8 Eylül 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

8 Eylül 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fikir, “ Miza illiyet II. Demiryolu siyasetimiz Asrm umdesi “Milliyet” tir 8 EYLOL 1930 IDAREHANE — Ankara caddesi No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs“ Telefon mumarakı: b Hatanbul 3911, 3012, 313 —.— ABONE ÜCRETLERİ i G Baylığı e. Türkiye işin Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 1400 400 O, 2700 e Gelen evrak geri verilmez © Müddeti geçen mushalar 10 kuruş Hur, Gazete ve matbanya sit işler için müdüriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü hava Dün hararet en çok 27 enaz 14 derece idi. Bugün hava açık olucık rüzgür şimal esecektir. « Boğaz ağrısı Bir kaç gündür boğazımdan muztariptim. Eski bir söz var- dır — derler. Benim boğazımm hangi © boğumu ağrıdığını tayin edeme dim amma şu bir iki'gün zar- fında en hafif şeyleri bile güç- © İlikle ve elemle yuttuğum için en mühim boğumdan hastalan dığımı anlamıştım. Ziyaretime geleri bir arkadaşa rahatsızlığı mr söylediğim zaman bana: — Bırak acısın da kimse ka- rişmasın. Sonra işe Boğazlar ko misyonu karışırsa görürsün. .. . Dedi. O yılglıkladır ki buğün da ha rahat yutuyorum. Aynştayn — (Einştein) Meşhur âlim ve filozof (Ein ştein) Aynştayn'i tanırsınız. .. Yani bu zatı kahvede görmüş- sünüzdür demek istemiyorum. “(1 Fakat ismini Uişitmişsinizdir. ŞI) Ben de kendisin o kadar tanr- rım. Geçen gün Konya karilerim- den bir kaç zat bu Alman âli- minin adresini benden sordular. Kendilerine hizmet olsun di- ye araştırdım, ve “Berlinde Fü- © nun Akademisi vasıtasile,, mu- habere kabil olacağını öğrenebil dim. — © İşin anlıyamadığım tarafı be i nimle Binştein arasında karileri » min bulduğu minasebettir!. i Amma çetrefil!, 'Tramvayda geçmiş vak'a: Bir amerikalı Beyoğlündan © İstanbula Geçiyor. Biletçi ne- Ç reye gittiğini soruyor, Ameri- kalı da o maruf anlaşılmaz şive , sile: ) — Ameriken ekspres. diyor. I Biletçi bu banka ( isminden bir gülerek: — Amma geveledi ha! Ne çet refil şey! diye sorüyor. : FELEK “Boğaz dokuz boğumdur., |” ih, YAZARTESİ “8 Askeri bahisler | 25 Ağunton tarihli “Milliyet, te Şi kan ayni başlıkı diğer ( yazımızdı “Acaba hükümet, demiryolu için, me mleketin bali ve istikbali | için, mali ve iktisadi istikbali için zarar- sız bir ikraz teklif eden oldu da ka- bul etmedi mi?, Yoksa böyle bir im- kân bulunmadığı için mi, demiryo- Marını bizzarur devlet bütçesile de ol sa, gene vakit geçirmeden demiryol İlarırbızı yapmağa karar vermiştir?.,, et karşısında rem Başvekilimiz, o çak O şümullü, çok vâzıh — talâkatile, kuvvetli man- tikile, demiryolu siyasetimizin isti nat ettiği destekleri milletin öni sördi; ve #ararsız para veren oldu di almadım mı?,, diyerek işin esasını gö- zümüzün önüne koydu. Evvelki yazımızda da dediğimi gibi, bizce, $. Ç. Fırkasnun mul terem lideri Fethi Beyefendinin ten: kit ve firka programı mevzuu ittihaz ettiği ! noktaların en zayıf | yeri, bu demiryolu siyasetine temas eden kıs- ssadar. Bunu, istiklâl mücadelesi esna- smida geçirdiğimiz acı, ıstıraplı gün leri, bazt elim hatıra ve müşahedele- rimizle bir kere daha teyit etmek İsti yoruz; i — Şark vilâyetlerinden satfına- Anadolunun tam merkezi olan an hareket eden kıt'alar Arka- am bir ayda gelebiliyorlardı... Dâha Şarktaki vilâyetlerden gelenleri, de siz kıyas ediniz. . Düşmanlarımıza biri mahvetmek elir'etini veren de iş te bu vaziyetimizdi. . 2 — Sakarya muharebesinden ev - wel Yunan ordusunu alet olarak kul- lanan Avrupatm galip devletlerinin erkânı harbiyelerinde hâsel olmuş bir kanaat vardı; ki o da şu idi: “Eğer Yunan ordusu Eskişehir - Ankara de miryolunu ele geçirebilirse, Türk or. dusu yaln: Ankaraya kadar giden kör demiryolu ile beslenemiyeceğin- den, milli ordu inhilâl eder, Sevr mu ahedesini kabule ecbur kalır... İşte sırf bu mülâhazadan doğan karar neticesinde 1921 temmuzunda İyon - Eskişehir mu- girişti. . Bu hattı ele ge- er o zaman Sivas hatlı ol. saydı bu muharebeyi de biz kazana| caktık. . Gerçi milli Türk ordusu, bu taar- Tuz karşısında, büyük bir sarsıntıya uğramadan, Sakarya gerisine çekile bildi fakat düşmanlarımız, ilk düşün celerinde sebat ettiler; Sakarya geri sinde artık Ankara - Pulat hattı gibi güdük (90 kilometrelik) bir de- miryolundan başka hayat damarı kal mıyan Türk ordusunu büsbütün orta dan kaldırmanın kolaylaştığı zehabı na düştüler; bunu & neticesinde de Sakarya muharebesi oldu. Bunun içindir ki o ana baba gün- lerin, o çetin, derin milli imtihan gün Ierinin ıstıraplı, acı günelrini yaşa- miş olan muhterem İsmet Paşa, pek doğru ve haklı olarak Sakarya muha- tebesini vücude getiren âmilin, demir yolunun Ankaradan öteye geçmemiş bulunması olduğunu söyledi : 3 — Diğer taraftan Sakaryayı bize kazandıran âmillerin, başında Sakar ya gerisinde müdafaa eden ordumu- Zun gerisindeki 90 kilometrelik An- kara - Pulatlı hattını kaydetmekliği- miz ve buna mukabil Yunan ordusu- na Sakaryayı kaybettiren amiilerden! birincisinin de, Yunan — ordusunun demiryolundan uzaklaşarak, arkası nr Haymana ovasının demiryolsur çöllerine vermesi olduğunu unutma malıyız. . 4 — Sakaryadan sonra, son büyülk| ve ihtiyaçları gör önünde bulurdurul 24 saat zarfında İzmirin müdafaasna İmaksızm anlaşılamaz.,, diyorlar. Ta -| koşmalarındanı daha büyük bir babti- zalerimize kadar geçen tam bir yıl müddet zarfında , milli orduya, yaşa mak, yetişmek, hazırlanmak imkânr * | kedemezler, yetiştirmek ve zafere hazırlamak işin ordumuzun siklet merkezini o hayat damarmın boyunda toplamak | mecburiyetinde kaldık, . Bu suretle bu demiryolu sayesinde yetiştirilen | ordu iledir ki büyük zaferi kazandık. | Böyle, demiryolsuzluğun acı neti celerini, ve varlığının hayati ehem miyet ve azametini filen görmüş, tat mış olan C. H. Fırkası liderleri ve| Onür hükümeti, Türk milletinin em. niyetini, ne zman zuhur o edeceği i İhiç kestirilemiyen müstakbel ve muh temel tehlikelere karşı, tesadüfe ter- ve demiryolu inşasını | hiç bir sebep ve bahane ile tehii demezlerdi Btseydi, işte ancak o ze man hem bugünkü, hem yarınki nes lin yalnız tenkidine değil, tâanü teş niine bile bedef olurdu Çünkü; Dum lup:nardaki son büyük £ zaferimizin Lozanda yırtığı Sevr muahedesi pro| jesinin dünkü düşmanlarımızın kafa sından da silinmiş ve müstakbele ait projelerinin içinden çıkarılıp atılmış olduğunu hiç bir kimse temin edemez uzak ve yalın, her halde kestirilmesi imkânsız bir gelecek zömanda, geçmiş kuzgun teh ikelere benzer yeni vartaların teker. rür etmiyeceğine mutmain olamaz- dık. . değil mi?, $ — Sonra; demiryolu ile memle ketin muhtelif © parçalarnı biribiri- ne bağlamadıkça, içtimai | bünye mizin her tarafıma mütesaviyen mede | Biyet. ve ili“ gurunu akıtabilir, bü-! tün vatana düşünce, fikir, duygu, ve iş birliği, bir kelime ile “milli sevi ye, vahdet, temin edilebilir mi?. Bu temin edilmedikçe Cümhuriyet tam ve kâmil olarak esaslandırılebilir mi? Memleketin iktisadi inkişafı, ve) iktisadi seviyesi ve zirai tutumu yük| setilebilir emi?.. İşte bu suallere verilen: “Hayır! ceyabıdır, ki C. H. Pirkası Hüküme) tince demiryollarımızı velev devlet bütçesile de olsa -derhal ve beheme- | hal yapmağa başlamalıyız, . kararını verdirdi, ve bizi 1800. kilometrelik! bir çelik yola kavuşturdu. Onun içindir ki “Şimendifer yap masın demiyoruz. Mesele buğün mü, yarın mı? meselesidir. denilemez, Mesele bugünün meselesidir. Hatta “dün,, ün meselesi idi. Sıvas nutku 69 uncu hafta ikinciliğini kazanan Darüşşafakadan 22 numaralı İsken- der Beyin yazısı şudur: *“ Bu haftanın en mühim haberi, şüphe yok ki, Başvekilimiz İsmet Pj. Hz.nin Ankara.Sıvas hattınn küşat resmi münasebetile Sıvasta irat bu - yurdukları çok mühim nutuktur. Sevgili Anadolunur ortasında 40,000 asil vatandaşın © huzurunda söylenen sözler, yalnız karşı fırka ta rafından İsmet Pş. hükümetine yapı" lan'ağır tenkitlere iknakâr bir cevap teşkil etmekle kalmamış, ayni zaman- da İzmir ve Lozandan Sıvasa kadar “yedi sene zarfında”katettiğimiz mer halileri de göstermiştir. Baştan 45 - nuna kadar sönmez bir memleket a5- kın heyecanı saklı olan bü nutuk, bu memleketi ne halde bulduğu ve sonra ne dereceye getirdiği cihanın malâmu olan “H. Fırkasınn müspet programının izahı mahiyetindedir .| Lozân kahcamanı “ politikamızın ana! hatları, Türk tarihinin seyri, ıztırap rihin içine karışmış şahsiyetler, şüp - ! Ya «ış açı Sıhhi pedagoji Bir çocuk görmüştüm. Bü- tün oynakları romatizmaya tutulmuştu. o Boğazın mavi su larma bakan bir tepenin üs- üne kurulmuş bir mekebin ge ce yatılı talebesinden imiş. A - nası, babsı şikâyet ediyorlar» dı: - Yatak kovuşlarının pen- - cereleri yaz, “ kış, gece gündüz açık bırakılıyormuş. Çocukla- rmm rivayetine atfen söylüyor lardır. Sabahları battaniyelerin üstünü bembeyaz bir kırağı ta bakası kaplarmış. . Bilmiyorlardı ki onlarm şi- kâyet etmek istedikleri bu usul son zamanlarda her yerde tat bik olunmak isteniyor. Şimdi arık heryerde, büyük küçük mekteplerde çocuklar müvelli dülhumuzasiz havası nezlenin, gripin ve sair tabiati şüpheli hastalıkların oyüvası olan her tarafı kapalı dersanelere tık İrm tıkışık doldurlumuyor. Fra sada açıkhava mektepleri var. Bu mekteplerin gürbüz talebe- | terbi si kabarık göğüsleri, yumuk yu muk etleri ile görenleri hayret: te birakıyörlar. Çocukları a- cık bir meydanda okutuyorlar Havasız mektepler mikropla- rm her türlüsü, alelhusus ve- Tem basilleri için büyük, geniş birer yuvadır. Çocukları ora- lara hapsetmek onları vereme ve sair mikroplu hastalıklara EYLÜL” 1930 pencere Dr: Rusçuklu Hakkı miş ve iyi giydirilmiş olduk- ça hiç bir zarar görülmemiş, bi | lâlie faide görülmüş. Çocukları iyi giydirmek ve beslemek ailelerine ve içlerin- de nezleli ve saire bir arızası olanları ayırmak ve © evlerine İgöndermek te mektep hekim- lerine aittir.Büyük, küçük mek teplerde hareket rehberi şu ol İmalıdır: Her yerde ve her du Jim taze hava içinde (güneşin ve bedeni terbiyenin yardımı ile çocukların ve gençlerin sıh hatini, o kuvvetini arttırmak. : Vücut için böyle.. Akıl ve zekâ sahasmda yeni talim ve terbiye usulü çocukların ferdi tahlili ruhisi üzerine temel kur muştur. Bu yeni pedagoji u- Jsulünde iki isim: Froel ve Ma- İriya Monteruri temayüz etmi tir. Parisfi bir hekim, bü Jakıl hekimi Pinel'in talebe: Doktor Gtar, Seğin isminde bir yecinin yardımile gelişe- İmemiş çocuklarda zekâ ve se- iyelerin inkişafını, onların ha- vassınr talim ve terbiye etmek le uyandırmak usulünü bul- muşlardı. Montesuri ayni usu lü tabii bir halde tekemmül eden çocuklara tatbik etti ve muvaffak oldu.. Bakınız nasıl: Çocuk bahçeleri denilen yer ierde çiçek yetiştirir gibi ço-- “Edebiyat, S5 arat ütlü kahve | —EFransızçadan Siyah, beyaz ve s Bunda on sene evvel, Fransız) — Peki... Öyle ise gidi lar Senegalli simsiyah askerleri İleniniz . .. j ile Alman topraklarını işgal al:| Bundan sonra bir kaç gün! tında bulunduruyorlardı. Anla -'ti, Henüz bu izdivaç resmi tacağım vak'a da o zamana ait - de olup bitmemişti Derken # tir. Bu simsiyah Senegal adam- ız kumandanı bir emir alâ larıdnan mütekkep olan kıt'anm! iii taşındaki Fransız kumandanma| - Bundan sonra hiç bir bir gün birAlman kadının kendi (a8kerin Alman kadmlarile 15 görmek istediği haber veril - | vacına müsaade edilmemesi! di. se bile bu müsaadeyi veri — Bir Alman kadını mı?. Ni. |son derece ihtiyatir bulun! çin gelmiş?.. Bir şikâyet için ola | ve keyfiyetten Paris hükürl ani haberdar cimek lâzım Anani kadınların böyle gzl iyon, NN kâyetleri çok oluyordu. Bu şikâ| Kumandan bunun üzeri” yetlerden anlaşıldığına göresim |”egallr çavuşa verdiği müs siyaha Senegal askerleri işgal İyi geri almak mecburi altındaki yerlerde gördükleribe | kaldığını söyledi ve ilâve yaz Alman kadınlarına tecavliz| © — Ziyanı yole diyordu, Ü ediyorlardı, Bu sefer de öyle bir geç kalacak, fakat olacak .* şikâyet mevzuu basoluyor zan-|” yanan istenen mü nile Fransız kumandanı gelen | vap gelinceye kadar e mın içeri alınmasını, işaretİ Beken kucağındaki e : ve renkli çocuk git gide büy Kadın kumandanın - odasına | bir kelime bile öğrenerek girdi. Kadının kucagında bir de| yordu .. Nihayet aylardan! sütlü kahve renginde yavru bu| ra cevap geldi. â lunuyordu. Kumandan mestleyi |“ ya ayi ede; anladı. Almanca olarak kadma: ilede 20 ii; kirleri — Şiküyetiniz bu mu? diye | mış ona göre cevap veriyf maruz bırakmak demektir. Bi- lâkis solgun benizli, cılız ço- cuklar “açık hava mekteplerin e bulunurlarsa bir. kaç ay i- çinde yüzlerine - renk geliyor, sağlamlaşıyorlar, atak oluyor- lar. cukların zekâlarmı, seciyelerini Yetiştiriyorlar. Eski zamanlar- da, mekteplerde. olduğu gibi okumakla, yazmakla değil, ço cuğun hayassını kullanara Ancak okuyup yazabilecek bir hale geldikten sonra oku- tup yazdırıyorlar. Çocuk bu u- sul sayesinde gün geçtikçe ha yat hâdiselerine, etrafındaki şeylere alâka gösteriyor, onla- rı seve seve öğreniyor. Bütün gün mektep sıralarına çivilen miş, masalar üzerine miş olarak kalacağı yerde ço- cuk” bu bahçelerde gezip do- laşıyor, gördüklerini, bulduk- larmı yokluyor, alıp götü rüyor. Çiftliklerde, tarlalarda Bundan başka havalar mü- | dolaştırılıyor. Okumaya, yaz- rait olydukça dersaneler açık İmağa kabiliyet (o kazanıncıya havada teşkil olunabilir, Mese! kadar hep böyle devam olunu lâ mekteplerin bahçelerinde. . .| yor. Hava serbestçe girip çı Buna şöyle itiraz o olunabilir:!kan geniş salonlarda, çiçekli Evvelki senenin kışında oldu- İve güneşli - bahçelerde tatbik ğu gibi çok sovuklarda bü u -| olunan bu canlı ve ciddi kültür sul bizim iklimde tatbik oluna- | usulü sıhhi bir pedagojinin te- maz. Pariste ve civarmdaki | eşsüsünü temin edecek, çocuk- mekteplerde bu usulü tatbik ef-/ları bedenen kuvvetli ve aklen mişler, çocüklar o iyi beslen- | mütevazin bulunduracaktır. a şimendiler siyasetini ilham etmiştir. yet devirlerinin göz alıcı şimendiler Başvekilimiz bunun içindir ki, “milli! siyaseti farklarnıdan bahseden İsmet detvet için şimendifet ihtiyacı, milli! Pş. Hz., hattı huldutlara götürmek i- vahdet, milli müdafaa, asırların mahy) çin daha bu kadar ve mütcma olması olan inill istiklilin muhafaza. | çalışacaklarını söylemişlerdir. J sı mesdlesidir., buyuruyorlar, Türk | © Ecnebi sermayesine memleketimi- millet ve memleketi için, Sıvaslıların! ze sokulmadığı, istikraz yapılmadı - Bı, masarifin bir nesle yükletildiği hakkındaki tenkitlere, imparatorluk devrinin ve yedi senelik bir tarihin hek Çocuklarin içlerinde hava serbest dolaşan mekteplere ih- tiyaçları” vardır. Eski mektep leri birakıpiyenilerini yapmak zor bir iştir, Lâkin. Paristeki Pastör Enstitüsü erkânından Marru'nun pek makul olarak tavsiy ettiği bigi, mekteplerin yaz, kiş pencerelerini açık bu İundurmak . usulünün tatbiki her yerde mümkündür. yarlık ne giabilir ki?1. Bu itibarla ye- sa Senegallı bir asker bir Alman kadını şu cevabı verdi : | kadınla izdivaç edebilir mi | — Benim şikâyetim bu de - İmesele uzun uzadıya tetkil gil. Ben sizden izin istemeğe |mişti, Fakat neticede igeldim. cevap menfi idi. Çünkü Sef İ — Benden izin mi istiyor su-| ir asker Fransız ordusuna İnuz?.. Ne gibi izin?.. sup ise de Fransız değildi.” — Emriniz altında bulunan dece Fransız tebaasıydi. B İSenegal kıtasmıdaki çavuşlardan | divaş olmuyordu. J birile izdivacımız için izin isti.) Bu cevabı alan Senegal İ yorum, vuş çıldırmış * gibi bir h Sora gavuşun. adım öyle | im orda. Bu yüzden & Gk senareile tayo.” | uğradı. Askerlik müd ği tan bitmi; akat kendisi — Eğer “evlenmek istiyorsa! çe kalmağı istiyordu. peki, dedi, izin verelim, Küsünüsü; gene Seni rim çâvuşun çağrılmasını çağırdı: Çâvüş uzakta değildi. Geldi. , <,. Sen, dedi. ak be İkumandanı selâmladı. Kuman, | likten vaz geç Orduda dan ona: rütben artacak, fakat hiç 9 — Sen bu çocuğun babası ok |nan evdir Alman Eâdiğ mağı kabul etmiyor musun? de- e ei ii ni ön bu kadımı| 2 Ki bu izini sana verme — Ben mi?.. Ben bu rini gördün. Halbuki ar! zevce olarak almak istiyorum. | dan çık, terhis tezkereni e seni kendimin SOSUĞU | suretle çıktık seni yiz a side bir Fransız tebaası olace ve cavabi nutku, haftalardanberi yapı | Zaman ister bir İtalyan, lan tenkitlerin ne kadar haksız oldu| İngiliz kadınile evlenmektfi ğunu, şimendifer siyasetinin bu mem | seden izin almağa mühtağ © lekete zarar değil, daima menfaat ve| yacakam. . kuvvet getirdiğni sarabatle ispat © * | Senegalir metini bir ta miştir . ağ ii. Oeüetenize Büyvekiiğ “hitaben bir'| “VE Yi mektup gönderen vatandaşla hemti -! , Ben çocuğumun. kir olarak biz de en samimi hislerle| Alman kadını ile evle Senegallı siyah adam İf nı veren yegâne hayat damarı o sera: hesiz tarihi herkesten çok - daha iyi da elimizde kalan Akşehir — Kon. kavrarlar İşte felâketle dolu son el- ye —Adana demiryolu idi.. Yaşatmak | altmış senelik tarih, İsmet Paşaya Bi yapılan, hatlar, Türkiye, siyaseten ve iktısaden bir misli daha kuvvetli Jolmuştur. İmparatorluk ve cümhuri ile en kat'i bir cevap veren Başve | n sözleri her vatandaşı tatmin etmiştir. İsmet Pş. Hz.nin bü tarihi “Milliyte, , in edebi romanı: 66 Hürrem Hakkı, çenesini tut , muştu: Yaaaaa!. 4 — Sonra sizi sordu,.. — Şimdi iş değişiyor. — Sizi soruşu da öyle. . — Başka?. — Hangisi evvel gelirse, be 5 © görsün, dedir sıkı sıkr tembih eti. Hürrem Hakkı, Eminenin eseleyi bütün assasi yetile -avrayıvermiş “olduğunu görü- ordu; takdir etti: — Mersi çocuğum! ş Mahmut Yesari olsa, Hürrem Hakkı, boş bulu- nacak, Nevres Vacidin ihtimal bir plânla hareket ettirdiğinden gafilr şaşalayıverecekti. Nevres Vacit niçii çağırı- yordu?. Hürrem Hakkı, sebebini bir az sezer gibi oluyordu. Fazilet Hı vak'asının dedikodu, rivayet şayia, iftira şeklinde bin türlü akisler yapmaması kabil değil- di. Hürrem Hakkı, tırnaklarını kemire kemire düşünüyordu. A radan iki gün geçmişti. Tabii p 2 gilnii bo 1 memişti: . Yalnız hâdise, Nev- res Vacide nasıl anlatılmış, ne renkte, ne surette aksettirilmiş 0.2. Hürrem Hakki bunu bilse, kolayca idare ederdi. Fakat bir şey bilmiyordu. Nevres Vacidi sonuna kadar dinlemek mecbu- riyetinde idi. Talih oldukça müsait gidi- yordu. Topun ağzina © Rasih Nevres gelmiş olsaydı, mesele daha karışacak ve daha ağırlaşa caktı. | Hürrem Hakkı için için se- viniyordu: — Baba ile oğul arasında hiç yoktan bir dargmlık çıkabilirdi. Gene talihimiz varmış'; Emine, gözlerinde şeytani pr rıltılar yan: yan. bakıyordu; Hürrem Hakkı, elile işaret etti: — Kızım, beni dinle. . — Emrediniz Beyefendi. — Sen etrafa göz kulak ol. Rasihi bekle, . — Peki Beyefendi. İv na ve sütlü kahve ren çacuğuna sadıktı! .. . haykırıyoruz: “Paşa Hz. 1. Bitlise, Vana, Erzuru| ye rağmen beyaz Alman W ma ne vakit şimöndiferle gideceğir, daha çök mu bekliyeceğiz?.,, .Jarasında dalgın hareketsiz duru yordu, Hürrem Hakkının gir- diğini farketmemişti. 'Hürrem Hakk', kardeşinin vaziyetini beğenemedi. Onu rü- yasından uyandırmağa korku- - yordu... Hafifçe öksürdü. Nevres Vacit, ellerini yüzlin den çekti, sönük sönük baktı: — Bonjur Hürrem! — Bonjur. i Hürrem Hakkı, sakindi. Nev res Vacit, yazı masasınm yanım- daki koltuğu gösterdi: — Neye ayakta duruyorsun? Otursan a!,. Hürrem Hakkı sessizce itaat etti: — Yorgun görünüyorsun, hasta mısn?, De — İyi keşfettin. — Neyin var?. — Hastayım!, , Cansız cansız nefes aldı!; — Daha doğrusu hasta etti- söylediklerini aynen söyle, Fakat yanımıza gelmesin. - — Anlıyorum Beyefendi. — Zeki kızsın, tabir anlıya- caksın. .. Sonra bana Rasihin geldi, ig — Emine yüzünü buruştur- du: - Odaya ne bahane ile gire- yim?. — Artık bir bahane de bula- maz mısın?, — Büytkbey, sık sık yazı o- dasına girip çıkılmasını istemez Hürmet hakkı, başını eğmiş ti: — Peki, ne yapacağız?. Parmağını çıtlattı: — Ben, seni çağırır kahve fa lan isterim. — O zaman olur. — Şimdi kızım, “dikkat et. Benimle konuşmadan babası- nın yanına gitmi — Peki efendim. Hürtem Hakkı, kay tsız gö- di vap vermedi, Hürrem Hi da susuyordu. Uzun, ağır daki- kalar geçti. Nevres Vacit, başı- nı doğrultmuştu: — Geçen gün kortta bir hâ- dise olmuş!, Hürrem Hakkı, ( tahminim doğru o der gibi gözlerini kırpmıştı : 4 — Ne hâdisesi?, — Basbayağı hâdise, . Fazi- let Hanımı istiskal etmişsiniz. — Kim?. — Sen ve Rasih. , — Yalan söylemeğe ne mec buri; i var. Ateş (o olmıyan duman çıkmaz. yok mu?. evil etme, Hürrem. Ba- na işin hakikatini anlat, — Yalnız bir şey soracağım. Benden neye sakladnız?. dü Bir hâdise yok ki bahse- — Israr etme... — Sana nasıl anlattıla” velâ onu söyle, — Ona göre mi tevil €“ | recesini öğrenmek istiy0 — Kabahati yalnız on atıyorsun ?. — Ben, olduğu gibi. de sen hükmünü ver. zilet Hanım istiskal buna sen de dahilsin. — Neden?, z — O gün İstanbula i" — Doktora gittim. çi — Şüphelenmelerine © labilir misin?, Li Nevres Vacit, başın! © EM — Orası öyle. — Ben de müsaade kağa çıktım. — Niçin?. A — Bağteten bir işim mı?, — Peki Rasil — Onu kendisin: 2.

Bu sayıdan diğer sayfalar: