27 Aralık 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

27 Aralık 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Jökonomi görüşlerindenl amma Dünkü hürriyet Bugünkü Başıboşluktur Dükü hürriyete buzünk boşluk diye ad takılabili liberalizm demişlerdi. Li mi kitaplarmın baş kaygusu, irişilecek bir ülküsü idi. Büyük kapital küçük iş- ere, işçilere sü savaşında hep hürri- yetin çelik kalkanı ile kendini korudu. Aldanan ademoğlu da liberalizmi koru- yan ökonomi yasaları önünde Tanrı buy- ruğu imiş gibi eğilird. Derlerdi ki: “Alış « veriş, serbesttir. İstediğin, dile diğin kadar mal çıkar; | ucuz ucuz sat, paranı cebine koy. İşte süslü borsa evle» Ti, işte bin bir acun pazarları... Kim bir 'daha aşağı verirse en ilk ve çok onun malı satılır. Fakat bu Isfler büyük kurumların ka- zanç düzeni idi. Netekim herkes malını ötekinden bir pul daha © aşağı verdiği, bu aşahık da çok amma pek çok büyüdü- ğü gün... ne oldu?... söz - ile mal fistleri de ayağa düştü. Bu düşüşle para tuzaklar rı olan karteller, sindikalar, tröstler ara- sındaki bağlantılar da önce gevşemeğe, sonra da çözülmeğe başladı. Bugün yal- hız çinko karteli şöyle böyle tutunuyor gibi, Üst tarafı bakır, kurşun, kalay başı boşluk içindedir. Kurşun 1894 de bir ke- üştü; şimdi ise bu ma- lan fiati altın ölçüsü ile ancak 6,9 ster- lindir, Bakır da bunun eşi: 1916 da 120 alt sterlini geçen tonunun değeri bu- gün 27 - 30 kâğıd İngiliz arasmda boca- iyor. Kalayın satışında ton başına 100 altnlık kazanç payını ax görenler çok» tan madenlerini kapadılar. Neden mi?.. Yıllardan beri aşılanan liberal ökonomi 1929 un kara bir gününde yayıltmağa yel ından önceleri bitiklerin kara irtülü yanlış bir inandı. Unut- ma ki, her yalan bir doğruyu gösterir. Biribiri ardı sira yapılan şampanyalı konuşmalarda eski anlaşmalar tazelene- miyor. Çünkü içki bardakları tokuşurken kaznç kaygusu da çarpıyor; herkes öte- kinden daha çoğunu almak istiyor. Bu yüzden uluslar arasındaki çinko karteli de sarsıntıda. Yalnız bu anlaşamamazlık içinde anla- Liberalizm bin bir cennet , Dün kapilalin öcü, bugünde hüküme- $in gücü var, Artık o hükümetler açık yüzle görüşüyorlar. Eskiden demir kapı- İı banka salonlarında gizli gizli karşıla sırlardı. Evet dün ceplerde altın parıldar. ken, bugün de omuzlarda süngü ışıldıyor. İşte bep bu böyledir: Ademoğlur önünde eğileceği bir güç arar; yoksa var eder, Artık muahedelere dayanmayan bir mal gürnrük kapılarında yıkılır. Başı boş büyük tacir yeni (yasalarla bayağı bir kaçakç'dır. Gobi çölünden başlar, batıya doğru, ta Kaleforniaya Plâjlarına kadar ilkeleri çepeçevre karışla; yeryü- zünün dört bucağında bu türeyi yerl, bulacaksın. Bu ülkü büsbütün kökleşirse devrim de bitecek, acunda belki dirlik, düzenlik kurulacaktır. Son ayların alış veriş sayısının topluluğundaki çokluk yolumuzun azaldığını amacımıza yaklaş. lığımızı gösteriyor; amma ü bir ülkü doğmazaa!.. yaa De Liberalizme gelince onu doğduğu yer» de gömeriz. Oğullarımız sıyasal tarihte Muaviyenin, Petronun taç- larından sızan © kanı, beraberce “hürri- yet!,, diye haykıran Robesgier, Danton kardeşlerin biri ötekinin boğazından fış- kırtırken görürse, ökonomi İiberalizmini Ye tir bir cennet masalı — olarak din- ler. Cennet yemişine de el süren Ad. babasını hatırlarlar. SN O gün, hiç bir şey değişmemiştir, de- Hişmiyecektir. Değişen kler , SADREDDİN ONUR Devrim — inkılâp, Acun — Dünya, Türe — ürt, adet, Amaç — hedef eve gel... Evi bilmediğin için adre- simi yazıyorum: Sarıgüzel, Helva- cı sokak, Tahincinin karşısmdaki beyaz ev... Numarası (7) dir. Ka- pının ötesinde berisinde dört nu- mara tenekesi daha vardır ama on lara ehemmiyet verme...,, — Hoppala! — dedi — Gördün mü başımıza geleni? Şimdi ne yap malı?...... Ne mi yapmalı? Tıpış tı- pış sokağa çıkıp yollanmalı! İğneyi cebine soktu. Lâmbayı söndürdü. Gene geldiği gibi ses çı- kartmadan sokağı buldu. Saat on ikiyi çeyrek geçiyordu. — Tramvay mıramvay hak geti- re. — dedi — Çaresiz, bir araba parası daha vereceğiz. | Fatihten Sarıgüzeli bulmak güç | olmadı. Fakat Helvacı sokağmı bu saatta bulmanın imkân ve ihtimali yoktu. Her taraf karanlıktı. Bir Yabanlığa doğru gidiyoruz! Bilgi ilerledikçe, insanlar soysal yaşayıştan ayrılıp yabanlığa doğru yaklaşıyorlar, Eskiden her yeni buluş, yeryüzün- de büyük yararlığı olan bir deği- şim yapardı. Fonograf çıktığı gün, sevdikle- rimizin sesini, koganların içine yerleştirdik, yavalarımızın şenliği arttı, Daha sonra gramofon çıkınca özlediğimiz türküyü çalarak gönül. lerimizin pasın giderir olduk. Elektrik, bizi ışığa kavuşturda. Demiryolu, geliş gidişi alış verişi çoğaltıp işlerimizi kolaylaştırdı. En son radyo çıktı. Bir tek düğ- menin sağa sola çevrilişile bize bürün acunuri sesini getiren bu ka- palı kuta, yaşayışımızda değişiklik yaptı. Gözü dışarda olan niceleri, yeni- den evlerine bağlandılar. Ancak isi, kötülükler de lar, gökyüzlerine dağıldılar. birkaç bomba ile bir ülkeyi kana, ateşe boğmak oyuncak işlerden oldu. Öyle mikroplar bulundu ki, her- hangi bir savaşta, on binlerce kişi- yi ağulayıp o öldürebilecek. Öyle makineler yapıldı ki, birkaç dakika içinde koskoca kent (şehir)leri or. tadan yok edecek. İnsanlar, ilk bu- luşlarile acanu, uçmağa (cennet) gevirmişlerdi. Şimdi de tama (ce- hennem) ya benzetme yolunu tat- tular, İşitiyoruz ki, Avrupanın ileri ge- len bilginleri, hergün bir yeni ölüm tazağı kurmak için denemeler ya- pıyorlar. Hangi bilgin, daha çok insan öldürebilecek bir nesne bu- dursa, adı ötekilerden üstün anılı- yer. Topraklarda, denizlerde, gö lerde, her ulus (millet) komşusu. na bakarak, ondan ileri gitmeğe o- nun bulamadığını bulmağa çabalı- yer. Barut fabrikaları, devler gibi homurdı ya işliyorlar. Bu yabanlığa doğru gidiş değil - se nedir? M. Salâhaddin GUNGÖR ————.. VEFAT , Şelânikli merhum Bay Akif oğlu mülga düyunu umumiye müdürlerin. den Bay Ata hastalıktan kurtulamıya- rak vefat etmiştir. Cenazesi yarınki cuma günü on bir buçukta Kadıköyünde Sakızağacında, Şekerci Bakkal | sokağında 21 No. la evinden kaldırılarak namazı iskele ci- varındaki Osmanağa camiinde kılındık- tam sonra Sahrayi Ceditteki aile kabris- tanına defnolunacaktır. HALKEVİNDE kana susamış i, homurda- Konferans ve konser Halkovinden : Kadınlarımıza saylav soçmek ve seçilmek hakkı verilmesi mü- nasebetile 30-12-1934 pazar günü saat 16 da Evimiz Cağaloğlü (merkezinde Halkevi başkanı Ali Rıza Erem tarafın» dan (Atatürk ilinin Törk kadınma) ko- nuşuğu üzerinde bir söyler yapılacak ve bu söylevden sonra sanatkârlarımız tarafından bir konser verilecektir. Müg iti: N bekçiye sordu: — Baba... Helvacı sokak nere- de? — Hangisi buyüğü mü, küçüğü mü? — Büyüğü olacak... Karşısında tahinci var. — Te haaa... Şu medresenin ke- narmdan kıvır... İleride bizim w şaklardan birisine rastlarsın, o sa- na göslerir. Medreseyi kıvrılınca, hakikaten yirmi, otuz adım ötede bir binek ta şına oturmuş, sigarasmı içen bir başka bekçi ile karşılaşmıştı. — Arkadaş Helvacı sokağına git- mek istiyorum. — Hangisine? — Büyüğüne... — Anladım ama... hangisine7... Aşağıdaki büyüğüne mi? yukarda- ki büyüğüne mi? — Canım, tahincinin karşısında- ! Öz Türkçe ile i Bilmecemiz Osmanlıca karşılıklarını yazdığımiz. melerin öz türke i kazananlara Koliyelar veriyorum. bilmecemiz 123456718 91011 8 —Pek çek (3). 6 — Emmekten emir (2), Mevlüt, Saniha, (2). ir kümes ahyvanı, 3 YUKARDAN AŞAĞI « dir (3). (3). Asyada bir millet (3). (5), Karha ( Çile dei 9 — Fevç, lâkap, zümref 6). Eti G © içimdeki yalı (3). Cemi edatı (3). 3). Matbuat Balosu (Basım Kurumu) Basım Kurumunun balosu bu sene 31 ikincikânunda Maksim sa- lonlarında verilecektir. Matbuat balosunun ne derece mükem- mel olduğunu söylemeğe lüzum yoktur. Birçok kimseler yalnız bu baloyu beklemektedirler. Ha- zırlıklara başlanılmıştır. Balo yal- nız cemiyet azalarile davetlileri- ne mahsustur. “TEPEBAŞINDA ŞEHİR : TİYATROSU , tana Beliğ) Bu akşam ŞehirTiyateosa Sant (20) de ey | 5 perde v Yazan: W. ŞEKSPER Tercüme eden: E:tuğrul Muhsin ll il Eski «ransız Tiyatrosunda Şehir Tiyatrosu Öperet kası 12.12.34 tarihte çarşamba günü ak. gamı saat 20 de cuma günü gündüz saat 14,30 da DELİ DOLU Operet 3 perde Yazan Ekrem Reşit, besteleyen Ce mal Reşit. ii 10104 OZAN OPERETİ (Eski Süreyya) Şef Muhlis Saba- hattin Şehzadeba- şı Ferah tiyatro- Mİ en ri Bugünk ISTANBUL 17,30: Üniversiteden sakili inkalip dersleri, | sinekler hakkında ye stma Enetitüsü teticika kentrası. 21,186 o Anadolu ağı 2130: Radyo orkestrası. 22: tango orkestra. 823 Kb. BÜKREŞ. dim. ökk. BUDAPEŞTİS0m 1635; Piyano kemeeri, — 19410, Konferani 1940: Tarayata konasri 20,084 Sözler. 20,30: Opera temsili. 23,30: Çingene orkestrası. 24,18 Plük. BELGRAT,47m. 2320 neşeli mayriyat, 24,301 Damı 23 Kh. VARŞOVA, i345'm. 18 Tiyatro. 18,50: Sözler. o 19,15: Piyano kı Sözl Mlalyanca konferan. 24: Sözler, 244 musikisi, Ki. LRİPZİG 382 m. 18,20: Şarkılı gitar musikisi, Veberin sser- lerinden konser. 184 Fazıl Ahmed Aykaç Güzide edibimizin senelerce ağızda gezen hicivleri, hezel. leri, şiirleri. ve yeni yazdıkları 272 sahife — 80 kuruş FAZIL AHMET | “ l AKŞAM KITAPHANESİ Hafta Haftanın bu sayım da pek nefis bir şekilde çıktı. Mütenevvi münderecatı arasında Peyami safanm (Ass harp) yazısı, 500 senelik bir musiki heyeti olan mahterhanenin tarihçesi vardır. Bunlardan başka: Avnullah nasıl bat- 37 Japonlar allahı neden tanımıyorlar gibi yazılar ve mütenevvi mündervcat vardır. Yeni adam çocuk hikâyeleri Yeni Adam çocuk hikâyelerinin 7 incisi (Bayan Ay) #ki renkli güzel bir kapak içinde çıkmıştır. Bu sayıda Ba- yan Ay'm hikâyesi tatk bir dille am- | İatılıyor. Oz türkçe yazılan bu hikâ- yeler ulusal, ahlâiklık, ve terbiyelik mevzular taşımaktadır. sunda Fahri Gül- dürür, İsmail Dün. büllü, Dikkat: Bu ge- ce Film Yıldızı Muhisi Beyin kerimeleri Bayan Melek Ayşe . operetinde (o Ayşeyi oynıyacaktır. nladım efendim ama, büyük helvacı üç tanedir. İkisinde tahin- ci, birisinde helvacı var. Hangisini istediğini ne bileyim ben? Bereket versin, polis devriye ge- ziyordu. Arabanın bu karar#i s0- kakta ne aradığını öğrenmek iste- yen polislerden biri Hilmiyi şah- san tanıyordu da. Arkadaşını bek- çinin yanında btraktı, arabaya at ladı; bir iki sokaktan dönüp dolaş- tılar. Nihayet damdaracık bir ara sokağının başımda; — Geldik... — dedi — ama bu- raya araba girmez. Mm arabacınm parasını ver- Ki Bekle... memur beyi geri gö- #ürürsün, Beş adım ötede bir kapın önün de durdular, Memur tokmağı vu- runca ikinci katın bir penceresi a- çıldı. Sakallı bir adam kafası uza- nıp çekildi. Sonra Hilminin içerde birine; — Kim olacak canım... oğlan gelmiştir. Deyen sesi duyuldu. Memur, — Duydunuz ya... — dedi — Bu ancak onun burnundan çıkabi- ir. Gülüştüler, Bizim Fotoğraf katerleri (Eroin Kaçakçılığı) na ait anteres- san yazılarla © (parmak izi) mevzulu bir röportaj, (kiral kavalye) adlı ro- mani ve yüzlerce fotoğrafları bugün do- kuzuncu sayısı çıkan (Fotoğraf haber. leri) mecmuasında bulacaksmız. Tavsi- | ye ederiz. | Nazmi polis efendiye bir sig; ra verdi; ve kapı gacırdayarak, go- curdayarak açılırken memur bu #$- garayı yakmağa çalışarak uzaklaş- tı. Bir dakika sonra Hilmi ile Ö- merof, güleryüzlü ve memnun 6- nu karşılayorlardı: — Hay yaşayasm Nazmi! ama biz demiştik. İki eli kanda olsa gene gelir. Sonra polisin kaybolduğu köşe» ye doğrü ürkek ürkek başını çevi- ren Ömerof sordu: — Peki be birader oama... Bu polis ne ci? Nazmi evi o bulmakta ne kadar zorluk çektiğini anlatarak kapıdan girerken Hilmi) — Evvelâ... — dedi bir iki lira sulan da öteberi aldıralrn. Açlık» tan imanımız gevriyor. — Açlıktan mr? — Tam kırk sekiz saattir açız... Aç! anlayor musun? Seni bu ker- tenkele yuvasına dereden tepeden konuşmağa çağırmadık ya... Val. lah iki gündür ağzımıza bir lokma Peki ama bu kapalıdır. m — Bizim bakkal açar. Ömerofa bir beşlik toka edince, saatte her ver Hilmi küçük bir gaz lâmbasını tu- SÜ MER Kiçik, sarışın ve şuh yıldız KAFESTF Fransırca filminde. Melek tebessümü ve fa SİNEMA sı ON AŞK t şeytan vücudile NDA ANNY DRA seyircileri teshir ediyor va neşeyi saçıyor. : RENE LEFEVRE va AKDRE BERLEY nda rejim hazırlıkları « çoslayva arasında Füutboi nişi - Fransa Genç artistlerin en sevimlisi GÜSTAV FROEHLICH'i Büyük bir aşk ve teessür filmi olan SAVAŞ ŞARKISI (AŞK TANGOSU) lag 1su SARRE için moda gezetesi Buakşam SAKAT snımasında Şaheserinde görecek ve alkışlayacahsınız. Kadın artistler: OLGA TCHEKOWA-MARİNA ANDERGAST FOX JURNAL de Diğ manzaralar arasında P. is dil işçiliğinin en son icadları. Yerleriniz! evelden aldırınır. Telefon: 41656 Deniz yolları İŞLETMESİ Acenteleri : Karaköy Köprübaşı Tel, 42362 — Sirkeci Mühürdarzade Ham. Tel. 22740 KARADENİZ YOLU CUMHURİYET vapuru 27 Birincikânun PERŞEMBE günü saat 20 de Hopa'ya ka- dar, (8710) 10465 Istanbul asliye mahkemesi birinci hukuk dairesinden: Istanbulda Sirke - cide Hocapaşa İbnikemal © caddesinde 17 No. lu hanede mütekait Mustafa i- le Hocapaşa caddesinde 39 ve 43 No, lu arsada sakin Trabzonlu Hasan Ara sında açılan ve 39 ve 43 No. lu gayri menkule mevzu haczin fekki talebine mütedair olan davanın 34-1234 tarihi tahkikat celsesinde ilinen || tebliğine rağmen gelmiyen müddaaleyh hakkında hukuku umumiye M. K, mun 402 inci maddesi mucibince gıyap kararı itt ile bersabık ilânen © tebliğine ve işbu karara mumaileyhin tahkikatın mual » lâk bulunduğu 26-1-935 saat 14 te gel- mediği veya müddeti kanuniye zarfın » da itiraz etmediği surette mevzu hac - zin İstinat ettiği alacak hakkında müd- deinin müruru zaman defini kabul ot - miş addolunacağına karar verilmiş ve bu bapla yazılan gıyap kararı mahke- me divanhanesine olmak üzere ilân olunur. Türk artistlerinin Türkiyede yaptıkları Türkçe sözlü büyük bir film : AYSEL (Bataklı Damın Kızı) ZAYI — Galata ithalât gümrüğün den alınan 22699 ve 22705 numara v8 22-4-33 tarihli ve 22028 numara ve Jİ“ 4-33 tarihli beyannamelere ait mak * buzlarını zayi ettim. Yenileri alınaca- ğından zayilerin hükmü yoktur. €4 * ». £ amallıye Asrın umdesi “ MİLLİYET ” tir. pi ABONE ÜCRETLERİ: baya raenat edilir. Gazetemiz iyetini kabul etmez. gz Sümerbank Uşak Şeker Fabrikasından Terakkii Ziraat Türk Anonim Şirketi hisseleri Sümerbank namına şimdilik yalnız Uşakda alınmaktadır. 50 liraya kadar hisseye sahip olanların hisselerinin tamamı, fazla hissesi olanların hisselerinin yarısı ödenecek, diğer yarısı için hisse sahiplerine birer vesika verilecektir. Hisse bedellerini alabilmek için ya hisse sahiplerinin kendi- leri veya vekâletnameli vekilleri tarafından fabrikamıza bizzat müracaat lâzımdır. Bedelin tesellümü ve ibra muameleleri dolayısile yalnız mek- tup ile tediye yapılamamaktadır. İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde satın alma işi ilerde Sümer Bank tarafımdan yapılacak, şekil ve şartları Sü- mer Bank tarafından gazetelerle ilân edilecektir. z Hisselerinin ödenmesi için talimat harici müracaat edenler çoğalmıştır. Bundan sonra beyhude müracaat zahmetine girilmemesi ve müracaat edenlere cevap verilemeyeceği ilân olunur. tarak öne manzaralı Pis yorganların üzerinde yerle- re sarktıkları bir demir karyola... Bir tek iskemle... Pencere hizasma uzatılmış ince ve dar bir yer şiltesi, Ve bir kenarda üstüne kırmızı boya sürülmüş bir koyun postu... Bütün döşeme bundan ibaretti. Pencerelerin üst camlarına perde vazifesini gören kara kâğıtlar ya- Pıştırılmıştı. Hilmi odanm biricik iskemlesi- nin üstüne gaz lâmbasını yerleş- trdiği için, Nazmi evvelâ karyo- laya oturmak istedi. Fakat pis, yor- ganları pek gözüne kestiremedi, is- ter istemez postun üstüne bağdaş kurarken homurdandı: — Anlamıyorum... Bir türlü an- lamıyorum... — dedi parayı nasıl sarfedebi Aşcıya borç yaparsınız. Benim iki lira vereceğim vardı. Geçerken ve- reyim dedim bir de herif burnu- ma bir hesap pusulasmı dayamaz mi? Gözüm faltaşı gibi #zıldı. Tam altmış Hira suladım. Bunu siz ye mişsiniz. Hilmi heyecanla; — Nasıl? — dedi — o borcu & dedin mi? — Tabii... . (6248) — Yuh olsun ervahımıza. seydik sana bu zallmeti et/rmez- dik. Yuwuh olsun ervahımıza! — İsabet oldu... Hesabsız hare- ket etmenin cezasını çekmiş oldu- ğunuz anlaşılıyor. Peki be kuzum. Ben size on lira vermiştim. Ne yap” tınız bu parayı? Daha iki gün oldu. — Söylesen e? — Tazeleme derdimi! Dur hele bir kaç lokma girsin kursağımız8.- — Olmaz... Şimdi söyleyecek” sin... Herhalde benim bilmediğim bir takım masraflarınız oluyor ki, bir türlü iw yakanızı biraraya £€“ tiremiyorum. Hilmi, yorganmı düzeltiyordu- Birdenbire başını çevirdi: — Senin anlayacağın... — de di — biz kumar oynıyoruz. — Yaa... e nerede oynıyorsunuZ bunu? Kumarhanelere mi dadan- dınız? bir bu eksikti, Ne ayıp! — Kabahati bizde değil, Mak- sut beyde bir aydanberi smıfa gir- miyor mu?'Derhal kapı kilitleni- yor, percereler kapanıyor ve he- men cebinden kâğıtları çıkarıp oyU Ba başlıyor... — Anlamadım... Muallim Mak- sut beyden mi bahsediyorsun? (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: