31 Ağustos 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

31 Ağustos 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i İ Asrın umdesi “Milliyet” tir. 31 AĞUSTOS 1931 İ TDAREHANE — Ankara endde- hk a 100 Telgraf adresi: Milliyet, . numaraları: 24911 —2431 24319 ABONE ÜCRETLERİ 6 Türkiye için Hariç için 8 aylığı © 400 kuruş 800 kuruş .6 7, 10, 2 1400 , 2700 ; ei *, Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş şir. Gazete ve matbaaya alt işler ,Şin müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini , abul etmez. ” ” Bugünkü Hava Dün azami hararet 24, asgari 17 derece idi. Bu- gün ruzgâr poyraz hava ik. Müstehcen? Şimdi gazetecilerin en çok 'nıldıkları şey müstehcen bir , sey yazmak tehlikesi! Diyecek İilmiz kö * — Efendim; müstehcen şey razmazsınız! Olur gider. o Evet, bu dile kolay bir söz İlür,. Fakat tatbikatta değişir. Neden değişir, izah edi Bir şey müstehcen mi de-| (fil mi? Bunun maalesef eli - «(mizde müşterek bir ü ir. Bu herkesin telikkisine İğöre değişebilir. (Venüs) ün zeykeli bana göre müstehcen | | ve ayıp değildir de Hacı Hüse | İşin Efendiye göre müstehcen- idir. | Benim müstehcen telâkki | İsttiğimi, Müddeiumumilik müstehcen telâkki ederse me- sele yoktur. Hattâ benim müs iiehcen telâkki ettiğimi o müs- ,tehcen telâkki etmese de me- sele yoktur ya!.. Lâkin iş ber- ıkis olur da benim müstehcen tannetmediğim bir (o yazıyı o müstehcen addederse Nasrat- “Sin Hocanın dediği gibi ,kıyamet o zaman kopai nun için arada bir anlaş; ,#ada yekdiğerimizin telâkki "farklarını aşağı yukarı tespit i çetsek hiç fena olmıyacak!.. © Doğrusu ben mütereddidim. ru şu mısra omüstehcen değil mi? e Gün doğmadan (o meşi- İmei şebten neler doğar, “ Palavradan sakınalım ! : Sevdiğiniz veya hürmet et- i tiğiniz bir adam tarafından si- ir gönderiliyor . Kelli ir adam.. Bir ecnebi. Si- sa kartını veriyor, bakıyorsu - * “nuz. Ya bir baron, ya bir m: i. İsminin altında da en satır tutan bir künye. Patagonya Üdeba ce- miyeti heyeti o müdiresi azai kadimesinden ve eski fahri el- çilerden falan falan. ğ Bu adam size: Paristen ayrılırken gö Ç rüştüğüm zaman Mösyö Bri- © Milliyet'in Edebi Romanı: 8 e BAŞI DÖNÜ — Bilmem vakit bulabile- cek miyim, hanımefendi . © — Durun, sizinle ya © lü yapalım. Çarşami beimelir acer belki sıkılır . sınız. Cuma günü serbest misi , miz? i — Cuma günü ” — Öyle ya, tatil 5. — Evet, efendim. ; — Bu cuma bize gelin. Bir- * dikte öğle yemeği yeriz. Sonra © bana şiirlerinizi, yatronuzu © okursunuz. o Akşam üzeri de 4 şöyle bir dolaşırız; olmaz mı? i — Bilmem ki, hanımefendi.. gm — Yoo! Mazeret kabul et- mem. Mutlaka beklerim, Şira- © di oyun bitince sizi annemle de İ tanıştırayım. çi — Anneniz mi? i Şurada kanepede di İİ sai — Evet. oturan H12-— Aİ A Dil işleri: 5 Eski Dil encümenine kusur bulunan şeylerden biri de türk çeye Türk “ kökünden gelme | İbir çok kelimenin birden 30- | kulması hakkında deveran e- den mübalâğalı | şayialardır. Hattâ haber aldığımıza göre, Darülfünundan gelen bir Ruhi yat ıstılahı listesinde, affeder- siniz, pek radikal davranarak “ruh,, a “zrvındırık,, diyeme- dik yollu garip bir itizar bil serdedilmiş imiş. Ruh yerine kimsenin kullanmadığı zıvındı- rık gibi bir lâfr kullanmamış olmakta itizar edecek bir şey yoktur. Böyle (iken mazeret İ serdine ihtiyaç görülmesi, En- cümen hakkındaki uydurma şa yiaların ne kadar kuvvet bul- duğunu gösterir . Türkçenin yabancı dillerin tesirinden kurtarılması demek, hangi dilden gelirse gelsin u- mumun kullandığı ve manası- nı verdiği kelimelerin lügatten kovulması demek değildir. Bir dil başka bir dile kelimelerile değil, tasarruflarile tesir ede- bilir. o Türkçede (o rumcadan, İtalyancadan, & Fransızcadan, alınmış birçok kelimeler var- dır. Böyle (iken o kelimeler var diye türkçenin bu lisanla- | rın tesiri altında kaldığını kim se iddia etmemiştir. Arap ve acem dillerinin (tesiri altımda | kalmaktan (olan şikâyet te, | türkçede bu dillerden alımma | kelimelerin çokluğu ile beraber bilhassa o kelimelerin (kendi dillerindeki imlâ, iştikak, ter- kip kaidelerile beraber girmiş bulunmasmdandır. Bu kapi! lâsyon kalktıktan sonra türk- | geleşmiş arap ve acem kelime leri de türkçeleşmiş rum, İtal İ yan, Fransız kelimeleri gibi di İlin İügetinde kalebilir . Li sadelşmesi cereya- nı ile dilin yabancı lisanlar te- İ sirinden kurtarılması işlerini biribirine © karıştırmamalıdır. İ yan dediydi ki, diye başlayın ca siz biraz toplanıyorsunuz.. İstanbula gelinciye kadar bü- tün uğradığ yerlerde etrafını en aşağı hariciye nazırları ve İ hariciye erkânı teşkil ettiğini İ söylüyor . Bütün bu adamlar - dan bahsederken aldığı İâubali tavır, sizin küçük kardeşi zin ismini söylerken kendinize vermeğe hiç lüzum görmedi- ğiniz kadar merasimden mah- rumdur. Uzun uzadıya anla tıyor. abii hep Türkiyenin terakkisinden, © inkişafından, ticaretinden ve kendisinin ye- ni Türkiyeyi etüd etmek iste - diğinden. Bi bu lâflar - şüphe etmezsiniz ki - insana verir, Tam siz de emeye- niz zaman bu şatafatlı zi- yaretçinin asıl maksadını öğ- renerek şaşıyorsunuz. OO ka- İdar ki; şaşkınlıktan uykunuz | kaçacak yer (bulamıyor. Me- ğer bu büyük ve muazzam, şa tafatlı , kelli felli zat bir ga- zete için ilân topluyormuş.. Eskiden dağ fare doğurdu | derlerdi... Buna pire doğurdu demek daha doğru olur değil FELEK KLER İbrahim Necmi sunuz? O benim annemdir. — Genç diye mi şaştınız? Ben de pek gencim. Deba yir mi bir yaşındayım — Siz kaç yaşındasınız, Nebil — Geçen sone ka Hanrmefendi. yeniyi — Affedersiniz. tazeledim . — Estağfurullah efendim, kederinizi Plâk bitince tanıştırma da yapıldı: — Anne, Ahmet Nebil Bey bu cuma bize | gelecek. Öğle yemeğini beraber yiyeceğiz. — Çok iyi, kızım sonra da sserlerini okursun kendisine. Yeni kelimeler meselesi Sadelik cereyanı, ta (Şinasi) | devrinden beri devam eden bir harekettir. Şinasi, Ziya Pağa, Namık Kemal, Ahmet Vefik Paşa, Ahmet Mitat Efendi, Mual- lim Naci Efendi bu yolda bir çok nümüneler £ vermişlerdir. Edebi teceddüdün o Hâmit ve Ekremle başlıyan ikinci devre- si ile Serveti fünun edebiya- tı, bu hususta zevk aristokrat lığı iddialarile bir nevi kelime gerileme hareketi | yapmıştır. Yeni lisan cereyanı bilâkis sa- deleşme hareketinin o yeniden canlanmasına vesile olmuştur. Bu sadeleşme işi devam edi- yor ve edecektir. Fakat resmi bir heyetin bu işte vazifesi yal nız rehber ve müşevvik olarak malzeme hazırlamaktan ibaret tir. Bu vazife şu suretle icra olu nabilir: i — Lügat yaparken türk- çe kelimelere bir imtiyaz ver- mek. Bu imtiyaz, başka dil- lerden gelen kelimelerden yal niz ümumi dilde kullanılanla- rı almdığı halde, türkçe olan- n cümlesinin alınması şek le ifade edil ir. Mes: (ertelemek) kelimesi şimdi u- mumi dilde pek de kullanılmı yor. Fakat lügatlarda vardır. O halde bu (kelimeyi de yeni lâgate almalıyız. Eğer kelime türkçe olmasaydı, meselâ (sembut, ti şagap) gibi acem veya arap aslından gel- seydi, o zaman (o İügate gire- mezdi . 2 — Dilimizde karşılığı ek- | sik mefhumlar için o mümkün | olduğu kadar türkçenin varlı- ğından istifadeye çalışmak. Meselâ halk dilinde bir (y. mak) tabiri vardır. Bu, cin; ni bozmak, ve (sürüden ayrıl. mak manalarına olarak hay- van için kullanılır. Muhterem İş Bankası umü- mi müdürü Celâl Beyfendi, İz mir taraflarında bu kelimenin fikir ve prensip < değiştirmek, müesses bir heyetten ayrılmak itizal manalarına da kullanıl. mağa başladığını hikâye edi- yorlardı. Bu kelimeyi böylece genişlemiş manasında kullan- mayı teklif edebiliriz . Böyle tek kelime bulamadı- ğımız hallerde türk köklerine türkçe lahikalar (| ilâve ederek ve yahut iki türkçe (o kelimeyi birleştirerek yeni kelime de ya pabiliriz. Meselâ (müsmir) ye rine (verimli), (Millâaire) ye rine (binyıl) gibi (o kelimeler koymak mümkündür . Yalnız gerek eskiden mev- cut kelimeleri kendi manala- rında, yahut o zamanın geniş letilmiş ve daraltılmış şekille- rinde kullanmak, gerek türk kelimelerini birleştirerek veya türk köklerine lâhikalar ilâve ederek yeni kelimeler yapmak işleri, lügat işi değil, (dil ye- nileme) işidir. Bunda bir en- cümenin veya Akademinin ro lü, bunları ortaya atmak ve ter vicine çalışmaktır. Yoksa ol- muş, biti gibi lügate koy- mak değildir. Lügate konan, fakat halkın diline düşmiyen, Yı Bu defa Nebi Be | yin eserlerini dinliyeceğiz. Hanımefendi, kileri de lütfederseniz.. — Vakit kalırsa onları da okuruz . Muhteşem Nihat Hanıme - fendi, Şeyda Kâmil Beyle tan | goyu oynarken, bir saniye bi- le rahat edememişti. Himaye- sine aldığı, benimsediği gen- cin Neriman Cemşit Hanımın pençesine düşmesine bir türlü tahammül edemiyor gibiydi. Nimet Hanımla da görüş - türülmesine büsbütün içerliye rek uzaktan çağırdı: — Nebil Bey, o baksanaza, Süheylâ Hanım fokstrot için sizi arıyor . Delikanlı, Neriman Cemşit Hanımla annesinin ellerini ö perek ayrılınca Nimet Hanım kızma sordu: — Cuma günü Atıf evde bu lunmıyacak mı? — Yok, bu cuma annesine gideceğini söylüyordu. — O halde, pek âlâ. | —Fransızcadan— | Piyer uzun bir seyahatten avdet ettiği zaman, karısı Mar asyonda bekliyordu.. geldi . Birlikte otomobi | le bindiler. Sabahleyin Piyer, kahval- | tı ederken karısına birden bi- | re dedi ki: imdi yavrum, sana a- çıkça söyliyeyim, ben seni bo şıyacağım. - Margrit şaşırdı : ış — Neden? — Bunda şaşılacak bir şey yok. Giderken seni tarassut i- çin burada kalan arkadaşım- dan her şeyi (oöğrendim. Şu birlikte gezdiğin, günleri unutuyor musun? Hele şu son haftalardaki cünbüşle- | rin, grit evvelâ kıp kırmızı kesildi. Sonra sap sarı oldu. Hicabından, nedametinden, | hiddetirden renkten renge gir di. — Söyle bakalım, bu işi ne den yaptın? Neden, neden? Ve sualini tamamladı: Ben, bana ihanet etmiş bir kadınla daha uzun müd. det böyle yüz (yüze yaşıya- mam. Kimi beraber kal- sak, daha kaç kereler ihanet edersin. İyisimi ayrılalım. Fi- lip hoşuna gidiyor. Bunu sak- lama! İşte benden | izin! Git, muharrirler tarafından kullanıl | mıyan bir kelime ölü doğmuş | bir çocuk gibidir. Dil, canlı | | kelimelerden yapılır. Ölülerin | İ yeri mezar olduğu gibi, ölmüş | kelimelerin yeri (Ode tarihtir. Henüz ana rahmindeki çocuğu | vaktinden evvel dünyaya getir | mek onu öldürmektir. Yerleş | memiş kelimeyi yerleşmiş bi göstermek te'onu öldürür. İşte bunun içindir ki yeni kelimeler yapmak; mevcut ke limelerin manalatın” tadil et mek işlerini 'daikhi surette bu- mun üzerinde çalışacak, işliye- cek bir Akademiye — bırakmak lâzımdır . . Dilin sadeleşmesi ise, git ikçe yazı dilinin konuşma di- ine yaklaşması “ile izah edile. | bilir. Bü günün yazılarını, hat tâ bundan on beş sene evvelki lerle karşılaştırınız, dilin ne kadar sadeleşmi duğu ken- dilinğinden meydana çıkar. Dilin sadeleşmesi tabii bir cereyan ile bütün kalem sahip İlerinin gittikçe yazılarını daha geniş bir okuyucu kütlesine o- kutabilmek ihtiyacını sından doğar ve yine cereyan ile gil ile konuşma dilini birbi laştırmağa hizmet eder . Dilin yenileşmesi ise, dilde mukabili © bulunmıyan birçok mefhumlara karşılıklar bularak onları gazeteler, eserler, kon- feranslar vasıtasile o umumun ve bilhassa yazı yazanların ka- bulüne arzetmek yolunda bir iştir. Birbirinden ayrı olan bu iki işi karıştırmamalıdır. İbrahim Necmi Süheylâ Hanım, yün beyik; Gömileii Şdela kaldırıp Ahmet Nebilin kolla- rı arasma atmıştı . Çabuk ça- buk, heyecanlı heyecanlr ko- nuşuyor, daldan'dala atlıyor, | hiç çekinme, yabancılık göster etmeği ne kadar “istedim, Ne- bil Bey. Öyle güzel vals edi. yosunuz ki... Azizim, bu Vals, tango, blüz, falan ya- pan kavalyeler o kadar nadir ki.. Fakat siz fokstrotu da ne ince oynuyorsunuz. Bravo! — Biliyor musunuz, bir a danberi kocam Avrupada se- yahatte.. Bu yüzden evimizde ziyafetler, falan O hep durdu. Ama sizin şerefinize artık mut laka bir davet yapa gün . size müsait, ”.| gelmişler lâkin İ miş, zarar yok! Bu cuma olur mu? — Hayir, © Hanımefendi, Bu cuma sözüm var . — Öyle ise pazar akşam, PAZAK VESISI euro ST Yarım kalan intikam o adamı bul. Ben ayrılayım. Sen onunla birleş, * izdivaç et, düğün yap, ne yaparsan yap. Fakat şu dakikadan il aramızda her şey. Sonra Filip güzel çocuktur, hoştur. Benden ne eksiği var, ne fazlası.. Doğrusu mükem- mel bir çift olursunuz. Düğü- nünüzü şimdiden tebrik ede- rim . Margrit acı acı güldü: — Sen zaten şimdiye kadar beni sevmedin ki .. — Oh, sevdim. Hem çok sevdim. Vekayi benden zaaf henüz öldürmedi. Artık ötesi | masal... Margrit © kocasına dik dik baktı. Kafasının — içinde çeşit çeşit fikirler dolaştı. Nihayet dedi, madem ki öyle istiyorsun. Ve ayrıldılar . kısa bir On ay- Talak muamelesi zamanda ikmal edildi. İrk kanuni müddet Margrit, kocasının tabmin et- tiği gibi, Filiple evlendi. Günler geçti, haftalar, ay- lar.. Hattâ iki sene! Bir gün Piyer Margrite Bir | yariçte rast geldi. Ondan ev- vel de kalabalık yerlerde bir kaç defalar © birbirlerin her ikisi de birbirlerinin yüzlerine bakma- ğa cesaret edemiyerek şöyle kenardan sıvışmışlardı. Piyariçtede ilk defa öyle ol du. Fakat orada göz ucu ile birbirlerine baktılar. Sonra ha- fif bir tebessüm.. o Derken a- dam akıllı konuşmağa başladı- lar. Piyerin bir maksadı vardı: Filipten intikam almak, Hem de nasıl intikam? o Dişe O, bir zamanlar kendi karısı nı ayartmış değil miydi? Pi- yer de şimdi onun karısın a- yartacaktı. Ama eski karısı Şimdi değil di onun karısı. . Vaziyet müsaitti. Filip te uzun bir seyahate çıkmıştı. Pi yer, eski karısını hiç de bu ka dar candan ve bu kadar cazip görmemişti . < ya, Hafiften hislerini de söyle- meğe ve Marğrite korta etme ğe başladı. Suya sabuna dokun maz gibi görünse de, Margrit söylenilen şeylerin altında sak lanan manayi derhal sezmiş- ti. Onun için müsait davranı- yor, Piyere yol © açıyor, fakat “evet,, demiyordu. Bir gün tenha bir zamanda Piyer kadını belinden kucak- k i, Fakat kadın şid- li Piyer, dedi, sana ihanet ettiğime o kadar pişman oldum ki, artık yeni kocama bir daha ihanet etmemeğe yemin — ettim. Ben Filipe sadık kalacağım . Ve o günden itibarende bir daha Piyere görünmedi . Pazar akşamı bize gelebilir siniz? Kimleri davet edelim, ne dersiniz? Muhteşem Nihat Hanımefendi. Semiha Nazmi Hanımefendi her zamanki dost larımızdır. Bu Neriman Hanımla öte ki sarışın Hanımı yeni tanıdık. Bilmem onları da (o çağıralım mı? Bir de kocamın o pekiyi dostlarından Fuat Sami Beyle Hanımı vardır. Onları da da- vet ederiz. Olmaz mı? — Siz bilirsiniz, Hanıme- Fendi. — Ama sizi mutlaka bekle rim. Bu ziyafet asıl sizin şe- refinize olacak, Azizim, bil- mezsiniz eğlenceyi ne kadar se verim. Kocam işlerile meşgul. O kadar hayat (adamı değil. Zaten aramızda epeyce yaş far kı da var. Kocam otuz beşini geçmiş, kırkına yaklaşmıştır. Ben ise, henüz yirmi dört ya- şındayım. — Şaştınız, değil mi? Ne koca bulmak o kadar güç ol- du ki.. Benim teyzemin bir kı geçince, | i Müdü Yangın Hayat Nakliye Kaza Otomobil ANADOLU SİGORT ŞİRKETİ Türkiye İş Bankası tarafından teşkil edilmiştir. Adres: düncü Vakıf Han Telefon: Ist, 531 Telgraf: İmtiyaz Muallim Mubahat Bey tarafından “ Tercüme edilen Ameli Hayat Alimi (Herbert N. Gasson) un İDEAL BÜRO ve YENİ MÜŞTERİ BULMAK SAN'ATİ Eserleri gayet çüzel bir şekilde intişar etmiştir. Bütün İş adamlarına tavsiye ederiz Tevzi mahalli: MİLLİYET, Istanbul Deniz Levazım Satınalma Komisyonundan : 20,000 kilo pirinç: Kapalı zarf usulile ihalesi 22 eylül 931 salı günü saat 10,5 da, nuhut: Açık münakasa usulle ihalesi 22 eylül 931 salı günü saat 14 te. şeker: Açık münakasa usulile ihalesi 22 eylül 931 salı günü saat 16 da. Yukarıda cins ve miktarı yazılı erzakım hizasında gösteri len gün ve saatte kapalı zarf ve açık münakasa usullerile iha- leleti icra kılınacağından şartnamelerini almak istiyenlerin her günve vermeğe talip olacakların hizalarındaki gün vesaatte teminatları ile birlikte Kasımpaşa'da Deniz Levazımı Satm 15,000 500 ,, | alma komisyonuna müracaatları. Edirne Erkek Lisesi rlügünden: Mektebimiz rs yaptırılacak olan elektrik tesisat olbaptaki plân ve şartnamesi mdcibince 20-8-931 tarihinden iti- baren yirmi gün müddetle ve kapalı zarf usulile münakasaya konulmuştur. i — Münakasa 9-9-931 tarihine müsadif çarşamba günü saat 15 te mektepte müteşekkil komisyonda yapılacaktır. 2 — Şartname ve plânları görmek istiyenler İstanbulda * Güze! San'atlar Akademisinde Maarif Vekâleti Resmi Mimarı Bürosuna ve Edirnede mektep idaresine müracaat etmeleri. 3 — Münakasaya bu nevi işleri yapan şirketlerle büyük elek trik tesisatı yapmış olan ve bu o husustaki muvaffakiyetlerini vesikalarla ispat edebilen diplomalı elektrik mühendisleri veya bu vasfı haiz bir mühendisi işe memur eden müteahhitler gire- bilir, 4 — Teklif mektuplarile teminat mektup ve makbuzları mü- nakasa ve ihale kanunu ahkâmına tevfikan tanzim vemüna- kasanın küşadından yarım saat evvel komisyona tevdi edilmesi lâzımdır. Doktor Hafız Cemal Dahiliye hastalıkları mutahassısı Cumadan maada hergün öğ- | leden sonra saat (2,30 dan 5 e) kadar İstanbulda Divanyolun- da 118 numaralı hususi daire- sinde dahili hastalıkları mua- yene ve tedavi eder. Telefon: | İstanbul 8923 ÜSKÜDAR Hâle Sincma- sında AŞK uyumaz mümessili Verijina Valli. kaç kişi istedi, ve: medik, » bilseniz ne de sevimli bir kızdır. Tasavvur edem siniz. Piyano bilir, dans bi fransızca, ingilizce | bil ma henüz iyi bir kısmeti madı.. — Daha vakti (Ode var ya. Benden beş yaş, belki altı yaş küçüktür. Pazar akşamı belki onu da bizde görürsünüz. Söz mü? Geliyorsunuz, değil mi? — Başüstüne Hanrmefen- di. Semiha Nazmi Hanım, sı - rasını sabırla beklemişti. Muh teşem Nihat Hanımefendi ikin ci vals havasını gramofona ko- yarken Ahmet Nebili Semiha Nazmi Hanıma sevketti. — Nebil Bey, sofrada pek ayrı düştük. Hiç sözünüzü din Kiyemedim. — Öyle nrmelendi — İstanbula yeni mi geldi. niz? — Evvelce mektepte iken tesadüf etti, Ha- 2 EYLÜL Çarşamba akşamı ELHAMRA SİNEMASI Yeni mevsimin küşadı münasebetile GEORGE BANKROFT FIRTINA şaheserinde coşkun Okya- musa karşı bir adamın mü- saraasını... Aşka karşı bir kalbin mücadelesini... Ve şimdiye kadar sinemada görülmemiş en mnazzam ve müthiş fırtına sahnesini tas vir ve irae edecektir. Ba film; Tamamen Fransızca sözlü bir Paramount filmidir. indim doğrusu. Bugünlerde kocamın Ankaradan dönüşü ve silesile bizde bir ziyafet vere- ceğiz. Sizi mutlaka beklerim. — İnşallah Hanımefendi. — Durun, isterseniz şimdi- den kararlaştıralım . Bu cums akşamı?... X Hanımefendi ziyafete çağır ir. — Ovv! Sizi daha şimdiden bağlamışlar. O halde salı ak- şamı, diyelim. Yoksa o akşam da bir yere #öz mü verdiniz? — Hayir, efendim. — O halde, salı akşamına. — İnşallah efendim. — Ha! Bakınız, bu âleme yeni girdiniz. Belki usulleri i- ziyafetten dg yarete gitmek lâzımdır. (Devamı var.

Bu sayıdan diğer sayfalar: