Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. 5 MART 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 NTT . yordu.. Bu mevzu şu 1ıdi: “Eski şairlerde fikir ği var mıdır?,, O gün salon ağzına kadar *dolmu;tu. Kapıda bekliyen be Hediye çavuşla : gelenlerin da- | vetiyelerine bakıyorlar ve ara | sıra ahbapları gelirse davetiye- | siz bırakıyorlardı.. | İçeride bir hay. ü huy gi- inceli “diyordu.. Ön sıraları doldur- muş olan edebiyat — meraklısı genç kızlar, Guıel San'atlar konferans ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için L.K. p gaü 7 50 M — 3 aylıği 6 » P. .; Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- Hiruştur. Gazete ve matbaaya ai; işler için müdiriyete — müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- liyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy rasat merkezinden ve rilen imalâümata — nazaran bugün hava bulutlu ve hafif yağmurlu olacak, rüzgâr şimalden mutedi! Üesecektir. Dün azami hararet 7 asgari 0 derece idi, ' Haftanın Yazısı Münakaşa “Barikai hakikat müsade- — mei efkârdan çıkar,, diye eski- — den kalma bir lâf vardır. Bu (çıkar) kelimesinden baş ka türkçe söz olmadığı için si- ze tercüme edeyim. Bu küf ko kan sözü söyliyenin — maksadı — “Fikirlerin çarpışmasından ha.. — kikat kıvılı çıkar,, tir. Hani eskiden çakmak ta- şinr çeliğe vurunca ateş çıktı- gı gibi. Lâkin bu ateş, granit kaldırımda yürüyen hayvan na hından da çıkıyor.. Ona ne diye km... TTTT e Bizde münakaşa doğrusu nezih ve tatlı cereyan eder. Eın ve bilgi daima göz önün- ü tutulur. Terbiye ve — edep kaideleri hiç ihmal — edilmez. İlim ve terbiye dairesinde kar ındakinin anasına avradına O küfür edilir. Murukışının hiç ilişi fakat _,;ılnl ve terbıy:vi fedakârlık- yapılır. Buna şahit olanlar da büyük bir işteha ile onu ta / kipederler. — Matbuatta eğer in ismi münakaşa ol- sa, yahut münakaşa daima /| sövüşme ile kınçık cereyan et o ilmi (!) bahislerin ha- aa 1948 senesi baziranının 35 i günü edebiyat meraklı- da hayli münakaşal mucip olan bir mevzuu mü- den Ali Temmuz Beyle Meh- — met Çınar Bey arasında şehir tiyatrosunun üç bin kişilik salo da bir münakaşalı konfe- tertip edilmişti. Konferan şebabet — konturatçılarından Cııııl Mahir Bey riyaset edi. > Milliyet'in Edebi Romanı: 29 saati yaklaştığını 'fıkıı perde- nin hâlâ açılmadığını görünce Ali T: taraftar olanlı bep bir ağızdan: | — Tem, tem, tem... Muz muz muz... Ali Temmuz, Âli Temmuz zim bom bom! Diye bağırmağa ve Mehmet Çınar taraftarı olanlar da: | — Çinçın çın.. Nar nar nar, Mehmet * Çinar Mehmet Çinar bam bim bom! Diye feryada — başladılar.. Nihayet perde bir kış . havası gibi istemiyerek açıldı. Cemal Mahir Bey kış geceleri kadar uzun saçlarının ortasına sıkış- mış ufak, kemikli fakat şevim. li çehresile halkı selâmladık. tan sonra söze başladı. — Hanımlar, — Efendiler! Bügün burada edebiyatımızın iki rüknü olan Ali Temmuz Beyle Mehmet Çınar Bey ara- -M sımda (Eski şairlerde fikir ince liği) mevzuu mütalca edilecek tir. İki taraf sözlerini sıra ile söyliyecekler ve samiin bu ntev zuda kimin fikri isabetli oldu- ğunu tayin eyliyecektir.. Buyurun Ali Temmuz Bey! Ali Temmuz Bey, zayif, sa ıı benizli matruş bir genç.. İler leyip halkı selâmladıktan son- ra; — Hanmnlar, Efendiler. Bir takım kadirnaşinasların taarru- zuna uğrayan eski şiir ve edip ilâhlarımızı burada müdafaa et mekle ne kadar bahtiyar oldu- ğumu bilmezsiniz.. Deniyor ki; iddia — ediliyor ki, iddiaya cür'et ediliyor ki, eski şairlerde fikir — yokmuş.. Bu saçma söze gülmemek ka- bil midir? Demek; bütün beş asırlık zengin şiir ve edep dev. rimiz bomboş geçti.. Fuzuliler, Nef'iler, Bakiler, Nâbiler ve Nedımleı saçma yazdı, saçma söylediler. Bu kadar serbestçe iddiaya gülmemek mümkün de ğildir. Mehmet Çınar Bey — Ağ- zını topla! Sersem sensin. Se- nin başın Mısır çarşısına ben- ziyor.. Salonda gürültüler... Reis — Rica ederim! Hati- bin sözünü kesmeyiniz!.. Mehmet Çınar — Kesme. yelim amma reis bey, sersem diyor., Reis — O size ait değildir... niz.. Devam ediniz Ali Tem- muz Bey!.. Ali Temmuz Bey — Fuzu- lideki hassasiyet, Nef'ideki cür et, Bakideki felsefe, Nabideki rikkat ve Nedimdeki inceliği nasıl inkâr edebiliriz?.. Ben bu büyük şairlerimiz hakkında mu arızımın neler — düşündüğünü dinledikten sonra sözlerime de vam etmek üzere yerimi Meh- met Çınar Beye bırakıyorum.. Mehmet Çınar Bey kalın, sarışın iri yarr, saçları perişan Sıranız gelince siz de söylersi. YT M bir genç. — Hoy Beni — dinleyen- ler... Benden evvel burada vızıl dıyım işitebildiniz mi?, (İşit- tik - İşitemedik sözleri) ben işitmek için kulak kesildim... Evvelâ bize kadirnaşinas diye- rek hadnaşinaslığa başlayan bu adami.. — Adam sensin!.. Ağzını topla., — (Mehmet Çınar de'vım € dıyor) » Zaten böyle vızıldı- yınlırı, bir sürü — dalkavuğu metetmekten başka ne yakışır? — Dalkavuk sensin serse- #btie — Bana mı söylüyorsun!.. Ben senin ne adam olduğunu da bilirim!. Serseri ben deği- lim sensin. Baban Hamidiye camiinde — kayyum idi. Anan da kurşun dökerdi... Daha söy liyeyim mi?.. Sen, genç iken mektepten tardedilmedin mi idi?.. Al sana serseri! Nasıl şahsiyatla uğra- şır mısın?., Ali Temmuz Bey: — Söz isterim, söz isterim.. diyerek sahneye fırlar... — Hanımlar, — Efendiler!.. Bir edebiyat — münakaşasında şahsımı mevzuu bahseden bu adamın mahiyetini — meydana koymak mecburiyetinde kaldı- ğrma pek müteessirim. Çünkü böyle bir şey pek temiz şey de ğildir. Efendim bu adam, vak tile inhisar idaresinde ihtilâsı çıkmış birinin oğludur. Sonra evinde kaçak — rakı kazanı da bulunmuştu. Annesi gümrük- te yoklama memuru olarak kul Tanılırken üzerini — aradığı bir kadının cebinden parasmı çal- dığı için hapse girmiş ve hapis ten çktıktan sonra bu adamı doğurmuştur.. Artık ötesini siz düşünün!, . — Ulan namussuz berif.. Bu sözünü isbat etmezsen dün yanın en aşağı mahlükusun!, Salonda gürültü son haddi- ne varır... Reis elinde çıngıra- ğı harıl harıl çalar kimse aldır maz.., Karşılıklı başlarlar: — Edepsiz! Ben senin mek tepteki yaptıklarını söylersem burası sana dar gelir.. " — Vay hanım evlâdı vay... Sen kim edehiyat kim be züp- pe! Şu hale bakın yahu! — Züppe olmayı senin gibi hayta olmaya tercih ederim.. — Ulan! rezil herif! Daha dün soframda yemek yemedin mi?.. Haytalarımn artığını yala- yan it!.. — Senden iyi it mi olur?.. Bak nasıl saldırıyorsun kuduz herif!.. Reis sahneden kaçar, sami. in biribirine girerler, polisler müdahale eder, salon güçlükle tahliye edilir. Ertesi gün gaze teler: (Dün Şehir tiy da gü- M!LLH ET CUMARTESİ LİR SUŞT T Sıhhî bahısler İnsanların zavallı beyni Sinirli'ler Sinirliler, — uzun bir bahis.. İlk önce hasta oldukları için si- nirli olanlar, sonra bunlara ana dan, babadan, atadan sinirlilik geçenleri katmız, yeküin ne ka- dar kabarır, göz önüne getiri- niz. Kendilerine göbekten göbe ğe sinirlilik geçenlerin bir takı. mı ya kendilerine intikal eden, coşkun bir. hayat kudretin- den; yahut bunun tersine ola- rak o kudretin azlığından sinir K olmuşlardır. Bütün ömürle. ri kuruntu, — üzüntü ile geçer. Hayat omuzlarımnda çekilmez bir yük olmuştur. Sinirli, heyecanlı, almgan- dır. Bir hiçe karşı dayanmaz, sarsılır, kırılır, ezilir, Değer- siz şeylere dağlar kadar ehem- müyet verir. Şu veya bu uzvu işlemezse, öfkelenir, sabrı tükenir, hırçın. laşır. Kan başma sıçrar. Bir fikirde dikiş tütturamaz. Bir yerde düramaz. Sinirliliğin se- bebi ne olursa olsun, sinirli- lerin çektikleri, biribiri ardın- ca gelen ıstıraplar biribirine benzerse de tedavi, sebeplerin Dr. Rusçuklu Hakkı ve tenasül rahatsızlıkları.. Bir kere bunlar bulundu mu, artık onlara mahsus tedavilerle uy- kusuzluk ta defolur. * & * Dersiniz ki insan hasta ol. madan da sinirli olabilir. Hiç te doğru değil! Örnek mi ister siniz. İşte bir tanesi: Gözleri parlıyor, hiç durmaz, — daima söyler. Adeta geveze denecek kadar çok — söylüyor. Daima kendini göstermek, — parlamak ister. Her yerde ilk srraya ge- çer, biribiri ardınca öfkelenir, sakinleşir. Öfkelendiğini hatır. lamaz. İşte bu tipte olanlar, enerjilerinin taşkınlığından do- !;ıyı sinirli olanlar kumeıınden- ir. Kadın, erkek bu enerji taş. kınlığında nasibini alır. Kadın. ların yaradılışı bu — taşkınlığa daha elverişlidir. Hassasiyet- leri katmerli olmak lâzım. Bir kere kendileri için, bir de ba- ğgırlarında yetiştirecekleri kü. çük mahlüklar için.. Bu katmerli — sinirliler, bu sinirli h lar bazan şi l kıy'nıklarma kadar yükseldiği için, bir dereceye kadar, başka başka plânlara göre yıpıhr Ortada bir hazim bozukluğu varsa, sıkı bir perhizle düzelir. İştiha ve susuzluğu teskin hu- susunda itidal. Çiğnerken ace- le etmemek, sofradan kıllku ler saçarlar. Evin îçindeı bir yıldırım olurlar. Şimşekleri ai- lenin sakin havası içinde fırtı- nalar, boralar yapar. Öfke borasından sonra her şey yerine gelir: Mavi gök yü. zü ve kara bulutları parçalayan ülmeler ve kahkahalar.. kalkmaz calış se birkac hafta işi gücü bırak- mak. Ve aylâk kaldığı zaman su tedavisi yapmak. Sinirli ça lışırken su tedavisi yaparsa yo rulur. Bu yorgunluk ta hasta- lığım sıkıntılarına katılmış ay- rı bir işkence olur. Soğuk”duşların zararı oldu- ğu gibi dnygusuılugu da arttı- rır. 'ui * * Uyumşk için, ilk önce; iyi hazmetmek, akşam yemekleri ni hafif geçiştirmek lâzımdır. Et yemekleri, çok kere mühey- yiç gibi dokunur. Akşam yemek lerinde eti kesmeli. —Hele, bu sütunlarda söylemiş olduğum gibi, uyku ilâcı kullanmamalı- dır. Onların hiç biri bu işe ya ramaz. Hepsine alışılır ve ge- ce rahatlığı bir daha kendili- ğinden gelmez. Ö vasıtalarla sinirlilik belâsına bir de zehir. lenmek katılmış olur. Ve za- vıllı lııslınm ıekı kabiliyeti zide ediplerimizden Ali Tem. | |» muz ve Mehmet Çınar Beyler arasında eski şairler hakkında pek şayanı dikkat bir münaka-- şa olmuş ve binlerce alâkadar tarafından heyecanla takip e- dilmiştir.) Bütün bu gürültülerden son ra bu iki genci mahkemelik ol du zannedersiniz değil mi?, Münakaşadan bir hafta son ra ikisi kol kola Babıâliden a- şağıya inerler.. daima aşağı- Yüsee, FELEK y A e. Üzce nı açıp ta, tek bir kelime lemek istemiyordum. Hat- ©o bayıltan, eriten, esir eden ' ve bir ande sürüyüp götüren erinin içinden ayıramadı- gözlerim bile daima uzak la dolaşıyor, — serbest kal- ak istiyorlardı. Yine ilk Jâfı .Hilâ bana dargın mısın GÖZYAŞLARI Etem İZZET Bak senin yanındaymı.. Dans etmekten ne çıkar?, Eskiden tanıdığım erkekle- ri sana göstermem onlarla hiç bir ilişiğim olmadığını göster mez mi7?, Bu nokta üzerinde durdu, fikirlerini bana kabul ettirme. ğe çalıştı: — Sana sadık olmasam, yal nız seni düşünmesem onların bir ini bile göster i seninim.. demektir. Ve.. teminat veriyordu: sonra & buladık Balodan çıkarken ylediklerini tekrarlardı - ve.. ün için senden başka ne ıevgılıııı, ne kimsem var? Kaşımı kaldırıp tâ kimse- nin yüzüne bile baktığım yok!, Ve.. bin türlü komiklik yap tı. Göstermek: Bak artık yalnız — Peln hıyıtmdı gelip ge çen bütün bu erkekler üzerinde ne tesir yaptı?. Omuzlarını kaldırdı. Dudak larını büktü: — Hiç ne yapacak?. Dedi. Bir sürü erkekle de olsa konıı;mık tanışmak ona sanki peynir ekmek yemek ka- dar kolay geliyordu. İlîve et- ti; — Zevk meselesi bu.. Sizin hayatınızda kaç kadın var?, Onlar üzerinizde kendileri. ne mahsus küçük hatıralardan başka birer tesir bıraktı mı?. Bunu bir defa daha konuş- muştuk. Erkek neyse kadın da o değil mi?, Ben böyle şeylere hiç kıy- met vermem, Ve.. daha açık söyledi: — Halâ sen benim ahlâk ve zevk tel imi anlayama- dm Rıılıı Yemek yemek bir insan için ne kadar — tabii ise bir kıdının bir edıdde lımş- man vere. bılecegmden çok aşağı bir sevi yeye düşer. Sırası geldikçe söylediğim gibi, hekimlik, her şeyden ön- ce hastalığı yapan sebebi kal- dırmaktır. Ateş dururken du- manla uğraşmak neye yarar?.. Uyumuyorsunuz. Ne için?., İşte bu niçini araştırmak “ve onu kökünden kaldırıp at. mak İâzımdır. Eğer hazim yo- lunda ise başka şeyleri araştır malı., Göğüs tutukluğu , şeker hastalığı; — kadınlarda nhım yi bıle lüzumsuz bulurunı. Onun böyle konuşuşu beni hayretten hayrete - düşürüyor- du. Hayatımda bu kadar deği şik bir telâkkiye sahip olabi. || lecek ne bir Türk M'İwime, ne de kadı rast 8 ş tim, — Kazın ayağı öyle değil!. Dedim ve., cevap verdim: — Aile, Çocuk.. * Miras!. Bütün büunları hiçe mi sayı. yorsun?. Senin dediğin gibi o- lursa: “Kim kime.. Dum duma,, ıledıklen gibi olur. çok hatalı DA ifadesi ile anlattım: — Bütün bu kanaat ve na- zariyeler erkeklerin ortaya at- tıkları ve menfaatleri için besle yip büyüttükleri şeyler. Hep- si hepsi nihayet erkeğin kadı- na en kolay yoldan sahip olma sı içindir. Hiç kendinizi aldat Bu çeşit sinirliler için yapı lacak en iyi tedavi ilk önce tem belliği bırakmaktır. Kendini koyvermemektir. Bazı şeyler- le oayalanmalıdırlar. İşlerinin önceden kararlaştırılmış saatle ri olmalıdır. Böyle — bağlarla bağlanırsa hem kendisini rahat sız eden taşkın enerjiden kur. tulmüuş olur, hem de kalan ener ji sıkı bir programa göre dağıl mış meşguliyetlerin çerçevesi içinde kullanılmış olur. Artık sinirliyi sarsacak, çileden çıka- racak fazla kuvvet kalmaz, Hiç bir şeyin çoğuna gitme mekle beraber, bir — düziye de her şeyden nefsini mahrum! et- memelidir. Eğlenmekte, gezmekte, yü- rümekte, dinlenmekte, uyumak ta — herkesin haline göre de. gişmek üzere — “Her şeyin or. tası hayırlıdır” prensipine uy- malıdır. Günde dokuz saat uy ku, bir saat — yürümek, üçten Iıeş saate kadar kafa ile çalış- mak sinirliler için — faydalıdır. Tegaddi ifrata vardırılmamak üzere tabit olmalıdır. Öğleyin bir et, bir yeşillik, bir meyva. Alqu'n yemeğinde hafif bir çor ba, bir yeşillik, bir meyva. Ye.- mek programının büyük hatla- Kemlardir; Uyhıyu h larsa birer fincanı geçmemek ü zere çay ve kahve içilebilir. So ğuk su duşları bunlara iyi ge- lir. & * * Hayat enerjisinin — eksikli- canlı misaller — getirdim. Ve.. daha sonra ameli, basit bir tas vir yaptım: — Büyük bir itina ile süs. İ ei ğinden dolıyı sinîr!i olanlır bir uyuş müteessirdirler. Buııun nere- den geldiğini bir türlü anlıya- mazlar. Hazimleri yolundadır. İyi uyurlar. Hiç bir uzuvları bozuk değildir. Böyle olmakla beraber sabahları uyandıkları zaman, kuvvetsizdirler, bu kuv vetsizliğin, bu ezginliğin kökü vücudı;mlkendi kendini zehirle $ ır L " sıra hafif muıhı] almak bunla- ra iyi gelir. İlâç kaşeleri, kuv- vet şırıngaları da tesir ederler- ;:_de bunlar ikinci derecede ka Bu çqit rahatsızlıklarda he kim sinirlerin düzenini bozan ezici ve yıpratıcı çarpışmalar olup olmadığını arayıp sorar!. Ve, her zaman sorduklarına cevap alamaz. Hele — kadınlar bu hususta hiç bir şey söylemez ler; Hem acı çekerler, hem ses çıkarmazlar. Hattâ — çok kere ruhlarının yanlızlığı içinde avu nurlar. Ve, bu yalnızlıkta tesel. K ve zevk bulurlar. Kendi ken dilerini dinlerler ve seyreder. ler. Etraflarında olup biten, gelip geçen şeyleri görecekleri yerde sanki gözlerini kendi iç- lerine çevirmişlerdir, kendileri. ni kemiren dilsiz ve sessiz ıztı rabın yakıcı ve ezici çehresini temaşa için.. Hekim, bu ters bakışı düzelt mek için çok uğraşmak mecbu- riyetindedir. Hattâ sinirlinin iç düğmelerinde bile hastalığın sebebini arar. Ve, bu ne kadar zordur!.. Çekingen göz yaşla « rmda ve yorgun gülüşlerde, tatlı bir utangaçlık ve ürkek- lik içinde gönül sırlarımı sez. mek., Kolay şey mi?., Hekimin akıllıca ve mantıki sözleri onların çektikleri sıkın. tı ve üzüntülere uygun gelme- lidir, Ancak alâka ve şefkatle söylenen, acıyan ve teselli el den sözlerdir ki düzeni bozul. muş bir sinir " manzumesinde hoş akisler bırakır. Bir şefkatli bakış, bazan bir hayatı ebedi olarak - tatlılaştı- rır. Dr. “Rüsçüklu HAKKI Müessif bir irtihal Ferikanı kiramdan merhum Meh met Emin Paşa mahdumu ve Şirke- ti Hayriye müessis ve müdürü Hü seyin Haki Efendi damadı sabık Sanayii Nefise mektebi müdürü sabıkı Ressam Ömer Adil Bey du- çar olduğu rahatsızlıktan rehayap olamayarak dünku cuma günü ve- fat i Caddeb nında Yaver Cemal Paşa köşkünden bugün saat onbirde, kaldırılarak ce- mnaze namazı Kızıltaprakta Zühtüpa şa camiinde eda edilerek Karacaah mette aile makberesine defnoluna- caktır. Allah rahmet eylesin. Merkezi idaresi: Gal.: RADYO Bugünkü Program İstanbul — Saat 18 den 19 a kadar gramofon, 19,30 Darülbedayi musi- ki heyeti, 20,30 Opera, 21 Darütta- iim musiki heyeti, 22 Necip Yakap Bey orkestrası. Belgrat (429,8 m.) — 19 Almanca diyaloğ, 19,30 konferaris, 20 radyo orkestrası, 21,30 konser, 22,50 çinge ne muzikası. Bükreş (394,2 m.) — 18 muhtelif müsiki, 20 hafif musiki, 21 Romen musikisi. Budapeşte (550,5 m.) — 19,30 ope Ta, Varşova (m. 1411) — 18,50 muhte Hf, 19,35 gramofon, 22,10 piyanç, 22,40 radyojurnal, 22,50 dans hava- ları. Viyana (517,2 m.) — 18,45 müsa babe, 19,30 şarkı, 20,15 orkestra, 22,15 radyojurmnal, 22,30 cazbant, | Sinema -Tiyatro I Bugün akşam — iştonbul Belediyesi Saat 21,30 da eh"ı'nqn vosu) YALOVA ee D Musikili ko - medi. Beştekârı : Ha- m “l “ san Ferit. Nakili : İ. aht T c Milgg Fiyatlarda zam yoktur. Yakmda: KAFATASI ECONOMOU OPERET HEYETİ FRANSIZ TİYATROSUNDA Bu akşam saat 21,30 da BÜYÜK GALA olarak TA 5 BOUBOUKİA İliyaş RAŞİT RIZA TİYATROSU Perşembeye kadar tamirat ve o- tello piyesinin ihzaratı dolayısile Şehzadebaşımda temsiller tati! edil miştir. Ittihadı MilIî TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muameles: icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Doktor Hafız Cemal Dahiliye hastalıkları mütebassısı Cumadan maada hergün '& leden sonra saat (2,30 dan f e) kadar İstanbulda Divanyolun- da 118 numaralı hususi daire- sinde dahili hastalıkları mıta- yene ve tedavi eder, Telefon: İstanbul 22398. Doktor Rusçuklu Hakkı Beyoğlu, İstiklâl caddesi Büyük Parmak kanpu, Afrika hanıma bitişik Apartrman No 21.— Tel: Beyoğlu 2797. Saat: 14-18, da Ünyon Hanındi yuva yapacağı bir harabe kalı- yor! İşte, senin bir kad da sonu budur. ş mük | gözünün önüne getir. Fakat bir sahibi — yoktur. Herkesin hoşuna gidiyor, herkes bayılı- yor ve.. sahipsiz olduğu için her gelen bayıldığı bir eşyası- nı alıp götürüyor. “Hey nere- ye götürüyorsun?.,, diyecek bir kimse çıkmadığı — için bütün bu eşyayı birer birer alıp götü renler ferah ve müsterihtirler. Nihayet öyle bir zaman geli- yor ki salonda ne almacak, ne götürülecek hiç bir şey kalmı- yor. Çısçıplak, bütün güzelli- ğini, ziynetini, ihtişamını, şuu- runu kaybeden bir oda haline geliyor. Bir zamanlar yağma. ya üşüşen ziyaretçilerden biri- si bile kalmıyor. En sonunda ziyaretçilerin şekil ve mahiyet leri de deüıgıyor. Gelip ııdeıı ler bu sefer Erkek eline geçen fırsatı, gü- zelliği istismar etmekten başka hiç bir şey düşünmez. Ve., daha çok açıldım, Da- ha acı söylemeğe başladım: — Kendini düşün. Gençsin, güzelsin, herkesin gözü üstün de kalan bir kadımsın. Kimbi- lir kaç yaşında iken erkekler senin bu güzelliğine ısmmaya çalıştılar ve şimdiye kadar ha- yatında kimbilir kaç erkek gel di geçtı Buıılırın hepıl de o eden lardan fırlnıı&r- Hcrlıınıı senden bir şey — aldı ve gitti. Elbette ki alınan şeylerin far- kındasın. Üç defı kurtı) yap- Acentası bulunmayan şuhn'la'de acenta aıanmzıktadı. ! | Tel: Beyoğlu : ve ortada harap, baykuşların telâkkinde 0- | yet ıevk duydum, egleııdiııı. Bünların iz ve hatırasından baş ka ne kalacak ki?.. Diyebilirsin. Bu bir zıyııı dır. Hakikatte senin gü ğin, zevkin, şehvetin, hdmlı- ğın istismar edilmiştir. Onlar r, sen kayıpta!, Onlar şimdi senin böylece balını alıp duruyorlar. Ne vic- danları ile, ne faziletleri ile, ne asil düşünüşleri ile sana kırşı bir saniyelik bir rabıta göster- memişlerdir. t yaşamak, — serbest zevk, kadın erkek - farksızlığı, yaradılıştaki müsavilik, tabiat tesirleri, şu bu bütün nazari- yeler bir tarafa bırakılmalı ka.- dın — bütün bu meseleleri her şeyden evvel yalnız bu nokta- dan muhakeme etmelidir. Ken disini anlattığımı salona , ben- İş At tırdığını * İşte sıhhatine, gıııellığıııe vü. rulan bir darbe. Sonra o zaman ı'iıııcıııılırmınn nı, dan bu kimbilir ne ka- htaları | dar yıprandın, neler kaybettin. - | Bütün bu adam Ve.. ıidd;de devam ettimi — Kendinize acıymız! SÜĞĞN ğ C Ti