19 Haziran 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

19 Haziran 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GN yere ŞE DEE Tİ ri k K i Bi iliyet” ASRİN UM po “MİLLİVET.TİR 19 n 1929 BUGÜ NKÜ HAVA en 25 en açık Dün 15 araret çok Bogün ghi poyraz eseçektir FELEK Istanbulda yine sular kesik . Esasen yüzde doksan tak- littir: Biz de Amerikayı taklit için kuru olduk, içki ( yasağila değil susuzlukla! Eski bir şarki hatırlarım: «Kış geldi firakaçmadadır sineye yâre» der, sular kesilir kesilmez bu şarkının makamını söznâke çevirip güftesini de: «Yaz geldi sıcak açmadadır sineye yare» şekli ne soktuktan sonra Terkos şir- keti müdürünün kapısının önün- de okuyabilirz, ama beriki kös dinlemiştir aldırmaz. İtiraf etmeliyiz ki Terkos Şu şirketi İstanbul şehrinin kan- seridir, kesmeden tedavi. edil. mez! & di hava Pişman olmuş! Dört yaşinda adam olan Trab #onlu Mehmedin gazetelerde resmini, mülâkatlarını görmü- Şünüzdür. Bu turfanda erkeği yakmdan tanıyan birisinin if; desine nazaran Mehmet çocuk- İuktan çıktığına çok nadimdir ve tekrar çocuk olmak istediği- ni ağlıyarak ebeveynine söyle- miştir, lâkin bir kere adam ol- duktan sonra artık ne kadar ço- cukluk etse adamlık haslatmı kaybedemiyeceği kendisine bil- dirilmiştir. Mehmet çocukluğu- .ma doyamadan erkek olduğuna çok müteessif, hele evlenme söz lerine çok içerlemektedir. Eğer €vlenirse allah yardımcısı olsun. Usküdar Vak'ası! Sakin, tozlu, rüzgârlı ve me- İarkolik Üsküdar ın asüdeliğini, bir silâhşor hanım ihlâl etti, Ga Zetelere göre bir kıskançlık, ba- na göre şüürsuzluk eseri olma- sı mühtemel olan vak'ayi hikâ- yeye hacet var mı? Şişliden bir genç hanım Üsküdarda bir ma- damı tabanca ile “yaralarmış' . . Sorgu süal! Silâhsor hanım ta- bancanın kazara ateş aldığını iddia ediyor, Bunu işidince Nas rettin Hocanın şu fıkrasmı hatır Tadım: Hoca bir gün bir bostandan karpuz koparırken bostancı bas tırmış, aralarında şöyle bir mu- hsvere gecmiş. Bahcevan © sör- riluş? — Burda ne geziyorsun? — Gezmiyorum, fırtına düştüm. — Karpuzları kim kopardı? — Rüzgârdan koptu? — Ya heybeye kim koydu? — İşte demirden beri ben de onu düşünüyorum ya! oo, Bir hanım çantasında, pudra- Hik allık, “koku,; mendil buluna- bilir lâkin, tabancanın işi ne: Bandırmada mühendis Lütfi Birkasi, ile Ne ÇAPKIN KIZ da en çok tanıdığı Hayret bey- le ben idim. Bilhassa Hayret be ye minnetdardı, Çünki köy ço- cuğunu o davet etmişti ve kula ğyma itiraf etti: — Köyden şehre ikinci defa geldim ve cemiyete ilk defa gi- riyorum. Çok sıkılıyorum, ya- nmdan ayrılmayınız, © © O kadar yanımdan ayrılma dım, Öyle sokuldum, öyle ko- nuştum ki Hayret bey, hanım. Jar, beyler şaka etmeğe başla- dılar. Bende samimi bir teessürle bulundum; köy kızı olmadığıma mütecesirim. Bu hasretimi yen- için köy çocuğunun yanın- dan ayrılmıyorum. Ellerime bakarak gülümsedi: — Davar sağârdınız. — Ah ne iyi! u aldim, hislerinize teşekkür ederim, yazdığı niz met'eleyi takibe başladım. FELEK Kadın gözüyle Beynelmilel kadınlar | cemiyeti kongresi Berlin -13 Baziram 1049 Beynelmilel kadınlar cemiyeünin ik müsameresi Berlin matbuat cemi yetine tahsis edilmişti. Dün akşam sekize doğru * Kayzerhof,, un merhali önünde yüzlerce otomobil birikmiş, her birinden dünya mem Jeketlerinin » mohtelif cins kadınları birbirile selâmlaşarak çıkıyor, biriken ahali arasından geçmeğe çalışıyorlar. dı. İçlerinde milli kostümlerle gelen ler de vardı, Bunlar iabil diğerlerin. den ziyade nazan , dikkati celbedi yorlardı. Kenarları sırmalı, yeşil kur- mızı örtülere sanlmiş Hintliler, çe şir çeşit renklerle işlenmiş kıyafetler içinde Romenliler.. herkesin hayre- dni ve merakını mucip oluyordü “Kayzerhof,, un “içtima salonünün kapısında cemiyet rdisesi “Mrs As hby tat. sevimli tebessümile mis. onlan biğbirlerine kere kapıdan hakkımdaki firleri karşılıyor, tanınıyordu, Zaten, bir içeri girdikten sonra, . takdime fildr hacet kalmıyordu. ” bir, Möbalir likle her kes gözüne kestirdiği insa sanın . yanına y or. ve temsil eniği memleketin ismini verdikten sonra, senelerdenberi ahbapmış gibi konuşup söyleşiyorlardı. Yer yüzündeki bütün kadınların ufak mikyasta bir nömünesin! arzeden bu salonda, birdenbire hereket dur. muş, sözler kesilmişti. Kürsüye çıkan reis, matbuat e:kânına, birer birer azalarını taktim etmeğe başlamıştı Bu azalar içinde kendinin. intihap eniği bir kaç kişiye söz söylemek hakkını vermişti. Onlar içinde ben de dahildim. Bu İndkaptan memnun kalmıştım. Çünkü hem delege ıfatile hem de gazeteciliğe münasebetim dolayısile, Türk itibarm yükseltmek fırsatını arıyordum, Söz alan diğre ecnebi delegelere iki noktadan tefevvük ediyordum. Biri kadınlık âleminde ve hiç bekle nilmeyen şârktan büyük bir hareke tin müjdesi, bizden pek ileri gimiş kadınları, bir kaç Sene içinde ferşah fersah geçerek, belediye da reyvermek bakkımızın ilânı, ri ise, orada hazır bulunanların ve bilhassa Alman gazetecilerinin hiç beklemedikleri bir şey: Türk olmak üfatile Fransızca konuşmama mun tarken, . kendi / İisan'nrile | hitap, etmem, gururu millilerini okşamış ve daha ilk cümlede alkışlarla beraber sandaliyelerini kürsüye doğru yak İaçtırarak , Almanca konuşan Türk kadınının * Cümheriyer o Türkiyesini nasil tasvir etiğini büyük bir dik kada dinlemeleri olmuştur. O ande hissettiğim şeyin şahsım- zerre kudar münasebeti yoktu, günkü öyle olrüş olün idi, büyük bir samlin kitlesi arasında konüşmü- Ha ahışik olmayan ben, zannettiğim gibi sıkılır ve söleyeceğimi şaşırırdım. Halbuki nereden geldiğini bil mediğim bir kovetle, opku isikli harbinde her Türkün kalbinde tutüşan derin bir vatan aşkili, büyük Gazinin gösterdiği yoldun senki manyatizma olmuş gibi yürüyordum. Gaziyl, Tür kiyeyi Türkleri kadın birliğini salan» yor ve Tamiüyerdüm. Alman: Matbuat. e ereye gelen azal iyetinin mü- ekserisin Yazan : AKA GÜNDÜZ sile yapardınız. ji Dikkat-et cicim Ali! Mini mi ni bir darbe savurdu. Neden bil mem hiç ses çikaramadım. Her! kesle beraber bende güldüm. Bol içiyorlardı. Köy çocuğu- nun gözleri gittikçe yıldızlanı- yor ve dili gittikçe çözülüyor- du. Reca ettiler, saz çaldı. Boz- lak söyledi. (Kızıl ırmağı o çal ben söyledim. Sonra kendili- inden nefis bir makam tuttur-! Var git ellerin kizi! Var git ellerin kızı? İçimde var çok sizi, Var git gönül hırsızı! Var git ellerin kızı! Gönülde tüneyen kuş | Gönülde tüneyen kuş Gönülde durmaz Sevda yolu pek 'yoku Var git ellerin kızı! Söyle cicim Ali! Bu, acaba İminimini darbenin tesellisi'mi) MİLL kadın. gazetecileri teşkil Onların namına da, bir £ siye çıkar matbusül ketlerinin bir birini w ediyardu, | eteci kür ve samimi münası kumu ş gazetecilerin a olarak W Kadır na çıkaran ye wi ve bül mle ile bitirdi ydı hayatını öğreten $ onlara metlek kadın hare şimdi de büyük kuvvet olan kadın gazetecileri kendilerini doğuran bu kadın cemiyetlerine minnettarlıklarını gösterecekler ve matbuü le onlara her zaman yardım edecekler ve her fırsatta napiri efkârı lardır. Nutuklar bitemişti guruplar, kalbin cezbettiği voplaşiyor, şarkılarla garplılar Werle cenuplular “birbirini du işliyor, krokiler çiziliyor, interviyular yapılıyor, muhtelif hisanların lehçeleri kabbeli salonun içinde. kulağa alışık olmadığı ahenkler bırakıyordu. Fikir ve havassı tehziz edi Du muhtelif ihtisasattan bağlıca iki tanesi kalbimde derin izler bırakmıştı Biri, tatlı Fransız şivesile, ceylin gibi bir kadın, boynuma sarılarak kulağıma doğru eyilmiş ve gülerek sizi çok kıskaniyorum, çünkü bizleri pek ge ride bıraktınız, “demesi olmuştu. Di geri renkli işlemeler sevimli çehreli bir Römei kadın, göğlerini yalnız şarklıların bileceği bir tarzda #özerek ahi Türkiye ve Türkler diye içim Hereyor! demişti Ter bar m kerleri olmuştur ve teğhim vası olacak Elvan renkte rarada şimal kanşış bütün içinde, inizi takip ediyor #izin için kalbi dualürmi yol Gece olmuştu; Rüyada bin bir çehre içinde, ceylân gibi bir kadının kulağıma eğildiğini görüyor, işle meli esvabile bir diğerinin kalbi du alanını işidiyordam: sonra onları bir birine kanşurârak, güneşin ziyası ve bilmem nereden gelen güllerin kes kin kokusile uyanıyordum. Efzayiş Sual ———— —— Meklepliler müsabakası Yunanlılarla müzahere Mektepliler müsabakasında ikinci liği kazanan Darüşşafaka lisesi ta- lebesinden 850 numaralı Halit Efen di kazanmıştır. Halit efendinin yazi sı şudur. Haftalardan beri devam etmekte olan bu mesele bu hafta zarfında a- deta halledilmiş bir vaziyet almıştı. Fakat anlaşıldı ki bu vaziyet şüphe- siz Yunan hükümetinin yeni bir tabi yesi, artik alıştığımız söründürücü hareketin yeni bir tezahürüdür. Çün ki bu meselenin bir çok zamanlar. danberi haline çalğdrktan ve #deta itilâfnamenin yalnız perafe edilme” si kalmış” gibi bir vi las edil dikten sonra tekrar eski vaziyete gel mesi ancak bu fikri tevlit eder. Yu- narı hükümetinin, bu hasüsta, sefiri nin aldığı talimattan harice çıktığı" nı ve onda olmayan salâhiyeti isti- mal öttiğini söyliyerek kendini hak Wi göstermek isteyişi dahi ayni tabi- yenin devamından başka bir şey de- Bildir, İşte bu suretle uzayarak iki hükü- meti tamamiyle işgal eden bu mese lenin dolayisiyle haftanın en mü him haberi olduğu eder. Türkiye, Türkiye cumhuriyeti ol- duktan sonra daima sulhperver bir siyaset takip etmi hükümetlerle tezahür ve bunu bütün yal EM, boş bir köşesine değil, fakat bil| mediğimiz yerlere takılup kalı- yordu. Acaba köy çocuğunun bu geceki uzağında bir şeyler; mi vardı? Anadolu çocuğunun| ime sesini duymayan,| indeki sesi duyamaz ci- cim Ali! Bende bü sesi duyduktan son a içimin gizli bir sesini işidir gibi oldum. Neydi bu ses ve ba na ne diyordu? Hiç. . hiç... hiç mi? Yalan söy ledim. Bu ses bana dedi ki: — Hayat bir yolsa ve bu yol bir köyden geçecekse mutlaka| a bu çocuğun gö... Ooof1 Sende cicim Ali! Bana gevezefik ettiriyorsun. Hayret bey sağımda, gözleri! profilimden ayrılmıyor. Köy ço- cuğu solumda, gözleri curasm- jdan ve mızrabından ayrılmıyor. İ Halime İantmefendi karşımda) yedim. müzü de derin derin seyre- diyor. Elini sardığım genç süva ri milâzımı da ayakta, hanımla ra son muharebelerden bir par- çâ tasvir ediyor. Poker masası| İsusmuş, durmuş, sazı dinliyor- lar. Ben Ilsazı. sanra Yozgat kos İYET Durmadan fotoğraf makineleri | ığı ve yapmakta | ZARŞAMBA Uzun boylu, geniş omuzlü,| ince belli, esmer, tam bir erkek| güzeliydi. Kadının da boyu İasa değildi. Kalbe akan bakışları, ana yakın gülüşleri var Tesadüf ikisini Adada tanış- tırdı, İkisi de, tek başına, yaz gecelerinin seriri rüzgârma gö- güş vererek, Ağıklâr > yolundan dile doğru yürüyorlardı... ... İki gece sonra, Âşıklar yolun- da tek başlarına gezmediler. İ- İki gece sonra yan yana dolaşti- İlar. “.x Üçüncü gece, Aşıklar yolu,| kolkola dolaşân iki âşık gördü.| Ere Dört gece sonra, erkek, kadı- nın belinden, koluyla kuşak al- . kadın irkildi, gerildi, erke-| ğin kollardan kurtuldu: — Ne yapsan beyhudedir Sa-| mim; muhabbetimiz fözle ileri geleibez; benden baş- ka bir şey bekleme, Samim gülümsedi : Size hiç bir hörmetsizlik ettim mi? — Hayir. Fakat sizinle daha açık konuşmak lâzım, Dört giin- dür başbaşa vaşıyoruz.. Beni,İ kolay elde edilir bir kadın far-İ zetmişsinizdir. . Siz hoşuma git- tiniz. Gayri ihtiyar! ki tım. . Ama artık yetişir. Otelde! herkes, beni (sizin metresiniz zannediyor. .. t beüim mi? değil ama. ... im.. Benim siz-| e lerle ispat etmiştir.Türkiyenin sulh siyaseti, tahdidi teslihat . yapmaya| kalkıp ta bu fikre tezat teşkil ede- cek gemiler ve eslaba yapan milet lerin siyaseti değildir. Binsenaleyh| sulli ve selâmeti temin ettikten son- ra halli icabeden hir iki mesele üze rinde durmaklığımızı ve bunu hallet mekliğimiz lâzımdır. İşte Türkiye İsimdi bu bir iki meselenin haline İ çalışıyor'bu da Türk-Yunan, Türk. Kransızitilâflarıdır. Temenni ede- lim ki Yukarda mevzuu bahtettiği- miz Türk-Yunan itilâfila beraber Türkiye ve surye, meselesi de pek| yakın zamanda temamile halledil- sin ve Türk mileti büyük Gazinin sayesiride istihsal ettiği istiklâlinin mes'ut netiğelerinden birini daha id i, etmiş olsun genç milâzimleSepetçi oğlunuoy| Jnadık. Kemanla Karakuşu çal- İos köy çocuğu kalktı. Uda ve dümteğe âşık Halime 19 HAZİRAN 1929. bundan da. den istediğimi, Samimi, yakın bir dostluktarı başka bir şey de- ğildir. — Böyle devâm etmenizi is- terim. Sakın bir daha belimden tutmayın, — Peki, ... 30 gün böyle geçti. Kadın, bir öyle üstü Samime dedi ki — Bu akşam gidiyorum Sa- mim Ni- — e musuMUZ?. çin? — (Gitmem: lâzım Samim. Artık senden değit, kendimden körküyorum. “i.e Bir müddet sessiz durdular. Kadın hazırlanmak üzere ode- sma çıktı. Arkasından Samim İde odaya girdi. . Hava sıcaktı. .. Hava dürgun . Hava ateşliydi. .. ““. Samim yalvaran bir sesle; — Artık gitmen için sebep kalmadı, korktuğun başına gel- di, gitme... dedi. Kadın hiddetle doğruldu: Bilâkis, artık mutlâka gi- deceğim. — Neden? Kadın sert bir sesle ilâve etti; — Gideceğim ve buhdan son- ra birdaha da, yüzüne bile bak- mıyacağım. Samin afallamıştı: —Sebebi?... — Bana burada beyhüde, zev- ksiz, bir ay geçirttin, 30, günü- mü ziyan ettin, .. Seni dünyada affetmem. Nakleden SELÂMİ İZZET İrtihaller imekmkemk sl Mülesslf ve hazin bir Irtihak “Tüccan mutebereden ve cemiyeti belediye ve "Ticaret odası azalarından tülbentei Haçı Muhiddin Zade Hay- dar Muhiddin Bey. vefat etmiştir. Bugün * sabah saat dokuz buçukta Sirkeci fekelesinden Şirketi Hayriye- nin 60 numarali “vapuru rahsusile Büyükadaya ve, oradan cenazesi” alı” narak Yedikule Kazlı Çeşme iskele alarak ve” Sünbül ferifinde | namazı badeledi efendi | ol MILLIYETİN EĞLENCELERİ! bilmecemiz Dünkü b imecemizin halledilmiş şekli Bugünkü yeni Soldan sağa: manı (5) Yukardan aşi ” Zehir 3 ' Son vakada cerhedilen Bİ aile ismi (4) Bayatın aksi Çünakkalede bir iskele Büyük dişler (4) Ekli (6) Koyunların. mas Törpü (3) Garez (8) Hicap (6) Derin (9 Yigen (4) Tetifham (8 Yağmur (6) Nora z Yaydan çıkan <7) Bahia de Körler (4 5 — Havada uç Mefhum Tavşan kov ululmamak için a Ciçeğe « pılan şey (3) Ay 9 — Yakup Kadri beyin son in uğur elen cöcri (9 ISTANBUL VİLAYE DEFTERDARLIK İLANATI Tebliğ memuru müsabakası (| mesi ve askerlik vesikası ile Istanbul Defterdarlığına merbut | badında bir kıt'a Fotograflar! Maliye şubelerinde münhal on Hira) yet 25 Huzniran 929 tarihine “Eyi mâaşlı tebliğ memurluğu nan Defterdarlığa l talipleri arasında bir müsabaka | isimlerini kayt ettreceklendilii mrihanı icra edilecektir. Müracaat an sonra mürat edeceklerin #inni yirmi iki ile kırk ve akal mektep mezunu bulunacaktır. İmtihan neticesi namzetliğe alına caklar Defterdarlıkça tensip edile- cek mahallerde çalıştırılacaktır. Ku: bul oluna bilmek için imtihanda mü- vaffak olmak ve yaprlacak tahkikat marluba muvafık bulunmak şarttır. İmtihana iştirak etmek isteyenler nüfus teskeresi, mektep şahadetna- nzetlik müracaatla İl Ve: rihi mezkü, zarı itibara alınmayacaktır. İmtihan Haziranın yirmi deliği Pazartesi günü sa7* onda İÜ lecektir. İmtihanda muvaffak ği ların ihtiyaçtan fazla olduğ “ii de fazlası ati için kayt edil dir, Mukaddema memuriyet denler balida muharrer ei olduklarına dair evrakı Bi saireyi ibrax ve imtihana cakları Jâzrndır arasında olacak orta Harik, hayat, kaza ve otomobil sigortalarımzı Galatada Ünyon hanında kâin Ünyon sigorta kumpanyas* | pyatırımız, Türkiyede bilafasıla icrayı muamele etmekte olan e kere ümmi siyorta yap EĞ oğlu - 2002 a ea Jiraş bıçakların en alâsıdı 9,9, Her yerde arayınız İni demir yolları ve imanları umumi ares İdaremize Tüzumü” ölür '*100,000,, yüz bin ton maden rünün münakasası 7 iemmüz 1099 pazar günü sat 16 d8 rada wmumt İdare binasında “İcra edilecektir. Münekasayd edeceklerin teklif mektuplarını ve teminau muvakkatlermi tarihte saat (15,30) kadarumumi idare yazı işleri müdülü vermeleri lâzımdır. Talipler münakasa şartnamelerin (250 mukabilinde Ankarada malzeme dairesinden, Haydargaşada mağazasından tedarik edebilirler Maarif izini ve ruhsati” Galata Terzilik san'at mektebi seddedilmiş Silivri Kapıda kâin ailesi kabristanına | hukmü kalmamış olduğu ilân olunur. defnedilecektir. Arzu buyuranların a teşrifleri ricâ olunur. pi Hanımefendi sesinde biraz in cinmişlik vardı. Köy çocuğu es ki gülümseyişiyle beni göstere- hanımefendi, elmasir parmakla- İren: bir kaç defa havaya kaldı- İrarak bizi alkışladı. Fakat ne ka İdar genç ve güzel görünse, ge- ne vakit vakit içindeki ihtiyar- lik dudaklarından taşıyor. Lop beyaz gerdanını tarafa oyna» tarak baykırdı: — Çocuklar! o Çapkm kızla köy çocuğunu evlendirelim. — Hanmefendiciğim! dedim. ii dedi. Ortaya bir fikir "Bu ortaya atılan fikir, bana, çok biberli kuru fasulya gibi acı fakat lezzetli bir darba vurdu. Dağlardaki çam kovuklarına yaban arıları bal peteği işlerler. Çok lezzetlidir, fakat zarar ve- rir. Tıpkı onun gibi bir darba Daha hiç kimse bir şey söy- İlemeden, köy çocuğu gülümse- İyerek kaşlarını kaldırdı: | İşte olamıyacak bir şey hanımefendi. Halime hanımefendi herkesin hayretine tercüman oldu: slime İNME bir sev mi?.. rek cevap verdi? — Hanımefendi ile elele tu- tuşmak için birbirimize çok ya- kın olmalıyız. — Yakın değil misiniz? — Hiç bir vakit hanımefendi. İstanbulun sayfiyesinden uza- nacak el, Yozgat köyünden uza- nacak ele nasıl ve nerede kavu- şabilir. Sonra gözlerini yere indirerek tane tane söylemeğe başladı. — Ben köylüyüm. . Hanme- fendi şehi . Ben nihayet ka za mektebinde okudum.. Ha- nımefendi bir çok mektepte. . . Ben nihayet bir nahiye zengini- yim.. o Hanımefendi bankalar zenginidir.. Benim hayatımın kenarı nihayet bu Salonun şu koltuğuna kadar gelmiştir.. Ha nmmefendi dün; salonlarının bir tanesidir. Nihayet hanıme- fendi san'atın ve hilkatin güzeli dir.. Ben dağ havasiyle yetiş- miş köy delikanlısıyım. . Had- dini bilmek hakir olmak demek değildir. Geçen akşam beri dos luğuna kalu 2 i Alman kitaphane: Beyoflu Tünel meydunında irbirlerine KARON diyi pişman etmek istemem €- fendim. Hiç kimsede dudak kıpırda- tacak mecal kalmamıştı. Kulak- ların uğulduyordu. Halime ha- nımefendi ile Hayret bey sapsa- rı kesilmişlerdi. Halime hanıme- fendi sırf bir söz söylemiş ol- mak için kekeledi ; — Fakat buda ne var? Gene gözlerini yere indirdi ve parmaklarını birbirine geçir- di: — Bunda şu var... bunda.. affediniz beni.. bunda benim gururum var, . Küçük kalmağa tahammül edemeyen köylü gu- Turum. . Sonra yutkunarak pay çıkardı: — Yalnız benim değil, ayni zamanda bana kadar eğilecek ©- lan Paşa hanmın gururu var. Kim arzu ederse onunla dos- tum hanımefendi. Müsaade c- derseniz temiz dostlarımla öle-| siye dost kalıyım. Cicim Ali! Mağrur adam baş-| kadır, gururlu (insan başka.. A a0 Birinde manasizlik ve kabalık, ÖYK CE ii ikincisinde ruh asaleti, necabet | KöYlü elbisesi si vardır. Düşün, tahlil et, bunun |şam sizi davet £ — Ne duygusuz ei Çapkın kızı peşkeş da nazediyor. Köyünü Istanbulun içinde bun“ kahısını mı bulacak? Fakat ben hiç böyle dim. Böyle darbalar& ğrm halde hissettiği” bet oldu. Bir şehir m etrafımda dolaşırken çocuğu — ne sa olsun — beni 96” ve erkekçe reddetti: Bu acı darbanm 16 humda hissettim: Acaba Halime bu cevabı vermeseY' Parsa dn kabul etmiş olsaydı» 2, iİben ne söyliyecekti” 7 za Hayır mı? Mesele id” si yorum ki evet diye” kadar hayır diyecek? isini de söylemiye“ , İşi şakaya vurmak diğini hisseden Ha9” delin”

Bu sayıdan diğer sayfalar: