2 Mart 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

2 Mart 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| i i Asrın umdesi "MİLLİYET" tr. 2 MART 1933 İdarehane: Ankara enddesi, 100 No. Telgraf adresi: Est. Milliyet Telefon Numarıları: Başmuharrir ve Müdür; 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye işin Hariç için RİNE deti geçen nüshalar 10 kuruştur. Ga- ete ve matbânya ait işler için mü- diriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânlern mes'uliyetini kabul etmez. mim BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merkezinden verilen malümata göre bugün hava bulutla ve şimal istikametlerden kuvvetli rüzgârl olarak devam ede cektir. 1-333 tarihinde hava tazyiki 766 milimetre en çok sıcaklık 2 en az si- fır altnda 4 santigrat kaydedilmiştir. ELEM 4 © Bir ileri, bir geri... Dün tünelden çıkarken bir ar- kadaşıma dedim ki; — Şu tünel arabalarmı bir tür- | İl zınk diye durduramıyorlar. İs- #asyona geldi mi bir ileri, bir geri hareket ediyor. İnsan çıkarken sen ' deliyor. Bana cevap verdi: — Sizin gibi... — Anlayamadım! dedim. | — Gazeteciler gibi.. Görmü- yor musun? Bir ileri, bir geri... ya- pıyorsunuz... cevabını verdi ve ba ma uzun uzadıya son günlerde ba- zı gazetelerde çıkan yazılarla bu yazıların menfi İl izale i- çin gene ayni gazetelerde başka yazıları hatırlattı. Tümaki ben de bilhassa bu sütunlar gi- bi gündelik yazı ve fikirlere mah- #us yerlerde çıkan ve meselâ dok. | torlara karşı olan yazılarda böyle Sir ileri gerilik görmüştüm ve hat tâ doktor ahbaplarımdan bir ço- ğunun daha onlara cepheden hü- cum edildiği günlerde bazı haklı sözlerini bu sütunlara nakletmemi istemelerine rağmen bir ileri geri- İik olmasm diye yazmamıştım. Amma bugün yazabiliriz. Hep in- sanız. Doktor, avukat, muallim ve- Ti re. Her tuttuğumaz şeyi sltm yapamıyoruz. larımız, eksiklerimiz oluyor. Lâkin birimi- zin irin bütün Mi teşmil etmek haklı bir şey olamaz. Onun içindir ki; ben besen ve ittiham kuvvetindeki tenkitleri yal nız vak'alara hasretmeyi, hiç ol- mazsa umumi hükümler vermeme- yi pek lüzumlu görürüm. Halbuki (doktorlara hücum) da böyle yap- yene im doktorlardan, avukatlar. dan, muallimlerden, şoförlerden, gazetecilerden ve bakkallardanı dostlarım vardır. e sevimlilikte doktorları baş taraf. larda görürüm. Sırasma göre hep tenkit ediyo- ruz: Filân doktor filân hastayı iyi tedavi edememiştir. diyoruz, Filin doktor da hadden aşırı ücret alı- yormuş diye ayıplıyoruz. Amma bunları doktorlar cemaatine bir a- Yıp olarak mal edemeyiz. | Ben daha geçenlerde doktorla- Milliyet'in edebi ro MAKE Aşk, Bir kertenkele atikliğile kıv rıldı. Dirseğile sürtünerek 2 ar- kasma sindi yattı. ğ — Vrzzzz... tak! — Tak.: — Tatatatatak!. Tak!. Vrzzz tak! Mavzerinin mekanizmasını — açıp kapadı. Fişenklikten iki üç şarjör çı- karıp yanma koydu: diye hamurdan . Demek çe- peceyre pusu ku:muşlardı. Cursualar vızlıyarak geçiyorlar. çarpıyor, bazı bazı yandan, ileriden, | geriden ürküp te birdenbire havala- İ nan bir kuşsürüsü kanat çırpıyormuş İ yen genç bir kız kadar Roman Cemile yerinde duramıyordu. Karmakarışık hisler kalbini o ka. dar doldurmuştu ki, bu ağmlıktan boşanmak, hafiflemek, genişle- mek için ne yapacağını bilemiyor- Sevgilisinden mektup bekle- sabırsız- dı. Fakat beklediği de mektup değildi. Cemile bir kitap bekli- yordu, bir roman.. Her dakika başı duvardaki sa- ate doğruluyor ve her saniye kapı zilinin çalmasını bekliyordu. Hizmetçisini Ankara caddesin- de romanı basan kitapçıya gön- dermişti. Orada romancmın im- zası ve bir iki satır el © yazısile ra karşı ısrar ile yapılmış olan sira lama hücumlarm hepsini didik di- dik okumadık. Pek sevdiğim ve tıp âleminde olduğu kadar insan- hık ve ahlâk âlemindede bü kıymetini takdir etmekle zevk dığım bir hekim dostüm bana o za man, yana yakıla, doktorlara katil denildiğinden şikâyet ederek ma- sasmın üstünde hastalarımın böb- rek ve mesanelerinden çıkardığı İ ceviz gibi taşları gösterip: — Ben bunları çıkararak hasta mı kurtardım diye mi katil oldum? diye sormuştu. Cevap veremedim. Hep biliyo- ruz ki; avukatın, mühendisin, ga- zetecinin cahili, insafsızı olduğu gibi doktorun da vardır. Belki mi- saller de gösterilebilir. Lâkin bun- dan bütün doktorlara bücum et. i mek insafsızlık olmaz mı? Amma lâtife ederken, şaka tarzında bir çok şeyler söyliyebiliriz. Doktorlar | bizzat kendi arkadaşları hakkında | bir takım fıkralar anlatırlar ki; in san gülmeden kırılır: Buna bir şey denemez. Netekim ( (Neyzen Tevfik) in son defa doktorlar hakkında yazdığı bir şiirinin ilk i- ki beyti elime geçti. Yazmadan ge çemiyeceğim. (Tevfik) midesin- den muztarip imiş. İstanbulun meşhur hekimlerinden bir çoğu- na: — Aman pek hâzıktır. Ona git!, diye göndermişler. Adamcağız iyi olamamış. Nihayet Cerrahpaşa hastahanesine yatmış, oradanda iz iyi denecek şekilde çıkmamış. İşte bu tedavi macerası için yazdı- ğı bir şiirin ilk iki beytit “Bir hazakatzedeyim midemi tp i benim. tepti . “Kırk katır tepse yıkılmazdı bu â- ciz bedenim. “Kapladı her yanımı sancı, elem, ağrı bere. “Bir mezar oldu cihan sanki etıb- ba haşere” Evet! Buna doktorlarla beraber bep güleriz. Fakat bir zümreyi sıhhatini idameye memur olduğu insaniyete karşı gösteremeyiz. Bu doğru değildir. Zayiat veriyoruz.. Bizde de doktorlarda olduğu gi- bi bir ihtisas tasnifi yapsalar iyi olacak. Nasıl doktorlar, göz, sinir, doğum falan gibi ihtisas şubeleri - gibi lmalıdırlar. Çünkü içimizde şairler mizah, e- ye ve hikâyeciler politika yazı- , ve gündelik makalel v akn ve buyüzden sötayie lepimiz en iyi yapabildiğimiz. bede kalsak hem falsomuz az ola. cak, hem zayiat vermiyeceğiz.. FELEK DONYA Kin, Polifika ve Kan. Müellifi : Nizamettin Nazif gibi sesler çıkarıyordu: — Pata pata pata pata.. pat pat pat. . Sanki bir kış gecesi ocak başında, bir cadı bakır kalbur içinde cin mısı- ri patlatıyordu: — Patır patır patır, , — Zivev!., — Vizaz!, Taşı siper aldı. o Başımı kaldırdı. Sonra kafasını sağ omuzu üzerine iğ- di, havaya kulak verdi. Yukarıdan sesler geliyordu. Boğaz laşan insanların gırtlaklarından çı kan hayvan sesleri | kendisine ithaf edilmiş bir roman bekliyordu . Yeni bir roman. Muharriri bir gün evvel kendisinden ayrılır. ken demişti ki: — Bu romanı herkesten evvel siz okuyacaksını . Çünkü mev. zuunu bana siz ilham ettiniz. Ro- manın kadın kahramanına can veren sizsiniz. Ben orada sizi yaz- dım. Asabi bir halde kendisine o kadar çok tatlı şeyler hatırlatan kanapeye uzandı. Sigara üzerine sigara içti Tavana yükselen * dü. manların arasından, kartpostal larda olduğu gibi, romancının ha- yalini görüyordu. Cemile uzun seneler evvel bü- yük işler üzerinde çalışan bir tüc- car komisyoncu ile evlenmişti. Fakat bu adaram bütün emeli ve hırsı sadece “para kazanmak” İ b. Ne eğlenceye gider, ne de ka- rısnı eğlendirmeğe götürürdü. Cemile de hayatın insanları | cezbeden bütün güzellikleri hari- cinde, günün birinde oluz se kiz yaşma gelmişti . Yeknesak, soluk bir hayat ya» şıyordu. Artık lüzumsuz bir bale gelen güzelliği solmağa başlamıış- t. Bir gün nasl olmuştu da, tanıdıklarından birinin çayında bulunuyordu. Orada maruf ro. manci Raşit Cezmi ile tanışmıştı. Tâ çocukluğundan beri hulya e. dindiği adamm ta kendisiydi. Bu tanışıklıktan © sonra, Cemilenin gözlerinde sönen eski ateş tekrar yanmağa başladı. Yüzünün batla- rı tazelendi. Cemile birden bi. re güzelleşti. Aşkın böyle muci- zeleri vardır. a Karşılıklı ve anınde sevişmiş- lerdi. Öyle tesadüfler vardır ki, insanlar daha ilk görüşlerinde bi- ribirlerine hemen kaynarlar. Ra- şit Cezmi ile Cemile de, dostla rmm çayında işte böyle sevişmiş- erdi. Raşit Cezmi de hiç bir kadın. da bu kadar insanı çeken derin ve manalı gözler, bu kadar “be. yaz ve tatlı boyun vesonra'bu ka dar davetkâr dudak görmemiğti. Bir kaç gün sonra kol kola ten- ha kır yollarında yan yana yürü- yüp yeni biten bahar otlarının ko- kusunu bütün ciğerlerile teneffüs ederlerken, (böyle vaziyetlerde söylenmesi mutat şeyleri de söyle mişlerdi: — Ben nasıl olsa hayatımda sa- na, yani kalbimde yaşattığım 2- dama rastgeleceğimi biliyordum ve bekliyordum. — Bilsen seni ne kadar seviyo- rum ve bilsen seni nekadar se veceğim. Bir çok kadınlar gibi Cemile de, kendisine bu kadar tatlı &öz- ler söyleyen adamın sesini duyun- ca, gaşyoluyor, fakat kadmiık gururile içini belli etmiyordu. O gün hava sıcaktı. Genç romancı Cemilenin ellerini avucunun içine alınış, AKINI lecek, ne de bir tek söz söyleye- bilecek hal Maamafih bu: mukavemetsiz- liğinin kendisini büsbütün mağ- lâp etmesinden de korktu: — Oh, dedi,bırakınız artık ben yum? Seviyorum Raşit.. Fakat. Fakat kendinizi bir takım ma- nasız kayıtlarla bağlı görüyorsu- nuz, Aşkın kanunu önünde hangi Bu hal bir müddet böyle devam etti ömre yaplan, birden Ledi Karasakallı usta birtik- re bir parça daha yerinde sin- Hava artık, adamakıllı kara: i Gök yıldızıradı. Dağ, z Bir parça daha bekledi., Sonra | sürtüne » e başladı. Fakat bir kaç metre kadar ilerileyin- ee ihtiyatı lüzumsuz bulmuş olmalı ki birden ayağa kalktı, zıpiıyarak sıç rıyarak koşmağa başlad. ss İşte mn anda evvelkilerden daha bir tırmanan, cakcı Ali bir an, bir kayaya sarıla- na kayıt yardır ki.. Maamafih Raşit Cezmi kadı. nm gitmek arzusuna büsbütün mani olmadı. Çünkü romancı ka- dınların bu nevi ricatlerinin ne demek olduğunu pek iyi bilenler- dendi. | O akşam Cemile, kendisini bı- rakıp gitti mazur göstermek için, sevgilisine ateşli bir mektup yazdı. Fakat evliliğini, vaziyetini | de anlattı. Raşit Cezmi hemen cevap ver. di, Cemilenin kullandığı tatlı ke- limelerden bahsettikten sonra: — “Sönü dünden fazla seviyo- rum, İçimin bu ateşi yarınki vol- kanın yanında ne kadar sönük, ne kadar sönük...” Böyle on iki ay sevgililerin a- rasından su sızmadı. Tam o sırada kapı çalındı. Hizmetçi kütüphaneden romanı almış, gelmişti. Cemile hemen ye- rinden fırladı. Kitabı kaptı. Ro- manm ismi: “Ölünceye kadar seveceğim. — Ne güzel roman ismi! dedi ve yavaşça birinci sahifeyi açtı. Muhakkak orada romancının iki satırlık bir ithafı ve imzâsı olacaktı. Birden elleri buz gibi kesildi, ayakları titremeğe başladı. Kana- peye yıkıldı. Çünkü kitabın birinci sahife- sinde muharririn imzası ve şu yâ- zıları vardı: “Bana bu romanı ilham eden biricik Leylâma..” İlk darbenin tesiri geçtikten sonra, kendisini topladı. Giyin- di ve bir otomobile binip Anka- ra cnddesindeki kitaphaneye gel di. Kitapçıya dedi ki: — Bir yanlışlık olacak, bu ki- tap benim değil. Kitapçı arandı ve Cemilenin kendi ismine yazılı olan romanı bulup getirdi. Cemile ilk sahifesini açtı, Ora- da da aynen şu ithaf vardı: “Bana bu romanı ilham eden biricik Cemileye..” Cemile başını doğrulttu, acı acı gülümsedi. Zaten en aziz his- lerinin Raşidin elinde nasıl oyun- cağa çevrildi içi başı dönmedi, gözleri Fakat ayni otomobille dönerken gözlerinden bir damla yaş dökül. Ah, bu erkekler.. i ; Davetler Eminönünde tütün ikramiyeleri Eminönü Askerlik Şubesinden: 31 ve 932 seneleri tütün ikrami- yesi için tanzim edilen zcil defterler- de dahil olan malüller ile şehit aile- lerinin ve on senelik ak miş kaymakamlı inden yetlerinde bulu- ber Eminönü Asker lik şubesine gelerek birer sern numa: rast aldıktan sonra Eminönü kazası müracaatları. Tev 5 Mart 933 pa: ört. te birliğe lek gm ece hal alay köşküne teşrifleri. rak, dura kaldı. Sonra sert üstü di tü ve dik bir yardan sağ tarafa değ, ru tekerlene yuvarlandı. Hava artık adam akıllı kararmış- &. Gök yıldızsızdı. Dağ, Tanrıdan ışık dört gözle bekledikleri bir gece ile, kapkara bir gece ile kılıflanmıştı, Tuna boyundan gelen derviş — Erenler geceyi l irdi. niz? Rahat uyuyabildiniz mi beri? — Nur ol bacı. Fakat zahmete lüzum yok. Horozların, tavuklarm, kaz ve hindi sürülerinin öterek, kanat çırpa rak. biribirlerini (o kovalayarak do- Bu akşam kadın istiklâli üzerinde pek SERBEST RU FOX JURNALDE: Papa'nın lemel TA Darüşşafaka mezun- ları cemiyeti Geçenlerde Darüşşufakalılarm bir ce- miyet yapacaklarını yazmıştık. Bu cemi yet Darüyşafakanın lise ve, en az orta kısımı mezunlarından mürekkep olacak- tir. Bundan evvel Darü; mezun ları cemiyeti 1324 de kurulmuş, 928 80- nesine kadar devam etmiş ve bir çırak mektebi açarak halkın tenvirine çalış- mişta. Şimdi yeniden kurulmak istenen bu cemiyet İitün mezunlar tarafından alâ- ka ile. karşılanmaktadır. Kimsesizler yurdu olan Darüşşafakanın bu mezun- lar cemiyeti, bilhassa hayatta yekdiğe- rini korumak gibi güzel bir gaye istih- daf elmesi cemiyetin hususiyelini teşkil ermektedir. Diğer taraftan cemiyet bil. basen milli kültürü ve ülküyü üzere bir mecmua çıkaracaktır. Bu mecmuaya şimdiden © memleketi. mizin tanınmış mubarrirlerinin Uyar. dımları temin edilmiştir. Mezunları davet Bütün Darüşşafaka mezunlarının ye- niden kurulacak Darüşşafakahılar cemi- yetimin 3-3-933 cuma günü (saat 2 de Halkevinde aktedilecek olan ilk kongre- sine gelmeleri eheromiyetle rica olunur. Bir çok Darüşşafakalıların adresleri ma Tüm olmadığımdan bu ilânm “davetiye” makamına kabülü. Çay ziyafeti Turing klübün Türk - Yunan komitesi pazar günü Maksimde saat 17 de bir çay ziyafeti verecek tir. Bu ziyafette Darülbedayi ve Yunan artistleri de beraberce bir piyes oynryacaklardır. “Yeni neşriyat ——— Foto Süreyya Foto Süreyyanm 22 inci numaralı nüshası birçok münderecatla çıkmış- tar. Kaynak Balıkesir Halkevi tarafından bu i- simle bir mecmua £intişara tr. “1” inci müshası çıkan e Yİ bu mecmu- ada özlü yazılar vardır. Tavsiye ede- riz, Holivut alinti 3 nel sene © inen sayi Muhit'in 83 üncü sayısı fevkalâde nefis üç renkli bir kap içinde çıkmış- tır, İçinde birçok kıymetli mtndere- eat vardır. . Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti. yenlere tavassut ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektupla İş Büro- muza müracaat etmelidirler. İş isteyenler SERMAYELİ ORTAK ARANIYOR laştıkları büyük avluda saçlarını i- pekli siyah bir bezle örtmüş otuz beşlik bir kadın; güzel yüzlü, kıya. feti temiz bir baba ile komuşuyordu. Bu baba türkçeyi biraz kaba bir şive ile k: , ir bacı di. hitap ettiği hanım buna ehemmi- ye hitap | biliyordı Hi kkelerden snasıl Deli ormanlıdır. Hüsamettin baba dün akşamki trenle Selâniğe gelmiş ve sonra bir binerek tekkeye ulaşmışı Sl yl Sakkmiğlar dOğUL Rumelinin en büyük ergül larından biriydi. En zengin çiftlik. lerden daha zengin arazisi ve vakıf» arile bu tekke iki kız kardeşe mi ras kalmıştı. Bunlardan biri Derama jandarma taburu kumandanı binba- tı Hüseyin Muhittin Beyin zevcesi Zeynep Hanımdı. Diğeri ise şu başı siyah örtülü kadındı ki adıma Mev- hibe Hanım derlerdi. Hüsamettin baba tam aş zamanı - arabasından inmişti. Değil bir baba- ya. bir dervişe, bu tekkenin kapıları Fransızca sözlü film Norma Shenrer ve Glark Gable tarafından. Metro Goldwyn Mayer mamulâtıdır. bütün düyanın sadıklarına mukaddes pederi din- tma mail olacaklarını tebliğ vesaire... NNENBERG HARBI > GLORYA'da BÜYÜK GALA OLARAK mükemmel bir HLAR bu beyannamem ediyor. Sarra felaketi Lİ FERNAN GRAVEY FLORELLE ve BARON FİLS AH YAVRUM! filminde. Geç kalanlara ŞiK SİEMADA üçüncü hafta olarak gösterilmek- te olan sinemacılığın hârikası Mavi Tuna filmini gidiniz görünüz. Başka yerde bir daha gösterilmiyecektir. RADYO Bugünkü Program 18 - 1845: Nebil oğlu İsmail Hakkı B. 18,45 - 19,30: Orkestra Üilerlemiş 19,35 - 20: Fransızca ders olanlara. 20 - 20,30: Seniye Hm. (Sez) ) Varşova 1411 m. 13.10: Plâk; 13.381 Senfonik talo- be konseri. 16.28: Plâk. 16.55; Plâk. 18: Plâk ile oda musikisi. 19.20; Ha- berler — Hafif musiki. 21.08: Ope-? ralardan parçalar. 22: Konser (Cho- Din) 22.30: Monoloğ. 31.20:5, 24 Budapeşte 550 m. 19,10: Sizan musikisi. 20.38: Bir opera temsili, Haberler üteaki- ben cazband ve Sigan masikisi, Münih 532 m, 20.30: Plâk ile ölmez eserlerden. 22.15: Bir tabloluk temsil — Haber ler, Viyana 517 m. 28 18.10: Öğleden sonra konseri, — Müsahabeler, 20.20: Çift piyano kon seri (Lisat, iz ler). 21.101 Orkestra (Londra radyo orkestra şefi Dr. Adrian Boul't un idaresinde). 23,30: Caz. Prag 487 m. 18.25 #masikkişi, © 18.55: ba RM Mn, e tana'nın şarkılarından. 21.28: Halk Bükreş 394 m. e 13.05: Plâk. 14: Keza. 18: men musikisi. ve hafif a 19.30: Devamı, 20:45: Verdi'nin eser lerinden “Rigoletto” operası. Breslây 325-m. Mallı Radye orkestran, 178: uhtelif milletlerin çocuk şarkıları. “ Müsahabeler. 20: Bariton muganni Bachmann'ın iştirakile konser. 21* Berlinden naklen: Başvekil Hitler'in hitabesi, Ro ber zaman her kişiye açık tutulduğu için belki de Mevhibe bacı onun gel- diğini duymıyacaktı bile.. Lâkin Hüsamettin babanın gelir” ken Dıramadan geçtiğini, kız kar rk ağza İğ ve sonra Muhittin Beyden bir de be“ diye getirdiğini haber vermişlerdi. O zaman Mevhibe Hanım mizafi biraz fazlaca alâkadar olmuştu. De- deyi yanma çağırmış; z — Acaba bana ne hediye getirdi” niz baba efendi? — diye sormuştu. — Baba kuşağın arasından gazel? kâğıdına sarılı bir şey çıkarmıştı. Ba” cı bunu merak ve acele ile açınc” içinde yaası ve üzünen bir kehriba” ağızlık bulmuştu. o Fakat Mevhibe Hanım hediyeyi görünce memnun © lacağına hayret eylemişti. Zira bs” tırlamıştı ki bu ağızlık geçen sene © niştesine kendisi tarafından ! hediye edilmiş olan ağızlığın ta kendisidir. — Tuhaf şey.. — demişti — Ac ba niçin bunu bana gönderdi? Yok” sa hediyen senin olsun mu demek is er (Devami var) il

Bu sayıdan diğer sayfalar: