8 Şubat 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

8 Şubat 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET CUMA 8 ŞUBAT 1935 Haftanın 1 — Londra görüşmeleri ehemmiyetli siyasal şüphesiz — Lom ve Fransz Bi Baka: arasmdaki o müzakerelerdir. o Arı birçok meseleler girdiği için zaman man tehir edilen bu görüşmeler nihayet hafta içinde Londrada yapıldı. Görüş - melerden sonra neşredilen bir tebliğden anlaşılıyor ki şu esaslar üzerinde muta- bık kalınmıştır: İngiltere ile Fransa urasında tedafül bir hara mukavelesi imla ye tak ya, Almanya, Belçika ı mukaveleye girmek için davet edilecektir. Mukave- leye göre, bu devletlerden her hangi bi- ri, havadan tecavüze uğrarsa, diğer dev- ietler ona yardım ir, Bu mukavele ile İngiltere artık batı Avrupa işlerine en geniş bir ölçüde ka- rışmış oluyor demektir. Büyük harpten sonra kendi Adasına çekilen Ingiltere, ancak Lokarno mukaveleleriledir ki mah- dut bir şekilde Avrupa işlerine karışma- İn razı olmuştu. o Bu karışma yalnız Fransa ile Almanya ve Belçika arasın - daki sınırlara münhasır kalıyordu. Şim- di havadan yapı taarruzlara karşı bu taahhütlerini genişlelmektedir. Bu da İngilterenin hava taarruzlarından ken disini korumak endişesinden ileri geli - yor. Tayyare harbı İngilizler için büyük bir tehlike şeklinde belirmiştir. Çünkü İngiltere artık ada olmaktan çıkmıştır. İngiltere ada olarak kaldıkça ve deniz- lere de hâkim oldukça, siyasal yalnızlık içinde yaşayabilirdi. Havadan taarruz vasıtaların icadile vaziyet çok değiş - girmeğe mecburdur. görüşmelerin bir neticesi budur. 2 — Silâh ve emniyet G örüşülen ikinci mesele Alman- 'nan Uluslar derneğine geri dönmesi işidir. Almanya'nın geri dön - tnesini temin için silâh noktasından mü- savatmı tanımak lâzımdır. Silâ sından müsavatının tanınması için de Fransa emniyet meselesinin hallini isti- yor. Bu da ebetten gelen ve ezele doğru giden silâh ve emniyet bahsını tazeledi. Londra görüşmelerinde bu meselelerin balline doğru şu yoldan gidilmesi karar» laşmıştır: 1 — Versailles muahedesinin Alman- ya'yı silâhsızlandıran besinci kısmı ilga edilecek. 2 — Genel bir silâhaızlanma mukave- İesi imzalanacak ve Almanya bu muka - veleye girecek, 3 — Almanya Uluslar Derneğine geri lr 4 — Almanya Roma protokollarına ve yeni yapılacak olan şark andlaşmasına girecek. Anlaşılacağı üzere, bunlar kolay kolay yapılabilecek işler değildir. Almanya'ya silih müsavatı vermek genel bir silâh - sızlanma mukavelesinin imzalan. bir iş olduğunu da geçmiş sekiz yıl için- deki çalışmalar göstermiştir. Genel bir silâhsızlanma mukavelesi imzalamak, aşağı yukarı Avrupanın her selesini halletmek demektir. Şi ziyette silâhsızlanma mukavelesi imzala- mağa çalışmak âdeta muhâl olan bir iş arkasından koşmağa benziyor. siwcd 3 — Cenup ve doğu Lokarnosu mniyet meselesinde Almanya". dan cenup ve doğu sınırlarını girmesi ve doğu andlaşmasını 41 da beklenemez. Almanya Roma proto- kollarmı imzaya razı olabilirse de her balde doğu and isten matuftur. Almanya ve Lehistan ellerini bağlamak istemiyorlar, Bir rivayete gö. re, Sovyet Rusya üzerinde emelleri var- WS tefrika: 96 Kadın ellerini açarak gözlerini tavana dikti, İçi müthiş bir azab ile burgulanan Nazmi bir söz söylemeden ve bir şey o sormadan kendini bahçeye attı, Şimdi Abidin beyin tabutu ya- vaş yavaş hastahanenin büyük ka- pısından çıkarılıyordu. Arkasından gidenlere katıldı. Artık hiç matbaadan çıkşmıyor- du. Hava kararıyor, sonra güneş doğuyordu. Bir gazete ( basılıyor, kapışılarak okunuyordu, sonra bir diğeri, daha sonra bir başkası hazır lanıyordu: Bir bostan dolabından fraksız- laşmıştı. Ne bir zevki kalmıştı, ne bir iptilâsı vardı. Bir gün kimbilir nasıl oldu da Kadıköye gitti, Ga- libelere uğradı. Ona İsmetten bah- dır. Japonya'nın uzak doğuda taarruza geçmesini bekliyorlar. Japonya taarruza geçince onlar da Ukranya'yı ve Baltık memleketlerini istilâ edeceklerdir. Böyle bir projenin tatbiki için, Alman asker. vaziyet | olacağı âşikârdır. Çünkü bir defa Lehistanda yerleşen Almanları, Rusya da mağlüp olduktan sonra, bu toprak - lardan kim çıkarıp atacak? Lehlilerin bunu düşünmeleri lâzımdı A m ya Çekoslovakya'yı aralarında par salamak istiyorlar. Bu da kolay bir iş ol- mamakla beraber, ber halde Sovyet Rus- yayı parçalamaktan daha kolaydır. Al- manlar, Çekoslovakya'da üç milyon Al- man bulunduğunu ötedenberi söyleyip duruyorlar. Hitler'in bütün Almanları, Almanya'nın smırları içine almak istedi- ğine bakılırsa, Çekoslovakya'daki Alman: ları bundan istisna etmiycceği aşikârdır. Şimdiki vaziyete göre de en kolay bun- lar Almanya'ya iltihak edebilir gibi gö- rünüyor. Lehistan da bu arada Çekoslo- yakya'daki Islavları alabilir. Ancak böyle bir pfojenin tatbiki belki de Avrupayı genel bir savaşa kadar sürükler. ... 4 — Sovyetlerin kongresi afta arası Moskovada Sovyetle- rin kongresi toplandı ve Baş- bakan Molotof, Rusya'nın dış ve iç sıya- sasmı ve ökonemik durumunu anlatan bir nutuk söyledi. Sovyet devlet adam- ları daima düşündüklerini açık söylemek- le temayüz etmişlerdir. MolotoPun bu def söylediği nutukta da bu meziyet vardır. Rusya batıda Almanya'dan ve doğuda Japonyadan © korkuyor. Her iki devletin tecavüz emellerinden çok açık bahsetti. «Bunlara karşı Rusya'nm aldığı ted- bir, askeri hazırlıktır. Rasya'nın. sulh işindeki kuvvetleri bir milyona yakındır. Silâh ve hele tayyare kuvvetleri de çok | artmıştır. Sovyet Rusyanın amacı, her türlü askeri kombinezona karşı gelebi - lecek derecede kuvvetli olmak. Bu, ağır bir pahaya maloluyor; fakat hazırlrksız olup ta savaşı davet etmek daha ağır pahaya malolur. Iç sıyasada da yeni bir inkılâp yapıla- sağı anlaşılıyor. Bu inkılâp ta seçim hak» kın genişletilmesidir. Bundan böyle se- çim bir dereceli yapılacak. Gizli olacak. Sonra işçi ile köylü arasnda temsil ba- kmundan olan ayrılık kalkacak. Şimdi- ye kadar 25 bin işçinin bir mümessil seçmesine karşı, 125 bin köylü bir mü- messil seçerdi, Şimdi köylü il sındaki fark kalkıyor ve müsavata doğru gidiliyor. Bunlar işçi diktatörlüğünden Fransiz inkılâbınım demokrasi i rine doğru bir yürüyüş gibi görünüyor. ... 5 — Japonya ve Çin çi ara- zak şarkta evvelki hafta içinde başlayan Japon taarruzu dur- ileri gitmeleri için de ortada bir sebep kalmamıştı. Japonlar bir defa daha du - rakladılar, Ancak çok ileri atılmağa ha- zırlanmakta oldukları anlaşılmaktadır. Tokyo'da çıkan Mainiç Şimbun gaze- tesi Japonya ile Cin arasındaki münase- betlerin yeni baştan tanziminden bahse- diyor. Bu münasebetlerin © tanzimi de dokuz prensipe dayanacaktır ki eğer iki devlet arasındaki münasebetler bu pren- sipler dairesinde tanzim edilecekse, içle- rinden z em devlet olmaktan çı- kacaktır, Bu Japon gazetesine göre, Çin bundan böyle asla Uluslar ara Japonya ile Çin i münasebet, tıpkı Japonya ile devleti arasındaki münasebete benzeyecektir. Yani Japonya Çini par- çalamak istemiyor tam olarak yutmak istiyor. Bu projenin tatbikena 1935 tarihinde başlanacağı da Müellif: mi Şahap settiler. Gözyaşları saklayama- yarak saatlerce onu konuştu. Kızın | bahasile Tekidağından tanıştıkları için işi teklifsizliğe vurdu; gecede onlarda kaldı. Galibenin albümün- deki resimler arasından İsmetin bir protreşini seçti, almasına müsaade ettiler. Ertesi gün öğleden az sonra köp- rüye dönüyordu, Vapur Haydarpa- şa mendireğinden — ayrılırken, üst güvertede ancak üç beş yolcu var- dı. Dudaklarma bir sigara tutuştu- rarak gözleri engine daldırdı. Hafif bir rüzgâr esiyordu. İsmetle yanyana küpeşteye dayanarak, Te- kirdağına giderken bu sulara bak- tığı günü o halırladı. Ogün gene böyle hafif bir rüzgâr (o esiyordu. Genç kızın dağılan saçları, yanak- larına değerken içinin ne tatlı gıcık lanışr olmuştu; ve o günne kadar ve mes'uttu! “ Ulustan inanç isterim! ,, — Kamâl ATATÜRK — Hangi ulustan inanç istiyorsun Atatürk? Ankara ile Kastamonu dağları arasında sıkışıp kalmış i- ken, doğuda Karsa, batıda İzmire ve Merice ulaştırdığın anayurdun çocuklarından mı? Bütün yeryüzü, seni “devletine,, baş kaldırmış bir adam saydıkları sırada, adına gö- nül veren bir avuç insanla, tek ba- gına inanılmıyacak işleri başardın. O günlerde, bu ulus sana nasıl i - nanmışsa, gene öyle inanıyor. Sen, bizim için çözülmez ve ko- parılmaz bir inanç bağısın. Herkes, seni yalana çıkardığı günlerde, çevrende varliğinâ inan. mış bir kaç milyon buldun. Şimdi ise, sen inancın da üstündesin. Bu ulus her vakıttan çok, kanatların altında yaşamaktan güvenç bulu - yor, Hangi ulustan inanç istiyorsun Atatürk? tek öküzlü kağnı arabalarile, Ana- dolu yaylasının içine dağılmış bir obadan başka bir şey değilken, gene başını sana çevirmişti. Gö - nülleri içten alan, gök rengi bakış- ların, nereyi gösterirse ulus da ora- dan gidiyordu. Türkün senden baş- ka tutunacak dalı, senden başka görür gözü yoktu. Bugün ki ben - buldu, sınırlarına . kavuştu, isteklerine erişti, bugün mü inan- mamazlık edecek? İnanç, bü ulus- ta, sana ve senin arkadaşlarına bü. tün bir tarih verilmiştir. İnancı ve ülküyü yaratan ata - mız! Sana yerden © göğe kadar, yerle göğün birleşeceği güne ka - dar inancımız var. Salâhaddin GÜNGÖR KULAK DPAF Elgün... Erzurum saylavlığına © fırkaca namzetliği konulan Bayari Naki - ye, ötedenberi ağır başlılığı ile ta- nınmış yüksek kadınlarımızdan bi- ridir. Saylavlarımız arasinda Na- kiye gibi bir kadınımızın şu, yalnız kadınlarımızı değil, er - keklerimizi de sevindire!ii”.: Dün, bir aralık arkadöğlar” ara- yl kendisinden bahsediliyor - a. İçimizde bulunan bir kadın, sö- ze karıştı: — Bayan Nakiye'nin her şeyini beğenirim. Yalnız, seçtiği soyadı- nı beğenemedim: kendisine El- gün adını takmış. Sorduk: — Peki, ne olacak, Elgün fena” ad mı? Güldü: — Bilâkis... çok güzel adı var. Yalnız beni endişeye düşürüyor... — Neden? — Yakında Kurultaya girecek. Korkarım ki, bizi de el gün yerine kaoymasın.. - Kulak MİSAFİRİ ——— yor. Bu tarih Japonya'nın: : Uuluslar TE Sanki yanımda birisi varmış gibi kolunu Ahırkapı fenerine doğru u- zattı: — Oradan kıvrılıp sahili takib ede ede gitmiş, sonra biraz kıyılar. dan uzaklaşmıştık. Teey şuradan... Fakat bu söylenme devam ede- medi. Zira “kıyılardan , uzaklaş- mıştık,, derken enginleri gösteren kolu, gözlerine ufukta beliren beş on kura noktayı seçivermişti: — Bunlar da ne? amma da sü- ratli geliyorlar ha.. — Onun gördüklerini güyertede- ki diğer yolcular da görmüşlerdi. Ve içlerinden biri sevinçle bağırdı; — Geliyorlar! Diğerleri endişe ile bakışmışlar- dı. Bu sırada alt kat kamaraların- dan sesler yükselmeğe başladı. — Sekiz tane... e Bunlar İngiliz doları olacak... — diyord sevinçle bağıran — bacalarını gör müyor musun? — Hakkın var.. Fransızlar geri- de kalmış olacaklar. — Hele şükür... oh be! ne İttihatçıları görmeli. deliği kalmayacak, Kaçarlar mı dersin , — Akılları varsa... kalanlar çar dağı boylarlar. Nazmi bu muhavereye kulak ka- Artık sıçan Dışarıda bardaktan boşanırca- sına yağmur yağıyordu. Ali Vehbi daireden çıkınca havanın kasveti- ne baktı. Ne yapmalı, nereye git- meli? Karısı Nazimenin Fatihteki teyzesine gittiğini, gece geleceği - ni biliyordu. Binaenaleyh eve geç kalmak korkusu yoktu, Kararmı verdi: Bir lokantada güzelce kar- nını doyurduktan sonra sinemaya gidecekti. Yemek yiyen insanlar vücutla- rında şöyle bir rahatlık hisseder ler. Hele Ali Vehbi gibi bir kaç kadeh şarap ta atıştırdıktan son - ra, daha enfes olur. Geçen bir taksiyi durdurarak Beyoğluna çıktı, bir lokantaya gir- di. Güzelce karnını doyurdu. Sinemaya girdiği zaman, şimdi ismini unuttuğum bilmem hangi uzun bir film çevriliyordu. Program dağıtan kız elindeki &- lektrik lâmbasile yol göstererek Ali Vehbiyi bir kanapenin önün- de bıraktı, eline bir program tutuş- turup beş kuruşu da aldıktan son- ra çekildi. Ali Vehbi; gözleri yavaş ya vaş karanlığa alışınca şöyle etra - fa bir bakındı. Sinemada o kadar kalabalık yoktu. o Arka taraflar bom boştu. Ön tarafta da şuraya buraya serpiştirilmiş seyrek müş - teriler oturuyorlardı. Sağ tarafta (o boş bir kanape. Boş kanapenin yanında da karan- lıkta siluetini şöyle böyle fark ede- bildi ir kadın oturuyordu. Ka- dın, hiç şüphesiz filme dalmış ola- cak, bir heykel gibi duruyordu. Ali Vehbi, galiba içtiği şarap kadehlerinden cesaret almış olma- hı ki, birden gözlerinin önünde tat- İı bir macera belirdi. Evet, tatlı bir macera? Evdeki yeknesak ve düm düz hayatına şöyle bir kımıldanış ilâve edebilse... Lâkin vicdanı seslendi: — Öyle ama, ya Nazmiye işidir- se ne der. Refikai muhteremeleri kıyametleri koparır. Yine içinde başka bir ses ce - vap verdi: — Adam sen de, ruhu bile duy- maz, Hele şu yanı başında oturan ka- dınla tanışıp, bir yere gitseler, on- dan sonra yavaşça (eve girer,ne duyulur, ne işitilir. Buna o kadar emin idi ki erte- si günkü levha gözünün önüne gel di. Karısı her sabahki gibi .soru - yor: — Vehbi, dün daireden sonra doğru eve geldin değil mi? Ali Vehbi'bin bir ihtiyatla ha - reket ederek evvelâ kendisini ya- nı başındaki kanapeye. salıverdi. Göz ucu ile kadına baktı. Kadın kımıldamıyordu bile... Uzun tereddütlerden © sonra, sağ dizini hafifçe kadının sol di- zine dokundurdu. Kadın bu klâ- sik manevraya hiç ses çıkarmadı. Bu ilk muvaffakiyetten cesaret a - lan Ali Vehbi, bu sefer elile kadı- nm bacaklarını yokalmağa başla: dı. Kadın yine oralarda olmuyor - du. Ali Vehbi daha ileriye gitti. korka korka sağ elini kadının be - line doladı, Kadın gözleri hep filmdeydi. O zaman Ali Vehbi kendini kay- bartmıştı. Konuşanlara dikkat et- ti. Bunlar kelli felli Istanbul efen- dileriydi. Bir müddet onlara hay- retle baka kaldı. Harb belki bu şe- hir için çok azablı | günler doğur- muştu. Belki iktidar mevkiinde 8e- nelerdenberi oturanlar birçgk fena- lıkları görmemişlerdi.. Yahut gör- müşlerdi de görmemezlikten gel- miş'erdi. Fakat milli bir felâketten kurtulmak için bir ecnebi istilâsına katlanmağa nasıl da gönülleri razı olabiliyordu? Şimdi torpidolar adam akıllı se- çilebiliyorlardı. Bunlar cidden gü- zel yapılardı. Bacalarından fışkı- ran dumanlar arkalarında kara bir bulut yapmıştı. Esen rüzgârla bu ka ra bulutun yavaş yavaş surlar üze- rinden İstanbul mahallelerine doğ- ru yayılışına baktı, Acı acı güldü; — Ne sembolik şey! İşte memle- ketin yarını... ve galiba bu, ebedi bir yar... Vatandaşlar bu kafada olduktan sonra bu bulut kolay ko. lay dağılabilir mi? Ve bulut şehre bir fiyaka yap- mak için mütemadiyen fayrab eden torpido çarhçılarının sayesinde a- zalmıyor, gittikçe koyulaşıyordu. Kömür çok pahalı idi. Tekfurdağındaki Barbaros o - cak'arından çıkarılan o kuvvetsiz linyitler'le güç belâ istim tuttuğu bederek kadınm bir elini eline al- dı-ve yavaşca arma götür- dü. Bir kadının bu kadar süratle avlanabileceğini bir türlü havsa - las almıyordu. o Almıyordu ama, hakikat meydanda idi. Kadın yalnız elini öptürmekle kalmıyor, bilâkis bu nüvazişlere mukabele eder gibi oluyordu. Ali Vehbi o zaman bir iki lâ kırdı söylemek lâzım geldiğini his- setti: — Matmazel, dedi, acaba sine- madan çıktıktan sonra şöyle gü - zel bir yerde oturmazlar mı? Müsbet menfi cevap beklerken elektrikler birden bire yandı. Ali Vehbi de hemen yerinden doğrul- du. O zaman tarif edilmez bir kor- ku içinde, birden şu manzara ile karşılaştı: 1 — Yanındaki kadın genç de- gildi. 2 — Yanındaki kadın çok çir- kindi. 3 — Yanındaki kadın kendi ka rısı idi. Artık ondan sonra ne olup bit- tiğini siz zihnen pek iyi tasavvur edebilirsiniz. SEM Oz Türkçe ile Bilmecemiz Alman lisesi talebesinden ikinciliği kaz muallim tatbikat sınıfı talebesin- den Mübahat kazanmışlardır. İdarehanemize teşrif ederek hediyelerini almaları kendile- rinden rica olunur. Ceçen defaki bilmecemi- zin halledilmiş şekli EUN M A -8 gekiyor ve kazananlara, veriyoruz Müddet pazartesi günü akşama kadardır. Yeni: bilmecemiz 173456789)011 SOLDAN SAĞA : 1 — Kemale ermiş 2, Lâtife, kalbur 4, anlaşılan Kadıköy vapuru pek ya- vaş yol alabiliyordu. Bunun için o henüz Sarayburnunu bordalaya- madan süratle gelen ( torpitolar Kızkulesi önüne ulaşıp yarım yol- la Boğaza doğru dümen kırıver - mişlerdi. Arkalarından azap ile baktı: — Boğaz sahillerine gözdağı vermeğe gidiyorlar... — diye ho - murdandı Ve birden hatırına Bebeğin de Boğaz bulunduğu gel- di. Ve o sularda daha bir sene ev- vel kürek çektiği aylı geceleri dü- $ — Bu gidişle a me dolaşacak bir yer ga- lima... — li — Elbette bunların “arkası olacak. Büyük filolar gele- cek, Onların sarhoş neferleri, bü- yük” zırhlıların işkampavyalarına dolacaklar ve bize deniz haram o- lacak... Sonra birden gazetecilik damar- ları kabardı. Hemen torpitolarm bacalarını, markalarını? bayrakla rını not etti, O gün matbaada hayat herkes i- çin pek zehirli oldu. Muharrirler kalemlerine, mürettipler kumpas - larına ve makinistler işletme mani- velasına isteksiz isteksiz sarılmış - ardı. Sonri hep biribirinden acı, alalı yel Asrın umdesi “ MİLLİYET ABONE ÜCRET Türkiye işin a Byetini kabul at ugünkü progr ISTANBUL: 12,30: Plâk neşriyatı. 18: Oteli liyandan transmisyon, © çay sasi caz. 18,20: Çocuk saati; Haberler. 20: Bayan Tektaş #9 4 ile. 20,30: Havayan kitar, Siret Ye daşları. 21,15: Son haberler. Zİ“ yo orkesi * Radyo caz ve kestrası, 223 Kı VARŞOVA, 1588”, 18,16: Tria gitar konseri 18,50r TE EEE EREB EEE art) 20, 2045: Sözler. 71,15: Senfonik ke Şiirler. 23,40; Reklâmlar. 24: Da, hil, 2220: Dam parçaları ve kı 545 Kır. BUDAPEŞTE, Klarinet. 1830: Ders. şi ler. 785 Kh. LELPZİIG 3öz m 18,20; Piyano musikisi, 18,50: Neşeli konsar, 20,40 o Sözler, 28 Alb Ulunal maşriyai. 28: Diyeleğ Haberler ve oyor. Zöâi Dema Di İZ ELELE EEE 30: Ulusal meşriyat, Zi; Zagrepdea Haberler, 23,15: Radyo orkestrası. 638 Kl. PRAG, 470 m. 1656: Ostrava radyo — orkestrmet İNİ Ders. 18: Yeni Çek musikisi, 19: Zi Amele neşriyatı. 19,20 Almanca J Haberler. 20,10: Sözler. 2055: Cas 1 Zi: Piyes. 23,15: Plâk. — Sözler. 2 23,301 Rusça bal 1 si 3 — Sersem 4, 3 — Seyran, teferrüç 7, 4 — Akur, derin, hattı fâsl 2, berler, 23 Kh. BUKREŞ SİM. 13 - 15 Gündüz plâk meyriyeti. Haberli 17,30 Inkilâp dersleri: üniYte4 don nakil, o Manisa (saylavı Hİ 18,30 jimnastik; bayan | Asuğf Dans musilcsi; plak, 19,30 Hi miroaz, 21,15 Son haberler. 2' yo orkeslrası, 22 Radyo caz W orkestraları, 2 — Baliğ olmak, bermurut ols 7 — Bir mektep 4, Akran, emesi 8 — Uzak midas 2, Emsal, seri 9 — Alimet, can, deva 2, Dünye 10 — Ayikâr 5, Rabat edatı 2, | Çİ 11 — Bedel, mülâsemet eden, naif sahife, haşarattan birl 3, YUKARDAN AŞAĞI $ — Tersine okursan ayı yuvasi reket ettirmek 8, . 7 — Emmekten emir 2, Yemek kak ismi 3, İ Zirnat 4, Yemek 2, 10 — Yama 2, Geniş 4, 11 — EKİ, şikemperver 4, Fill # biribirinden zehirli günleri birini kovaladıkları görül Bir gün on beş yirmi bül 1 — Kırast etmek ©, Akıl, zams# 8 — Mabet edatı 2, Ekmek satan Tİ lınm geldiği işitildi. Bir b*.# bir düşman diritnavtı di tımına yanaşıp toplarını ** çevirdiğini görenler j le ağlayarak evlerine kt Sonra Ceneral Franşe Dy beyaz bir atın üstünde ; den Beyoğluna geçti, k mart geldi... Daha sonra " dükkânlarını bütün düny” lerinin bayraklarile do yoğlu vatandaşlarına bir © du. Ci İşte, Türk bayrağının. tarafında, yalnız belediY€ nin gönderinde dalga ünlerden birinde, bir P nü... Nazminin haf! netlediği büyük caddey€ tutuvermişti. Saat beşe du. Tünelden Taksime ne sokulan insanlara b ti. Bugün biraz duygus” İstanbullu için, şu Beyoğ penceresinden üç be$ kiz on yumruk vardı. Ki yi Mi

Bu sayıdan diğer sayfalar: