22 Mayıs 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

22 Mayıs 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Joan Uravtord'un bir sinema mecmuasında çıkan makalesin | Şu satırları aldık: Film objektifinin karşısın- İN geçen bir saat için, birkaç Sün uğraşmak lâzimdır. Çünkü 9biektif en küçük bir kusuru bariz bir tarzda meydana çıka- rı, beyeti umumiyenin âhengi r, Nİ boza; 1g Bizim san'at hayatımızda 1 afha vardır: Biri vole hazır anmak, diğeri rol oynamak. sene sinema hayatımdan Sonrâ, nihayet iyi neticeler ve- ten usuller buldum. Dinlenmek salışmak, eğlenmek, uyumak Bibi insanın muhtaç olduğu şey lerin zamana taksimi kolay bir $€y değildir. Ancak bu sistemi lduktan sonradır ki, şimdi kendimi zinde, azimkâr, canlı Ye haris buluyorum. Bakınız günlerimi nasıl idare “diyorum: Sabahleyin kalktı- İlm zaman, iki bardak sıcak su İçerim, Bu, benim ta mektep ten beri alıştığım ir. Dişlerimi fırça dan sohra bir çeyrek saat jim- Bastik.. Bazan programı tadil için ip atlarız. Sabah kahvaltı- $ı bir bardak meyve usaresi Portakal, limon ve saire. Şe- kersiz sütlü kahve, yudum yu | man daha beş Edvina Boci dum içer ve sabah kahvaltısı koca bir tabakta jambon, yu- murta ve saire atıştıran koca- ma bakarım. Çalışırken kahve- mi evde alırım, limonatamı da #tüdyoda, inde ve kışın bir gün güneş banyo su alırım. Evimizin bahçesine açık bir çadır gerdik. Orada sa- at ondan on ikiye kadar vücu- dümü güneşe açarım. Yalnız pazarları müstesna! O gün ko- camla beraber plâja gideriz. Öğle yemeğinde bir sebze salatası veya meyve zemanında bir fincan kahve.. Sevdiğim ye mekler salatalı ve salçalı piliç Hiç kaymak yemem. Film çevirmediğim zamanlar dans dersi alırım. Haftada üi defa da teganni usulle: mirim, Her iki günde bii sızca ve İspanyolca ri, Akşam yemekte tereyağı, pâ tates, ekmek ve çererzdn mada larımdan bahsediyorlar ve Me İ| hut atelyedeki çocuklarla vakit Joan Cravford'un bir günü Sabahleyin kalktıktan ve Leslie her şey yerim, | Geceleri serbestiz.. Ya tiyat roya, yahut dostları ziyarete | gideriz, Fakat çalıştığımız gün | ler 9,30 veya 10 uyuruz. Bütün gün sinema objektifi ve elek- trik ışığı içinde çalıştıktan son- Kısa saç Eski ruhlara bir yenilik veriyor | Bir sene evvel saçlarımı kes | tirmiştim ve kendimi asrileştir | | meğe çalışıyordum. Beni ler: “Vay Mer dikleri zaman hissediyordum. Gazeteler s: ri daha yaşlandı diyorlar. Aca ba uzun saçlar © insanı daha genç mi gösteriyordu? Gariptir ki, saçlarımı kestik ten sonra etrafımda ber şeyi başka türlü hissetmeğe başla dım. Bir sene evvelki gibi dü- şünemiyorum. Hiç bir zaman | saçın ruha bu kadar müessir o lacağını hatırıma getirmemiş- tim. Ben sahneye çıktığım za- yaşında idim. Başka çocuklar gibi oynayacak İ hiç bir vakit bulamadım. Eğer | oyun için bir fırsat çıkarsa, ya çalışırken yanımda bulunan, ya irebiliyordum. en defa kocam Duglas ile İ beraber Avrupada iken, Pari- | n maruf terzilerinden Baron Meyer'de bir muhaver3 €sna- sında bana dedi ki: — Kısa etek ve uzun saç ka dar yakışıksız bir şey yoktur. Bunun bir mânası da uzun © tek ve kısa saç kadar yakışık- sız bir şey olamaz demektir. Ben de kaç defa, diğer kadınlar gibi, saçlarımı kesmek istemiş, İ fakat cesaret edememiştim. Lâ İlin etekler daha w: İ Baron Meyer'in de İ zamda canlandıkç bir gün ka İ rarımı verdim. Hattâ sinemada | artık genç kız rollerini bırakıp ta kadın rollerine başlamak za- manı gelmedi mi, diye düşünü ordum. > 3 Nihayet saçlarımı kestim. — | Kocam ve dostlarına kı| sa saçlı olarak (o çıktığım) ilk günü hiç ounutmuyo- rum, Herkes farkma vardı. Fa kat kimse hayrete düşmedi. Ar tık kendimi bir genç kız değil, kısa saçlı bir genç kadın hissedi yordum, Aksülamel pek cabuk hâsıl oldu. Artık küçük Mary Piektord değildim. Büyümüş. tüm, Adımlarımı daha emniyet le atmağa başlamıştım. O vak- te kadar acayip bir tarzda mar yürüyordum. Kendi ke; “akşam yattığı zamar& kadar neler yapıyor? | kan şayialar Metro Goldvin artistlerinden Conchita Montenegro Hovard ra, artık akşamları bir yere gitmeğe insanda takat kalma- | yor. Biz hayatımızı sinemadan ka zandığımız için, kendimizi dai ma korumak mecburiyetinde- yiz. | ; Jeanette evleniyor Jeanett; Macdonald “Aşk Resmigeçidi,, filmin İ den sonra birden bire şöhret a- lan Amerikalı yıldız Jeanette Macdonald haziranda evlene- cektir. Müstakbel zevcesi Cre- orges Ritchie isminde Nevyork h bir simema acentasıdır. Bu suretle son zamanla; bu yıl. dızın yaralandığı veya öldürül- düğü hakkında Avrupada çı- nihayet bulmuş oluyor, Bu şayialara nazaran, Jen- nette Macdonald Avrupada i- ken güya İtalyan veliahdi ile münasebette bulunmuş ve bu- nu haber alan veliahdin zevce- Jose tabanca müştü. Anlaşılıyor ki uydurmak, Amerikan usulü bir reklâm olacak, Oscar Strans bu şayiaları Maurice Chevalier için ha- zırlanan “Şen mülâzım,, filmi- nin bestelerini meşhur best>- Oscar Strans yapacaktır. kâr le saçları kesip yenil dikten sonra.. Tuvaletleri yeni ledim, Telebbüsü | hoşuma gi: den bir kadın vardı. Kıy: mi ona benzetmeğe çalışmağa başladım. Arasıra tabii, fakat olmadık şeyler isteyorum. Me selâ kocamm koluna girip cad dede giderken, mağaza came- Kaderini bekmak.. Ahbap ziya retlerine gitmek.. Ne bileyim? Kafam mütemadiyen yeni şey- lerle uğraşıyor. if Acaba yakında nasıl bir yeni değişiklik olscak? Mary Pi MİLLİYET CUMA Cas) İ metini kazanmış oluyor. Bu senenin İ gelinleri geçen seneler olduğu gibi değildirler. Uzun etekler içinde da- | da sebebi sevildiğinden şüphe etme. | de cok müessir olan bu huyu valde- | radığını düşünür, Hele Ki | ord | Gelin elbisesi | | Derler ki, en iyi düğün mev mayıstır. Kısa etek modasi ©” in elbiseleri üzerinde de tesiri- ni göstermiş ve kısalmasına âmil cl. | muştu. Halbuki şimdi etekler uzadı a için, düğün elbisesi de ski baş- daha ince birer prensestir duvakları sade ve fazla irler, Mayıs düğünleri için beyaz ipek li saten, yaz için tinon şifon, dante İs veya tül elbiseler, krş için de krep döşin veya krep marüken kumaşlar iyidir. Duvak tülünüm, elbisesinin beyazlığına uyğun olmasına da dik- | kat etmelidir. Yeni gelin elbiselerin- de şimdi çizgisiz, çiçeksiz düz ku- maşlar tercih ediliyor Resimdeki gelin elbisesi Parisin | en meşhur terzilerinden Cecile Wel- | ley'in kreasyonudur.. Kumaş krep | satenden, duvak tülüğdendir. Gelin elbiseleriide dantela da kul lanılabilir. Hattâ elbiseyi ipekli dan- teladan yapanlar vardir. Çocukların dişleri Annelerin en büyük vazifelerin. den biri de, çocuğun dişlerine bak- maktır, İnci gibi beyaz çocuk dişle- ri bakılmazsa, şekerden çikolatadan ve bakımsızlıktan sasarır. Çocuğe dişlerini temizlemek itiyadını mek bizimdir. Bu seretle o da daha küçükten dişlerine ihtimam göster- meğe alışır. Çocuk üç yaşına gelir gelmez bir diş fırçası almalı, Farçanın çocuğun öğzma göre, küçük olmasa dikkat etmeli. Sonra fırcanın kılları gayet yumuşak olmalı, O kadar ki çocuğun ne diş etlerini, ne de diş minelerini reneie etmesin. Ş Sonı gun ini temizle- mek işin din rı da kullanmak doğru değildir. Soğuk suyun içine az miktarda tuz 8 dür. Ço- cek için en sihhi diş patı tuzlu dur, Tuzlu su hem dişleri beyazla. | tir hem de diş etlerini pembe ve sihhatli bulundurur. Dişleri fırçalarken, fırçayı yuka- | rıdan aşağı indirerek fırçalamalıdır. Elma dişleri büyütmek için çok faydalıdır. Çocuğun - dişlerinde hiç bir bozukluk olmasa bile, gene her altı ayda bir diş hekimine gösterme Çocuk kıskançtır dikkat etmeli Çocuk daima kıskanç olur, Bunun Onun için, çocuğun terbiyesin ler daima göz önünde bulundurma- Iıdırlar, Çöcuk bir tane iken bu şüp hesini izale etmek bir dereceye ka dar kolaydır. Fakat İkileşti mi, ço- cuk 2nna muhabbetinin taksime uğ- terilen fazla şefkat ve iltifat bu zannını büsbütün takviye eder. Kendisine evvelce gösterilen muhab betle, sonraki muhabbeti tartar, ve ekseriya moli>an bulur. Bu endişe o- nu hırçın ve asabi yapar. Lüzumsuz yere ağlar, etrafındakileri rahatsız eder. Hele küçük kardeşine rakip na zarile bakar, Fırsat bulup onu hır. palamaktan zevk duyar. Bu sebepten çocuğun bu şüphesi- ni izale için, ona eskisi pe habbet göstermelidir. Fakat küçü- ğü sevmiyoruz yalnız seni seviyo- Tuz zelanbını vermek te doğru değil- İ dir. Her ikisini de ayni derecede z0- | eden sergiler açılıp kapanmayor de İ tafa Şekip Beyin resmin pisikoloji | cevap alamayan betbaht bir yolcu dur. Yolunun üstünde vahşi ve yı tcı devlerle boğuşmaktan da yorul gibi. Bizim memleketimizde, sesi kısıktır. Zebunki laklara kör ve vakur bir sesle hay- kıran bir cihan değildir. Bizde iman siz san'atların kalırma uğramış san at eserleri, çukur bir süküt içinde uyuklayan ürkek san il geleridir. İçinde namütenahi tufanın kaynayaşını sezmeyen san'atkâr, öksürüklü sesi- İe terennüm ediyor. Türkün, sam ndaki kabiliyet ve istidat gene fe- | veren mesuller elin. de yarının büyük kuğretlerinin ze- delenmekte olması, asrımızın en bü. yük faciasma ne büyük bir vecdin smali- yazmaktan, mürettipler iktısa ii bubrandan şikâyetler dizmekten kaç renk basan matbaa makineleri taze kitaplar neşretmiyor değil. Gerçi iyi, eserler teşhir ğil fakat ne bunlar vicdanımıza ge niş bir hamle ile elektrik sevk eden büyük bir dinamo vaziyetinde, ne de ında müessire fayda | nefex, Yolcumuz kurak içiyor. Yorgun yolcu! n olsun. I Elif Naci l Hatıralar si ünvanlı makalesinden bir kaç #a- “Fütüristler ve Gübistlerin tut- | tukları yol ise ancak sinemadan çok | geri hareket taklitleri temin edebi lir. Meselâ fütüristlerin yaptığı bis atm koştuğunu göstermek için nal ların fasılalı irtimaslarını tekrar | etmek hiç te hareket sayılmaz. Ru. hi hareketlere gelince bu bir tabloda gösterilmediği gibi tablo resimleri- le de temin edilemez.,, Gene Mustafe Şekip Bey 4 mart gazetesinde dör- ik makalesinden “Gübizm cereyanı ise tabiattan istianeyi bilkülliye reddederek tab- loyu sırf zihni bir eser olarak vücu- de getirmek ister ve bunun için de | yegüno vasıta renk ve şekilleri kul. | lanır ve neticede asri | adamın bu- | günkü itiyatları olan nizam, beraber | lik ve vüzubu renk ve şekillerin li- vizmi ile temine çalışır. Burada san atkârın yapmak istediği lirizmden başka bir şey görünmez Pablo Picasso £ Pikaso aslen İspanyoldur, fakat kültürü daha ziyade fransızdır, ve kendisi de takriben on iki sene ev- velindenberi Fransada ikamet et- mektedir. Pikaso, kübizm denilen resim cerayanının banisidir, Bu cere yan, muasır san'atta çok büyük bir hemmiyet kazanmış, ve büyük bir “mektep,, olarak dünyaya yayılmış- tır. Mütrit bir şekilde tecelli eden kü- bizm tabıatın kanunlarından dışarı. ya, çıkmamakta, eşkâliin adeta bir hendesileşmesini vücade getirmekte Filhakika tabiatta her cisim mu- rabba, müselles veya daire dahiline İ ona göre cevap" veriyorum: | san'atını senelerin dürbününden sey Asrın modern san'at ismini verdi ö hakkında muharrir, san'atkkir ve ih. tisaş sahiplerinin mütalealarını meş rediyoruz, Bu suretle san'at haya! mızda uyandıracağından emin ol âlemimize hizmet etmiş adde. | diyoruz. Her "san'at sü isi mezarlarını öğrenmiş olacağız. Nurullah Cemal Bey or ki: Bu suali bir az garip bulmaklı beraber, mahiyetini de iyice anlaya. mayorum, Bu sunlden maksat, ku- bizm, surrealizm gibi müfrit san'at nümayişler neo - klasirizm gibi ge. riye rücu yeltenişler, hasılı bu za- manın san'atının kıymet ve ememi Yeti hakkındaki fikrim nedir olsa ge mi? deği Suali bu şekilde anladığım için Bence, muasır san'at serd etmek, biz munsırlara dü- şen bir şey değildir. Bunun için, az geriye çekilerek, zamanımızın retinek lâzımdır. Primitifleri, Röne- sansı, hattâ dünkü şey olan roman- tizmi, ennpresiyonizmi, az ve ya çok uzaktan seyrettiğimiz lar hakkımda kendimize göre bir fikir sahibi olabiliyoruz. Bizimle beraber doğmuş olan, ve bizimle beraber taazzuv eden sa: leri hakkında bir hüküm ver mek imkânsızdır. Hem hüküm vermenin, zamanı muzun fikir ve anlayışlarının mahsu- lü olan modern san'atın büyüklüğü veya küçüklüğü haleki ünakaşa etmenin me lüzumu var? Bu, sun'i bir iz bu zamanın çocukları değil ? Giyinişlerimizde, evlerimizi tertip tarzımızda, beşeri tecelli hükmedip anlayışlarımızda, ve içtimai füllerimizde eski zihni lere benzemeyen yeni, daha su mütahavvil bir zi yor muyuz? İrgilsek bile, yaşamak için kullanmak mecburiyetinde kal- mıyor muyuz? Modern san'at dediğimiz mimari- nin, tezyinatın, musikinin, resim ve heykeltraşinin şimdi gösterdikleri şekil ve ifadeler de, bu yeni ve mü- tehavvil zihniyetin birer makesidir- ler, Modern san'atın bazı müfrit şekil İerini aykırı bulan muhafazakârlar, unutuyorlar ki yaşadığımız devirde bir çok cihetlerinde aykırı ve müf- ritti. Kübizm bir cinnet değildir, fa kat asrımızm o endişeli, o makine ye ve hendesi satha © mütemayil, © entellektüel o muammalarla oy- namaktan zevk alan zihniyetinin tam ve mükemmel bir timsalidir. Romantizm, çıktığı devir için nasıl kuvvetli bir makeş olmuş ise, kü- bizm de bı devir için ayni şekilde bir makee; sadık bir aynadır. Ma. bu kadar mahdut bir yerde bu İşzdar büyük problemleri mevsuubahsetmek © gülünçlüğüne katlanıyoruz, şümullü konuşalım, Eski san'at yeni san'at, biz san'at kârlar için yoktur. Yalnız büyük bir “S,, le san'at vardır. Ve san'at devir- lerin makesidir. Bugünün san'atını metlerini ölçmek vazifesini ir bir asır sonra gelecek olan mü- nekkitlere berakarak, biz yeni anla- | yışlarımızla yeni ve kuvvetli san'- at yapmağa çalışalım. Geçmiş devir lerin şaheserlerinin bulundukları ŞA larınr aramağa çalışmış, kübüzmü i- cat etmişti. Pikaso hemen her levhasında ye- ni bir üslüp yeni bir kaide vazeden san'atkârdır. Tabiat onun için her vazedilebilecek bir bendesi şekil gös terir, Bu nazariyeyi mevkii tatbike ko- | varak Pikaso eşkâlin sentetik taraf- ir ğizağ Pic-ssonun bir zaman tahavvül eden bir muamma- dır. Bu muammayı halletmek için, Pikaso, ressamların en entellektu- isli olmuştur. natü martu. Nurullah Cemalbey ğumuz alâka ve hareketle kendimizi |/” tunumuzda İğ bir veya birkaç san'atkârımızın nok || dir ki on-! ir yet kullanımı | | teknik kıy. İ Kessam Nurullah Cemal B. müzelere bir mabede girer igbi hür metle girelim. Ebediyete kavuşar büyük san'atkörların nasıl hissettik lerini, ellerindeki malzemeyi nası kullandıklarını dikkatle tetkik ede lim, Fakat bugünün san'atı bize kun vet menbar olsun. Bilmem arzedebiliyor muyum. İç timai gidişlerin iktiza dolayısile modern sam'atın evvelki cereyanları göre kıymet ve derece biçmel hize düşen bir şey değildir. Muhak kak olan bir şey san'atı anlamamız, sevmemiz İzem dır. Kendi derinin medeni ifades İ olan san'tı anlamayan adam, ileri varsa, o da yen ye gidemeyen ve ileriyi görmeyci | adamdır. Bugün bir Pikaso, bi Brak'ın tablosuna omuz ilken & dam tipi, realizm ve romantizm de virlerinde bir kurbe, bir nun eserine istihfaf nazarile balat Dölakrua ayni karanlık anlayışlı adamdı . Ya şamak ve muvaffak olmak için be layışları, fülleri ve icatları tatbilç et | asrın insanları, bu asra mahsus an | mek mecburiyetindedirler. Maddeten asri olan bir adamır manen de asri olmaması imkânsızdı zannındayım. Manen «sri olmak te yaptığı adımları tekip edebilmek, ar beşeri dehanın fikrin her sahasındı lamak, sevmektir. “Entellekt,, ini asrın ahes durabilen mütekâmil adam İ riüs Milo'nun bir senfonisi, Arşifen | ko'mün bir heykeli, Vlamenk vey: Brak'ın bir tablosu, yaşayan konu şan, zamanımızı ifade eden tam € serlerdir. Güzel San'atlar Birliğinin senelik Ankara resim sergisi dün fırkanın hars şubesi binasında açılmıştır. Re- simlerimiz bu sergide teşhir. edilen resimlerden biri ile serginin bir kö şesini göstermektedir. Fransızca bir eser Bestekâr Cemal Reşit Beyin bira- deri Ekrem Reşit Bey bundan bir İ müddet evvel Pariste (Gallibard) taphanesinde Dösorientö “yani yo Tunu şaşırmış kadın,, namile bir ki tap bastırmıştı. bir eser neşretmiştir. Eser hem ede bi, hem de tarih tetkiki noktai maz rından şuyamı dikkattir. Eser, şimdi ye kadar meşredilmemiş bazı vesaik ; | de ihtiva etmektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: