebessümle © aziz Bügün tam beşindi günü olu- ruhlu annenin sön feryatlarını, | YO Perşembe — sabahi idi. Kah- son ihtilaçlarmı boğan bu kor- kunç “ mezar, & baka.. baktı.. ve yavaşça. kime ve neye söy- î : babamın henüz gelmemiş oldu- gunu gördüm ve şaşım, çünkü lediğini bilmeden: © daima erken kalkar, ben inin- Bi Onu çok. pek çok sevi- | ceye kadar büyük çamın altında yörüm. aüne annemizi diye | iki fincan köpüklü kahvesini içer- mıtıldandı. di. Gülzara sordum, © da babayı — — Misciğim, görmemişti. Elınyonııı, tilyada mıyım ya- Yukarı çıktım, odasının kapı- Bilmiyorum.. Hük İ sına Kelilm, dinlediim. Ha yaltı için bahçeye İndiğim zaman Hiddet topuklınnı aşarak hareme girdi, ihtiyar annesini karşı- sına aldı : — Söyle bakalım ka- dın, dedi, benim ba- bam kim ? Annesi birden sarar- dı: — Ne demek istiyor- sun oğlum. Vali sesini bir kat daha yökselterek ba- ğırdı : — Ne demek istediği- mipek âlâ anlıyorsun, söyle benim babam kim.. yoksa seni öldü- rürüm! Diyince kadm ayak- larına kapandı : — Oğlum, - gençlik , cahillik kusuruma bak- ma .. Ben bir vakitler bugünkü ahçımızı se- verdim, seni ondan kâ- zandım. Vali bu neticeyi öğ- renince az kaldı düşüp bayılacaktı. karşısın- daki kadını elinden gel- se boğacaktı. Fakt ne yapsın ki ne kadar olsa Danasıydı. Müteessir; petrişan üç hukümdar oğlunun ya- nına geldi : — Çocuklar, dedi, de- min şarap, kebap €e henim bakkımda yokarı dolaşıyordu! Sen - bunon ne- korkünç — bir şey olduğunu bilmezsin. Düşün” bir kere, baba hizlı hizi dolaşıyordu. bu öfkeli adım - seslerini ben yıllarca hep titriye tirriye dinledim. Onlardı! Tıpkı konağın küçük yemek odasında, gece Annemin karşısında yere yatıp domino taşlarile — kurduğum — evcikleri; yıkıp devirecek kadar duvarları sarsan © müthiş adım sesleri idi. Korktum Mis, sebebini bil- meden korktum ve — küçükken yaptığım gibi hemen kaçtım, Gece Annemin — odasına girdim. İhtiyar bacı: — Ne oldun ? Benzin sap garı.. dediği zaman bu çocuklu- Ruma kendim de şaştım ve gül- düm (Baba — odasında — dolaşıyor diye ürkecek ne vardı, değilmi? Bir kaç dakika sonra onut tatlı sesini işittiğim zaman bunu ben de kendi kendime sordum. Fakat şimdi.. Şimdi sormu- yorum, Eeki kara — günlerimi hatırlatarak yüzümü solduran o adım seslerinde yakın - bir felâ. keti haber veren matemli bir ahenk bulunduğuna İnanıyorum. onunla Inmlıınıı Hu l im, baha bir aşağı, bir | söylediklerinizi işittim. soruşturup öğrendim . Yalnız merak ettiğim nokta sizin bunları na- sı| anladığınızdır ! Üç genç evela mah- cup oldular. Fakat sonra hakikati söyle- mekte bir fenalık gör- mediler. Büyük kar- deşleri dedi ki: Şarabı ağzıma alır almaz içime bayğınlık çöktü. Halbuki başka şaraplâr malumya in- sana neşe verir. Bun- dan anladım ki bu ş: | rabın yapıldığı üzüm- Hemen hepsini sorup | de insan kanı bulaşığı var. Vali hayretle başını salladı . Ortanca kardeşleri dedi ki: — kebabın etinden bir lokma aldıtm, ağzım suyla doldu. Bu kadar sulu etlerin ancak kö- pek südüyle beslenmiş koyun ve kuzular da ölacağını vaktiyle bir kitapta okumuştum . Oradan hatırıma geldi. Vali şaşkınlktan par- mağını ısırdı . Polisle belediye birteşiyor! Yeni belediye kanununa göre Beleciye leri ve memurları Valilerin emri altına veirli- yor , Şehremanetleri de öyle .. Bunun için di- 'yorlar ki o vakit ayrıca berlediye memurlarına İüzum kalmıyacak, Polis memurları bu vaziteyi görecekler. Hor polis merkezinde belediye işle- rile meşgu! bir masa bulunacak. Valla, işler iyi ve yolunda gdrülsün, bazı esnafın ihtikarına ve pisliğine bir çare bulunsun da ister ayrı olsun ister bir . halde geceyi uykusuz geçirmişti. Gözlerinin altı çökmüş - ve siyahlanmıştı. Gülmek istedi fakat dudakları ağlar gibi büküldü. —- Nen var babacığım? dedim? O kolumdan tüttü ve merakla beklediğim cevabı merdivenler- den inerken verdi: — Mem mi var Neyran? Hiç bir şeyim yok.. Ha, sahi büyük bir sevinçim var. Bi - bir de.. ne yar? Bil bakalım! Kaşlannı kaldırıyorsum, — şaşıyormuş — gibi yapıyorsun değil mif? Hadi yara- MmazlArtık geçti o günler, sana İmanır miyim hiç? Bak... bak... bir de kızarıyor, sanki bir şey- den haberi yokmuş gibi yapıyor! Hem bunları söyliyor, hem de gülmeğe çalışarak omuzuma dayanıyordu. Ne demek istediğini anlamış- um. Bak Misciğim sana da söyli- yeyim: Ekremi son gördüğüm akşam, görüşmek üzere bir gün tayin etmesi İçin babama mektup yazı- cağını söylemişti. Fakat ben bu kadar acele — edeceğini 1ahmin etmemiştim. İşte babamın kinaye- ler, tatlı istihzalarla anlatmak istediği bu idi! Bahçeye indiğimtz zaman. hlll n—lml çıkırmıdınıım ıovuıı ce — Burası çok güneşli, şu ça- mın altına gidelim, dedi ve sanki artık ayakta düracak — kuüvveti kalmamış gibi hemen — ağacın dibindeki kanapeye oturdu, kolla- gını İki yana açtı. —Örada durma, — yanıma, gel dedi ve gözleri karşıdaki düvarım sarmaşıklarında, başını çevirme- den yüzüme - bakmadan devam | €tti — Neyran! Birbirimizi aldat- mağa hiç lüzüm yok, değil mi? Onun için anlamıyormuş - gibi yapmal! Sana neden bahsedeceğimi biliyorsun. Belki dudaklarır yalan söyler, fakat — gözlerin hakikati gizliyebilecek kadar tecrübe gör medi. Biliyorum “Neyran, nasıl olsa bu gün gelecekti.. nasıl olsa bir gün seni kaybedecektim.. yalnız.. — Babacım, Neden böyle şey- ler şöyliyorsun? — Hakkın var Neyran.. ba- ban — ihtiyarladıkça — kötüliyor, kendini düşünmekten senin saa- detini unutıyor.. onu seviyorsun Kadın parmağı Galatada oturan mâ” ” Salih ile kömüf amelesınden Ömer iyi | arkadaşmışlar . I-'ıLl' : aralarına Arkilo ismii” de bir kadın girmiş « En küçük kardeşleri: — Affediniz. benimki ! çok küstahane bit iddi- aydı ama zatı âliniz de itirf buyurduğunuz veçhile bu bir hakikat- tir.. Gelelim buna na- sıl hükmettiğime: Şu- raya misafir olduk olalı ağzınızdan yemek lakırdısı. düşmüyor .. Muhakkak sülâlenizde bir ahçı var diye dü- şündüm . Vali, bu üç kardeşin aklına, fikrine, zekâ- sına hayran oldu. En büyüklerini bir kena- ra, çekti: — Ben seni kendime damat ve muavin yap- mak istiyorum, burada kalır mısın? Diye sordu. Oda gitti, kardeşleriyle konuş- tuktan sonra razı oldu. Hükümdar oğulları- | nın en büyügü düğün dernek kurulup valinin | kızıyla evlenirken öbür iki kardeşi de seyahet- | lerine devam etmek üzre yola koyuldular. Az gittiler, uz gittiler, dere tepe düz gittiler . Haylı mesafe aldıktan sonra bir gün önlerine iki yol çıktı, biri sağa sapıyordu. biri sola.. Büyük kardeşi bitmedi bana bakmıyordu.. o -zaman önüne geçtim, yüzünü görebilmek için yere diz çöktüm. Gözleri kapalı idi...dudaklarında bile renk kalma- Polştı. — Babacım! Darılıyor musun bana? dedim. Gözlerini açtı, iki ellle başımı kaldırdı ve titreyen bir sesle: — Sevdiğin için mif Hayır ıdın senindi, benitt di, diye kavgaya Hf tuşmuşlar. Salih tabi casını çekmiş Ö yaralamış. Yahu, haspası için birbirin!4 ne kıyarsınız | Barda kavgya Kum kapıda - otoraf Vangel Divan yolund Nermin barına gitmi mış Çıkarken - bartf| shibi Malik efendi | kavgaya tutuşmuş birbirlerinin başını zünü yarmışlar. Şimdi, biri paral: mı aşırdılar, öteki parasını eksik v diye iddia ediyormus ) Çocuk haftası 23 Nisanda başlar ı hyorsun? Yoksa sen de D hocanın kızı gibi “Babacım, ağlarım, hem giderim,, mi & ceksin? Sud bakayım.. hem ra gözlerin kızamır, — karışi hal Diyordur.. İdlak yanaklarımla utans. na başımı kaldırdığım zamsf | nun kirpiklerinde de tirriyen Y lar gördüm, boynuna sari” kucağına çıktım, gözlerimi V Neyran.. — Sana — darılmıyorum.. | dim ve sallana, sallana: yalnız büyük bir acı düyüyorum.. — Babacım ... benim © düşün bir kere, sen benim her | habacım.... onu çok seviy? şeyimdin! Sen gidince ne olaca- gn? — İhtiyarlığını — nurlandıran bu sevgili ışık sönünce ne yapa- cağını? — Nasıl — güleceğim, nasıl yaşayacağım? Bak sana bir de neler söyliyorum? Unut Neyran bunları unut! Baban her halde senin saadetinden başka bir şey düşünmemeğe çalışacak... feragat ve fedakârlıklarla — dolu olan eserine, sonuna kadar devam edecek.. Misciğim belki daha çok şey- ler söyliyecekti.. Fakat bilmiyo- rTum neden, birdenbire dizlerine başımı dayadım ve deli gibi biç. kıta huçkıre ağlamağa - başladım. ama senden de ayrılmak yorum... Bunu seni dü Kgüm için değil, kendim içlt tiyorum! dedim. Birdenbire kollarımı Ml dan çekti, bileklerimi avu€ da sıkarak, sevinçle : — Neyran sen de' istemiyorsun değil mif YENP y kalacaksınız . .. beni rakmıyacaksınız ... dedi. VE f lerinde, yüzünü gençli alevle söyledi ... söyledi * $ Bilsen Mis, te. t ne hülyalar kurdu! n.ınlı*' anlatmıyacağım. Yıkılı tatlı e:gdlzse MAWW ee değilmi, Neyran? Başımı — kaldırdım Mis.. Bu sorgü babanın ağzından bir hıç- karik gibi kopmry, Fakat o bala | zehir, boşluklarını, Zavi mu gördükçe kalbimi bir zehir Babam da şaşırmıştı.. Hem gülüyor, hem de saçlarımı okşa- yarak-

Bu sayıdan diğer sayfalar: