25 Eylül 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

25 Eylül 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Seyahat intibaları: 21 Otomobille Avrupada 9000 kilometro Türkiyeye seyyah getirebilmek için neler yapmalıyız?. — e... — Bulgaristan'dan ana vatana dönüş - Edirne İs- tanbul yolu “Seyyah için alınacak ilk tedbirler Curciu'da Romanya ve Rusçuk' ta da Bulgar gümrük memurlarile o kadar vakit kaybettik ki bu ikin- ci şehre vardığımız zaman akşam olmuştu. Bu iki gümrüğün memurla rı yüzünden o gün yalnız altmış üç kilometre katedebildik. Bu da se- yahatimizin yeni bir rekoru oldu. Sabahleyin Rusçuk'tan hareket ettiğimiz zaman, akşama nereye varabileceğimizi bilmiyorduk. Pro- gramlı seyahat Garbi (Avrupanın asfalt yollarile beraber arkada kal- mıştı. Yolun vaziyetine ve taham- mül kabiliyetimize göre, Tırnova” da'da kalına! di. Eskizağra'da da (Stara Zağın) Mustafa Paşa'da da Edirne'de de... Şimdiden haber vereyim ki bir günde Rusçuk'tan Edirneye gele- bildik. Fakat bunu, yolların fena olmamasından ziyade o akşam her halde vatanımıza avdet etmek hu- susundaki azmimize medyünuz.. Bir buçuk © aylık bir gaybubetten sonra artık memleketimizin tahas. sürüne dayanamamağa başlamış- tık. Bilhasa Balkanlara geleli, se- yahat hayli müşkülleştiğinden ge- ceye kadar behemehal (Edirneye varmağa karar vermiştik. Bulgaris- tanın bazı mmtakalarmdaki yolla- rın tahminimizden daha iyi çıkma- sı da bu kararın tatbilcini kolaylaş- tırdı. Bulgaristan'da asfalt yol yoktur. Fakat bazı şoseleri çok iyidir. Rus. çuk'tan Tırnova'ya yakın bir yere kadar yol çok iyi idi. Bu şehre ya- naşarak yollar fenalaştı, Tırnova'yı geçtitken sonra da daha ziyade bo- zuldu. Gabrovo'ya kadar bu bozuk yolu takip ettik ve ondan sonra da a başladı. Bu dağlık mıntakanın tepesinde idi vardır. Yol buradan meli ra dümdüz bir ova katedilerek Ka- zanlığa geliniyor. Gabrovo dağ- larm şimalinde, Kazanlık cenubun- da, Şıpka da zirvesindedir. Bulgarlar, Şipka zaferinin me- rasimini yapmağa hazırlanmakta olduklarından dağ yollarımı tamir ediyorlardı. Maamafih iyi yol de- nebilmek için çok (tamir edilmek lâzımdır. Gabrovo'dan sonra dik, dar ve taşlı bir yoldan Şipka geçidine ka- dar çıktık. Bu geçide varır varmaz, dağın öteki tarafı (o kilometrelerle mesafe görülüyor. Geçide hâkim o- lan bir tepenin üstünde ağustosun sonlarma doğru merasimle açılan âbide bulutlarm içinde görünüyor. du. Bu âbideden maada “93,, har- binde maktül düşen bir çok Bulgar. | İİ ların mezarları etrafta görünüyordu | Dağların, tepelerin ve | tarlaların | içinde sık sık göze çarpan mezar- lar, bütün bu mmtakaya büyük bir || kabristan manzarası veriyordu. Yol || kenarında iptidai (e bir lokantanın büfesinden biber salatası, am peynirden ibaret soğuk bir yemek len sonra hareket etmek üze- Vfyet'in Edebi Romanı: 22 re iken, lokantanın kapısı önünde duralı bizi tarassut eden bazı Bul. gar zabitleri yanımıza gelerek pa- saportumuzu görmek (istediler. Kendilerine derhal pasaportumuzu gösterdik. Hüviyetimizi anlatnıca nezaketle bize uğur ( dilediler ve Şipka'dan ayrıldık . Bundan sona dağdan aşağı dik ve bitmez tükenmez virajlarla bir iniş başladı. Geçitten lağım ete- ğinde bulunan Şipka köyüne ka- dar indik. Bundan sonra da düm- düz bir ovadan geçtikten sonra Ka- zanlığa vardık. Dağlık mıntakayı geçtikten son- ra geceye Edirneye varabilmemiz ihtimali kuvvetleşti. Saat dörtte Eskizağra'ya vardık. Sonra Har manlı yolunu tuttuk. Sejmen kasa- başımın içinden geçilirken ve bu kasabadan sonra Harmanlı'ya ka- dar yol çok fenadır. Harmanlı'da Sofyaya giden yol ile bizim Rus- çuk, Tırnova'dan £ geldiğimiz yol birleşiyor. Bundan sonra hududa kadar yol iyidir. Akşam üstü saat altıyı on beş da. kika geçerek Bulgar hududuna gel- diğimiz zaman, gümrük muamele- sini yapan (Bulgar, on iki saatte Bulgaristanı şimalden cenuba ka- dar katettiğimizi öğrenince: — Memleketimiz zannettiğimiz. kadar büyük değilmiş dedi. Sabahın saat altısında Rusçuk” tan hareket (o etmiş on iki saat bir çeyrek soma Viran Tekke'deki hudut gümrüğüne gelmiştik: Yolun bundan sonra İstanbula kadar olan kismi hakkındaki ma- lümatı seyahate çıkışrmızı anlatan ilk iki yazıda verdiğim için bu taf- silâtı burada tekrar edecek deği- Tim. y Bu yazı serisini bitirmezden ev. vel, Türkiyeye ve bilhassa İstanbu- la seyyah celbi mümkün olup olma. dığını ve mümkünse O bunun neye mütevakkıf olduğunu beş on satır Evvelâ şunu hatırda tutmak lâ- zumdır ki, iktisadi buhrana ve bu buhran dolayısile bütün memleket. ler tarafından vazedilen tahdida- ta rağmen, turizim inkişaf ediyor. Vapurla, şimendiferle, otomobil ile, motosiklet ile bisiklet ile yaya ola- rak yüz binlerce insan, yaz ayların- da memleket memleket dolaşıyor. lar. Yaz aylarında seyahat etmek Merkezi idaresi : Telefon : ATEŞ BÖCEKLERİ Yazan: Nezihe MUHİDDİN Korkunç bir rüyada söylenir gi- bi mırıldandı. Evi burada değilmiy- di?.. Yoksa yanlışbir sokağa mı sapmıştı?... Bu nasıl olurdu? İki ay sonra doğup büyüdüğü evi unu- tabilir mi idi?... Elile başını tuttu... Hafızasının perişanlığı onu korku- tuyordu!... İşte © viranenin önüne gelmişti. Halbuki evleri daha aşa- ğıda idi... Demek şaşkınlıkla önün- den geçip yürümüştü!.., Geri dön- dü. Komşu evlerini hatırlaya hatır- laya yürümeğe başladı... İşte bura- ! durdu... Ev gene yerinde yok tu!... Yalnız eski ve harap kereste yığmı üstünde bir tarafa devrilmiş bir baca vardı. O zaman Necat ha- fırladı; iki ay evvel evlenirken evi bir yıkıcıya sattıklarını hatırlayor. du!... Orada iri bir binek ( taşınm e eş i yalar karanlık içinde hüngür hüngür ağlama- ğa başladı. Tıpkı öksüz kalmış kü- çük bir çocuk gibi ağlıyordu... Başı- | nı kaldırdı. Karşısındaki Hacerin evine doğru baktı. Burası da kap karanlıktı. Ses, sada yoktu. Fakat Tahir paşanın evi metrük ve harap bir vaziyette değildi. Etrafına sıra sıra çekilmiş iskeleler, bu eski evin tamir edildikten sonra boyanmak- ta olduğunu gösteriyordu. Elinde Tokatliyanın sırma zarif paketlerile Necat iki büklüm bir ih- tiyar halsizliğile binek ( taşından kalktı. Karanlıkların içinde hüvi- yetsiz bir hayal gibi kaybolmuştu. Nereye gidecekti? İşte yersiz yurt- suz kimsesiz bir serseriye benziyor- du... Tekrar oraya mı dönecekti. Elektirik ziyaları cehennem gibi tutuşan oraya?... Bir gece olsun lâ- vanta çiçekleri kokan (o sakız gibi beyaz yatağında yatmadan, annesi- nin göğsünde ısınmadan!... Nerele- re gitmiş olduğunu bilmediği za- vallı annesinin hasreti içinde yanı- yordu. Nerede idi? nereye gitmişti? eye vehim uyan- ran bir gölge gibi dolaşmağa baş- ladı... Ah Hacer... Hacet e res yazdı 1 eserin karanlıklar mukavemet edilemez bir itiyat ha- Tini alıyor. Bu seyyahlar için Garbi Avrupa- nın görülmedik şehri kalmamıştır. İsviçreyi, her taşına kadar biliyor- lar, Almanyanm, Şimali İtalyanın malüm olmayan bir tarafı kalma- muştır, Seyyah yeni yeni yerelr arı- yor. Eğer Balkan yolları yapılacak olursa, İstabula büyük bir otomobil seyyah kafilesinin geleceğine şüp- he edilemez. Asfalt yol bir mikna- tıs gibi otomobil seyyahını çekiyor. Otomobilli seyyah, yol nereye ka- dar iyi ise oraya Okadar geliyor. Yol fenalaşınca, derhal geri dönü- yor. Binaenaleyh her Balkan mem- İeketi Londra - İtsanbul ( yolunun kendi toprağındaki kısmını yapma- lıdır. Bu yolun O Edirne - İstanbul kısmını da o tamamlamak ta bize düşen bir vazifedir. İkinci bir mesele ve yapılması çok kolay olduğu halde neden ih- mal edildiği anlaşılmayan bir me- sele, seyyahın memlekete girer gir- mez, temas ettiği gümrük ve pasa- port memurlarının çok kabiliyetli çok dirayetli ve lisan bilir kimseler. den seçilmesidir. Seyyahm memle- ket ile yaptığı ilk temasın intıbar çok devamlı olur. Üçüncü bir nokta da şudur: Sey- yah daima sarfettiği paranın kaşı lığın: almak ister, İstismar edilme- sine meydan verilmemeli. Memle- ketimizde gıda maddeleri mebzül yetişiyor. Dükkânlardaki fiatlar da pahalı değildir. Buna rağmen, otellerimiz ve lokantalarımız çok pahalıdır. Hele bira, şarap gibi Av- rupada su fiatine içilen şeyler, İs- tanbul lokantalarmda (şampanya ine satılan lüks meşrubat mahi- yetindedir. Uğradığımız şehirlerin İ ekserisinde otel fintlerinin beledi- ye tarafından tesbit edilerek oda kapısının arkasına asıldığını gör- dük. Böyle bir tedbir £ faydalı ol. maktan hali kalamaz. Son olarak ta şunu söylemek is- teriz ki reklâm (lâzımdır. Nereye gitmiş isek, en değersiz, en ehem- miyetsiz şehirlerin yığın yığın rek- lâmlarına rastgeldik. Turing ve O. tomobil kulüplerinin büroları muh- telif şehir reklâmlarile doludur. İs- tanbul çok kolay reklâm edilebilen bir şehirdir, Bu noktaya ehemmiyet vermek lâzımdır. İtsanbulun yegâ- ne reklâmı Türkiye Turing ve Oto- mobil kulübünün yaptırıp ta dağıt- tığı bir afişten ibarettir. Bu afişi bir çok memleketlerde . gördük. Darlığma hattâ yoksulluğuna rağ- men, Turing ve Otomobil kulübü. . İttihad Türk Sigorta Şirketi Herik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. 4887 nün bu gayretini şükranla kaydet- mek bir vicdan borcudur. A.Ş. Kiralık ve satılık Şişlide Bulgar çarşısmda on odalı nezaretli bir villâ satılıktır. * Beyoğlunda Misk sokağında beş odalı mobilyalı bir apartman kiralık» tar, * Şişlide iki cepheli üç bin arşınlık bir arsa ya tamamen veya kismen sa“ talıketar. Mütemmim malümat için telefonla 42238 müracaat, . a ı Milli 5607. MILLIYET SALİ 45 ErLui Öz dilimizle Japonyadaki fırtına dolayısile Biz insanlar, ne kadar eli ermez, gücü yetmez kimseler olduğumuzu, büyük sellerde, korkunç yangınlar- da; kırıp dökücü fırtınalarda, sü- rekli kuraklıklarda daha iyi anla- yoruz. Geçende Japonyanın bir kaç a- dası, Tayfun denilen tepeden in- me fırtına yüzünden yerle bir oldu. Ve Asyanın uzak bir bucağında; batıdaki ülkelerin pek çoğuna üs- | tünlüğü olan bir törü, yıkılan yuva- ların, denizin iklediği insanla: rın, yanan yurtların yardımına is- tediği gibi koşamadı. l Bir bulut parçası, Japonyanın en şen, en bakımlı kentlerini bir iske- İet yığınına çeviriyor. Bir yıldırım | milyonlarca lira ile ortaya gelen bir | koca vapuru, denizin ortasında ya- kıp kül ediyor. Hiç bir em (1), hiç bir başarıcı- | lek, bunun önüne geçemiyor. Soy- sallık ilerledikçe, insanlar daha iyi yaşayorlar. İsteklerini daha kolay- lıkla yerine getiriyorlar. Bir çok sağlıksız (2) lıkların “dermanı bu- lundu. Göğde (3) nin neresinde na- sıl bir yara var, sağbilgelerimiz (4) bunu bir bakışta görüp anla. yor, onarmağa (5) çalışıyorlar. Bugün değilse, yarın da kanser salgınının da önüne geçecekler. Ve- remlileri de iyi edecekler. Romatiz- manın da kökünü kurutacaklar. Yapamayacakları bir tek nesne var: Ölümü ortadan kaldırmak. Kocalmış bir göğdeyi, beş, on, y. yıl için gençleştirebiliyorlar, fakat ölüm, önde de, sonda da onu bulu. yor, Bu öyle bir yasa (6) ki,hiç değişmiyor. Değişecek gibide gö- rünmüyor. ş Japonyadaki bunca bilgin (7) var. Hangisi tayfunun başlayacağı- nı önceden kestirebildi? Demek henüz karanlığın içinde- yiz, Yarın, ne olacağını, hattâ bir kaç kıyga (8) içinde başımıza ne- ler geleceğini kestirmek için eli- mizde hiç bir kolaylık yok. Bir yağ- mur, bir fırtına, bir yıldırım, âdem oğlunun nice yıllık emeğini, bir vu- raşta, yok edebiliyor. Kendini, bü- tün yaratılganlardan (9) üstün gö- ren insanlar, üzerine bastığı topra- ğın şöyle bir kımıldanışı ile ayak- Jâr altında dolaşan karıncalara dö- nüyor. Şurası belli ki; daha çok yıllar, belki de, yeryüzünün son gününe kadar, gizliliğine eremediğimiz an- laşılmaz bir varlığın bayrağa altın. dan kurtül; M. SALAHADDİN (1) Em — çare, tedbir, (2) Sağlıksız — basta, Sağlıksızlık — hastalık, (3) Göğde — vücut, (4) Sağbilge — hekim, (5) Onarmak — tedavi etmek, (6) Yasa — kanun, (7) Bilgin — âlim, (8) Kıyga — dakika, (9) Yaratılgan — mahlük. gilliyei BONE DERETLERİ Türkiye içim Mariş işin LK. LK. geçen matbaaya ait işler için müdiriyete müra esat edilir. Gazetemiz ilâsların mes'uliye- O HALDE YARIN AKŞAM Bile ler bugünden İtibaren temin SUMER (eski Artistik) küçüh yıldız GÜZEL ve ŞAKRAK musiki sever misiniz? Şen - eğlenceli ve sevimli bir mevzu görmek ister misinif Hayatınızda izlerini unutamıyacığınız bir film görmek ister misini MELEK sinemasında SANA TAPIYORUM Filmini mutlak görmeli WİLLY FORST - MAGDA SCHNEİDER İlâve olarak: PATHE dünya havadisleri gazetesi Morrocastle vapuru kazası bütün tafsilâtı dilebiltr ANNY ONDRA' iniz! Oynıyanlar: Telefon: 40868 aa16) sineması Yarın akşam için; bütün kederlerinizi unutturacak olan ve sarışi9 nın büyük bir caribe V9 şeytani bir cerbeze dans edip oynadığı AŞIKLAR OTELİ Bugünkü program ISTANBUL, : 12,30; Plâk neşriyat, 19: Mesut Cemjl bey cocuklara masal, 19,305 Türk musi- (Stüdyo saz heyeti ve Yaşar bel, lehlika Ma Münür nu- 2 —” Murahabe, 19,151 Tagannili 45: Masahabe. 201 Mandi 19,35: Neşeli meş; ler. (piyano için va ite. 2)1 Haberler. 21; 12,05: Berlin radyo ori 75,801 Dans musikisi, 686 Khz. BELGRAT, 437 m. gannili konser, 21: Musahabe. 21,30: lar, 2230: Karışık neşriyat, 1, 23,20: Haberler Orkma- 3,40; Dana Haberler. 21,10. Umumi harp hatıraları, Plâk. 23: Ha» berler, va, 23,304 Neşeli parçalar, ve dane mus sikisi. 874 Kh. STUTTGART 523 m. z 19,45: Karışık neşriyat, 20,30: Dans plâkları 20,45; Köylü” neşriyatı. Zi: Haberler. Z1,10: Masnhabe, 21,35: Halk musikisi, 22105 Or- hesira konseri, 23,20: Haberler. 73,38: Bilme» lisin ki <. 23,15: Mahalli haberler, 24: Orkestra konseri, he Gnes musikisi. STOKHOLM, 425 m. 20,30: Radyo triosu, 22: aRdyo orksütrast, i tarafından 23: aRdyo heyeti piyano solo. ROMA , NAPOLİ, BARI musikisi, 22301 ionn di Be üç perdelik piyes. 23,15: Dans UDAPEŞTE, 550 m. 18,35: Tagannili konser, 19,15: Fransızca ders, 20,30: Musahabe. 21,05: Plâk. 21,440: Mu- sahaba, 2250: Yaylı sazlar kuarteti, 980 Khr, BRESLAU, 316 m. 19,20: Yukarı Silesya halk şarkıları, 19505 Mosahahe, 20: Altın abenk, , isimiz musikili Günün haberleri. 21/10; Şarkılar, 'rio konseri. 23,10: ik neşriyat, 20) . 904 Kkz. HAMBI 332. 20: Gençlik için neşriyat. Zi; Haberler, 22,10: Orkestra Dağ ba waları, 592 Kir. VİYANA, 507 m. Ferrarnin “Siy,, isimli 21,50: Hofmannsthalin “Der Tiziam,, jsimli tenaili. 23,20: Edebiyat 1,30: Haberler, 23,50: Adolf Pawscber cari. 1,30: Plâk. 740 Khz, MÜNİH 405 m. lâkları, 19,50 Müsahabe, 20 21 Haberler, 1,15 D'Sekul- ler, 2320 Program arası, 24 Gece Filmini takdim ediyor. Şimdiden görmeğe harırlanınız. İSLANSUL son yırmı senede SUY/ hum yördu... Fakat henüz böyle bir filim göremedi: GÖRÜNMEYEN ADAM!! PrensesinÇılgınlık MARİE BELL Albert Prejean Armand Be: (2878) Beyoğlunda REJANS En şık ve kibar LOKANTA SALON ORKESTRESİ ve Muganni: KOHANOV ve PETRO Sinemadan sonra Te - Dan: Düğün ve ziyafet için sipariş kabil olunur, Lokanta çece yarısında sonra saat Zye kadar açıktır. Telefon : 41610 Trabzon yolu ANKARA vapuru 25 SALI 20 de Galata dak, İnebolu, “ Sinop, Samsu Fatsa, Gireson, akfıkebif Trabzon, Rize'ye. Dönüşte bul lara ilâveten Sürmene, Ordu uğrayacaktır. (6003) Ayvalık yolu di ve Osman ve Sadık efendilerin lılarma karşı tekli sikleri konka Bun tastiki için bu babdali serliğin raporula birlikde tevdi edilmiş ve bu hususun 4 - 10“ gf perşembe günü sant 9 da emaili Birdenbire hafif bir çıktı. Köşede bir dükkândan soka» aydınlığa | nan İzmirde olduğunu söylemişti... İşler yolunda mı?... Kasım ağaya ga ölü bir ışrk serpiliyordu. Pence. | bir selâm da mı esirgedin bre hayır. reye yaklaşarak tıkırdattı. Bir da- | sız kika sonra iri bir adam kapıda di- kildi, Keskin bir Arnavut şivesi: —Ne istiyorsun more? diye ses- du: — Şaban efendinin haremi Sab- riye hanımdan haberini: nereye gitti?... Necat gözyaşlarını zor zaptedi- yordu. Kasım ağanın kıllı, nasırlı ini öpmek için içi titredi: — Ver elini Kasım ağa öpeyim... Necat titreyen dudaklarile sor. | — dedi — işlerim (çoktu kusura bakma... — Haydi ömürler gör evlât... İs- iz var mı? | tersen yarım anana haber salayım... — Hacet yok Kasım ağa — diye İri adam Necatı aydınlığa doğ. | cevap verdi — ben kendim gider ru çekerek dikkatlı ü a tan sonra haykardız mare — Vay babâcan!... A; nerelerdesin be?.. Vine — Beni tanıdın mı?... — Sen beni tanımadın mı Necat. Elimde büyüdün ayol... kamalı more, — Tanıdım Kasım ağa... Anne- bulurum. — Eh öyleyse sağlıcakla evlât.. Necat, evinin viran harabesinde bir baykuş gibi ağladıtkan sonra izbe sokaklarda evhama benziyen bir gölge sinsiliğile dolaşa dolaşa caddeye çıkabildi. Koşar adımlar- la epeyce yürüdü. Nihayet bir tak- siye atladı. Boğ min nerede olduğunu biliyor mu. | yetişmek ümidile şoföre mütemadi- sun? ii ve daha hızlı biraz daha hızlı — More bil ur “mu hiç;...| — diye âdeta yalvarıyordu. Kırk yıllık komşu be... Sabriye ha- Ruhunda öyle derin bir kırıklık, nım Tahir paşalarla beraber öyle aç bir ihtiyaç vardı. ki, temi lığa gittiler... Boğaziçine.. Kızca, - Siyasi br lar vale Rafiki inik ğız rape Sirki oldu... Para kaza- nıyor... Bir görsen more tanımaz- sın... Ananı da beraber alın götür. ve inanmak ihtiyacı.. Benliğini di- muhtaçtı. Boğulacağını hissediyor» du... Gittiği yerde onu kabul etme seler bile bu gece onların kapısının. eşiğine başını (o dayayıp yatmağa vazıydı!... Köprünün Boğaziçi iskelesine i- nen merdivenin ilk basamağına a- yağını atar atmaz ince bir düdük sesi sivrilerek beynine battı geri da kendisini merdivenlerden koyu- verdi, Açılan vapura atlamağa ha- zırlanırken kolları iki kuvvetli elin mengenesine sıkıştı, vapur iki met- re açılmıştı. Sanı ışık parçalarının yaladığı koyu ve karanlık sulara baka kaldı... Son vapur, son bir ü- midin batımı gibi biraz sonra ka- ranlığa dalıp gözlerinden kaybo- lunca iradesi büsbütün vücudunu desteksiz bıraktı. Dünya yüzünde silik bir insan taslağı halinde kal dığını anlayordu. Ümitleri, haysi- yeti, istikbali ve namusu viran ol- muştu, Tıpkı yıkılan evi gibi... bu- cağının temeline yeni bir mesnet koymak şöyle dursun, nasıl yıkıp harabeye çevirdi ise kendi istikbal ve hayatınm da öyle tahrip etmiş- ti. Yaşamak zillet ve sefaletten baş- ka bir şey olmayacaktı. Bitkin vü- cudunu sürükleyerek köprünün al tına doğru yürüdü. Şu karanlık su- larm dibinde ölüme kavuşmak en mek ister gibi bir lâhza dür müşfik kadınları ebediyyee” e tacağını biliyordu. İçinden bi” — Miskin hodbin!... Onla”, lattığın yetişmedi mi? Son ini ne hakla kırıyorsun?... le ile sarıldılar... Hacer mir ettiriyor, Annen vasında seni bekliyor... — Tiyely de perde yükselmeğe ses, ve vicdanın hitabı yatın cazibesiydi!... Genç kinerek ilk adımını ları satın aldığı para, hiç t€ or bir emeğin mahsulü değildir “ #f kir para, namus müsamahatiyff küt hakkıydı!. Evinde pa sı yerine elektrik ziyası yak" e gf kabiliyetsiz bir zekâ, şairlik harirrlik yapacak nuru ne! lacaktı? Nefsinin ve yeni d nin ne kadar sahte, kabataslğ duğunu itiraf ediyor. : öz, bir hüviyet bir

Bu sayıdan diğer sayfalar: