14 Aralık 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

14 Aralık 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tilliyet verin umdesi «MİLLİYET» tir. i4 K.EVVEL 1932 İdarehame: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf nöresi: İst, Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 Idare ve Matbaa” 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç içir LK LK 3 aylığı 4 — — Ge vi W— 2 ,4— z— Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- vuştur. Gazete ve matbaaya ait işler için reğdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânlerin me #'uliyetini kabul etmez BUGÜNKU HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- sinden verilen malümata göre bugün hava az bulatlu olacak ve rüzgâr şimalden devam ede- cektir. Dün hava tazıyikı 774 mili- metre, en çok sıcaklık 8, en az da 4 derece idi. Kumbara ve Tesirleri . Vişide tedavide iken oturdu- ğum otele (Lyon) lu bazı ipek fabrikatörleri gelmişlerdi. Aile. lerile gelen bu adamların kılık kıyafetine bakıp onları ilk na- zarda bakkal ustası falan san- muştam. Sonra hakiki hüviyet- lerini öğrendiğim zaman şaş- tım. İçlerinde birkaç milyon frangı olanlar da vardı. Fakat sırtında gündelik ve yabanlık | topu topu bir lâcivert kostü- mü, bir de kire dayanır gri şap kasr vardı. Arasıra baktığı ka- | paklı altın cep saatinin büyük babasından değilse bile baba- darı kalma olduğu aşmmış me- nevişlerinden anlaşılıyordu. O- radaki tanıdıklarımdan birine bu müşahedemi biraz tasccüple anlattım bana: — İşte Fransanın kuvveti budur, Bu adamlar dört senede bir kostüm ya yapar. ya yap- mazlar.. Paralarını biriktirir. ler... Fransayı bugün tasarruf noktasından dünyanın en zen- gin memleketi haline getiren bu zihniyettir.. dedi... Ben bu zihmiyetin bizede girmesini ne kadar istiyorum. iz biliyorum ki; bugünkü nesle bu fikri ve bu iti- vermek kolay değildir. A- ya nadolu köylüsünde ve eşrafında | vaktile mevcut olan ve bize bir cok zenginlikler vermiş bulu- nan ayni âdet şimdi ortadan kalkmış, unutulmuştur... OFa- kat şimdi çocuk olan ileri nes- illiyet, in romanı Jin mutlaka bu âdeti tekrar ele Jacağmı kuvvetle ümit ediyo- İ rum, Çünkü İş Bankasınm ön / ayak olduğu kumbara teşebbü- sü çocuklarımızda para topla” mak zevkini, fikrini ve merakı- nı uyandırmıştır. - Bize'bugün belki bir çocuk oyuncağı gibi gelen bu teşebbüs memleketin istikbalini sağlayacak itiyatlar dan birini tesis etmeğe başlar mıştır. Karilerimizden M. N. Hanıma Aziz okuyucum. Uzun ve kıymetli mektubu- İ muzu aldım ve bunu yazılarıma ! İ ve şahsrma karşı hissedilmiş | | bir alâkanın © mahsulü telle etmek mecburiyetinde kaldım. Herşeyden evvel izah edeyim | ki; mektubunuzun ilk parağra- fı olarak bana yazdığınız “beni tanrmamakla birşey kaybetme. | " sözünde yanılıyor- doğru keşfettiğiniz naçiz şah- sım hakkındaki birçok ta yanlış | fikirlerinizi tashihe çalışırdım. | Meselâ herkes bilir ki; ben be- kür. Fakat lâkayıt değilim!. Hâdiseleri hep şahsıma irca ettiğim hakkındaki müşahede- niz doğrudur. Ben bunu en az hatalı bir metot telâkki ede. rim. Hissetmediğimi, görmedi- imi ve bilmediğimi yazmak â- detim değildir. Bir şeyi halk ve İ kari gözile görmeye ve muhar- rir kalemile göstermeye çalışı- yım. Yazmaktan yegöne maksa dım okuyanı düşündürebilmek- tir, Bunda muvaffak oluyor mu yum bilmem! Bizim yazabilece İ gimiz. okuyabileceğimiz ve oku | tabileceğimiz mevzular her za- | man düşündürebilmek hassası- na mebzulen malik olamazlar.. Nevrastenik değilim. Her hassas adam gibi sinirlenirim... Evlenmekten korktuğumun sebebi itiyatlarımın bozulması | değildir. Çünkü o kadar vâsi ve | teessüs etmiş itiyatlarım yok- | tur, Evlenmek istemeyişime bir vardır. Bunlardan başlıcaları verdiğim muhabbet kadar alamamak korkusu ve ka rımın benişimdi beğenmediğim | bazı yeni itiyatlara alıştırması | endisesidir. o Bilmem izaha lü- İzum görür müsünüz. Nefsime karşı başkalarının tesiri altın- da kalmamak hususundaki iti- madrma rağmen bu sonuncusu beni yıldırıyor. Vieux Garçon tabirine belki bugün muhatap | olabilirsem de bundan on sene evvel de ayni düşünceye malik | olduğumu söylersem ârlığı | mın bu son vasfımın neticesi ol i duğunda ısrar etmezsiniz sanı- masmı istediğiniz havsala ve | mide genişliği vakıa bende yok tur, Maalesef yaradılışım bana bu nimetleri vermemiştir. Fa- kat dediğiniz» gibi de etrafıma | zehir saçmam. Beni tanıyanlar ize bunun aksini söyleyebilir. ler, Yulnız bu itibarla beni tanı madığınızdan dolayı (size pek | kârlı olmadığı yebili- | rim. Vişiye gittiğimi | işitince | karaciğerimden hasta olduğu- mu zannetmişsiniz... Orava bir ye midem vodevi biraz da istira gitmiştim, Beni mariz ve m sanırsanız hatâ eder- siniz.. Dediğiniz gibi sporla uğ raştım, Ben doğalı kaç sene ol- duğunu nüfus kâğıdımdan öğ- renebilirsiniz, Amma gösterdi: ğim asıl yaşım bu rakama uy- maz. Nerelerde oturduğumu Yâzı- larımdan keşfetmenizi, mektu- bunüzun başka yerlerinde zevk, le gördüğüm zekâ ve müşshede kabiliyetiniz için büyük bir iş telâkki etmem... Üsküdar tram vaylarından yazın şikâyet eden adamın adalarda oturduğunu iddin etmek gülünç olur. Lâ- kin küçük hanrmefendi!"“mi. harrirler halkın üzüntülerini ya zarlarken kendi şikâyetlerin “ İden bahsedemezler mi?. Bea hep şahsıma ait şikâyetleri ya- zarken: oDişimin ağrısından, ayakkabımın a rim dan mı tevdi edilen iyii her şeyden / evvel altına imzamı atabilece- ğim fikirlerin sütunudur, Bu fi | kirler maalesef o herzaman her kesinkine tevafuk edemez... Vakıa dediğiniz gibi yazıları ma saf bir tevazu edası vermek istemekteyim. o Çünkü hergün Ken unutulan ve bir tavuk yumurtasından çabuk bayatla- şan bu (prötention - Onun içindir rimi arkadaşlarımm ağzından naklederim, Amma “on yaşm- daki çocukların bile bilâtered- düt “doğru” diyeceği şeylere “bilmem doğru mudur”deyişim kanaatimin zâfından değil, o fi kirlerin doğruluğunu iddiayı bir hüner telâkki etmeyişim- | dendir. Bedahatleri ispat ve id- diayi marifet telâkki etmem. Mektubunuzun en doğru ci- hetlerinden birisi dostlarımm az olduğu hakkındaki fikriniz. dir. Evet! Dostum azdır ve bun dan müşteki değilim.. Hayatı bir intizam silsilesi olarak ka- İ bul ettiğim ve kimsenin niza- mını bozmak için kendimde hak #ulmadığım için başkası nın da benim nizam hayatımı tedirgin etmesine razı olmam. Birinin benden iziniz şemsiye- İmi almasına gelince; vakıa şem siyem yoktur. Amma olsa da al lar kızarım, Çünkü nezaket- sizlik olur. Dünyada en muaz- zep olduğum şey mürayilik ve terbiyesizliktir. Bu ikisine ta- hammül edemem. İsimlerini yazdığınız yüksek Fransız muharrirlerinin eserle- rini vaktim oldukça okuyorum. Belki benim müşkül : pesentli- ğimden olacak. Çok güzel ya- zıları olan bu zatların daima en fes yazılar yazdığına medim.. Buna rağmen leri bir Clöment Vantel. bir Abi Hermant olmayı istemenizi haksız bulurum. Yazdığınız i- | simler içinde iki tane akademis yen olduğuna bilmem dikkat et tiniz m7. Bizden, bizim muhitimiz ve karilerimizin irfan nisbe- ti, bizim kalemlerimizi; l in yazı menzili derecesin de eser beklemelisiniz?. söylediğimiz zatlar bsnim sütun bizi: rastgel- | ve ilim | satırların büyük bir | | Piyasanm mül j tine katlandığınızdan Bizim en çok ihmal ettiğimiz kuvveti başkaları nasıl anlıyor. “Chiclet” kelimesi bizde müta- çarelerine başvura. reke senelerinin bir yadıgârıdır. | Amerikada ise reklâmcılığın bes- leyip büyüttüğü ve hâfızalara hak kettiği bir isimdir. Amerikanın buzürikü sakız s0r | fiyatı senede yüz milyon doları | geçmemektedir. Bu paranır onda birine muadil bir meblâğ Amerika tomadisini temin maksadile her se ne reklâm için sarffedilmektedir. Kendilerine hiç yoktan bu kadar geniş bir ticaret sahası açabilen birkaç müteşebbis arasında “Wrig | ley” ismin en ileri gelenlerdendir. Geçen sene Nevyorktan Şikago ya yaptığım bir tren seyahatinde tesadüf bu meşhur sakız kralını peyda eltikten sonra im gayet basitti: bir kısmını elde ettikten sonra reklâmcılığa devam edip milyonlarca doların bu uğu- ra hasredilmesinin bir iş adamı görüşü ile israf olup olmadığını. ki yemekle meşgul olur gibi ö. Fakat hakikatte beni ikna ce birden bire takındığı ciddi tavır dan anlaşılıyordu. Birkaç saniye nlamak arzusu ile yü deyi keskin bakışla! rile süzdükten sonra sade ve ba- sit bir sesle: —— Hayır, dedi. Reklâmın israf olabileceğine ancak dar kafalı, bu | runlarından ilerisini seçmek kabi | dön âciz bazı kimseler ina- | leyhtarlığının yeni asında da sari bir bu muarızlardan biri olmanız ih- timaline mebni idi, Nevyork Darülfünun neşriyat şubesinden talebesinden olduğu- mu ve reklâmesliğın aleyhtarı ol- dığımı kat'iyetle temin etmem de harekete vasıtasma teşbih olunabilir. Reklâmsa onu harekete getiren bir maddeden i- barettir. Ne demek istediğimi bir az izah edeyim. Şimdi karşı karsı | ya oturduğumuz su vagon çeken lokomotifin mühtaç olduğu kö- mür miktarı tedricen" azaltılırsa gitgide sür'atten kaybedeceği ve yavaş yavaş olduğu yerde dura- cak bir vaziyete düşeceği muhak- kaktır. Halbuki bu yollar daimi bir hareket için yapıldığına naza ran bizden sonra gelecek olan bir kuvvet önünde bununla tesadüf :e bizi ortadan kaldırmanın da yazı yazmaya başlarlarsa | zemin var” sözile gösterdiğiniz itimada' teşekkür ederim: * Bu, sizin gibi yerli mallarını beğen meye karar vermişe benzeyen bir hanım için büyük bir takdit demektir. Bana mektup yazmak zahme ve beni şekkür elerim hanımefendi. Hürmetkârımız: FELEK | İ göstermiş olmaz. sıl zamanla paslanıp köhneleşir- | se, hareket olmayan bir iş te git side zindeliğini kaybeder, yeryü- ünden sili Yalnız reklâmın israf olmama» sni temin için iyi bir idarenin mevcudiyeti şüphesiz elzemdir. A merikada muhtelif sahalarda mu vaffakıyetsizlikle neticelenen te- şebbüsleri tetkik edecek olursak umumiyetle reklimcilığa gösteri- len ihmalin kurbanı oldukları görürüz. Yirmi, yirmi baş sene ev- vel srf reklâm sayesinde kanm dört bir tarat nı tanıtmağa muvaffak olan bazı İ sermaye sahiplerinin bugün birer birer piyasadan çekilmelerinin | hikmetini ancak idaresizlik veya bir kema! devresine eriştikten son ra işlerin inkişaf; icin propaganda ya hasretmiş oldukları para mik- tarını azaltmalarında aramamız y” kısaca anlatti ğun bu reklâmcılık | nazeriyesini bana uzun uzadıya izah ederken vakit gecikmiş vazon restoranda İ bizden başka kimse kalmamıstı. Sigaralarımızı içmek üzere “Si- noblingcar” a geçerken Nevyork gazetecilerinden biri arkadaşıma yanaştı. Ben de bir bahane ile ken | disinden ayrıldım. Bununla ber - İekomotif. reldâm - ki İ mür” teşbihleri bir türlü akim. İ dan çıkmaz oldu. in geler ki bir | “Mir. Wrigley” in reklâma verdi el Yalnız hayatta İ ve iş sahasında cidden muvaffak İ düşünceleri Amerikada İlen bir grupu temsil ettiği şüphe- olmuş bir adam olm. sizdir. $u halde Amerikada rek- | Jürcılık hakkında umumi bir fikir verebilmek - için zihninizi bir iki ufak rakamla yormak mecburiye- tinde kalacağım. Elde mevcut istatistiklere naza- ran 1931 senesi zarfında muhte- 5f müesseseler tarafından reklâm uğuruna sarfedilen paranın mikta rı bir buçuk milyar doları geçmek tedir. Yanlış anlaşılmasın. Tekrar ediyorum: Bir buçuk milyar do- lar, milyon odeğili (e “Satuday Evening Post” namı altında inti- şar eden haftalık mecmunda bir | defa ve bir aahifelik reklâm ücre ti yalnız sekizle on iki bin dolar Ges su vardır. Her nüshası en az 250 sahife olmasma rağmen satış fin- & yalnız beş senttir. (bizim para ile takriben on kuruş). Bu kabil mecmuaların adedi otuz bini mektedir. Gazeteler de adet itiba rile bu rakama yaklaşı Bun- lardan manda dıvar ve el ilânla- m, ineği im neşriyat vasıta Dell lemimekinizler w bolluğu için yapıyor? En'çok intihap ediyor? Reklâ- ma hasredilen paranın israf olma- ması için ne gibi çarelere başvuru yorlar? Bu sunllerin cevaplarını ilerid. veklâmcılığı.. bir fen olarak tet- Kik ederken #rra ile göreceğiz. Suha ZEKİ malları. |i lektrik ziyan, ve! mucip olacak vasıtaları | Senenin hiç şüphesiz en büyük, tereddütsüz en güzel filmi: MATA - HARİ GRETA GARBO ve RAMON NOVARRO tarafından temsil edilmiştir. 19 Kânunevvel Pazartesinden itibaren Melek ve Elhamra Sinemalarında » Bugün matinelerden itibaren Alkazar sinemasında Mevsisin en güzel ve heyecanlı ve meraklı Gilmi Istanbul'da ilk defa olarak Fahişenin Belâlısı Tekmili SÖZLÜ ve ŞARKILI, AŞK HEYECAN, SERGÜZEŞT ve ayni ammanda AHLAKI bir DERS ve İBRET filmi. Bir Millet Uyanıyor Rejisör: ERTUGRUL MUHSİN Tamamen Türkçe sözlü muazzam milli film YENİ KOPYA — İLÂVE EDİLEN YENİ SAHNELER — YENİ DÜNYA HAVADİSLERİ GAZETESİ MELEK ve ELHAMRA Sinemalarında iraesi kazandığı misilsiz ve gö: ğ ü rine, Pazartesi gününe kadar temdit edi. Pazartesi Râmon NOVARRO ıkamı, Mata Hari "GrE'ra GARBO Bir İtalyan amirali | eser yazısağa geldi Umum harpte İtalyanm Gagli- ari muavin kruvazorüne kumanda miş olan amirai Guido Milanesi | |! İstanbul Belediy. Şehir Tiyatrosu Darülbedayi Temsilleri Bu akşam sat. TMM 21,30 da | çün evvel şehrimize gelmiştir. Amiral Milanesi maruf bir mu-| (ÜÇ SAAT harrir olduğundan © burada bazı tetkikatta bulunduktan intibaları. ÇRENESİA nı neşredecektir. Memleketimizde | Yazan: Ekrem - | bir ay kadar kalacak ve bu müd-| Reşit Bey. det zarfmda Ankara'ya da gide- - | cektir. . Amiral, bu seyahatten | « Besteleyen Cemal Reşit Bey, 5 | zakand, umumi harpte tanıdığı Umuma ürkiye ile “fessiz ve emfeni 3 perde 27 table. Yeni Türkiye arasında bir muka- eller «71 yese yapmak olduğumu söylemiş. yeri İ Harik (o Hayat Otomobil Sirgortalarmızı Galatada Ünyon hanında yanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan i UNYON kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptır. İ maymuız. Telefon: Beyoğlu 4886. 1515 İM SEN ve BEN bırakmamış ve gittiği o Fransız mektebine leyli bırakarak onu tey- zesinin himayesine tevdi etmişti; zavallı kadm, genç yaşında bir zatürreeden vefat ettikten sonra Leylâ büsbütün teyzesinin yanın- da kalmıştı. Ayşe Ham, İtsanbulda yük- sek bir maliye memuru “olan ko- cası ve oğlu Nejatla birlikte Bü- yükadada yerleşmiş.. babasmdan yadigâr Gl köşlere ve uzaktaki kardeşlerinin çocuklarına, sade ve temiz kalbinin bütün muhab- sevdiği ve onların saadetine bakarak son günlerini yaşamaktı. Leylâ ile evlendirmek ” — Leylâ, Bedi o Musmmerin evine son bir defa göz gezdirdin mi kız? — Sen hiç üzülme teyzeciğim.. Emsal kalfa ie tarafı tertemiz el e. a Muazzez Talısin daları düzeltti.. Ben de tozlarını aldım. Bir odaya toplanmış Oo- lan eşyaları çıkardım. yerleştir. dim, Ev bir gibi süslendi. Yalnız, leri eksik, onlari da öğleden sonra toplar ve taze taze yazolara koyarımı, Bahçenin, Adaları gören çam- lığma uzun iskemleleri o koymuş- lar, ikisi de ellerinde birer: örgü ile , uğraşıyor, arada bir, kesik şünmüş ve Bedi bir çok eski hatıralarını çocuk- luğunun derin ve karanlık köşe- lerinden birer birer ayıklamıştı. Yalnız ona bir vücut ve bir şeh- re bulamıyordu. Onu sinirleten de işte bu,. — Teyze, Bedi Muammer uzun boylu mu yoksa kısa mı? Kızım, anlatım nafile vara zihnini ret, onu göreceksin.. — Acaba ahlâkı Bize karşı mağrur bir tavır nır mı dersin? Öyle ya, bunca se nedir. Avrupada yaşamış bir a- dam,'ne de olsa. bizi küçük gö- recek... Kim bilir Avrupanın kötü şeylerini kendine mal etmedi mi? Bakarsın züppe, snop bir adam o çok temiz. doğru, sade bir çocuktu. Yüksek bir seciyesi vardı. Her halde Avrupada bulunduğu müd- det oranm iyi şeylerini almıştır zannederim. — Sen onu çok seviyorsun da ondan böyle düşünüyorsun. — Belki bunda haklısın. Onu cidden severim. — Teyzeciğim, Nejada ve ba- na kıskanmak mı düşüyor? — Deli kız, Nejat kendi oğ- lum, sen de yakında gelinim, ya- ni kızım olacaksın, hiç onu size tercih eder miyim? — Teyze, şu karşıdan giden yelkenliye bak.. ne nazlı nazlı sü- zülüyor. Ayşe Hanım cevap vermedi, örgüsüne dalan gözleri bir daki- ka Leylâya takıldı ve yine başı önüne düştü. gym bahsi de- öistirmek i anlamısir. kalktı: — Teyzeciğim, ben biraz çam hıklarda dolaşacağım. — Peki kızım. — Nejat kaç vapurile inecek? — Biri on beşle.. Ondan sonra- ki ki köprüye beşte varır. Halbu- ki Mesajeriye telefon ettim... Mar- silyadan gelen an saat dörtten evvel rıhtımda olacakmış. Bedi Muammerle Nejadm balaşsasına —— görmek, sterlin teyze.. Biribirini nasıl tanıyıp bu- lacaklar acaba? p Bu a EE daime söy- İemiyor mıydı? Vapurda so doğruca kamarasma pi cekmiş. Haydi git Leylâ.. Yalnız fazla geç kalma. Bilirsin a Nejadın buna cam sekilir. Yemeği on iki- de istedi. Leylâ, bir çocuk gibi, ayak- larmı sürterek oçamlıklara daldı. İçinde , Bedi Muammeri bekleye bekleye yerleşmiş bir heyecan yardı; fakat teyzesinin som söz- leri onda ğ ii il İ jadın Nejadın canı sıkılır... İşte ev- | yı de bir —cliyr Dn gibi 0- | Leylâ e kadar başka ailelerim hususiyetlerine girmedi. ği halde yine bu tarzda düşü: müşün tabi olmaktan pek uzak ol- duğunu ezgin bir hisle düyu- galayan ince bir rüzgâr etrafa nasıl teyze? | yayıldı. takı- Leylâ, örgüsünü bıraktı, Eli- lan zihniyet bu nim alışkın bir hareketile saçla rını karıştırdı. Beyaz elbisesinin eteklerini o düzelterek yerinden de herkes, herşey bir krono- metre gibi ayar edilmeli öyle mi? Mektep tatillerinde, teyzesile bir- likte geçirdiği iki üçaylık za- man içinde bunu çok iyi duyup düşünememişken, işte şimdi, Ne- i ve tavırla” Peçe fazla hodbinlik buluyor- be ime ll ze İZ bü böyle mi olacaktı? O, evli bir kadın. yine bugünkü gibi tey- zesile Nojadın arasında bir çocuk dersieri.. piyanosu ve genç- berrak bir tazelikle güzel- leştiren beden terbiyesi ile geç- mişti, Hâlâ bugün. yirmi iki ya- şında, yalnız ayni şeylerden hoş- İanmakta e ediyordu: Ki- tap., musiki. Okuduğu Bütün kitaplarda aşk vardı.., Leylâ için müphem ka- lan bislerden biri de işte bu idi. Etrafında © dolaşan rin biraz iltifat, biraz da bunu aşan sözlerinde ona aşkı öğretecek bir şey olmadığı gibi Nejatla olan hayatında da buna benzer hislerle karşılaşmamıştı. Esasen, daha on yedi yaşım- da iken ona: E ve düşüncesinin saf özleri e muamelesi görerek nezaret al tmda mr ol 7 Evlenmek, demişti, evli bir kadın olmak!.. “İşte b ayni “peki!” ile ya- Çocukluğundan beri leyli mek- ys ve yürüyordu. biraz karanlık öka “arkadaşları ve okudu” Fu kitaplar ona hayat hakkında müphem bir takım fikirler ver mişti, amma bunlar daha ziyade, Fakat içinde. hayat bude ğildir, sevmek başka bir şey ol- malı! diyen bir his, vakit vakit onda hoşnutsuzluk ve boşluk ya- tattığı halde, o, bütün ömrü etra- fıpdaki. erkeklerde bir. arkadaşı yer

Bu sayıdan diğer sayfalar: