3 Mayıs 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

3 Mayıs 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Fikir, Hayatın pası.. tıkanan damarlar yaliyet isrin amdesi “Miliyetiir” 3 MAYIS 1931 IDAREHANE — Ankara caddesi 100 Telgrah adresi: Milliyet, İs Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 'E ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş e 750 1400 e. 1400 210 Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş Gazete x» matbaaya mit işler iye ürneaat edilir. mes'uliyetini ABON G bayiığı Yalova safası Ben Bursada Çekirge cad İesinde siçırarken bizim gaze- keci arkadaşlar Yalova safası | #apmışlar. Bütün safalar gibi andan da mahrum oldum.. t ösasen âlemde #ası meşhurdu! Karagözün- | Yolcu; geçirmek. elimizde dekil.. Gözyaşlarımızdan başka bir şeyimiz yok. Damarlarımı- zın içinde ateşli bir irtirap do- dolaşıyor. (Rebindranat Tagor) Varlığımız uzadıkça uzviye- timizin büzülüp : yıpranmakta olduğunun farkına varmayan hiç kimse yoktur. Makine işle dikçe aşınır, yıpranır ve zaman geçtikçe düzeni bozulur. An- laşılır ki biraz sonra duracak. Artık herkesin umumi bilgile- Fi sırasına geçmi. Damar- ların sertleşmesi bizzat yağa- manın bir neticesidir. Adeta necat fidiyesi — gibi birşey ki yaşamış olanlar onu verecek... Hattâ öyle ki vakitsiz peyda olmasa, gayri tabii rnarazi bir seydir, denilmezbile.. Diğer ta- raftan damar sertleşmesinin diğer bir eşi, arkadaşı * daha var: Aterom bu iki hayat pa- sının arasındaki fark, damar sertl nin ince damarlar da ve aterom'un kalın damar- larda olmasıdır. Aterom, damarların zünde evvelâ nescin yarak bozulm sert, kireçlesmiş le İ teşekkülünden — ibaret: İ nun neticesi olrara tıkanmasa bile iki suretle dar- laşır: Ya damarm iç yüzü yu iç yü- & tü ve gazetecilerinki.. Bu iki Yalova safası arasın- üyük fark ta yoktur... rdenin deru- ikincisi birününda... rin Yalova sey: 1 yundadır, 1. Gazete #iatinde talihleri yoktut. Bu se- | ie şakır şakır yağan ve akal Vihmak her ıslatan bir yağ İ nur altında bir “kısmı yalıda, #yir kısmı da kaplıcalarda ıslan # nışlar, geçen sene de böyle ol- (nuştu.. Ne demeli?!. Demek Ailah rahmetini üzgen etmek istemiyor.. Gazete silerin daima ıslanması nasibi- ilir... İ Arkadaşlara nazaran Yalova İ yolu pek iyi halde değilmiş... # Vilâyet mahafili bu söze gülü- gor: — Gazeteciler her yerde yol * suzluk tevehhüm ederler... Al- İ İrrmamalı! diye cevap veriyor. 3 İçlerinden bir arkadaş dedi i eN üstüm Biçare çocuğa diyemedim ki, ? yazeteci için neş'e ve hüzün bir İşaktörün neş'e ve hüznü gibidir. * Zu farkla ki gazetecinin ki da- ; ha fazla sürer . Tarih yazmayız ! Bir gazeteci muhakemesi * dinledim: Birisi hakkında bir © gücteye birşey yazılmış... Vak'a hakiki imiş... Buna rağ- “ men alâkadar dava açmış... İd- * dia ediyor ki her hâdise olur * olmaz yazılmamalr... Onun bü- © tün idari ve adli safhalafı bit- meli... Netice kat'ileşmeli, on- dan sonra gazeteye geçmeli, ' Gazeteci bu söze şu cevabı ver — Efendim, bu gazetecilik olmaz “vak'snüvislik” olur.. Biz tarih yazmayız! muşadığı esnada içini döşeyen | ince zarın harap olmasile üze- rinde peyda olan yaralara çar. pan kanın pıhtılaşmasından; İ yahut kireçli levhaların tedri- İ cen kalınlaşmasından... Bazen bu iki makanizme i k ayni neticeyi hasıl Damarların içi dolar; ayni zamanda hem çapı, hem alestikiyeti kaybolur. Kolayca anlaşılır ki yumuşak ve içi çık mecralarda dolaşınası 1â- zımgelen kan bu şerait altında | engellerle karşılaşır, Damarları sertleştiren, ate- İrom yapan yalnız yaşamak mı dır? Şüphe yok ki hayır, Bir çök yaşlı kimseler var ki bu a- rızaya düçar olmamışlardır. İ Geçen günlere, senelere ba sebeplerin inzimam etm zım. Bu sebepler de yaşa mız esnada, çoklarımızın tu- tuldukları marazi arızalara bağ Indır, Zehirlenmeler, intamlar, bunlara karşı pek hassas olan kanın cevelân cihazına meşum bir tesir icra ediyor. Bu bahiste maznunlar listesinin başında büyük tesemmümlerle bir ara- da tifo, oynak romatizmaları, kızıl gibi intani hastalık! sayılmış olduğu hayretle gi Hüyor .Bu hususta başka Suret- le mes'ul adolunacaklar da var “ Janıdır? Karmızı kan damarla- İrinda Tansiyan yüksekliği, o kadar itham edilmiş olduğu halde, hakikati halde belli baş kı bir sebep olmaktan ziyade hastalığın neticesidir. o Ye- mede (o içmede (| sapıklık, alelhusus çok et yemek | müessir olduğu iddia edilmiş ise de isbat edilememiştir. Şe- ker hastalığına müptelâ olan- lardan bazılarının damarları tıkanarak kangrene düçar ol- dukları görülüyor. Bundan her damar tıkanmasının sebebi şe- ker hastalığıdır, neticesi çıka- —.. mmm Milliyet'in tefrikası : 18 Ki endi şeref || ve vakarına muvafık sayılmı- ,yacak bir harekette bulunması mı ister miydi?.. Bu düşünceler genç kızıbüs bütün ümitsizliğe düşürüyor- du, Endişesi arttıkça urtıyor, çok kere Kadri - Beyle böyle hazırlanmış tesadüflerle sokak a göüştüğü , Fettah tarafından duyulacak, . görüle- | Hiç | ne olacaktı?.. şerrindenkork in bir gün Kad- *endisi arasındaki es- cek olursa | düşünerek konağa avdet etmiş ti, Kadri Bey tarafından ken- disine bırakılan o küçük kâğıt | ta genç âşık kendisinin her sa- bah Adadaki evinde bulunduğu ve onu beklediği yazılı değil miydi?.. Lâkin gençikiz hep bu İcalbini ezen endişe ve ümitsiz- Tik içinde buna karar veremi yordu. Onun için Kadri Beyin günlerce beklemesine rağmen genç (kız son defa çinğene karı İ sna fal baktırdığı ve ondan korkunç bir takım şeyler öğren diği gündenberi Adaya gitme- MILLIYET a Dr. Rusçukia Hakkı Tütüne gelince, bu hususta ona ağır bir mes'uliyet yükle | tilmiş ise de kabahati isbat o- İ lunamamıştır; ona fazla bir şey isnat etmeğe değmez. A- | sâlarında münasebet bulunma | yan bu muhtelif sebepler esas is'bir akide olamaz. Bunların | heyeti mecmuasından şu neti ce çikar: Hayatta çok hastalık | gelenler ve çok yorgun düşen- İller ateroma düçar oluyorlar; İ yorgunluğun sebebi ne olursa İlolsun. Hayatta yorgun düşen- İllerin damarlarında aterom 0o- luyor. Erkeklerin kadınlardan ziyade damarları büzülüyor; İ belki çok çalıştıkları için | Hangi damarlarda aterom İyor?.. Kırmızı kan cevelanının azimet noktası olan ve aort de nilen büyük damarla kanın &£© bacak olu laylıkla * dolaşamadığı damarlarında. yumuşa- | Işte bir adam ki altmış ba- har ve bir o kadar da kış geçir miş. Halinden memmun. Sıh- hati'yerinde. Zahmetsizce ge- zip dolaşıyor; çalışıp çabalı- yor. Zekâsı prüzsüz. Bazı za- manlar oluyor, eskisine nisbet le ayakları düşüyor; daima so H az souk olursa el lerinden, ayaklarından a | hassasiyeti gider, hattâ bazen ağrıla: kin o bunun pek farkında ol- maz, “Kanın cevelânıni dırmak için, ret!. Gezdikçe şi gitmeyen hâdiseler şiddetle nir. Bir gezinti esnasında, bir merdiven çıkarken birdenbire etli bir geril uyar, O ka- da Şiddetli ki artık ileriye doğru bir adım atamaz. Durur ve gerilme geçer; tekrar yola düzülür. az, çok uzun fasılalar dan sonra bu hal tekrar gelir. Gelip gitmesi ve tekerrür etme si bu ârızaya “nöbetle gelen to pallama,, Admı talmağa vesi- le olmu Burada bir utarıza açmak lâzım. taki herkes vesveseye, kuruntuya düşmesin, Baklırla- rı gerilen herkesin damarları- nin tıkanmış olması ve yahut İ tikanacağı lâznmgelmez. O kadar hususi bir mahiyet İ te olan bu topallama her daim aterom âlâmeti değildir. Ba- | zen bu ârızayı hasıl eden da- | mar darlaşması damarın asabi bir teşennücünden ileri gelir. Bazan damar tıkanır da hiç bir İ ârızaolmaz. Bazan tıkanmak keyfiyeti tedricen ilerlemez. | Bazanda uçuruma doğru koşup giderken birden bire duruve- rir. bir de var ki durmaz, iler- ler felâketin son merhalesine kadar sürükler. İşte bizi şid- detle alâkadar eden, ârıza bu dan bir tanesini takip edelim. İ Damarları tikanmağa başlıyan | kimse yürürken eziyet çeker, Arıza ilerledikçe otururken de muztarip olur. Otururken, ya- tarken sancılar duyar. İstira- arkadaşlarile görüştükten I sonra kendisini maksadma eriş İ tirmek için ne yapacağını dü- şünmekten gece gündüz geri kalmıyordu. Fakat Paşa ile di- ğerleri, Cemal Paşa ve Namık bey sık sık toplanarak görüş- meği muvafık buluyorlardı. Bir birlerile görüşmek lâzım oldu- İ ğu zaman nazarı dikkati cel- betmemek için az çok'kimseniri göremiyeceği yerlerde bulüş- mak daha muvafıktı. Yusuf pa İ şa tekrar Cemal paşanm kona- ğında buluşmağı doğru bulma mıştı. Onun için bir daha sefer ki mülâkat başka bir yerde ve pek başka bir şekilde cereyan edecekti. Yusf paşa o sabahi erken kalktığı zaman ilk düşüncesi kimseye belli etmeğenkonak- *an eftmak ve evvelce tayin €- sızılar peyda olur. Lâ- | türlü olandır. Böyle vak'alar- | PAZAR hat ederken bazan bir demir çember topuklarını sıkar; ba- zan ayağının başparmağı ya- nar tutuşur. Bazan bacakların- dan birinde birden bi- «e sancılar. peyda Olur. İstirabını © hafifletmek © i- çin ayağımı yataktan aşağı sar kıtır, Uzwin böyle bir vaziyet- te bulunması hemen sancıyı keser. Fpnalaşan, ağırlaşan vak'alarda bu ağrılar kangte- nm habercisidir. İçersine kan girmeyen uzuv, kangren olur. Hayat nehri ile sulanmıyan ne siçler ölürler, . dağılırlar, ara- larımdaki tabii rabrtalar kırıl- dığı için beden onları dışarıya atar, Kangren solgun renkler- le, siyahımtrak kabuklarla baş lar, İ ğında başlıyan yara ve yalmıt yaralarla devam eğer. O esna la ağrılar son dereceyi bulur. ıstırap daimi, fasılasız ve iti- safkârdır. Bizzat hasta bile anlar ki kangren olmuş parçalar ora- İ dan ayrılıp gitmedikçe ıstırap- tan kurtulamıyacak. Bununla beraber onun bu arzusu yapıl- maz, Çünkü hastalığın o safha a bile işlerin endiliğin- den yoluna girdiği vardır. Baş sürmederi kendili- per. Bunlar nisbeten müteaddit olan vak'alardır. A- İlman tedbirler sayesinde ai İleri azalmalkta olan bazı vak'a | dr ki onlar ada İha müthiş manzaralar alır. İ Kangren insafsızca ileri genişler. Ya- ey kalmadı bneye girer k bir parça- er. Kangren esilip alındıktan sonra ıstırabi son dereceye gel miş olan biçare, hiç olmazsa, bir an için olsun huzur ve isti y | rahat bulur. Bu suretle kurtul muş olan bahtiyarlar müstes- | nadır. Fakat facia her vakıt | böyle mes'ut Olarak neticelen mez. Kangrefi, belki bir tekrar peyda olur. Bazan. ke- İsilen yerdekbazan başka bir noktada... Kângrenin bir nok- taya münhasır kaldığı ender- İ dir. Kangren: tekrar meydana İ çıkınca facia'tekrar başlar, Fa kat hastanın mukavemeti kı- rılmıştır. Vak'a her tekerrür et tikçe netiognin meşum bir fe- | iüicet olacağı şüphesizdir. Kul lanılan silâh'ne kadar kuvvet- li olursa olsun, uzviyette kuv- | vet, mukavemet olmak-Izım- dir ki iyi biş netice elde edile- | bilsin. memba azaldıkça ümit | de azalır. İ. Hastanın ölümüne sebep, | kangrenle nesiçlerin harap ol- İ ması değildir. Kangren netice İsi olarak zehirli maddeler pey | İda olur; bunlar vücudü. zehir- İ ler. Uzviyet bir müddet de bun İlarla uğraşır. Lâkin sinir man İzumesi artık müdafaayı idare İ edemiyecek derecede yorgun düştüğünden mağlüp olur; ni- | hayet, ölüm galebe çalar. Fa- cia ölümün zaferi ile biter.. Bu faciayı seyrederken Ö- mer hayvânin şu sözlerini ha- İ trlamamak mümkün olmu- yor: “Bunca nazenin başlar ve nazik el ayaları kimin eseri muhabbeti olarak biribirleri i- le bitişti ve kaynaştı ve sonra kimin kini ile biribirinden ay- rıldı ve parçalandı; bunu anla sam”. | şüncesi olmuştu. Paşa Fettahı İ hiç görmek istemiyordu. Ko- İnaktan çıkarken kendisinin İ Fettah tarafından görülmesini İistemiyen Yusuf paşa kimse- İnin nazarı dilekatini celbetme- den sokağa çıkabilmişti, Sadrazam paşayı sokakta İ kendisini görenler ter halde İbu adamın padişahın sadraza- mı olduğuna ihtimal vermele- İri uzak bir şeydi.-Çünkü paşa- İ nm kıyafeti pek sade idi. Hat- tâ bu mülâkata giderken giy- iği elbiseye esiri de denebilir di. Paşanın böyle nazarı dikka ti celbetmiyecek tarzda soka- ğa çıkmasında ne gibi bir mak sat olabilirdi? Paşayı tanıyan: İ lar onu böyle sabahleyin soka- ğa çıkmış görenler .buna bir manâ veremezdi. Yahut da İpek çok manâ verirlerdi.! MAYIS ökseriya ayak başparma- | baş | 1931 Kadın pek genç pek güzel di. Yalnız servetin verebilec; kuvvetle bu icadına malik olan İ yaşlı adam bir gün onun tara- | fından şu teklif icarşısında kal | muştı? — Ben artık aramızdaki münasebeti daha kat'i bir şek- le koymak istiyorum. Yani ni- | kâhla senin zevcen olmak isti- İyorum, | Zengin've yaşlı adam buna İne cevap vereceğini bilmiyor: İdu. Fakat genç kadın kendini İsiddetle seven bu erk | rindeki nüfuz ve tesirinden e- min olarak israr ediyordu.Mut İaka bu emelini elde edecek | Yoksa?.. Yoksa bu bete art i in üze- iyen adam nihayet dedi şeklinde memiz için mami vardır. Ben serbest değilim. Çür başka bir kadın © senden evvel o onu sevmiştim. din yaşlıdır. Kendisinden pek genç bir kad evlendiğimi duyunca müteessir olacak İ tır. Müsaade et de. Genç kadın şirdiye Kadar her istediğinin yapıldığında şaşırmış, güzelliğinin tesirin- den emin bir kadındı. Dargın bir vaziyet aldı: — Demek ki; dedi, yaşlı bir kadının hatırı için beni feda €- decekâin .: O halde ben de ka- rarımı vereceğim. — Nasıl bir karar verecek sin? enden ayrılacağım. Ve gidip o kadı bulacağım. İnin onu aldattığını, beni de fe da ettiğini söylerim, | —İştebuolmaz.. Seni bun | da menederim. Başka her ar- zusu karşısında hiç bir mukave met göstermeyen bu adamın şimdi sözlerindeki U kat'iyet genç kadmı hayrete düşürdü. | Bu şaşkınlığı tesirile bir müd İdet ne diyeceğini bilemedi. Sonra kendini topliyarak: — Öyle ise, dedi, ben gide- İceğim. Artık bu münasebetin | daha fazla uzamasına lüzum Erkek bu sefer yalvarır gi- İbi dedi ki: | — Beni bırakmazsın değil mi?.. Sensiz yaşamak benim için pek azap ve işkence ola- cak at kendi dediği kabul edilmedik- çe artık onunla beraber yaşa- İ yaniryacağını tekrar ediyordu. Erkek bir an içiri düşündü. Senelerce evvel sevdiği, şimdi yalnız derin-bir hörmet duydu | ğu kadını göz önüne getirdi. O artık ihtiyardı. | > Harik, hayat, kaza ve kadın inat ediyor, | arat iKAYE Artık ikisi de ihtiyarladıktan sonra ».—Fransızçadan— Sonra şu karşısındaki kenç ve güzel kadına baletr. Bu ka: İdin onun için he kadar kıymet İ liydir.... Hayır, dedi, ben seni bi- rakmıyacağım, Kadın kendini şiddetle 8e- ven erkeğin nihayet mağlüp olarak ona: — İstediğin g olsun .. y İki gisi galip - gele cekti?.. Seven erkeğin - kalbi bu iki kadınm mücadelesine sanki sahne oluyordu. Çok geçmedi. Erkek” kat'i bir sesle cevap verdi: e kadar birlikte ya gibi gene k- ederiz. İzdivacımıza tur. Demesini kadından ha şadığ ta devam imkân . nç kadın mağlâp olmuş” Kin, husumet ve nefretle Artık buradan p gitmekten başka yapaca- sir şey yoktu. Yalnız şid- İdetli bir nazarla baktı, sonra şar tu. , I ten sonra yalnız ka İlan yaşlı adam kendi kendine bu kadar kat'i davrandığına i şaştı. Fakat bu kuvet nereden i geliyordu?.. Başka bir kadma olan merbutiyeti ona diğer bir kadına mukavçmet etmesi i- çin kuvvet vermişti. Gitti, senelerdenberi sami- rabıta ile bağlı olduğu kadını ziyaret etti. Son derece heyecanlıydı. “Onu hiç böyle memiş olan yaşlı kağın bir rmadı. mi tirat etti, ir kadınla nasıl uzun za man beraber yaşadığını, sonra İo kadınım kendisine olan izdi- vaç teklifini nasıl reddettiğini anlattı. Kadm bunları ağır, kibar İbir vaziyet alarak dinledi. Er- İ kek sordu: — Ben sana hiyanet ettim. | Beni affettin mi?.. — Hayır, Bu bir hiyanet de- İ gildir.Sen kalbinde kalan genç İliği bitirmek için böy bir mace raya lüzum vardı. Şimdiden İ sonra biz daha samimi oluruz. İ Çünkü sen de ben de ihtiyar ladik. Teşekkür Mektebimin 17 fakir ve bikes İ çocuklarına bayram münasebe- öle elbise, ayakkabı ve saire almak suretile kıymetli yardım larda bulunan bamiyetperver Büyükderelilere mektebim İ namına teşekkürü bir vecibe | bilirim. Büyükdere ilk mektep Başmuallimi Bürhan otomobil. sigortalarının Galatadi Ünyon banıtda ktin ÜNYON SİGORTASINA | Türkiyede bilâ fasıla zarı dikkatini caktı, Efendisinin her hareke- tini daha artan bir tecessüs ve merakla takip etmeğe baş- layan zenci köle Yusuf Paş: yı konaktan çıkarken gö tü. Fakat efendisine hiç memişti, Fettah karar Paşayı takip edecekti. Paşa konaktan çıktıktan sonra âğır ağır adımlarla yo- Tuna devam ediyordu. Sadra- zam paşa mühim, herkesten gizli ve padişah tarafından du yulduğu'zaman muhakkak su- rette Kendi felâket ve mahvı- na sebep olacak gizli bir içti- i sabah güne inden istifade için gezmeğe çıkmış bir adam gibi görün- mek istiyordu. Her hareketi ne mümkün olduğu kadar tabii ve lâkayt bir hal vermek iste- kurn mma > 7e/rfon: Beyoğlu İn verdi aptırınız. icrayı muamele etmekte olan ÜNYON 1 bir kere uğramadan sigorta yaptırmayını celbetmiş ola- l İ 2002 minin | durdu. Caminin önünde gelip | geçenlerden sadaka bekliyen bir m vardı, Bu bir dilen- ciydi. Paşa kendisine yaklaşa- | rak yavaşça bir şeyler söyledi. | Arkadan ve uzaktan bunu gö- İren zenci köle şaşmaktan ken- İdisini alamamıştı, Fakat Fet- tah ne kadar hayret ederse et- sin efendisinin bu dilenciye pa- ra vermiyerek sadece bir kaç şey söylemesini pek manâlı bulmaktan kendisini alamâ- muştı. Fettah bu söylenen şey- lerin ne olduğunu duymamı w. Lâkin işin ehemmiyeti zen- inin hayretle açilan gözleri nünde bir kat daha büyüyor- İdu. Paşa yavaşça" dilencinin İ yanından ayrıldı. İlerledi. Ca- minin yanmda bulunan eski bir kahveden içeriye girdi: ine gelerek orada | - Neşriyat Hayatı İngilterede neşredi- len mühim eserler Umumi harbin muhtelif saf haları var ki bunlara dair şim- diye kadar çok şey yazıldığı helde bahis bir türlü bitip tü- | kenmek bilmiyor. Umumi harp (nasıl başladı, mes'ul veya mes İ uller kimdir? .. Bahsini taze- liyecek değiliz. Şimdiye kadar İ'buna dair çıkan eserlerin isim İlerini yazmak bile imkânsız- dır. Harp mesuliyeti etrafm- da bir çok vesaik neşredilmiş- İtir. Fakat bunları tetkik edip bir netice çıkarmak isteyecek | olan bir tarih adamı istikbalde İ kimbilir ne kadar üzülecektir. Bugün bahssetmek istediği miz mevzu gene umumi 'har- bin bir safhasına dairdir. Yu- İnanistan'ın umumi harbe giri- şi ve bu hâdisenin etrafmdaki esrar... Yunanistan'm umumi İ harbe iştiraki hayli meraklı bi rmeseledir. Kral bitaraflığı İ tercih ede: M. Venizelos müttefikler tarafına geçip isti fade etmeği düşünüp duruyor du. Hülâsa Yunanistan harbin fr geçtikten sonra işe karış tı; ve malüm olduğu üzere müt tefiklerle beraber olarak.. İ Fakat Yunanistan harbe gir İ meden evvel ve girdikten son- İra Yunanistan bir hayli merak İl sahnelene şahit olmuştur. İ İngiliz, Fransız ve Alman giz li teşkilâtı alabildiğine faali- İyet sarfediyorlar ve biribirle- | rinin oyununu bozmak için ha tıra gelen ve gelmeyen şeyle- ri yapıyorlardı | « İste'son İngiliz neşriyat ha | yatmın büyük bir alâka ile'kar şılanan yeni eserlerinden biri- İni de o esnada Yunanistan'da | faaliyet gösteren müttefik teş kilâtmın neler yaptığını anlat mağa tahsis edilen bir eser teş İ kil ediyor. The Allied Secret Service İn Greece,, isimli ve Sir Basil Thomson tarafından © yazılan bu eserin mevzuu; bahssetiği İ bariz şahsiyetler kral Kostan- İtin, Venizelos ve bir hayli de | Fransız cencral ve âmiralidir. Yunanistan'ın umumi harbe bir an evvel girmesinde Fran- sız ve İngiliz noktai nazarla- rında bariz bir ihtilâf olduğu eskidenberi meçhul değildi. Fakat biribirini takip eden neş riyattan bu (kendini daha iyi İ göstermiştir. Umumi harbin İ ilk nısfı geçtikten sonra harbe giren Yunanistan in Almanya tarafma mı yoksa müttefikler safına mı geçeceği ne kadar | tereddüdü mucip okluğu hatır- lardadır. Yunanıstan'm o sıra- İ larda her hanği bir harbe gir- mesi kendisi için felâket olaca- ğı söyleniyordu, Eğer mütte- fikler tarafına geçip — Roman ya nm'yaptığı gibi — harbe ka rışsaydı Almanya ve müttefik leri tarafmdan mağlup odile- cekti, Eğer Almanya tarafına geçmiş olsaydı o zaman da ö- bür tarafm darbesine oğraya- caktı, Onun için kral Kostantin in bitaraflıkta ısrar müdafaa edilebilir bir keyfiyettir. Hülâsa bu eserden o zaman müttefiklerin Yunanistanda ne ler yaptıkları bir kere anlaşılı- yor. Cereyan eden sahneler me raklı olduğu kadar bu işlere karışanların - mesuliyetini de Sadrazam Yusuf Paşa na- sıl oluyor da böyle bir kahve- den içeriye giriyord her halde orerla saba! sini içecek değildi. Fettah Şaş kınlığını bir tarafa bırakarak gitgide artan merakının tesi- ri altımda yürüdü. - Kendisinin paşa tarafından görülmesin- den doğabilecek hertürlü te ilteyi istihfaf eder gibi bir sareti vardı. Efendisinin gizli bir sırrmı elde etmek Fettah için ne mukavemet edilmez bir arzu olmuştu!.. Bu suretle efendisine karı câk, paşa artık kendisine ba- ağı bir köle değil, fakat orktuğu, çekindiği bir adam nazarile bakaca'ktı, Paşa kahve ye girip ' gözden kaybolduk- tan sonra Fettah caminin ö- kuvvetli ola-

Bu sayıdan diğer sayfalar: