22 Ekim 1948 Tarihli Sebilürreşad Dergisi Sayfa 9

22 Ekim 1948 tarihli Sebilürreşad Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

c . ilt 1, Sayı 18 Hocanın isrârı üzerine' padişah; hizzat' or O dınim kumandasını eline alarak'harbs gidiyor, * Şımdı Hir de, medrese yetıstırmesmm h meydanmdakı durumu_na göz atalırı: Ürk ordusu. bozguna ugramış, Macaı' ve. Alman kuvvetlerı padişahın cadırına kadar uzanmıslard âfız askerler savuşmus, hu- 'başkası kalmamıstır Padişah firar eylemek üze- redir. Hoca Sadeddın yine ortaya atılıyor: — BSabır ve' sebat; fevz ve necatı getırıı Nuşret; sabırladı;r Darlıktan sonra gemshk var- dır. Kaçmak yok, dayan padişahım! -Diye :hükümdara , ve etrafmdakilere cesa- ret veriyor, onun söyleriyle cailanan hu silâh-: sız İnsahlar, ellerine geçen mutfak baltası, ça- dır Fazığı; sopa ve kepçe gibi. âletlerle düşma- na öyle bir saldırıyorlar ki, padısahın 'esir.ol- masiyle sona erecek mağlübhiyet, hocanın tâbi- rince (:mubeddılı ausret ve muzafferiyet» olu- verıyor Boylece, Ziya Şıkııın bır türlü beğe- nemediği ehh sünnetteni bir hoca, korkunç bır hezımetı, şereflı bir gahbıyete çeğirtiyor! - tane raisal daha ki, Peçevi tarıhınm ikinci cıldırıın 133 üncü sahı[esınden almmıstıı Üçüncü . Muı'at zami erimizde uzun Avusturya seferi 1001 adıyle anılan har- bin açılıp açılmaması müzakere edilirken, yi- ne Koca Sinan Paşanın harb tarıftarhgma karşı Şeyhuhslğm Bosta.nzade r o şark seferınden yeni çıkmıştır. Yorgunluklan gitmeden yehi baştan harb aç- mayı ve bu aılemn kolaylıkla -geçiştirilmesi * kabilken işin güç tarafına' giderek koİaylıktan kaçmayı bizim aklımız kabul etmek ve caiz gör- mez:; Hoca Sadeddın de söze karışarak — Pasa hazretleu, dâiniz Devleti Aliyenin gazaları ve fetihleri tarihini yazıyorum. Bitme uzeredır İstiyorum ki; inşallah sonunda aPadı—_ ımızın bir edha kulu; Acem Şahının bü ka- ” dar memleketleruu aldı da şah; sonıında göz bebeği şehzadesini rehin vermekle sulh ve'sa- Jlâha Kavuştu. Beç (Avustürya)” Karalmın iki . yıllık vergisi, Budin. (Budapeşte) den geldı» di- . ye bitireyim. Hemen, Iutfeylen yeniden bır ge- clık açılmasın! Deymce, muhtaııs Sma_n Paşa derhal atı— hyor : — Yok eferıdı oyîe yâzma, 111:3, ırxsaa__ahu “.__U" ' SEBİLÜRREŞAD' “küdretine şaşakalmış, resmini çıkartı 281 - taâlâ boyle yazasın ki: ı(Saadeth.L padxsahlml— “zın bir ednâa kulu Acem diyarında bu kadar aftan sonra, şahın şehzadesini tehin ola- rak alıp geturdu, bir kulu dahı Beç Kıralı üze- rine varıp oraların altını " üstüne getirdikten B : sonra, kıralı eli bağlı padısahm asıtanesıne gon- , derdi» diye yazasin! -Hoca yine durmaz : ——-Istagfurullah .paza hazretlerı, der, bu “ söz gururun fâzlalığından ileri geliyor. Ban bu Sözürn sonunda uğursuzluk getireceğinden pek korkar Mechs dagılır harb açı lır, uzun sürer, ve bu harbin netitesi devletin yükseliş devrine veda ederek, alçalma a ve gerıleme devresıne in- tikâlini icap ettirir. Cehil - ve taassup kımde, medeni cesaret : şer'i siyasetin gerektirdiği metanet ve 1stıkba]ı' kestırıştekı isabet hangi' taraftadu- ostanzade gibi, Hocâ Sadeddin 'de Ziya: Şakırın secehalet ce taassüp yuvası damgasını' vurd uğu medresedeti yetışme buyuklerımızden— . di İ : Son bır misali; yakın zamandan - vereyim: Gelenbevi adını belki duymuştur. Bu zat; .mantıkta, riyaziyede, şer'i ve maddi ilimlerde üstattır. Bu Türk oğlu Türk âallâmenin Arapça yazdığı mantık kitabı evvelce — camilerimizde verılen deıslerde okutulurdu. Zamanımızda, asrt Irak devi etinin, medeni olduğuna tereddüt caız olmıya Masırm, Suriyenin külliyelerinde . okutuluyor Bu feragatkâr hoca; aynı zaman- da fakir bir insandı. İstanbula gelen bir frenk âlimi; onun geniş malümatına, riyaziyedeki - mak iste- ğinde bulunmuştu. Hocayı Babhıâliye getiriyor- lar, resmi çıkarılacaktn- 'Fakat, sırtındaki eski cübbe ile onu frenk resimcinin karşısina götür- meyi üygun “bulmuyorlar, utanıyorlar. Alelâde - bir iğreti samur kurk bularak gıydırıyor]ar O? zaman yüksek . — Allaha sukurler olsun, diyor, hayatım- da hiç olmazsa, ıgretı dahı olsa, bır kürk gıye-g bildim! " - Bu büyük adam da'softalıktan yetişmedir, medrese muntesıbı ve eh]ı sünnet âlimidir. Beyazıttakı Umumı Kutuphaneyı ziya- ret eden geniç ve ıhtıyar her ferdin kendisinden N “bir şeyler (aima, ilmi bir şeyler) ogrendıgı Hoca_ “İsmail Saip Senc—=r1 yetiştiren yere' ve

Bu sayıdan diğer sayfalar: