22 Nisan 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

22 Nisan 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ İ i i İ Asrın umdesi “MİLLİYET”6r. 22 NİSAN 1933 Idaraana $ Ankara caddesi, 100 No, Telgraf adresi : Büilliyet Telefo: Başmuharrir. Yazı işleri Müdürlüğü : İdare ve : ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye işin Hariç işin RE 71 4— Gelen evrak geri verilmez. — Müddeti Geçen nüshalar 10 kuruştur.— Gazete ve matbaaya ait işler içli üdiriyete mü- racaat edilir. Gemetemin inler mes'u- liyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy hava rasat merkerinden al- diğmez malümata nazaran bugün ham bulutlu geçecektir. Yağmr ihtimali sx vr, 21-4-933 tarihinde haya tazyiki | 788 milimetre, hararet en fazla 17 em ax 10 derece idi. Eroin Edebiyatından: - Nasıldevam etti? Löziprai | Jaklin bir dostu vasıtasile ev- velâ esrar çekmeğe alışmıştı. Bir gün esrar bulamıyan dostları ken- disine eroin verdiler ve bu suretle genç kız bu zehire de alışmıştı. | Eroin pahalıdır. Bu lüks bir in- tihardır, masrafir bir ölümdür. Eroinle olan uzviyet her gün daha fazla bir miktar is- ter. İhtiyar eroin tiryakileri içinde vi e saatte iki grama kadar mış olanlar görülmüştür. (Hal- santigramdır. Altı santigramı öl- dürmeğe kâfidir.). ğ Eczacılar morfin olsun, eroin o'sun reçetesiz vermezler, bunu da ein sıkı bir hesap tutarak verir- er. Bu hesap daima müfettişlerce tetkik edilir. Eğer ri her hangi bir satışı şüpheli bulursa tas dik etmez. Bu yüzden, kanserli hastalarıma mütemadiyen morfin yazmak mecburiyetinde kalmış bazı hekimler hakkında Fransada takibat yapıldığı vardır. (İstanbul da morfinöman olmuş bir hekimin müfettişlerin gözünden kaçmak için şehrin muhtelif semtlerinden reçete ile morfin aldığını ve dai- ma kendisini tanımayan eczacı a- radığını öğrendim.) Bu memnuiyet, bu zehirle bir. likte, harp te başlar. Harp bu müh lek sanati inkişaf etti; ve arka sından yasak edi'iştir. Amerika- daki içki yasağı bi. Eroin ve w yuşturuc maddeler alağı (Brigade mondaine) denilen (ki- bar kıta) isminde polis teşkilâtı pe şini bırı ıma rağmen Âvru- pada çok kuvvetlidir. Bunlar ağla Tı arasına düşen biçareleri büyük bir insafsızlıkla soyarlar. Eroin Fransada gramı 50, 60 hattâ 100 franga satılır. Oda yüzde yirmi beş şeker yahut nişasta ile mağşuş olarak. Halbuki saf €roinin gramı 15 franktır. (125 kuruş). Bu hesaba bakıp ettikleri kârı bilirsiniz. “Ya müptelâlarma bunun neye malolduğunu düşünür sek aklımız durur. Bir eroin tirya- kisi şüphesiz, gıdasma, evine ve üstüne başına sarfettiğinin iki mis ini erine verir. Jaklin, kolayca bir eroin satıcı- s1 adresi aldı. Polis muhbirleri ta- Milliyet'in edebi rom 8 MAKE lâmbasından çı- beş numaralı bir gaz kan ziya, © erkek sürüsü kadı susuzluğunu bu kaknemle teyemmüm ederek tatmin edebilmek vehmine düşecektir. Aydın. lığa susamış bu kapkara gecelerin o- > valarında, dağlarında ve köylerinde tapka böyle bir kanaatkârlık hissolu nur. Bol giyalı bir şehirde hiçe sayılan beş numaralı bir gaz lâmbası bura- larda adeta bir projektördür ve yirmi © bin mumfak bir projektör aydınlığı © saçar zannedilir. Si Beş numaralık gaz lâmbası, içinde DONYA rafından daima haber verilmeleri- ne rağmen eroinciler aralarında gayet sıkı bir farmasonluk teşkil ederler, Sırlarını katiyen dışarıya wurmazlar. (Bu satıcılardan bir kısmı (kibar kıta) adamıdır. O- nun malâmatı tabtinda satar ve kendi müşterilerini haber verir|. ** Biçare Jaklin! Artık ne namus, ne aile, ne istikbali vardı. Bir kira odasında her gün biraz daha dü- şerek, sıska bir halde yaşıyordu. Onun için artık eroinden başka şey mevcut değildi. İstiyerek i atıldığı bu cehennemin eşiğinden atladığı günden itibaren onun âlemi alt üst, yıkılmıştı. Bu yıkılış maziye karşı hiç bir esef, hiç bir acı hissetmiyordu. Sureti katiyede terkettiği ahlâklı ve dürüst genç kız hayatmı kendisinden tama- men ayırmıştı. Artık iytikâf ( Bir yere kapan- ma | hayatma başladı. Odasından ancak eroin satm almak ve deni &- detli arkadaşlarile buluşmak için çıkıyordu. Kendisine bakmaz oldu. Her şe yi ihmal etti. Artık aşk ta mevzuu bahis değildi. Çünkü eroin cinsi- yet hislerini kurutur. Eroin, mor- fin tiryakilerinin aylarca cinsiyet ihtiyacı akıllarına gelmez. Hissi ârzularm büsbütün silinmesi de utanmayı ortadan kaldırır. Vakti- le en ufak bir nazar önünde hica- bir şirinğa yapmağı gayet tabii bu luyordu. Vaktile gayet sarih ifadeli o- lan çehresi manasını kaybetmiş, tanınmaz hale gelmişti. Zayıflamış ve solmuştu. Eroi- nin fazla alınması neticesi olarak gözbebeği toplu iğne deliği kadar küçülmüş, bakışları sabitleşmişti. (Birinde gözünün rengi değişmiş gibi bir hal görülürse bu eroinden dolayı gözbebeğinin ufalmasın- dan ileri gelir). Belki de yaptığı fenalığı müdrik idi. Ancak gece o- hunca kalkıyor ve satıcısına gidi- yordu. Satıcı Jean Beauval garip bir tiptir. Evvelce çalgıcı imiş. Morfin kendisini çukura düşürmüş. Hiç bir orkestraya kabul edilmez ol- muş. Çünkü falsosuz Hulâsa bir enkaz haline gelmiş ve eroin satmağa başlamış. Yaşamak için değil. (Çünkü ufak tefek bir i ratları varmış). Satış kârile kendi zehir nafakasının masrafını çıkar- mak için. Garip bir tip. Sokaklar- da dolaşan genç ve şüpheli genç- ler gibi sallana sallana yürür ve adamın yüzüne gülümser... Babası anası ayni yerde kasaplık ediyor. İyi adamlar amma çocuk- larının bu iptilâsıma mani olacak kadar kuvvetli değiller. Dükkânm üstündeki odada o müşterilerini kabul ediyor ve ticaretini yapr- yor. Jaklin işte oraya gider. Karan- lik merdiveni çıkar, kapıya üç de fa vurur. Arkadan iki daha... Bu paroladır. Kapı oçlır. — İki paket! Jean! Çabuk ol. Acele işim var. — A. A. Şuna bak!. Jaklin parayı uzatır ve paket- leri alır... Şimdi daha çevik ve ça- laktır. Odadan çıkarken Jean: — İnerken dikkat et! Martel dün yakalandı... Jean da ertesi günü yakalan- mış, Jaklin artık tanımadığı satı- cılarlâ alış verişe'mecbur kalmıştı. FELEK Aşk, Hin, Politika ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif #aaaamanenaaaeeraaseneeme un saklanan büyük bir sandığın üstün de duruyordu. Yerde ağzı kırık bir su testisinin yanımda larla dolu bir tepsi görülüyordu. An- laşılıyordu ki şuuuu... Köşe minde- rinde oturan kız... şey... canım Lü- binska işte... Lübinska ile Ali yemek- ten yeni kalkmışlardır. Alinin canı sekkındı. Güzel kız ona sapkın çapkın bakıyor ve hafiften bir şarkı mırıldanıyordu. — Kes şunu. Abinska: 5 İnat etme! Sus? Peki ama neden? Sesim mi fe- Yoksa şarkı mı dokunuyor sa- Hayır, ne o, nede bu. . Böyle şey mi olur canım... Bir Ahmet Hamdi Bey tarafmdan “İkt. sadi De: teşkil mektedir. Ahmet Hamdi Bey, bu eser. den'mada “İktisadi Devletçilik” mevzu & üzerinde iki konferans da vermiştir. “Kooperatif” mecmuasınm son İki nüs- hasmda aynen neşredilmiş olan bu kon- feranslarda da, (“İktisadi Devletçilik” müellifi liberal iktisada ve onun memle- ketteki taraftarlarına karşı şiddetli hü- cumlarda' bulunmuş, ve kendi görüşüne göre Türk inkılâbmen iktisadi esasları üzerinde tahliller yapmıştır. Bu eserdeki mütalâalar ve yeni nokta- Devletçilik leket meselelerini kendisine mahsus bir görüşle tablil eden dikkate şayan bir e- serdir. Müellifin filkirlerini, üzerinde ya- pılacak ilmi münakaşalardan o evvel ne ret, ne de kabul edecek değiliz. Ancak bu eser hakkında okuyuculurmmıza şim- diden kısa bir hulâsa yapmayı ve “eseri tanıtmayı faideli bulduğumuzdan, ken- dimize sit hiç bir fikir ilâve etmeden, ©- seri kısaca hulâsa ile iktifa ettik. ... Iktisadi devletçiliğin a sildi, bir langıç kısmile beş an © mürek- em Güzel bir tap ile (240) sahifeden ibarettir. Eserin başlangıç kısımı, inkılâp hakkında bir felsefi görüşü ihtira et. mektedir. “Türk inkılâbitarihin bir devir den öteki devre aktığı intikal zamanla. rında baş gösteren büyük inkılâplardan biridir” diyen müellif, dünya medeniyet nizamının, kendi tarihi seyri içinde dev. rini ikmal ettiğine kanidir. Dünya buh- ranı denilen son sıkıntılar, bu medeni. yet rejimine ait tebii neticalerden ibaret- tir, Serbest mubadeleye dünyanın. son medeniyet nizamı, müellife göre, tezat- miştir, Cemiyet fasit kalamıyacağından, bu nizam muvazeneli ve haklı işliyecek yeni bir re- jim gelmesi zaruridir. Mücllii başlangıç İasmmin sonunda diyor ki: e Yi ai İl ya ö toossüs . o imiyetlerinin intibak ve istihale edecekle- ri nizam ile, henüz kuruluş hareketlerin- de bulunan memleketlerin nizamları bir- birinin aynı olamaz. Tetkikimizin mü- him bir kısmı, millet iktisat nizamı de om rm iz bu yeni cemiyet şartlarını tahli- hasrolmuştur.” Kitabın birinci faslı, “ferdi iktiş mel taşını bu teşkil ettiği anlaşı- lıyor, Çünkü müellif bir kore, ferdi ikti- ia e alan olduğum Dali DİN miş bir nizam olduğunu kabul etti diğer bahislerde aşağı yukarı farklarla kendisini tasdik etmekten başka © çare kalmıyacak. . Bunu düşünen Hajadi B. son dünya buhranının geçici ve muvak- kat bir şey olmayıp, mevcut medeniyet rejiminin tabii bir neticesi olduğunu, bu- nu önlemek için ise bugünkü cemiyetin bir bünye istihâlesi geçirmesi lâzem ol- duğunu kitapta her vesile ile iddin ve tekrar etmiştir. letçilik” te- inin en dikkate şayan kısmı, mübadele makanizmasının ilerlemesile insanlar ve milletler arasında hâsıl olan tesir lerin tetkikidir. Bu bahiste deniyet rejimlerini mukayese ederken, ( Kitaplar ve tehkitler | “Iktısadi devletçilik ,, İktisadi Devletçilik: İkinci cilt - Müellifi Ahmet Hatvdi mübadelede, toprak ve tabiat farklarının derebeğlik rejimini, istihsal aletleri fark- lığının da sanai kapitalizmi vucuda ge- tirdiğini ve mübadelenin inkişafile insan- lar ve milletler arasmda bir takım tezat- lar meydana geldiğini O söylemektedir. Müellif başlıca üç tezat ayırmaktadır: birinci farklılık tezadı, milletler arasında harpleri, ikinci sınıf tezadı, milletler i- çinde ihtilâlleri vucuda getirmekte olup bunun sebeplerini söylemek lâzımdır. — Ben böyle istiyorum. Efkârle yım görmiyor musun? — Senin canın bir şeye sıkılmış 0- labilir. Amma bu benim neşemi sön- dürmek için bir sebep midir? akat kaçakçı dürüşt bir hare- ketle onu iterek: — Yapma diyorum. Of.. Bırak be- ni, İşte bu tuhaf, Az evvel canım sonra senden fenası yok. Ali gözlerini sevdiği kıza dikti: — Haksız mıyım? Hani Usturug; ya gidecektik? O köy senin, bu köy benim sürtüp duruyoruz. Bilmem şu köyde amcamı görmeğe gidiyorsun. Falan köyde teyzemin kızı var diyor sun, Bu kadar geniş aileye nerede ras gelinmiştir? Sonra sabahlara lar dırdırdır, dırdırdır... Sana bir hal ol- du. Durmak, oturmak nedir bilmiyor sun. Muradın serserilik yapmaksa ba na söyle. Ben bunun daniskasını bi- İirim. Amma ben senin nelerle uğraş tığını anlamıyor değilim. — Ne ile uğraşıyor muşum, söyle bakalım. sonuncu müstemleke tezadı da, serbest mübadele en sön kâmal dövre- sinde, ismine “dünya buhranı” denilen büyük çözülmenin başlıca amili olmuş- tur, San buhrandan sonra, tekrar ser- best mübadeleye dönmeyi imkânsız bü- lan müellif, dünyanın yeni iktisadi temel üzerinde tutunabilmesi çaresini, millet- ler arasında yeni esaslara göre işliyecek bir mübadele makanizmasının kurulma sında bulmaktadır. Eserin ikinci faslı, yeni memleketlerin kuruluş nizamları başlığını taşımaktadır. Bu bahiste bilhassa yeniden dirilmek ve iktisadi mücsseselerini kurmak mevkiin- de olan “Türkiye” gibi memleketlerin Garp cemiyetlerini nihayette büyük bir buhrana sürüklemiş olan © usullerden kendilerini kurtarmaları icap ettiği mü- dafan olunmaktadır. Üçüncü fasıla gelin- ce, burada fertler ve millet iletisadınm görüş tarzları ayrı ayrı tahlil olunmuş” tur, Fertler iktisadına göre, iktisadi aliyetlerin gayesi “kör” elde etmi Millet iktisadı ise, bu hareketler ci derecede insan ihtiyacını göz önünde tutar, Millet iktisadı, maddi ve manevi refahı yüksek bir millet kuruş usulunun. heyeti mecmuasıdır. Milletler kendi iç- lerinde de kendi aralarında haklı işliyen bir mübadele makanizması © kurduktan sonra, sınıf kavgaları ve tezatları kendi: liğinden ortadan kalkar. Müellif, millet iktisadının “otarki” de- mek olmadığı fikrindedir. o Milletlerin kendi kabuklarına çekilmesi nasıl ileri bir nizam gibi kabul olunabilir? Buhran- dan uzaklaşmak için otarkiye doğru gi- den her memleket, bilâkis buhranın sey- rini çoğaltan bir tedbir almış olur. Bun- dan sonra, millet iktisadında “sermaye toplantısını ve iç pazar istismarını” tet- kik eden muharrir, sanayi kanalıle iç pa- amili olduğunu ileri sürmektedir. Esasen şmüellife göre, bubran her hangi bir mu- in bozulması demektir. Halbuki bozarak let iktisadma göre de vakin sermaye te- rakümü İç pazar mübadelesinden ola- cak, ve istihlâklerden İcesilecektir. Fa- kat bu “kasılma”, iş hacmini büyülterek her taraftan yapılacaktır. “İktisadi Devletçilik” in (Millet İkti- sadmın kurulma unsurları) mevzuuna ayrılan dördüncü faslile, bu yeni görüş bir ax daha işlenmektedir. Müellifce mil- let iktisadı için, başlıca üç unsur vardır: Devlet, Pilân ve Fiat Iktisadi devletçilikte, (devlet) şahsi sermaye ve teşebbüse düşman olan ve bütün bir im istihsal ve müba- dele işlerini kendi üzerine alan bir müf- rit devletçilik değildir ve olamaz; bura- da devletin rolü, “kapital tarafından ter- kedilen veya serbest bırakılan işleri i mevzwun kitapta kâfi de- recede genişletilmemiş olduğunu görü- yoruz. Mam eyi Şan e üçüncü cildinde tetkik edileceğini kaydetmektedir. Pilân bahsma gelince Hamdi o Beye göre, hiç bir memleket, millet iktisat re- Jimine geçmeden pilân işini idare ode- mez. Pilân, insan mevzuu ve onun ihti- çerçivesile beraber mütalâa olunur. trikten farklı değildir.. Onun ehli ve in- sani bir şekil alması için, tabint kuvvet- leri gibi, insan ve cemiyet tahakkümüne irmesi lâzrmdır” demektedir. Millet Kiisadına göre, “pike” yapmak imkise , asla ve münhasiren sermayenin olma sna bağlı bir şay değildir. Bu noktadan (Türkiye) gibi henüz iktisadi nı kurmakta olan memleketler, Garp memleketlerine nazaran (pilin) tatbik etmek noktasından daha müsait mevki- ME bey e temin eden başlıca olitika zemini. | dir. Bu politikayı ancak iktisadi hâdise. kaladı: * — Ne ile olacak.. Komitecilikle. Propaganda ile.. Benide bu işe alet etmek 'orsun amma artık kâfi. ilde çık söz Lübinska'yı yerinden i eter!.. - diye bağırdı - Sen be- nim için çok sevgilisin., Fakat Lübins ka'nın bir de kadınlıktan başka tara» fı vardır. Senin anlıyacağın benim in san tarafım.. Kadınlıkla seni seviyo- rum, buna inanmalısm.. İnsanlığıma gelince. Bunun da bana yüklediği va- zifeler olabilir. Bu vazifeleri kadınlı- ğım bana utnutturamaz. — O halde ayrılalım. Ben ayni za manda iki kadınla birden yaşaya- mam, — Bilâkis bebarber kalacağız. Ne ben seni bırakırım. Ne de sen senden arkadaşlık istiyen bir kadını yarı yol- da bırakacak kadar namertsin. Hem niçin açık konuşmuyoruz. Sen bir Ma kedonyalı değil misin? — Bir Makedonyalı mı? Hayır. Ben Bulgar değilim ki.. — Ahmak! İşte böyle deye deye Makedonyayı elinizden kaçırıyorsu- nuz ya... Sen buz gibi bir Makedon- İhtiyar zengin bugün asabileş- mişti, Köşesindeki geniş koltuğun- İ da ıhlayıp ohlarken hizmetçi gir- | — Beyefendi, dedi, doktor bey yemeğe kalacak mı? Kalacaksa sofraya yer hazırlıyacağım da. . — Ne bileyim ben? Artık dok- torun sofradaki yeri ile de ben mi meşgul olacağım? Necmi Suat B. bu sakin sayfiye- sine bu sene bir parça dinlenmek, asude bir hayat içinde sinirlerine, ruhuna, etine muhtaç olduğu isti- tahati verebilmek ümitlerile gel. mişti, Halbuki işte en hoşuna gitmiyen şey başına gelmişti. O hastalıktan, ameliyattan, doktordan, ilâçtan sıhatsızlığı veya tehlikeyi hatır- latan her şeyden nefret eder, ka- gardı. Bugün kızının fena halde ağrısı, sancısı tutmuştu. Necmi Su- at Bey karısının doğuruşunda bile başmda bulunamamış ve bulunma- mıştı da.. Öyle olduğu halde işte bugün rahatsızlığı; buradan uzak- laşmasına, sevmediği bu — şeylere tahammül etmek mecburiyetinde kalmasına sebep olmuştu. Odada damadından ve Fahirden (başka kardeşinin çocuğudur. Necmi Be- yin büyük kardeşi Fahir Suat B, 20 sene evvel veremden ölmüştü, Küçük yaşında elinde kalmış o- lan Fahiri, Necmi Bey çocuklarile beraber büyütmüş, ona babasızlığı nı hissettirmemiş, öksüzlüğün ıstı raplarını duyurmamıştı. Onu evlâ- dı gibi severdi. Doktor içeride lohosanın yanın- daydı. Hepsinin perişan yüzleri endişeli, mütemadiyen kapıya ba- kan gözleri (o karanlıktı. Nihayet doktor Ragıp Bey beyaz gömleği- nin kolları dirseklerine kadar sıva- lı, yorgun yüzü ter içinde, ellerini alkolle uğuşturarak salonun kapı- sında göründü. — Ne haber doktor? leri bir pilâna bağlamış memleket - ler tatbik edebilirler. Fiat politikası, her istihsale haklı ve değerli bir istihsal ve bir istihlâk fiati temin edecek tertibatı- nın heyeti macmuasıdır. Fiat işi, serma- yodar cemiyetlerde, (kâr) için çalışan sermaye taazzuvlarının elindedir. Millet iktisadında ise, bu, millet ihtiyacına göre işini kuran, devletin elinde (olmalıdır. (Fiat) politikasile bir memleket içinde muhtelif istihsaller arasında fiat muva- zenesizliği ortadan neticede iktisadi bünyeyi bozguna sürükleyen en kuvvetli bir tezada da meydan verilme- miş olur. Böyle bir cemiyette Garpta gö- rülen sınıf kavgaları doğmuıyarak, sınıf- sız bir millet bünyesi teşekkül eder.” olunmuştur., ki başlı başma bir mesele olan ve tipimde bir tetkiki ihtiva eden bu faslm hulâsasını başka bir yazı- maa bırakıyoruz. .. yalısın ve senin kadar Makedonyada hak güdecek vatandaş yoktur. Nere- lisin sen? Manastırlı değil mi? Manas tıra Bitoli dedikleri gün senin Manas. tırlılığın kaybolur mu? — Manastır, Manastır kalacak- tr. Bunun değişmesine imkân yoktur. — Herşey mümkündür. Değil Ma naatırın adı hattâ bütün dünyanın ha ritası bile değişebilir ve eğer Türk ka fasının ayarı senin kıratında ise da- ha umulmıyacak neticelerle de karşı" laşabilirsiniz. — Kâfi. Artık keselim bu işi. ni sevmekle, kendimi sa; yuvermekle neler kaybettiğimi rum. Ziyanın neresinden öi irttü. Milli his... Sende demek düşünceler de vardır. Budalan, Alinin hiddetle irkildiğini görün ce yılmadı. Bilâkis kendinde (daha büyük bir emniyet duyarak bağırdı: — Eğer sen milli hiz denilen şeyi duymuş olsaydın... Çoktaaaan bizim yanımızda bulunurdun. Makedonya» Lohosa kimse yoktu. Fahir, Necmi Beyin | İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları haik için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Tel: Beyoğlu : 4887. 1488 sağma) Doktor ümitsiz ümitsiz dudak- | larını büktü, omuzlarını kıstı: hiyetine en fazla sahip olmak sıfa- tile Necmi Suat Beye döndü: — Beyefendi, dedi, vaziyet çok tehlikeli! İkisini birden kurtarmak | imkânı maalesef yok. Ancak mu- cize lâzım. Çocuğu kurtarmak, a- nayı öldürmek, anayı kurtarmak, çocuğu gözden çıkarmak demek- tir. — Vaziyet tehlikeli olduğu nis- pette de naziktir. Kabul ediyorum Fa- isini birden kaybetme- ğe malolabilir. Çabuk düşünün ve çabuk karar verin. Hangisini kur- taralım? Necmi Suat Bey bu çok mühim ve hayati mesele hakkında karar vermek hak ve salâhiyetinin kendi sinden ziyade damadında olduğu" nu hissetti. Doktora: — Ona sorun, dedi. Doktor bu sefer ona döndü: — Tekrara lüzum görmüyorum, acele karar veriniz. Damat mermer gibi hareketsiz, heykel gibi dimdik duruyordu. Dü: şündü ve tereddütten, ıstıraptan, müşkül vaziyette kalmış insanla- rın şaşkın bakışlarından ziyade, kinle, hiddetle, intikam hırsı ile dolu gözlerini ihtiyarın kardeşinin çocuğuna, karısının amcazadesine Fahire çevirdi. Doktora: — Ona sorun! dedi. Bu günkü program 18 den 18,45 kadar Suz (Müşerref Hanım) 18,45 den 19,30 kadar Orkestr: 19,30 den 20 kadar Fransizca Tere mahsus) 20 den 20,30 kadar Saz (Osman Pehlivan). 20,30 den 21,30 kadar Hafız Ahmet Bey (Sas) 21.30 den 27 kadar Doktor Fahrettin Kerimi tarafından (Uyuşdurucu o Maddeler konfarana, 28 kalar Orkestra, Ajanı ve bor sa haberi, saat ayarı ANKARA, 1538 m. 1230 ; Ankarapalantan 18; Riyaseticümhur filarmönik orkestrasi Borodine 1. senfoni. dere (Müptedir 2010 : Ajans haberleri ve hava raporu. VARŞOVA, iii m, 13.15: Plâk. 17; Pihk, 1838 Plak. 1928 Kahve konseri. - Haberler. Zi; Süras? un operetlerinden mürekkep müstehap operet parçalar. 2305: Chepin'den parçalar. 2d4 —— Mizahi musiki, 23; Haberler. - Plâk > i MÜNİH, 532 m. 2105: Hafif skn musikisi, 2380; Gece .. kemi tam.) VİYANA, BT i 18.10: Plik (orkestra parçaları). » Konuş“ malar. 210: Viyana kilisaler Ül beya nin kanseri (St. Stophan killseninden naklen)» Z3: Klasik Avusturya operetlerinden lar Çozef Holrer takımı). 2340: Yaşıyan Vi Yanalı bestekârlrım eserlerinden komaer. MİLANO » TORİNO » FLORANSA 20.25; Haberler. -Plâk. 2145: Piete'nin © serlerinden bir operet, - Dans musiklek, nın hiç bir ihtilâl komitesinde senin a- dma ( rastlanabileceğini zannetmiyo- rum. — Kadın sen çıldırıyorsun galiba... Benim Türk olduğumu unutuyorsun. — Makedonya'da Türk, Bulgar, Rum Arnavut yoktur. Makedonyada Ma- kedonyalılar yaşar ve Makedonya Ma“ kedonyalılarındır. Bu sefer de Ali güldü: — Belli. .. Gırtlaklarına kadar si- lâblı Bulgar çetelerinin Türk köyleri- ni yakıp yıkması, zengin köy ağaları" nı o dağ senin, bu dağ benim dolaş" tırması bu kardeşlik yüzünden olan gerek. Haydi Lübinska © bu ağızlar! bırak ta birbirimizden dostlukla ay- rılalım. — Ayrılmak mı dedin? Çıldırıyor musun? O lafı bırak. Bak mavi katı” boncukları hâlâ boynumda Gözlerimde seni ilk gördü den kalan ateşi, ve o gündenberi tat” Ilaşan gözlerimi görmiyor musun? De” N.. ik ne demek? Belki ber#” iz. Anlaşamazsak (belki elele tutuşur, kara bir kayanm tep*” sinden bir uçuruma fırlatır, atarız ke dimizi.. Belki karşı karşıya goçori# (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: