13 Nisan 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

13 Nisan 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 r- ! Haftalık Siyasi İcmal Cenevre'de Büro içtima: Silâhsızlanma konferansı umumi beyet içlimamın tarihini | tespit edecek olan büre 10 nisanda Cenevre'de Mir. Hen- derson'un reisliği altında toplandı. Kon. feransın 23 mayısta toplanması kararlaş- turılmaş gibi idi. Ancak İngiliz murah- hası Mr. Eden'in ısrarı üzerine içtima gününün tayini | 30 nisana terkedildi. Bu tehirden maksat, İngiltere ile Fran- sa arasında silâhsızlanma mukavelesinin tatbikini temin için ne gibi zıman verile- ceği hakkında cereyan eden muhabere nin heticesini beklemektir. Alman: teşrinievvel tarihinden beri İngiltere ve Fransa arasında cereyan eden müzake- reler, gelmiş şu noktaya saplanmıştır. Varılacak silahsızlanma veyahut silâhla- rı tahdit © mukavelelerinin hükümlerini tatbik etmek için Ingiltere nasıl bir zı. man altına girmeğe hazırdır? Fransa bu | zıman meselesi üstünde çok durduğun- dan İngiltere Fransa'dan iki sual sor- muştaz 1 — Zımaridan maksat nedir? Ne gibi bir zman Fransa'yı tatmin eder? 2 — İngitere, bu noktada Fransa'yı tatmin ederse, Fransa da silihsrzlanma sunline müphem devaplar vermiş, silâhsızlanma | hakkın- daki İngiliz tekliflerinin henüz kat'i su. | rette taayyün etmediğini, bunların Ce | nevre'de müzakereye zemin olac binaenaleyh henüz müzakere mevzuunu teşkil eden bir takm şartların peşin ola- rak kabul veya reddi faydasız olduğumu bildirmiştir. Ancak İngiltere ile Fransa arasında bu nokta etrafındaki müzakere kapısı kapanmamıştır. İngiltere silâhsız- lanma ko içtima günü taay- | yün etmezden evvel bu noktanın halini | istiyor. lanması artık girlenemiyecek bir şı mıştır: Almanya 1934 senesi bütçesine bir milyar marka yakın willi müdaf oymuştur. Bu paranın mühü, da hava kuvvetlerine sarfedi- İecektir, Gerçi Almanya'yı silâhlarmdam tecrit eden Versailles muahedesi yalnız Almanya'nın silâhlarını ve askerlerini tahdit ediyor. Almanya'nın 100 bin as- Ker için ne miktar para sarfedeceğini ta- i cak Almanya'nın mua l landığı “aşikâr bir sır, olduğuna göre, bir milyar mark tahsisa- tın yalnız Versailler munhedesile tayin edilen askör ve silâhlara sarfedilmiş ol. masına ihtimal verilemez. Tahsitatın 210 milyon kadarının hava kuvvetlerine sar- fedilmesi bilhassa İngilizleri telâşe dü- sürmüştür. Bunun için İngiltere Alman- ya nezdinde teşebbüsatta bulunmuş ve Londra'dan bildi nin Milletler Cemiyeine intikali de düşü- mülmektedir. Filhakika İngiltere Versailles muahe- desini imza eden devletlerden biri #ıfa- tile © bu muahede ihlâl edil meseleyi cemiyete aksetürel Versailles hakkındaki beşinci faslı aleyhinde dar söz söylenmiştir ki, bu maddelerle Almanya sleyhins kuvvetli bir açi Alman hükümeti / beşinci faslın wülga olduğunu iddia ediyor. Çünkü di. / Yor, bu yalnız Almanya'yı değil, diğer devletleri de silâhlarından tecrit eder, Almanya tecrit edilmiş; diğer devletler tecrit edilmemiştir. Binaenaleyh bir ta- ih ecrit olamaz. Almanya da silâhla. Her hâlde bu nokta üzerinde fazla 15- rar etmek İngilterenin de pek işine el. vermez. Milletler Cemiyetine şikâyet bir tehdit olabilir. Fakat şu muhakkaktır ki Almanya'nın silâhlanınasının bu radde- ye varması, İngiltere'yi | silâhsızlanma meselesinde Fransa'ya daha ziyade ya» kınlaştırabilir. Fransa ve müttefikleri: Fransız Hariciye Nazırı M. Baris, Fransa'nın Avrupa'da sarsılır gibi görü, nen vaziyetini takviye etmek teşeb- büsata girişmiştir. Fransa Büyük harp. ten sonra emniyeti büyük mikyasta bir takım devletlerle © akdettiği ittifaklara dayamıştır, Fransa'nın Avrupa'daki müt- © © Milliyet'in edebi tefrikası: 46 Milliyet'in edebi tefrikası: 4 KANLISIR Kafamın içinde, ateşten zikzak- lar dolaşıyor! Neşide, on beş yaşında mı? Fa- kat ben, onu, hâlâ yedi, sekiz ya- şında zannediyordum. Biraz dikkat edince, Neş'de'ye hak veriyorum. Neşide, tam on be- şinde görünmüyorsa bile, ferah fe- rah on üçünde olduğu belli... Ar- tak, çocuk değil, bebek değil... Demek ki mize işlediğimz kai mız telkinler, gözlü ” hakküm ediyor. Neşide, on beş yaşında! Bu, neler hatırlatmıyor? neleri düşündürmüyor? Doktora baktım, — onun gözbe- bekleri de, kısılmış lâmba fitili gi- bi! Zavallı doktorcuğum, demek sen de yılların, bizim hayal'mize ihanet edemiyeceğine inanmıştın? Mamak ki Masra Aleli on bir. tefikleri şunlardır: Lehistan, Belçika ve Küçük itilâf, yani Çekoslovakya, You- goslavya ve Romanya, Almanya'da Hit- ler bir kuvvet şeklinde belirdikten sonra eski muvazene bozuldu. o Muvazenenin bozulması Fransa'nın müttefikleri üze rine şu tesirleri yapmıştır: I — Lehistan müstakil bir harici siya- set takip ederek Sovyet Rusya ve AL manya ile misaklar imzalamıştır. 2 — Belçika Başvekil, Almanya'nın silâhlanmasını haklı gösterecek bir nu- tuk söyliyerek, silâhsızlanma meselesi: de Fransa'dan ayrı yürüyeceğini anlat mak istemiştir. Halbuki Fransa ile Belçi- ka harpten beri daima ayni yolda yürü- müşlerdir. 3 — Italya tarafmdan (takip edilen orta Avrupa siyaseti Küçük itilâfın Fran- | sa'ya karşı bağblığını sarsmıştır. Fransa bir taraftan Avusturya'nın Almanya'ya iltihakı tahakkuk etmesin diye İtalya'nm orta Avrupa siyasetini tasvip ediyor. Di- ğer taraftan orta Avrupa'da İtalya nü- fuzu kuvvet bulmasın diye, bu siyasete muarız vaziyet alıyor. Küçük itilâf dev- letlerinden Çekoslovakya Fransa'nın bi- rinci siyasetine taraftardır. Yugoslavya ile Romanya ise ikinci cereyana tabidir. İşte Barthou bu vaziyeğler ile alâkadar olmak için seyahate çıkmıştır. | Fransız Hariciye Nazırı evvelâ Belçika'yı ziya- vet etmiştir. Şimdi Vorşova ve sonra da Prag'ı ziyaret edeceği bi letleri tekrar hariciyesinin takip ettiği bir ile sıkı bir teşri Fransa, Rusya'- nm Milletler Cemiyetine iştirakini kuv- vetle iltizam ediyor. La Fransa'da tasarruf tedbirli Bütçeleri tevazünü Fransız hükümet- lerinin başlıca meşgalesidir. Bütçe ancak varidatın artırılması veyahuk masrafın a- zaltılması ile tevazün edebilir. Her tedbir de birtakım menfaatleri ihlâl et ğinden hükümet mukavemet ile karşıl uvarlanır. Dört seneden beri çeleri açık veriyor. Bunları | için de belki kırk ka- Bu seneki bütçenin açığı 4 milyar tah- min ediliyor. Doumergue hükümeti ikti- a geçtiği zaman bütçeyi tevazün et- tirmek için Meetisten ve Ayândan salâ- hiyet istemişti. Bu salâhiyetleri aldıktan sonra iye başladı. ve ilk tasarruf tedbiri bir emirname şeklinde meşredilerek tat- bikatıma da girişilmiştir. Bu tedbirin hülâsası şudur; 1 — Fransa'da umum memsrların yüz- de onu olan 80 bin memurun açığa çı- karılması, 2 — Geri kalan memurların maaşların- dan yüzde beşten yüzde ona kadar ten- zilât yapılması. 3 — Mütekait tahsisatlarınn indiril. mesi, 4 — Nezaret tahsisatı mesturelerinde tenzilât yapılması. Bu tedbirlerin iki buçuk milyar kadar bir tasarruf temin edeceği | bildiriliyor. Bu derece ehemmiyetli tasarruf tedbirle rinin birtakım itirazlara hedef olacağı aşikâr olmakla beraber, her halde bu rı Fransız hükümetinin cesaretle tatbik edeceğine şüphe yoktur. Rusya'nın sulh siyaseti: Sovyet Rusya ile üç Baltık hükümeti — Esthoniya, Letonya ve Litvanya — a- rasında imzalanan ademi tecavüz ve ha- kem mukaveleleri müddetlerinin bitme- sine daha bir seneden fazla bir zaman ol- duğu halde geçen hafta Moskova'da im- zalanan protokoller ile bu mukavelelerin müddetleri 1945 senesine kadar temdit edilmiştir. Beynelmilel bir mukavelenin on seneden fazla bir müddet için temdit edil, ilk defa ön ür. M. İitvinof bu vesile ile irat ettiği bir mutukta söylediği gibi, Sovyet Rusya « amme SE e bu temdit teklifi, usya'nm sulh ve müsalemet siyaseti büyük bir delildir. Sovyet Hariciye Ke miseri, Rusya'nın bu mukaveleleri ebedi olarak temdit etmeğe hazır olduğunu, ancak “ebedi,, ancak bir felsefe ni tezammun ettiğini ve bunun için müd. detlerinin on sene olarak tespit edildiği. ni söylemiştir, Litvinof'un çok enteresan Yazan: Mahmut YESARİ Demek ki ben, on küsur senedir hatıra defterimi açmamışım?! Demek ki, on küsur sene, haya- tım, renksiz, heyecansız geçmiş. .. Bu namert dünyada, renksiz, ve heyecansız yaşıyabilmek, bir saa- dettir. Demek ki ben, on küsur sene, mes'ut yaşamışım? | Mes'ut ve bahtiyar yaşamışım!.. Gamden, kederden, endişeden, 15- tıraptan azada yaşamışım! Ben, Hüsrev!.. On, on bir sene, mes'ut ve bahtiyar yaşamışım, ya- m, yaşamak imkânmı, bulabilmişim?! Demek ki Mesture'yi © unutmu- şum?!.. Ben ki Mesture'yi sevdiği- mi iddia ederdim. Mesture'yi sev- diğime imanım vardı ve buna, o- MİLLİYET CUMA 13 Bi SAF 5 Bahar.. Aylardan nisan ayı. .. Demek ki baharın arifesindeyiz! Tabia- tin yeşil bayramına kavuşmıya çok günümüz kalmadı. Şimdi Boğaziçi kıyılarında, ba- harın tomurcuklanışını seyre gi- denler var. Çubuklu'da oturan bir ahbabım, geçen gün bir aralık sabah uyku. | suna hasrât kaldığından o şikâyet etti, Sordum: — Neden uyuyamıyorsun? Güldü: — Bülbüllerin sesinden!.. — Aman, dedim, böyle uyku suzluk dostlar o başına!.. Ben de uyku uyuyamıyorum ama bülbülle- rin değil, satıcıların sesinden... Tatlı uykumun arasında: — Süüüüüüüüğt, . . . diye bir fer. yaltır kopuyor. Ve çok geçmeden merdiven ayağında bir patırtı: — Çabuk şişeyi | verin... sütçü gelmiş!.. Derken ekmekçi, derken zerze. valçı... Artık uyuyabilirsen uyu!., İnsanın adeta baharı başına vura. yo m firar iii | — | Arkadaşlardan biri söze karıştı: — Baharınlâfı anıldı mı, hele- candan yüreğim oynuyor!.. — Neden yüreğin oynuyor?.. — Korkuyorum! Sonra izah etti: , o Kânunlarla şubatta bir tesel- lim vardı: ne olsa önümüz bahar. dır.. diyordum. Mart gelince, be. ni bir düşünce aldı: Eyvah, bahar geliyor! Şimdi ise nisan ayına gir- dik. Artık bahar içinde sayılırız. Önümüzde arzu ile beklediğimiz bir mevsim kalmadı... Kışa girece- ğimiz için mi sevineyim? M. SALAHADDIN mayriyatı, 18,15; Plâk > Ajanı haberleri, Muhtelif 10,30: Türk musiki meşriyatı (Eliza İnci H. Ülke M. ). 21,201 A cip Yakup Bay 'orkesti erler. VARSOVAI4I5n 1738: Zenci yarkalaii. , 1755: Plâk (Salon ilde ) 18,10; Ppüler Macar sarkıları, 1830: 19.10: Albe ZE: Dane devamı BÜKREŞ 4m . Haberler. — Plâk etile | eserlerinden mürekkep Haberler. 23,25; Akşam kom mografi dersi. 18 Budapeşte opera: da maki, Ve lerinde, öm e “DON CAFLOS,, (Don karlon) operi- . 2420: Veren Sigan takımı. üsimli bir ak. m iz şu memleketlerin biribirinden arazi iste- mesinden ileri geliyor. Sovyet Rusya'nın asla emeli yoktur. Muahedelerin i asla arzu etmez., Sovyet Rusya'nın > de eden bu samimi sözler sulh ve müsa- lemet için büyük ve ümit verici bir 2 mandır. Ahmet ŞUKRU mi, yoksa bugünkü hakikatten mi şüpheleneyim? Düşünmemeliyim ! Eğer ben, Mesture'yi kısmen unuttumsa, ka- De bende değil, onun yavrusun- a! Neşide, Mesture'yi tamamile uş nutturamasa bile, hatırasının acık Iı, matemli izlerini silebilmiş. . Hatırlatarak unutturmak! bu, ne garip bir şey! Demek ki, bu on küsur | seneyi ben, gamsız, kedersiz, endişesiz, ıslırapsız geçirmişim, Demek ki Neşide de, gamsız, ke- dersiz, endişesi: O halde, Mesure' ut, memnundur muhakkak! Neşide, daha ne ister? Biz, da- ha ne isteriz? Neşide, on beş yaşında! Neşide, artık çocuk değil; Neşi- | de, genç kız oldu... Şimdi, düşünülmesi | icap eden şeyler var. Evet, Mesture'nin vasi- yetini düşünmek zamanı geldi... Fakat evvelâ, dokto konuş. nun da imanr vardı! Deniek ki hem kendi Kabi Mühim il malı... Doktorla ciddi, çok e- saslı konuşmalı © > Cendi ken NISAN 1934 Saime hanım, otuz yaşına gel. diği halde henüz ( evlenmemişti Sebebi de mektep muallimliği ile Anadoluda bulunması idi. Kız | muallim mektebinden beş sene ev-! vel çıkmış ve mecburi hizmetini yapmak için iç Anadoludaki - bu kazaya gelmişti. Burada kayma - kam, hâkim, müddelumumi gibi | bir kaç İstanbullu memur bulu - | nuyor, memurların üst tarafı hep | yerliler teşkil ediyordu. | İstanbullu memurların içinde | bekâr (olarak bir müddeiumumi vardı. Naim Bey hukuktan mezun, | malümatlı, münevver bir (o gençti | amma,. muktesitti, inzivayı sevi - | yordu. Vazife saatlerinden gayri zamanları evinde mütalca ile ge- çirirdi. Saimeyi bir gün mektebe giderken gördü, çok geçmeden ai- | lesi ile tanıştı. Müddeiumumi ile Saime arasın- da sessiz bir anlaşma ve sevişme hasıl olmu; gibiydi. Bir gün baba- sından kızı istedi, Doktor Hüsnü Bey iki kızı ol- | duğunu , müddelumuminin hangi sini isterse alabileceğini söyledi. Öteki kızı İstanbulda lisede oku- yordu. Bu sene yaz tatilinde ka - sabaya gelecekti, Naim Bey, dok- torun bu sözü üzerine: — Pek âlâ, madem ki öyle.. Sabiha da gelsin de göreyim. De- mesin mi? Saime, Naimin sessizce izhar ettiği hisleri ciddi sanıyordu. Fa- kat bu söz izzeti nefsine dokun- du. Ve bundan sonra bu emelinin üstüne kara bir örtü çekti. Artık onun için evlenmek erişilmesi güç bir emel haline ge'mişti. Öyle Ya, Çarşambada kendisine (o muvafık kimi bulacaktı, Eğer ( Samsuna geçebilselerdi. Ve yahut İstanbula gitseydi. Belki dengi olan bir a- dam bulur, evlenirdi. Bir aralık Çarşambalı, Kara sakallı hafız sesini beğendi. Ba- bası güzel ses meraklısıydr. Ara sıra hafızı evine çağırtır, naat oku- tur, şarkı, gazel söylettirirdi. Fa - kat hafız da onun dengi olamaz - dı. Günler iyor, zavallı Saime geçkin kızlığının hasreti, matemi içinde boynunu bükerek yaşıyor - du. Bir (ogün bu tahassürleriiden kurtuldu. Kasabaya gelen yeni bir müuallimle tanıştı. Bu, yüksek A - kirli, gdebiyat meraklısı bir gehiç- ti. Amma evliydi. Karısı ve bir de kızı vardı. Lebip Bey de Saimeyi görünce genç kıza karşı hissiz ka- İamamıştı. Az zaman içinde anlaş- tılar, ailece tanıştılar. Geceleri sık sık toplanıyorlar, gramofon, keman çalıyorlardı. Lebibin karısı Hüs - nüye hanım güzel ut çalardı, Dok- tor uta meftun olduğundan hemen her gece Lebibi yanına çağırıyor, karısmın ut çalmasını rica ediyor- du. Ailece anlaşma ruhlarda da bi yakınlık — hasıl etti, Bu yakınlığı | en ziyade Lebip ile Saime duydu- lar: Biribirlerini sevmeğe başla- mışlardı. Lebip evliydi, Saimeyi almak için karısmı boşaması lâ - zımdı. Hüsniye hanım Saime ka- dar malümatlı münevver bir ha- nm değilse de iyi bir mükemmel bir aile reisi ii de Saimeden güzel ve cazi Muallimin meslektaşında şey, yalnız münevver oluşu idi. Ka-| rısile karşı karşıya gelince edebi- yattan, fenden, içtimaiyattan, si - yasetten bahsedemiyordu. Hal - Hüsrev!.. Neşide, on beşini ta - mamlamış olsa da gene çocuk, de- mektir. Kızların on dördünde ge- lin edildikleri o devirler, geçti.. Daha imüzde - çok vaktimiz var. Ağır ağır düşünürüz, şimdi - den telâşa düşmek, biraz gülünç,. Fakat kafamı, rehavete kaptır- çocuk, bebek sanı - yordum. Aradan geçen (seneleri hesap etmek, aklıma bile gelme - | mişti, Kız çocukları, erkek çocukları- na behzemiyorlar, Bugünkü genç kız, yarın, birdenbire genç kadın oluveriyor. O zaman da , şimdiki gibi şaşırıp kalmayalım. Neşidenin, zevklerini, zaafları- nı, temayüllerini öğrenmeli. Bil - hn arkadaşlarına dikkat etme il > , Şimdiye kadar, © onun bü arzularını, meraklarmı, titizlikleri- ni, hırçınlıklarını, hep çocukluğa atfediyorduk. Çocukluk devresi geçince, bu arzuların , merakların, titizliklerin, hırçınlıkların rengi, şekli değişiveriyor. Neşide, kimlerle konuşuyor? En fazla hangi arkadaşıma ehem- | Bugün | İPEK SİNEMASINDA Herkesi güldüren... Herhesi eğlendiren... Şen ve sevimli yıldız FRANZISKA GAAL tarafından temsil edilen ŞEYTAN KIZ haftanın en çok beyenilen filmle Bugün saat 11 de tenzilâflı w matine vardır. | i Bugün MELEK SİNEMASINDA En güzel 4 fil müsabakasının üçüncüsü JENNY GERHARDT ( Kendini aşka hasreden kadın) Oynuyan: Madam BUTTERFLY film'sit unutulmaz yıldızı SİLVİA SİDNEY Fransızca sözlü Paramount fili Ayrıca: Paramoust dünya ha berleri ve şarkılı komedi Bugün sant 1i de tenzi- || lâtlı matin3 İlâveten: Yegâne hakiki Küba orkestrası ve hakiki Rumba ve İnsülün İstanbuldan hareket ederken Tevkifhar meden çıktığından beri vapira gelinceye kadar bütün tafsilâtları gösterilecektir. Bugün ELHAMRA sinemasında 2 büyük film birnen 1 — BİR GÖNÜLDE İKİ SEVDA - 2 — SEVİLMEK İHTİYACI FREEDRİK MARCH - GARY COOPER TALULA BANKHEDİ Ğİ EE ERER Evlenme Hariciye vekâleti Hukuk Müşaviri Avni Beyin kızı Rabia H£. ile (Son Pos- ta) relikimizin sahplerinden Selim Ra- gıp Beyin evlenme merasimi dün Bey- oğlu Belediye dairesinde, bir çok dostla yapılmıştır. Nikâbı Sedat Aziz Bey bizzat kıyınış ve davetliler merasim sa- lonunda hazırlanan bir büfeden izaz e dimişlerdir. Arkadaşımızı ve refikasını tebrik eder, mes'ut oltalarımı dileriz. flame neem Pa e Dünyanın en meşhur tenoru MİGUEL FLET pek yakında şehrimize,muvaseletle 18 Ni san Çarşamba akşamı Fransız Tiyatro sunda yegane konserini verecektir. 21 Nisan cumartesi suvaro saat 21 de ve 23 Nisan Pazartesi günü matine saat 18 de Fransız Tiyatrosunda meşhur piyanist ARTHUR RUBİNSTEİN ta- rafından iki konser Verilecektir. rının huzuru ile Beyoğlu kaymakamı buki Saime. Demek ki aile saadetinde nok- san olan şey, karısının bilgisizli - ği idi. Bunu da Saimeyi severek tatmin etmiş oluyordu. Beri taraf- ta genç kız hiç te böyle düşün - müyordu.. O, Lebibi bir hayat ar- kadaşı, ruhunu anlayan bir adam diye sevmişti. Muallim bir gece onları yeme- ğe çağırdı. Tavuk yiyorlardı. Genç kız hissiyatını ona anlatabilmek ve meslektaşının kendisi hakkındaki hislerini öğrenebilmek maksadile lâdes tutuşmağı teklif etti : — Kim kimi aldatırsa aldanan taraf hayatında en ziyade mütees- sir olduğu dakikayi tasvir edecek, bir hatıra yazacak. Lebip — Peki kabul ediyorum. Lâdes kemiğini tutarak orta- dan ayırdılar. İki gün sonra mektepte Lebip derse girerken Saime acele ile o- nun eline bir defter * tutuşturdu. Genç adam : — Aklımda, Diyememisti. Beri ki sevinçle, haykırdı: — Lâdes! Lebip kızardı: Peki istediğinizi ğım! — Teşekkür ederim; fakat u- nutmayınız, merakta kalırım! — Uzatmamağa gayret ede - rim, inşallah cuma'günü.. Filhakika cuma günü muallim oturup lâdesle aldandığı deftere hatırasını yazdı: “Ben hassas, ha- yünü bir se ar ma kapan: , » : Zi tecsnssünli celbederdim. Ü. yazaca - rayan, soran kim? Onun zevklerini , zaaflarını da, gizliden gizliye tahlil etmeli ve hattâ araştırmalı, yerleşelemli! Düşündüklerimi doktora açma- ğa korkuyordum; safiyet güle- cek sanıyordum. Fakat gülmedi, kesik bıyıklarını, o parmaklarının ucile tutup tutup çekiyordu: Doğru düşünüyorsun, azi - zim. Gel gelelim, bu, çok güç bir mesele.. Kolay kolay içinden çıka- mayız! — Bunun için sana danışıyorum Doktor, sitemle yan yan baktı : — Yek, bir de babasına danışa - caktın değil mi?. Doktorların bakışına güldüm. Ha lim Siretin vaziyeti, hakikaten tu- haf! Evde, o, btaraf bir şahit gibi... Karısından konduğu mirastan, avu kat Şerif Bakinin ayırıp verdiği pa raları alıyor ve kendi annesinden kalan ve birç, çin bir türl işlemiş, hattâ işleyecek kiralarını kırdırıyor, kâh doktora, sordum: — Doktorcuğum, şayet yanılıp ta | Halim Sirete danışacak olacak, ne der? Ne hal alır? Ne cevap verir? 15683) /AAYİ — Dün akşam saat © ile 7 srasmiii ü - Bebek hattm işleyen ikinci ayda siyah renkli evrak memaun edileceği caddesi Yildir hanesi sahibi Hilmi Bey vasıtasile Zeki NANE: milliye Asrmm umdesi “ MİLLİYET” ABONE ÜCRETLERİ Türkiye işin Haritj LK 1 ti Gelen evrak geri verilmez — öshalar 10 kuruştur — G ya ait işler için müdüriyi ilir. Gazetemiz ilân i kabul etmez. mitsiz bir aşk içinde idim. har gecesi buhrana tutuld baha kadar uyku uyuyamı her vakti penceremi açarak 9f dum. Önümde yeşil bağlar, © mavi bir ziya içinde (uzan Birden hicranla, hasretlerle ateşli kalbime damla damla yin döküldüğünü - duydum bir bülbül sesiydi, karşıki af tan geliyordu. Bu ses, 84 çinde ruhumda büyük bir Y. tı. Hemen elime kalemi aldif bir şiir yazdım. 4 şte hayatımda en büyük sürü duyduğum bu bülbülü" ni dinleyip güle müştak bir gibi inlediğim ve bu şiiri yazi dakikadır. Saime hanım defteri elin ca çok sevindi. Okuduktan güle müştak bülbülün hasret! gönlüne teselli manaları çil Gül kendisi, bülbül de Lebi hatıra ile muallimin kendi: diğini sanmıştı. Acaba lâdes bahsinde danmıştı? Gerçi zahiren Lebipti; fakat muallimin na tahvil emri gelip te kağ çocuğu ile beraber kamyof nince Saime hıçkırıklarını madı, O artık ebediyyen ve sevgilisiz yaşamağa zavallı bir kız olmuştu. Gün kararirken kemanın! 2 aldı. Köşe penceresinden d evvel harıltılı sesler çıkaraffğı zünden kaybolan kamyanufği luna bakarak gözlerinden dökülmeğe başladı. Ve biçİ larla ağladı. — o. — Halim Siret, rahat vesselâm! — Şüphı nun belini Doktor, bir cigara yakmifı — Bırak Halim Siretir yi düşünelim... Neşide, buğü kız oldu, gün geçtikçe de serpilecek... Evvelâ, onun yaşayış tarzını intizama Nüzhet Süleyman, baş! ordu: — Enakıllı, uslusu; en * mahcubu, gen havaidir, tır! — Kimlerin? — Genç kızların... yeni açılan göoncelere be” İıfnr yırtan, güneşe hav mış bir gonce; nizam, erkân tanir mı? Hayata rübeye dayanan kayr! mı? Onun yalnız havay?”, hayata ihtiyacı vardır; '& tar, parçalar; göğsünü. çar. Ve bu onların hakiki” tin, hilkatin onlara, öm“ nız bir mevsiminde ver* tr, Onla

Bu sayıdan diğer sayfalar: