14 Şubat 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 22

14 Şubat 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

176 UYANIŞ $ş No. 1696—11 Temaşa tenkidi : Darülbedayide milli bir eser « Sağanak » Darülbedayi, bu kış mevsiminde “Vedat Ne- dim»in «Kör» ismindeki güzel telifinden sonra bu hafta «Sağanak» bir ikinci telif eserin temsillerine başlıyor. Son devir edebi- isminde yatının hiç şüphesiz nesirde en büyük üstadı olan Yakup Kadri Beyin imzazını taşıyan bu yeni telif piyes bilhassa müellifin ilk sahne eseri olması dolayısile de cidden edebi hadise demektir. Bu satırları eserin umumi pruvasında bulun- duğumuz gecenin mühim bir ertesi günü yazıyorum ve pek derin bir haz içindeyim. Dört perdeden mürekkep olan «Sağanak»ın mevzuu bir aile içinde eski ve yeni hislerin çarpışmasını ve parçalanmış bir vatan enkazın- dan yeni bir bina kuran bugünkü idealist ve milliyetperver türk gençliğinin bu uğurda her türlü maddi huzuzatı — hatta en büyük gönül ıstırapları bahasına — çiğnemekle gösterdiği nefis ferağatını tasvir etmektedir. Aile efradı; babaları bir, anaları ayrı olan ve bu ayrılık nisbetinde zıddı ana, Şedit ve eski kafalı bir babadan ve bunla- ruhan da yekdiğerinin tamamile bulunan iki üveğibirader ile âciz bir rın içine büyük bir talisizlik eseri olarak nasılsa düşmüş zavallı bir gelinden ibarettir. Bu kız- cağız kocasının mazi düşünceleri içinde ne derece bedbaht yaşıyorsa küçük biraderin, yani kayinbiraderinin kadar aşina hissediyor. ruhu ile kendi ruhunu O Maamafih aralarında bu his dügümü piyesin kadar ufak tek cümle ile açılmıyor. İkisine de yabancı gel- son perdesine sarahatle bir meğe başlayan bu evde bu iki gencin saf ve ideal aşki, arada bu aşka yeğane engel olan kocanın - büyük biraderin - vatana ihanet te- şebbüsü üzerine İstiklâl mahkemesi kararı ile idamından sonra bile ayni saflığını muhafaza ediyor ve iki sevdalı hayatlarında ilk ve son bir buse bile taati etmeden ebediyen ayrılıyor- lar. Eser işte bu son safhasında türk mefkuresi içinde başka her türlü saadeti reddeden yüksek bir tipin sembolünü yaşatıyor ve zannederim ki muharririn asıl hedef ittihaz ettiği gayede budur. Piyesin tertibine gelince, ihtimal biraz es- ki - hatta çok klasik - bir tarza imaliktir. Bil- hassa ilk perdenin meclis başlangıçları ufak temaşa « türük » lerile pek âlâ değiştirilmesi mümkün tekerrürler gösteriyor. Fakat ikinci perde ile dördüncü perdeler cidden kuvvetli bir tesirde yazılmıştar. Hele o son perdenin son uzun harıkulâde mec- lisi... Öyle diyebilirim ki türk edebiyatı temaşa eserleri içinde bukadar nefis bir meclis daha ya- almamıştır. O ne lisan, O ne şiir yarabbi !... Fransada son senelerin en gürültülü ve de- vamlı bir zaferi olan “'Takizafer altında mezar» piyesinin ikinci perdesini okurken duyduğum zevki bu defa memleketimin milli bir eserini seyrederken tekrar duydum ve iftihar ettim. Hemen hemen ayni mevzua ve vaziyete temas eden bu meclisi türk edibi, ilk sahne eserinde fransız müellifiinden hiç aşağı sayılmıyacak bir kuvvet ve şiriyetle yazmıştır. 'Temsile gelince : san'atkarlar bütün hüsnü niyetleri ve maharetleri ile bu fikir piyesini kurtardılar. Cümlesi tebrike şayandırlar. İhti- yar baba rolünde Emin Beliğ, mürteci birader rolünde 1. Galip, milli mefküreyi temsileden rolde Hüseyin Kemal Beylerle, ikiadi sokak siyasetçisi serseri rollerinde Behzat Haki ve M.Kemal Beyler vazifelerini mükemmel surette ifa ettiler. Polis ta- harri memurları rollerini ifa eden artistler de çok muvaffak oldular. Genç ve bedbaht gelin rolünde Neyire Neyir, vali rolünde Şaziye hanımlar ise temsilin muvaflakiyetini temin eden en mühim iki kutuptu diyebiliriz. Bil- hassa son perdenin aşk, istırap ve hüsran mec- lisinde Neyire Hanım ulvi tabirinin bile fev- kine yükselimişti. Dekor ve mizansene ise taktirden başka söz söylenemez. Rejisörün derin vukuf ve zevki en ince noktalara kadar lamıştı. bütün tertibatı hazır- Darülbedayi bu haftaki ımuvaffakıyeti ile ne kadar iftihar &debilirse türk lisanının en ilâhi nesrini bize sahneden işittiren Yakup Kadri de okadar teşekküre layıktır. Sahnemiz kendisin- den — daha yeni bir teknik üzerinde — böyle çok heycanlı eserler beklemektedir, ve bunda da haklıdır. Halit Fahri Mes'ui müdür MAHMUT SADIK, m a x i Ee

Bu sayıdan diğer sayfalar: