27 Ekim 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

27 Ekim 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A am ki ii 346 SERVETİFÜNÜN No.—1889 204 UÇ PERDELİK PİYES | BaşkaBir Yol | Yazan M. Feridun Misafirler — İstağfurullah.. Gelseydiniz çok iyi olacaktı... (Veda edip çıkarlar) Allaha ısmarladık. On altıncı Meclis Bilka ll (Selma yalnız kalınca bitkin bir halde kanapeye oturur içini çeker. Sonra saate bakar. Dalgındır. Bir müddet sonra Şadan girer.) Şadan — Beyefendi giderken ektiler aldı. Artık onları beklemiye hacet yok değil mif Selma — (Kendini toplar) Hayır. Şadan — Gidip yatayım mı? Selma — Yat kızım.. Bende yatmıya gidiyorum.. (Selma soldan çıkar. Şadan balkon kapısının t0- pozunu yoklayıp kapalı olduğuna emniyet getirdik- ten gonra elektriği söndürerek çıkar, Sahne kaeran- lıkta kalır.) On yedinci Meclis Selma — Ragıp (Kisa bir müddet geçer. Karanlıkta saat on ikiyi çalar. Binanın baricinden biri balkona tırmanır. Şimdi balkonun camlı kapısının arkasında &iyah bir gölge vardır. Soldaki kapı açılır. Beyaz bir hayal, Selma, parmaklarının ucuna basarak yavaş yavaş balkona doğru ileriler. Golgeyi görünce durnr. Fereğ- düt eder, Nihavet ;balkonun kapısını titrek bir elle aralar. Kaaketli bir adam kollarını açarak sahneye girer. Selmayı kucaklar.) Selma — (Heyecanlı bir sesle) Sait!.. Kasketli adam —- Ruhum.. Meleğim.. (Fakat Selma derhal kendini kurtarmıya çalışır.) Selma — (Çırpınarak) Bırak!., Bırak beni!.. Kor- kuyorum!.. (Adamı şiddetle iter.) Yak elektiriği! Elektiriği yak!.. (Kasketli adamın kollarından kurtularak koşar, elektirik düğmesini çevirir. Işık. Kendini kucaklıyan adamın kocası olduğunu görünce olduğu yere çöker. Eellerile yüzünü kapıyarak acı bir çığlık koparır.) Selms — Ah... A... (Bu müddet zarfında Rağıp başındaki kasketi yere atmıştır. Ragıp adım adım karısının üstüne doğru yürür.) Baitçiğimi!.. Perde Üçüncü Perde Aynı dekor, Ertesi gün, Ragıp, saçları biraz intizamını kaybetmiş, yüzünde uykusuz geçen bir gecenin izleri, elleri cebinde dolaşırken bir fişek gibi Emel girer, Birinci Meclis Ragıp, Emel, sonra Şadan Emel — (Heyecan içinde) Baba, annem eşyalarını topluyor. «Nereye gidiyorsun!» diye sordum, ağlıyor, cevap vermiyor. Ne oluyoruz, söylesene bana! Ragıp — (Ağır ağır) Kızım, maalesef annen İçi- miğde yaşamiya lâyık bir kadın değil. Bu damın altında yalnız namuslu insanlar oturabilirler. Emel — Ne demek istediğini anlamıyorum, An- nem gidiyor, diyorum gan&.. Ragıp — Biliyorum, Onu ben kovdum. Emel — Kovdun muf. Bu ne demekf.. Niçin kovuyorsun? Ragıp — Çünkü o ailemizin namusile oynad. mel — Peki buradan gidince hali ne olacak' Kimsesi yok, bilmiyor musun? Nereye gidecek? Ragıp — Orası bana ait değil. Emel — Niçin barışmıyorsunuz! Ragıp — İmkânı yok. Emel — Affet onu, baba. Ragıp — Katiyen.. Hem ben onu affetmek hak- kına malik değilim. Çünkü o yalnız beni değil bütün ailemizi lekeledi. O burada kalırs« kızım, bundan sonra kimse senin elini sıkmaz, kimse sana selâm vermez. Emel — Vermesin. Ragıp — Karar vermek sana değil bana ait.. Kes bu bahsi! (Tekrar dolaşır.) Emel — Peki annem ne yaptı! Bunu da söyle- miyecek misin? Ragıp — Kızım, annen genelerce — kimbilir kaç şene — o nenkör, o sefil herifle beni aldattı, Kimden bahsettiğimi anladın değil mi? Saitten bahsediyorum. Ben anneni meşut etmek için, senin istikbalini temin etmek için didinirken, sizi bir şeyden mahrum et memek için akşamlara dakar uğraşırken o dünyanın en âdi, en bayağı mahlukile beraber benim dünyada en mnkaddes bildiğim şeye, namusuma tecavüz etti, Bana acımadan, kendinden utanmadan bana hıyanet etti. Bugünkü vaziyeti ihtas etmek için, bu evi, bu yuvayı başımıza yıkmak için bir an bile tereddüt, etmedi. Yaşını, mevkiini düşünmedi. Kendi haysiye- tini, bizim haysiyetimizi syaklar altına alarak o al- çak herifin metresi oldu. Bu senelerce sürdü. Sene- lerce bizi aldattı kızım. Senelerce bizimle oynadı. Bizi gülünç, acınacak mevkilere düşürdü. Yetişmiş bir kızı olduğunu unuttu. Seni unuttu, beni ihmal etti ve bütün vaktini sevgilisi herife güzel görünmek için yüzünü gözünü ilâçlarla, kremlerle boyamakla geçirdi. Utanmaz, hayasız kadın.. Emel — (Bir koltuğa yıkılarak) Baba, neler söy- lüyorsun? Halimi görmüyor musun?

Bu sayıdan diğer sayfalar: