22 Mayıs 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

22 Mayıs 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Milliyet <1 - 22 MAYIS 1931 danbul, £ Telefon numaraları: © 24311 — 24312 — 24313 M/ ABONE ÜCRETLERİ , siz 400 kuruş 800 kib. 750 , 400 d 1400 , 270, vi eee 3 Gelen evrak geri verilmez Nİ Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş Gazete ve matbanya ait İşler ar, 8 in mildiriyete müracaat edilir. ul ötmez. Bugünkü Hava Dün enfazla barsret 28 enaz in ul Kâat helvası Bir arkadaşım i e bir kâat helva il . kırda gezer geçti. Bi- imkinin karnı açmış, helva al- hak istedi.. Ben, kâat helvası Ğ öle gazete makalelerinin karın yiloyurmayan şeylerden olduğu iri EĞİ oldağum için pek beves görünmedim. Helvacı gel- i ME lida, helvayı aldı, para da, fanı verdi ve tam iştiha ile ısı; İda fena bir şey var zannel- “im 0 helvayı bana gösterdi: — Şuna bak! Arap harfile “#Afiyet olsun,, yazılı.. Biz oku Jaak istemeyoruz kâfir şeyler çielva olup ağzımıza giriyor. e İlelediye neredesin? i Wi LA Yeni bir iş! ile keşfetmiş. İç- müracaat ederek diyor vuş ki: — Efendim, ben bir adres ki “# tabı yapıyorum, Bir İnigilz li- ww İası verin de sizi de yazayım... 8,4 Eğer parayı verirsen ppi 48, #azılıyormuş. Eğer kazara red ık ederseniz bir şey söylemiyor. b; ş adece: NM a — Peki efendim, yalnız adre 1 re yanlışlık olursa bir mes et kabul etmeyiz.. O ada- hn ismi meselâ bekârsa evli i genç ise yaşlı olarak ocuğu yoksa var gibi, yani o- Şun canımı sıkscak bir yanlış» yapıyor.. Böyle bir yanlış- 'k mes'uliyeti de mucip dı , Forma forma çıkan kii örenler, ve o kasti yanlışlık nlarile görüşenler tabii dilerine teklif vaki olunca İngiliz lirasını veriyor- Böylece 10,000 adres toplan İİ 10,000 niçin “Miras eder İM İsna mir? Dünyada “ne zeki a- ipe var! pi FELEK , Arap bu ilâçla Kerimenin fi- plânlarını tamamile hüküm 3 bırakacağına kanidi. , Kerimeye gelince o da Bü- ya nasıl kaçacağını dü- or, bu hususta iyi bir ça- bulmağı — çehşıyordu. bir © hareketinin göz- kaçırılmadığı, her Je yaparsa derhal babasına ha- “er verildiğini pek iyi biliyor. u. Her halde yakında Yegâne ; görüşmesine de müsaade et pzeceklerd. Ufak tefek almak üzere çar- a çıkmak bahavesile evden mak mümkün olabilecekti. n fiile çıkarmadan evvel bir yemekte babasının ağzını ımak istedi. şam sofrada Yusuf Paşa- karşısına oturdu. Sanki ara hiç bir şey olmamış gi- İDAREHANE — Ankara caddesi o: 100 Telgraf adresi: Milliyet, Ts- Türkiye için Hariç için ii Gazetemiz ilâniarın o mes'uliyetini “larken ağzından çekti, Ben hel l ©“, Bir şehirde, Pariste diyelim, | | Memleket işleri Çapras Pony Rus dampinği var mı? Rusların bazı ihracat emtiamız üzerine hariçte yaptıkları rekabet mahiyeti? IV Tütün Cinslerinin | fenalığına rağ- men Alman piyasalarında Rus tütünleri şayanı hayret ucuzlu ğu sayesinde ( tütünlerimize kuvvetle rekabet etmiştir. Bu yüzden Almanyada yapmakta olduğumuz satış, hissedilecek derecede düşmüştür. Sahibi salâhiyet kimseler- den öğrendiğimize göre: Son zamanlarda Samsun tü- tütün üzerine sipariş vermiş bir iki müessese bu tütünlerin musyenesi esnasında tütün ti- hususiyet ve imkânlardan ifade ederek malın muayenesinde müşkilâ çıkmış ve yerine Rusların su- hum tütününü almıştır. Hakiki sebep Rus tütünleri- nin yüzde 30 - 50 ucuzluğu ve mele arza başlanmış olma e ittihadı bu sene tü- tün zeriyatını yüzde 131 arttı- racak, yani tütün ekilen saha- yı 229,000 hektara iblâğ ede- Böyle bir hamle, ancak yeni i sahalarda da zeriyat, ve tün zeriyatını azami nisbette toplu bir'hale getirmekle müm | kündür. Önümüzdeki zeriyat mevsi- minde birinci defa ya, Kafkas, Kırgız gil | larda on binlerce hektar zeriya ta tahsis edilecektir. Teknik taharriyat enstitü- sünce yapılan tetkikat buralar- da bu kısım zeriyatın inkişaf kabiliyetini göstermektedir. 1931 yazında, şimdiye kadar tütün ekilmemiş diğer mahalle re deil tetkik komisyonla- rı izamı kararlaştırılmıştır. Rusyanın 1929 da tütün ekti ği saha 84,000 hektar ve istih- salâtı da 136 milyon kilo idi. Şu halde Ruslar 1929 a naza- ran tütün ekecekleri o sahayı yüzde iki yüz elli tezyit edecek lerdir, Bu iddialar tahakkuk e- derse, ihracatımızın üçte birini teşkil eden tütün ticaretimizin ne kadar müşkül bir vaziyete gireceğini şimdiden tahmin et mek pek te müşkül bir şey de- İ ğildir. Kereste Ruslar 1930 da kereste ihra- catımı 7 milyon 365 bin tona çı karmışlardır. Demek, geçen se neye nazaran kereste ihracatla rı yüzde 30 artmıştır. 1931 senesi zarfında teslim şartile Ruslar 6 milyon metre mik'abı kereste satmışlardır. Bu satışlar bizim bilhassa Akdeniz sahillerindeki orman- larımızın başlıca alıcısı olan Suriye, Mısır, Yunanistan piya salarını bize kapamıştır. Fevkalâde ucuz ki fi: |bi sakin görünmeğe çalışıyor- du. Yusuf Paşa da kızının gön- ünü almak için ona iltifat edi- yordu. Bu sırada dışarıda bir ayak sesi oldu. Ferah elinde mühür. lü bir zarfla içeri girip mektu- bu efendisine verdi. Paşa, tezkereyi okurken kâ- ğıdın üstünden müteaccip na- zarlarla kızını süzüyordu. Her şeyden şüphelenen Paşa elinde tuttuğu mektubun kızının âşıkı tarafından kurulmuş bir tuzak olmadığından emin değildi. Fa kat Kerime hiç şaşalamadı. Babasının soracağı suale cevap vermeğe hazır imiş gibi perva- 8ız bir tavurla durup bekledi... Mektup Kadri Beyden geliyor du, fakat anladığını hiç belli etmedi, Mektup herhalde Paşayı tat min etmiş olacaktı ki ertasi gün | rek mübayeatlarını ilar » sattıklarıdır. rına rağmen Rusların seneden seneye (Oo kereste (ihracatını arttırmaları şayanı hayrettir. Sahibi salâhiyet kimselerin iddialarına nazaran Ruslar İs- kenderiyede cif teslim metre mikâbı 9 liradan kereste sat- maktadırlar, Halbuki Adapaza rı ormanlarımızdan kesilen ke resteler fabderince 36 lira- ya mal olduğu söyleniyor. Buğday Bu sene fazla istihsalâtımız ihraç edebile Bu hususta bizim için en iyi piyasa bize ya kın Yunanistandı. Son gelen (Near East) mec- | ndan öğrendiğimize gö- mi re: Son zamanlarda Ruslar dün- yanın hiç bir tarafında işitilme miş fiatlar ile Yunanistana buğday satmaktadırlar. Yuna- pistan limanlarında © vapurun | haricinde teslim şartile yumu- edilen fiatlar o memleketimiz şak Rus buğdayları için talep borsalarındaki yumuşak buğ- day fiatlarının dumundadır. Bu mecmua Rusların bu şe- kildeki satışlarından maksat Yunan piyasalarını Türkiyeye kapamak olduğunu. ilâve edi- yor. Fındık Rusların bu sene nihayet 9 10 bin kental ihraç edebileceği müşteri piyasalarda malüm- dur Fakat esasen iktisadi buh- ran hasebile mübayeatını pek bati bir surette yapan fabrika- törler Rus fındıklarının haber alır almaz ümide düşe- durdudu- Bunun neticesi Rus o fındık! satışları bitinceye kadar malla rımızın ucuz bir fiatla ve bü- yük müşkilât asr ol! muştur Yumurta Ruslar şimdilik Almanya ve İngiltere . gibi memleketlere yumurta ihraç etmektedir. Yu murta ihracatı İtalya, Yunanis tan ve Fransaya başlayacak o- Tursa bilhassa bu memleketlere son senelerde ziyadeleşen yu- murta ihracatımız da bir tehli- | keye maruzdur, Her halde tahakkuk etmiş bir şey varsa o da Rusların bir plân dairesinde istihsâllerini seneden seneye arttırdıkları ve harice buldukları fiattan mal Cihan ticaretine 94 1,33 ile iştirak sden © Rusların umum dünya ticaretindeki mevkileri ne kadar ufak olursa olsun ih- leri zahire, kereste, eve gelmeyecek olursa ken va 46 A 6 IK i Yeni şekil Soldan sağa 1 — Ceride (6) Renk (2) 2 — Büyüldük (6) Nota (2) 3 — Zulmeden (5) Doktor (5) 4 — Banadeğil (3) Tavır (3) 5 — Birinci (6) 6 — Mükemmel (3) Nebat (4) 7 — İlimler (4) Nota (2) 8 — KA (2) Emniyet (6) 9 — Müessir (4) Edat (2) Yazın gidilecek yer (3) 10 — İz (4) Kömür tozu (2) Ya nardağın çıkardığı (3) 11 — İstiklâl (3) Sinirli(5) Yukardan aşağı 1 — Bir nevi şarkı (8) Kendini beğenmiş (5) 2 — Cemiyete'dahi ; "lanlar (3) İşmret (6) 3 — Bir masal kahramanı (7) Adet (3) 4 — Emniyetli (4) İşçi (5) $ — Dokunmak (5) 6 Deri kemik arası (2) Şöhret (2 Geri dönmek (4) 7 — Pişirecek kap (4) Kadınlar 4 miği> 8 — Eskilerin bastonu (3) Vali- de (4) 9 — Yayanın hafifi (4) İkinci (a) 10 — Arapça'efendi (4) DA (2) 11 — Merkebin yavrusu (4) Se- maya dair (6) han piyasalarındaki satışında en mühim rolü oynamaktadır. İar . Normal ahvelde bile ©; 5 derecesinde noksan bir fiatla ihraç veya arzedilen bir mad. arzedilmesi hakikaten piyasala rı felce uğratmakta ve müsteh- ika etmektedir. Yukarıda bahsettiğimiz gi- bi kendileri için bir maliyet fi- atlarının mevzuu bahis olma- ması mallarını buldukları fiat tan satabilmeleri ve fazla ola- vak bu satıştan da bir kâr elde etmeleri hiç bir müstahsilin re kabet etmesine imkân vermi. yor. nı Küçük Hanıma içirmeğe ba- kıyordu. Nihayet beklediği fır- disini merak etmemelerini kızı. na tenbih etti, Kerime “Peki,, makamında başmı eğdi. Ayni zamanda kalbi bir sevinç dalgasile dol- muştu. Kadri herşeyi ne mahi- rane bir tarzda hazırlamıştı. Kerime zaten sevgilisinin isa- bet ve basiretinden kat'iyen emindi, Şimdi Kadrinin bu mektubu babasma mahsus gön derdiğine kanaat hasıl etmişti. Kerime bu mektup sayesinde babası dönmeden evvel Adaya kaçabilecekti. Kerime ertesi günü merakla bekledi. Evden çıktıktan iki sa at sonra nasıl olsa kendini Şiş liden Adaya at irdi. Kimse- ye görünmemek içinde incir ağacının arkasındaki bahçe ka pısından çıkmağı tasarlamıştı. Ertesi gün öğleye kadar sa- atler bir türlü geçmek bilmedi. Kerimeyi en çok sinirlendiren, Ferahın bin bir vesile icat ede- rek otrafından bir türlü ayrıl- maması oldu, Arap ta bir fırsat sat karşısına çıktı. O gün ye- mek vakti sofrada bulunmadı: Ferah onun yerine sofrada hizmet etmeğe başladı. Arap kaşla göz arasında şi- şeyi koynundan çıkardı, tabağı nm önüne lüzumu kadar ilâç damlattıktan sonra elleri titre- meden tabağı Kerimenin önü- ne koydu. Kerime tereddütsüz çorbasını içmeğe başladı. Fa- kat çorbayı yarıladıktan sonra durdu, Sinirli bir tavurla taba- ğı ileri doğru itti. Ferahin kal- bi şiddetle çarpmağa başladı. Acaba çorbanın lezzeti mi de- Zişmişti?. Kerime başında bir ağırlık hissetti, Ferah iradesine kuv- vet vermek için elile şakakları- n ısıktı. Bir iki saat sonra Kad ri. ile buluşacaktı. ' Onun için hasta olamazdı, olmamalı idi. Vücudündeki rehavetle müca- deleye başladı. Kerim: halinde hasıl o- lan değişikliği hisseden babası merekla kızımın yüzüne baktı, am em dalan ide, 1 Sil Gülel iye) (kmh baleeğiii şiş ls ğe kâfi gelirken, Rus mahsulâ. | tının 20 - 30 puvanla noksan | sil memleketlere ciddi zararlar | Bilmem, hiç bir zaman tren- de iki polisin ara: seyahati yaptınız mı? Ankaraya gidiyordum. Tesa düf bana kompartımanda iki po lisin arasında yer verdi. İlk önte içime bir sıkıntı bastı, Ne de olsa namuslu a- damlar, ortada bir sui zan ol- masın diye, sokakta ten hazer ederler. Fakat itiraf ederim ki, içime basan sıkıntı çabuk geçti. Çün kü polislerden biri şakac:, hoş fıkralar anlatan şen bir adam- dı. Hukukun üçüncü senesine gelmiş, Darülfünunu bırakmış. | Konuşması yerinde, anlayışı ye rinde, malâmatı yerinde, polis olmak için avukatlığı feda et- miş bir adam... İzmitten gelen kompartı- man boşandı. Polislerle yalnız kalmca dereden tepeden konuş mağa, hikâyeler anlatmağa, ma ceralarımızı nakletmeğe dık. Tren yolculuğu başka tür- lü geçmiyor. Fakat her istasyo na uğradıkça kompatıman ya- vaş yavaş dolmağa (başladı. Ben gene iki polisin arasına s1- kışıp kaldım. Çenelerimiz hayli yorulmuş olacak ki kalabalık bastırdıkça bir şey konuşmaz — olmuştuk. Yavaş yavaş trenin sarsıntısı içinde polislerin de hafif- ten başlayan bir şekerleme ile uyumağa vardılar. o Benimde nerede ise yavaş yavaş gözle- rim kapanacaktı. Fakat Eskişe hire yaklaşıyorduk. Temyiz mahkemesinde görülecek bir iş olduğu için Eskişehirde inecek tim, Gözlerimin önünde tatlı tatlı cilve yaparak, beni mağ- lüp etmeğe çalışan uyku ile mü cadele ediyordum. Tam bu sırada karşımda otu ran yaşlıca bir zat sordu: — Yavrum, elinden bir kaza | filân mi çıktı Bu susli uyku sersemliği ile birden bire anlayamadım. Fa- kat yaşlıca zatın bana, birde polislere bakan gözlerinden me ? raklı bir adam olduğuna inti- kal ettim, Bana da uykunun önüne geç mek için âlâ bir fırsat çıkmış. tı. Bir az mütecessis ihtiyara, her kesin işine burnunu sokma ması için ders vermek iste. dim. Evet bir dedim.. — Vah vah, kazadır geçmiş olsun. Nasıl bir kaza geçirdin evlâ- dım .. - Efendim, bundan iki ay &vvel Ankarada idim. Halil iş- minde bir kahvecinin bana elli altmış kuruş borcu vardı. Para sız kaldım. Halilden borcunu istedim. Parayı vermedi, üste- lik hakaret etti, Ben de çok si nirliyimdir. Gözlerim çabucak kızıverir. Zaten o gün de ku- marda kaybettiğim için para- sız kalmıştım. Akşama rakı içe 7 Ne yapayım — Bir az başım ağrıyor, de- di. Müsaade buyurun da dişarı çıkayım. bl ga Hava alırsam kendimi daha çabuk toplarım. Dışarı çıktığı zaman şakak- ları hızlı hızlı atıyordu. Gözü- nün önüne yer yer üstünde kı- vılcımlar parlayan © siyah bir perde gerilmiş gibi oldu. meri üzerinde halde yatan Küçük Hanımının başını koluna dayayarak: — Ne var Hanımefendici- ğim Ne oldunuz Kamer, Kerimenin yere düş mesi üzerine koşuşan ahretlik- lere şaşkınca “emirler veriyor, döğünerek: — Vah vah! Ne oldu acaba? Hanımcığıma mutlaka nazar değdi... — Dün sokaktan mavi göz- lü bir ecnebi geçti, Küçük Ha- nıma baktı. Mutlaka onun na- ww. Hay gözü çık- Bu sırada Yusuf Paşanın te- lâşlı sesi duyuldu; da bir gece | ile tanı- | dıkları polisle yanyana gitmek | oldu, I rakısız edemem. Bir akşam ra- kısız kalsam, deli gibi olurum. Helille çekişmeğe başladık. Ba na tokat vurmağa kalkmaz mı? ; Hem kel, hem fodul! Borcunu | vermeyor, bir de tokat vurma- ğa kalkıyor. Gözüm kararmış. 'Tabancayı (o çektiğim gibi,| “Dan!,, herif yıkıldı. — Elli kuruş için adam vu: ralur mu evlâdım? | — Ne diyorsun be? Ben on ! kuruş için koca bir çiftlik yak- mış adamım. Kara Mehmet | çiftliğini bilir misin? Veli Dayı orada kâhyadır. Bir gün herif- | ten on kuruş istedim de verme- di. On kuruş bu! İnsan sadaka | diye verir. Ben de içimden! “Sa | na gösteririm,, dedim, O gece çiftliğe ateş verdim. Ben anlattıkça karşımdaki | adaruın yüzü renkten renge gi: | riyordu. Hani o sırada keni ne: “Ver cüzdanmı dese! latmağa devam ettim: — İstanbula kaçtım. Ah,o | Marika orospusu olmasaydı, be ni yakalayamazlardı ya, neyse | onun da alacağı olsun.. Yaşlıca zat, artık maceraları mın mabadini dinlemez olmuş- tu, Yalnız beni İstanbuldan An karaya götürmeğe memur po- lislerin nasıl olup ta gafilâne uykuya vardıklarına bir türlü akıl erdiremediğini gözlerin- den anlayordum. Tren Eskişehire vardı. Kü- çük valizi alarak inmeğe hazır- landım. o da yaşlıca zat, görme- diğimi zannederek polislerden yarım avukatı dürttü, Polis u- yanınca ona da cesaret geldi: Katil kaçıyor! Dedi. — Yahu (uyudunuz gitti. Rahatı bozulan polis derhal intikal etmiş olacak ki, uyku- sundan o uyandırılınca . kıza- cak yerde gülümsedi: — Bırak kaçsın biz de zaten | kaçsın diye uyuyoruz. — Allah allah! — Ne yaparsın efendim, or- tada aile namusu var, Bu adam benim kardeşim. Kaçsın da, nereye cehenneme kaçarsa kaç sm. Sonra bana döndü, elile se- lâmlayara! — Güle güle Beyfendi, AL lah hayırlı selâmetler versin, dedi. PİYANGODA hayran bırakıyor. Lâtif musiki D Her halde görülmesi kiki Fransız artisti y : Eski çabuk odasına Hekime adam erimeyi çıkarıp soyun. gitsin... Çabuk. Kerime yatağa yatırıldı. Ev halkı telâş içinde biribirine gi- riyordu. Çok geçmeden hekim geldi. Yusuf Paşaya bir iki su- al sorduktan sonra hastanın nabzına baktı. Hayretle başmı salladı, düşündü. — Hastanın çok ateşi var... Dedi. Vereceğim © ilâçla vücu- dünü uğmak lâzım... Filhakika ilâç bir eksir gibi tesir etti, yarım saat sonra Ke- rime gözlerini açtı, hayretle etrafına bakındı, sonra pence- veye döndü. — Ne o? Dedi. Bu saatte be nim yatakta ne işim var? Yatağının içinde doğrulmak istedi, fakat vücudünde kâfi de recede kuvvet bulamadı. Doktor memnuniyetle gü- lümsiyerek: — Küçük Hanımefendi bu günlerde bir az üzülmüşler. O- nun için birkaç gün odalarında istirahat etmeleri icap eder . Artık Kerimenin üzüntüsü- ne pâyan yoktu. Şimdi şu saat- JEANETTE MAC DONALD İlminde OPERA temaşakiranını ahenkli şarkılarile ihuliye 25 kuruş (HENRIBATAİLLE in eserlerinden muktebes ve ha- olan MARCELLE CHANTAL ve JEAN TOULOUT tarafından temsil edilen Elhamra Sinemasında! Hint Mezarı MİA MAY ve CONRAD VEİDT tarafından temsil edilen bu film 2 safha 20 kısım, tek- mili birden irae ediliyor. Yaz fiatları: Dühuliye 30 - Birinci 40 Balkon 50 Kr. Dün akşamı Asri Sinemada Büyük muvaffakıyet kazanan BEYAZ ESİR TACİRLERİ Kızlar ticaretine dair fev- kalâde bir filmdir. Bugün saat 16,1/2 matine- sinde ve suvarede zengin varyete numeroları YAZ FİATLARI: BEBEK'te Kiralık Yalı Dalyan önünde Saip Bey yalısı möbileli olarak ki- Nİ BAŞ, DİŞ ve NEVRALJİ TUM LL İst. Beşinci H. mahkeme- sinden: Madem Maryo vekili avu- kat Hayrettin bey tarafından Galatada Doğruyolda 136-138 No, da mukim Panayot efen- di aleyhine açılan ihtiyaten mevzu haczin fekki davasın- dan dolayı mumaileyhe tebliğ icin gönderilen dava istida- namesi sureti ikamet; mechul o bulunduğu bilâ tebliğ iade edildiğinden müddeialeyhe ilânen tebl'gat ifasına karar verilerek tebliğ olunacak dava istidanamesi Sureti mahkeme divanhanesi- ne asılmışlır. Binaenaleyh müddeialeyhin bir ay zarfında tahriri csvap- namesi muhakeme kalemine vererek bir suretinide müd- deiye tebliğ ettirmesi lüzumu tebliğ makamına kaim olmak üzre ilân oluvur. . BİR KADIN İi> ARTİSTİK SİNEMASINDA i|iE lâzım gelen bir film KAT ie Şimdi şu saatte Kadri ken- disini bekliyor ve plânınm keş- fedildiği korkusu ile kimbilir neçok üzülüp meraklanıyor. du. Fasıi 7 Peçeli Yüz Kadri Bey arkadaşının evin- den ayrılırken kalbi neş'e için- de idi. Hazırlamış olduğu mü- kemmel plânın bütün teferrua- tını tesbit etmek için yalnız ol- mak lüzumu hissediyordu. Yol da dalgın dalgın yürürken Yu- suf Paşanm ne gibi sebep ve saikler tesiri altında nükül etti ğini, kızını İbrahim Beye ver- meğe kalkıştığını anlamağa ça lışıyordu. Sevkilisi ile aralarına girip saadetlerine hail olan bu İbra him Bey kim ordu? Kadri Londradan kten sonra ksndisi ile bir görüşmüş, fakat bu görüşme yalnız resmi muamelâta münhasır kalmıştı, Kadri Yusuf Paşanın kendine karşı takip ettiği hattı hareke ti anlayamayordu. a (Bitmedi) Dühuliye 20 kuruş mmm man Vaz mevsimi için

Bu sayıdan diğer sayfalar: