22 Mart 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

22 Mart 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© ANAT nesil Bizde resim San'atı 2 Namık Beye Cevap esim san'atımız için Yunan mem ae iiğimizi kabul edelim. O rada ne bulacağız. Vazolar Ve Lowvre'da ri bazı portreler., Halbuki Yür. niyeti denildiği zaman kimsenin ba- eki nakışlar üzerinde “Bütün elinde harap olmuştur. Yunan me deniyeti lehine böyle bir faraziye nin de bizim için faidesi olamaz. halde Yunan membama ind zahmet etmekte resim sana tüniz için Namık Beyin ne faide omduğunu bilmek müşküldür. O halde heykelimiz için bu koşmakta neden terod- im. Evet Namık Beyle beraber ben de bunun çok faideli olacağına ka | nim. Fakat tamamile Yunan mem bama gitmemiz lâzım mad. Me am ki biz san'atın membamı arı” yoruz, heykel san'atmın membai ünanistan değildir. Niçin Yuma: ma gidelim de meselâ mitolojileri daha As; ki daha lan Mısır medeniyetine ve a Mısır heykeli bugünki e eltraşların hayretle perertir * tikleri sağlam ve esaslı bir san at “Bahri muhit, büyük bir de- dır,, desem, hakiki zekâ için on satırla fikrimi almamak mecburiy: . Ve ancak derim ki, Peyami SAFA * * Bugün, büyük Alman şairi * de de konferanslar, Darülbede- yide (Stella) piyesi, velhasıl p Ker milletin edebiyat âlemi Go- in ma 7 «he'nin ölümünün yüzüncü ser Ebrar arif | yıl dönümü münasebetile hatı. hani me zi rasını taziz ediyor. 2u ine kakılı bu in mimari Maserli sam vm eseridir. det Mimaride nasil &n metin ben tekli Ehramı uelübuna 6808 itilki ke N #akuli direksiyon! Ve ona eserinin ebidi hayatını te min edecek nisbetler aratın? V* buldurmuştur. Bu nisbetler bu direksiyonlsr! bulduktan pi Mısırın hari san atkârma ebediyetin hayatını 75 tayacak birde matiyer bulmak lâ- zrmdi. Gri Bu çok daha heykel olan eser ler yanında Yunan heykelciliği ne kadar edebiyat kalır. z Misal olarak © gösterilen Phidias nedir. Yunan heykeltrası şinn dekodansı, zarifleşmiş, hey” el telâlkisini kaybedişi değil mi- di Misir san'atile yakından şayan ikkat müşabehetler gösteren “haigue devrinin heykeli istisna €- dilirse taşlığını kaybedip yava? Yavaş siirleşen, destanlaşan bu z8 tif ve neşeli eserler yanında Mı- “ beykelinin insana sükünet ve iyetin ağır huzurunu veren *sif ve kübik telâkkisi, çok can S&pression'u, yormadan ve yo- k Tulmadan, ebediyete kadar dura- ünl ği dikkati Ne zaman Louvre'de Vietoire Mai motras önünden geçsem, hava k istediği halde ka İdesinden bir türlü kurtulamıyan vos bana bir nevi ıztırap Yerirdi.Şu halde heykel sanatımız Sin bile tamamile Yunan memba iç Bitmek meselesinde Namık B. YL 3Yni fikirde değilim. O halde nan iz gitmi, biz Miyiz. Şüphesiz gideceğiz. O- lamp ilâhelerinin asırlarca san'at tk özellik için çalışanlara dağıt ilanı bu billür memba, ruhu İk yudumda sarhoş edem su dan biz de içelim fakat mest SP ta orada kalmıyaİzm. in mouvemeni'i şayanı ee seni sembolize eden bu şiirli fel- “ye gitmeliyiz. hı, Bundan beklediğimiz faideler izlem ank Pers Ünyemize girmesi ve yaşaması ii ezlesi için değil bir medeniye- mevgünkü Avrupa medeniyetine yiznba olması itibarile gitmeli- ya ne sırf resim me de sırf Ora; heykel için deği heykelile, edebi töte Chaldöenne için Gi “Goethe” 1749 sen. tosunun sekizinci günü Frank- furt'ta doğdu: İlle tahsilini ba- basından aldı, babası hukuk doktoru olmakla beraber bir çok ecnebi lisanlarına da vâkıf bir adamdı. Fransızcayı 1759 da Frankfurt'u işgal eden Fran sız ordusu kumandanından öğ“ rendi, Bu zat Goethe'nin evin- de oturduğu esnada Goethe on ile, mitolojisile, felsefesile bir Tar ui eden Yunan medeni- ini ve onun devamı olan Avru iyetini anlamak için git zayi günkü klâsik edebi- in zaten Yunan Yunan mitoloji- mecburiyetinde meliyiz. Bu yatı anlamak iç felsefe sistemini, sğrnemek Kvrupa resminin sujdt'lerini an inledi Bunun için bir hayli de hiristiyan olmak lâzımdır. Hi- almadan biz bu resmin €- debiyat tarafını nasıl anlarız. Uç buçuk ay Veronöse'in Calvai- veli karşısında çalıştım. İsanın mi; in rmıha geri! e merhametini, İsanın ıztı yabını bir hiristiyan Avrupalı ka- dar bilir ve hissedebilir miyim. Ben bu tablonun sırf resim tara: fmı, tablonun © dispesition renklerinin ahengini, kompozisyo Bunu ve execution'unu tetkik ede O halde hangi memban gide- ğini, İsanın öne smdan düşünerek Acem resmi, Bi- zans resim ve heykeli de diyebiliriz, Türk Asyadan Avrupa'ya taşarken Acem medeniyetinden kuvvetli su- rette müteessir oldu. Onun edebiya- tımdan mülhem olduğu halde din ya sağı bize onun resminden de mül hem olmamıza mani olmuştu. Bizans medeniyeti ile de temasa geldiğimiz zaman onun mimarisinden mülhem olmuşuzda ronesansa bütün bir feyz ve hayat veren resim ve heykelin- den irticam hemen aramıza ördüğü drvarlarla zerre kadar istifade etme- mişiz. Bugün Ayasofyanm resimlerini badanalatan kara zihniyetten ve de virden çok uzaktayız. Medeni bir millet olarak dünya milletleri arasın da mevkiimizi almak istiyoruz. Bi- m de resim san'alımız ve heykeli miz olacaktır. Gelecek makalemizde resim san'atının hangi medeniyetin GOETHE 1749-1832 nizdir, içinde milyonlarca dam la su vardır, onun içinde vapur” lar batar, dehşetli bir su yığını ri muhite göre ne izah ve olu- 3 lememi isteyenlere karşı sakat Goethe başka bir (Goethe) nin ölümünün yüzün | cü yıl dönümüdür. Bu münase- i betle dünyanm her tarafında bugün ihtifaller yapılıyor. Biz- | yaşında idi, Fransızcayı ana li- sanı gibi öğrendi. sıkı ve itinalı bir terbiye: yaşında sefahat âlemine na atıldı. Bu sırada ve ba- 4 aşk maceralarile kurtarmak için babası onu hu- İzig'e göndermek istiyordu. Ge- fethe mahza babasına miş olmak için 1765 te Leipzig darülfünununa girdi. | esnasında ağır suret- terk ile anasının yanına ge İ sene orada kaldı. Bazı piyesler İ yazdı. Şiirler yazdı. Ve tasav- İ vufa merak saldı, Ve bu tema- yül o kadar kuvvetli idi ki ba- bası onun rahip olmasından bi- le endişe etmeğe başladı ve ya- rıda bıraktığı hukuk tahsilinin Jikmalini kendisine tavsiye etti, İ Goethe Strazburg'a giderek İorada hukuku çalışmakla meş- gul oldu ve 1771 de hukuk dok toru oldu. 1773 te bir arkadaşınm ni- şanlısı olan genç Charlotte ile İ sevişti. İşte bu aşk bize Wert- | her'i kazandırdı. Werther Go- ethe'nin Charlotte ile muaşaka İlarınm kitabıdır. Werther'den sonra şunları yazmıştı; in zaferi (1778) Clavigo (1774) , Stella (1776) Daha yirmi iki yaşında iken İ meşhur bir edip olan Goethe| nin hayatı bir sürü aşk, mace- ralarile doludur. Hassas kalbi İ her güzelin karşısında bir zaaf i duymuştur.; Fakat bunlar ara- sında bazıları vardır ki hayli derin izler bırakmıtşır. lotte, Lili gibi, Lili bir banke- rin kızıdır. Onunla nişanlandı, Fakat iki taraf aileleri uyuşa- madığından nişan bir müddet İ sonra bozuldu. Fakat Goethe İLili'yi çok seviyordu. Kederin. den İsviçreye gitti. Orada pek çok şiirler yazdı. Stella piyesi. ni yazdı. Bilâhara Karl Agust, müşa- viri has rütbesile Goethe'yi tal tif etti, Gcethe, Veilmar sara. yında on sene kadar debdebeli bir hayat sürdü. Onu sevenler, mütefekkirler Goethe'nin bu on senesini endişe ile karşıladılar. O da dehasının semeresiz ge. çen bu on senelik o memuriyet hayatından ürkmeğe başladı ve nihayet günün birinde kimseye haber vermeksizin İtalyaya kaç tı Romada bulunduğu iki se. ne zarfında İphigenie, Egmont Faust'u yazdı. Karl Agust'ün daveti üzeri- yapılan istikbal merasimi alsizdir. Fakat Goethe İt dan ayrıldığına müteessi İ Birgün parki Vulpius'a rast gel nunla beraber yaşamağa başla. dı, Ve bu gayri meşru izdivaç- İtan birde çocukları dünyaya geldi. Etrafındaki dedikodular dan iğrenmeğe başlayan Go- ethe derhal inzivaya çekildi. Bu sırada Schiller ile tanıştı ve ar kadaş oldu ve onunla birlikte Veilmar tiyatrosunun idaresini eline aldı. Bu sırada Schiller” dramları tiyatroda temsi Goethe Roma edil- başlayıp bi. W yazmakla meşguldü. Fakat bu sıralarda Sehiller'in vefatı bu eserin tek. rar yarıda kalmasına sebep ol- du bilâhara bu eseri 1808 de ik mal ve neşretti. nı yalnız çi ikinci Faust'unu yazmağa baş. ladı ve 1827 de ikmal etti. membama giderek doğacağını izal, edeceğiz. fi ebedi özle Goethe anasının vere al tında bulunmasma rağmen kü- çi daldı. İçki ve meyhane hayatı- vücudünü yıpratan Goethe'yi bu hayattan İkuk tahsil ettirmek üzere Leip- itaat et- İ l lerinin zimdir. terbiye yet ile İ ahlâl / olduğu | rül İ madan rin İleri ya, melleri dağlı misinin İdi. Fran: de ğini göl İsmi gerekse İN etmişti. İ Yalnız Namık İsmail Bey ibir medi 1816 da karısını kaybeden | üzerinden Goethe artık hayattan zevk al. | mık Beyle karaatlerimizin telâ 'ri tavsiye ederim. mamağa başladı. Bütün hayatı | ki noktasıydı, yani kanaatimce şmağa hasretti ve | bu yol, Yunan — Lâtin san'ati | nuzu “Glakso" nin geçi çuk vel Pe; Demokrasi ve San'at | Cemiy si, cemiyetin terbiye, ahlâk ve | re eden kanunlarını kendi ihtiyaçlarına zim etmek ıztırarmda kalırsa şüphesiz “San' İstiklâlini her sahada ka- istikameti de vardır. Balkanlı rın ardmdan motörü ültüleri henüz iş lip ordularının ak: lesseseleri kuran peygamberle- ülühi ayetlerinin müsvedde | olan bir Türk © medeniyeti, bir | rk â | renmiyoruz. Önümüzde asırla” | leri inkâr etmiyor. Şu halde te- rük olan bugünkü Türk san'at binasının tamiri. içim“iu be şeriyetin tarihi kadar €öki te- ne betonarme inşaata başlamak ve bu binanın tahkimi için Alp ının ardından görünmez dekovil hatlarile malzemö cel betmeğe kalkışmak bence mü. vazenesizliğin şaheseridir. Bu husustaki fikirlerimi bundan ev vel yazdığım bir çok makaleler h etmiş ve Türk san'at ge hareket edebileceğini muhtelif defalar söylemitşim. Müderris İsmail Hakkı Beyin “Demokra- | i ve san'at,, adlı kitabını oku. İ dur. Bu eserde kıymetli müder İrisin notlarındaki fikirlerimle iştirak noktaları beni sevindir. İsmail Hakkı Bey, Türk İsan'atinin garp telâkkisine g re, “Tabiatten kaçıcı olmasını” muahaze eden müelliflere karşı bugün daha fazla İ metanet peyda eden fil | mücehhez olduğunu söylüyor, ve Türk mimarisini bedii temayülleri itibarile (kü- bist) oldukları neticesine yar. “İmı şolduğunu tekrar a | Müstakil bir Türk maması lâzmm geldiği fikrinde rek tetkik ve anlayış itibarile, moktai nazarlar İlarda intişar eden “San'atin im medeniyetinin o enkası üzerin- İden yürümek lâzım geldiği fik rinde idi ki bu; nok! Ğİ in, içtimai faliyet. | mefküresi olan demokra lerinden ayrı ya-| ildir. Ce ruretlerinin içinde aramak İi Her millet kendini ida nasıl ki göre tan- ve ahlâk kaidelerini de mensup olduğu cemiyetin zaru retlerine uydurmak mecburiye- tindedir, İnsanın en deruni fa- aliyetlerinden biri ve medeni- refaha giden yolu üze en mühim müessese tır, olan milletlerin san'at yolunda başka bir millete &sir olmuş bulurum. bul edemiyeceği Türk camiasmın an'anevi bir ik ve terbiye esası mevcut | ı mantıkm ka bir halettir. gibi müesses bir san'at larr başla- hattâ bugünkü dini mü ılmadan evvel o mevcut | olduğunu yeni öğ! ne Çin, ne frenk tarih- sağlam, fakat çalısı çü- yeri. şarktan esen rüzgârla ine gö- ri irlerle anlayış ve te mandası altında esir ol. tlerimizin el ele verdi yorum, | Hakkı Beyin eseri ge ettiği hususi ibarile çok ihtiva ünvanlı bir makale. ve esas meselesin- nazarını izah eniyete giri ami Saf de yaptığı | seli nun yolunda yürüyorlar. in en büyük üstadlarından Zadki ne ve Laurans Maillol gi ahengini ayıramıyorlar mı Bir keldani kafası eri hayran olduğu halde ba; olmamasıdır. hendesi şekillerin kompozisyonu- lı mahlüktur, lâzım gelir ki onun ha yatıda olsu: Yı kitleci Bernard, liğini gösterirl: cabediyor ki buda mond, dir. hayat geçiren Gimend model tutacak parası olmadığın dan dostlarının portrelerini yapa- stat inde de balere hacımların fevkalâde ahen tediği noktaya ekspres düdük nın ses vardiği yol değil de Sel. | siniz fakat san'at müessesesini | atının üzerinde insa e-! Fransız veya Alman fabrikala. Goethe 83 yaşında olduğu | dildiği topraktır. Bu mesele | rına sipariş edilmiş formüllerle | bir zamanki Yunan'lmın yarattığı | halde 1832 senesi martının 22 | hakkında bundan dört beş sene| yaşatmanın imknı yoktur ves. e are Deha ve Teknik | Yatmış kadın Marcel Gimond tararından m bütün diğer üs- | kompozisyonuna mukabil, kuş ba | Iol'un ya Despiau”. | kışından — müvazi bir çok hatlar | izm bulması heykele şayanı hayret bir evazun vermiştir. Burada forme kütle | ler Mailtol'deki gibi şirkin, yarar lak değildir. Despiau'nun güzel ye mutena düz ve yuvarlak satıh larını görürüz. Bu seneki sonbahar sergisinde teş hir ettiğiMme Gimond'un portresi için, Gimond'un ilk şaheseridir. Yalnız Lauranı ve Zadkine in bulacağımız eksiklik model- retinin esasını tetkik etmesi, |, Çİşte yek nazarda hiç bir suretle bribirine benzemeyenGimondun potr resile, “Tâte turbane” namile meş- bur bu başı yan yana tetkik edecek olursak formelerinin sağlamlığını, erncment'lerinin ahengini ve kitleye kaynaması dolayısile ne kadar biri diğerine yaklaşmış oluyor. Gimond daha saçları burunzlar, değildir Yarın. Maillol'lerin, | Despiau'lerin mertebelerine yüksele miş Louvre muzesi | cek bu san'atkâr, çok ümit edili- İ yor ki; bizlere hakiki Çin ve Kı den san'atının zevkini kendi görüşi le tattırsın. v İşte yeni san'at heykelde deha un ğer Vulf gibi yalnız. hakları vardı. Fa i san'atta daha Moillel gibi olanlar arasında “Gudnau” «Ponpon» Despiau, Wierick” «Poulpelet» «Ar l / En genç san'atkârlarından bi- üzerinde en fazla durmamız 'Mareel Gi- | dur. Daha otuz alti yaşm- nrcel Gimond, Mme Gimond'ın portresi Marcel Gimond tarafından vanını yalnız plâstik güzelliği © ya ratan dimağlara veriyor; yetmiş asır | lık san'atte en beşeri olan eserleri arıyor; onları kendine © örnek yapı- yor. öğrenen Gimond, Renoir gir desenin valeur'un mabudu bir ressamdan da forme öğ- Birçok defa olduğu gibi. yirminci | inle yürülmek istemesi, | asırda da yine bir defa anlaşılıyor ki 924 de kadar pek zavallı bir ekserya sergisinde teşhir et. * müselles çin. zıt hacımlardan © müteşekkil | vâsıl olmak lerinin çınladığı yoldan de- kı arabalrının gıcırtıları yollardan rüz- geçmek lâzim gel ve ün karilerime bu güzel ese- Armonik çalan adam Zadkine tarafından Laocoon'un feryadı, Musa- gözlerindeki ateş Ugolin açlık tırabı değil; | Misırlı'nn, Çinli Sözün kestirmesi: Çocuğ ile besleyebi ih mermeri srrıtmi can landıran plastik güzel mefhumunu “doğurmasıdır. | —modernizimden | çeresinden ilindeki kumbaı Dönenler Sessiz, sedasız birer ikişer memlekete dönüyorlar, Biz ki se- melerce onları bir an evvel kucak- İamak iştiyakile © sabırsızlanmış; vapurun sintine kokusun- İşte; nihayet geldiler ve içimizde İer. Bir sene evvel memlekete a- yak basan Halil İbrahim (1) ifası ve Zeki(li) ta- ni bir nesle men- sup bu san'atkârlar; güzelliğe sü İ sayanların hararetli dudaklarıma uzatılmış bir avuç çukurudur ki aralıklarından berrak, temiz pı- sularının kandırıcı damlâları sızar. Dönen aziz san'at yolcuları korkanların gözleri aydın— moderndirler. Bu ürkütücü kelimenin medlüli sik ve akademik san'atleri bir an da hatırlama dimağımu olmuştur ve daima bu mektebinin gölgede kalan mahi- yeti tefehhus ve basiretimizden uzaktadır. Gençlerimiz; san'at ta vafından dönenler bize yeni bir imanın; geniş bir itikadın huzu- runu verecekler. Dalâletin, gafle- kaşla göz gbidir. Bittabi akade- mik kaş klâsik; gören ve hissetti ren gözdür böyle olduğu halde ka famızda öğrenmek istemiyen bir inat vardır. Doğruyu yanlış belle yenlerden ziyade hiç bilmeyene kabul ettirmek daha kolaydı mak mecburiyetindedirler. Bizde bu neviden bir kudema zümresi faaliyettedir. Mesai yapta zem mamlığa inhisar eder. Bundan dolayıdır ki Paris'te sonbahar sa Inounnda takdir edilenleri beğen memek kadrinaşinaslığını göstere ceğimizden şüphe (etmiyorum. Bundan bir kaç sene evvel Alman yadan ümitlerimizin çok fevkinde dönen ve Zeki de ayni nahoş karşılanmanın meraretini tatmış. lardı. Onlar ve şimdikiler kahve dıvarlarını süsleyen Romcu « Jul- yet - Otello - Dezdemona resim- lerile Galatasaray (sergilerinde; zevkini gıdalandıran, estetiğini alanlardan takdir, şapaş bekliye- <ek değillerdir. Hattâ mesailerin de kendilerine zahir olacak şev- kin membamı muhitteki menfi te sirlerde bulmalıdır. Sırasma göre yapılan işlere Grotersgue. ismni vermekte bir beis görülmiyecek- tir. Bu ötedenberi esknin yeniye karşı kullandığı kahbe bir darbe- dir. Zaman ve onun meşimesinde büyüyecek olan eserler o kadim silâhn ne çakar almaz olduğunu gösterecektir. Bu sai i arkadaşlarım olan grisi bei de tüten yeni san'atkârlarımızı se lâmlarken caki hukuka güvenerek kendilerinden bir şey sormak is- terim. Güzel İstanbulumuzun Fin dıklıda Güzel san'atler akademisi vardır. O; Boğazın durgun suların da kendi hayaline vurgun bir “Narsis,, tir. Zaman zaman han- kademide tedrisat klâsiktir,, diye tuhaf bir ses yük- selmektedir. memleket, san'at için mahiyetinin anlaşılmam (faideli olacak olan bu söz ne derece öz bir hakikatın ifadesidir? Erzurum: EŞREF (1) Andre Lhote'un ü (il) Heykeltraş Marsel Gi. 'un (HI) Lote ve Othon Friesz'in —— e. Şimigraf Ziraat Bankasının kitap şek ralarının üzerin- deki | tezyini

Bu sayıdan diğer sayfalar: