27 Ekim 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

27 Ekim 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

350 SERVETİFÜNUN No.1889 —204 KERR — Tetfrika 16 — Yalnız bir bahar. O zaman, şu dakikada duyduğum ezici azabın yerine, henüz acı bir hakikat temas etmemiş lekesiz bir saadet bissetmiyormu idim? Vakıa, hayatımın bu leziz ve nefis günlerini mü- tezayit bir bahtiyarlıkla yaşarken bir gün nazara gelmek, hayatımızı sevk ve idare eden meçhul bir kuvvetin bhasedini celbetmek aklımdan geçmiyor değildi. Netekim SŞiretin âni hastalığını böyle bir şaamete atfetmekten kendimi alamamıştım. Hayatımda ekseriya düşündüklerim ve evvelden tahmin ettiklerim doğru çıkmıştır. Ve bu tecrübeler bana iyi günler beklediğim zamanlarda derin bir mesti içinde tetlı bir meserret hissetmeği öğrettiği gibi meş'um ve pia hissikablelvukuların da tahak- kuku anındaki eşâyı evvelden çektirmiştir. Hayat tahmin ve tesadüflerle geçer, tesadüfler mi daha mühimdir, tahminlerin mi daha kıymeti vardır. Bilmiyorum. Şu varki değiştirilmek imkânı olmiyan taliin mukadder cereyanına hiç düşünmeden terki mevcudiyet etmek, beyhude tahmin ve tasavvurlarla müstakpel eziyetin muvakkat bir zaman olayn tesi- rinden uzak kalmak şüphesiz daha iyi olacak. Fakat impânı var mıt Düşünmemek elden gel miyor ki. İşte yine aşkımın pilançosunu yapıyorum. Onun tarihini zihnimde yazmiya çalışırken kalbime iğne batıyor gibi bir sızı duyuyorum. Demek henüz beşi- ğinde olan, benüz bir mevsim süren aşkımı tarihe karıştıracak o müthiş an pek yakın. Demek beni çileden çıkarabilecek olan böyle bir lıâdise bekliyor. Bu öyle &irnaşık bir his ki aklımdan çıkarmama imkân yok. Bütün irademin, mantığımın zebun kal- dığı bu mücadelede aczimi itirui ediyorum. Ve bu his, bu şesmet kurdu beynimi yiyor,. Bir an gelecek ki kalbimi de beraber kurutmiya ve mah- vetmiye hazırlauan mukadder hakikat, uğursuz el- çisinin ancak izlerini görecek, beynimden bir eser bile bulamıyacak. Deniz o kadar sakin ki kat'iyen bir şıpırtı işide- miyorum. Ve bu beni sıkıyor, savki bu deniz sesi bana gittiğimizi vapurun ufak bir sür'atle olsa dahi yürüdüğünü hissettireçek.. İstiyorum: Vapur koşsun, yahut bir kuş gibi, bir tayyare gibi, yeşil dağların gölğeli vadilerin üzerinden, her an gözlerimin önüne yeni bir manzara gererek, bu suretle beni oyalayarak Kadıköy önlerine uçsun, Ne yavaş gidiyoruz.. Bir gaattir karşı dağların eteğinde gözlerimi diktiğim beyaz bir noktayı hâlâ görüyorum. Demek Siret geldi? Açaba nasıl geldi? her halde hasta değildi. Demek doktorlar izin verdiler. Şuhalde: seyahate çıkabilecek derecede iyileşmişti. İçime bir an ferahlık veren bu fikir yine müz'iç düşüncelere yerini terketti. Siret her halde çok kırılmıştı. Hâdisat ve fena tesadüfler Siretin bir an bile şüphe etmediği büyük hakikatin önüne kalın siyah bir perde çekmiş ona veziyeti büsbütün başka göstermişti. Evet, heran büyümek istidadını gösteren, aşkının azemetile mütenasip korkunç bir şüphe nüvesi bin bir itirala rağmen Siretin kalbinden sökülüp atıla- mamıştı. Evet şimdi çok iyi hatırlıyorum. Nefret ettiğim bir vücudun, bir külçe ihtirasın karşısında mukave- metsiz ve mağlup kaldığım o geceyi müteakıp gün- lerde zaman zaman Siretin nazarlarında parlayan ve sönen bir şüpbe ışığı hiç te gözlerimden kaçma- mıştı. Demek İstanbuldan beraberinde getirdiği bu şüp- he Nigârın şimdi bütün fecaatile kavradığım mel'un hareketi karşısında bir hakikat olmuş; Sireti kolundan tutarak belki bir damla yaş döktürmeden, belki hakikati öğrenmek için beni biraz aratımayı düşün- dürmeden yola çıkarmıştı. Ya Siret İzmirde veya yolda diğer bir yerde kaldise, Hâlâ& o sahiller ve hâlâ biz denizin ortasında aynı noktada gibiyiz... Sireti bulabilsem... Sireti bulunca bir kurban gibi ayaklarının dibine kendimi atacağım, Ona mukave- met etmeyi, ona hâkim olmayı istemiyorum. Hayır uzun zaman beklemedim, derhal teselliye ihtiyacım var, bütün merasim sür'atle bitmeli, bu onbir günün tarihçesini yapmak, onun bu müddet zarfındaki ha-, yatını hemen öğrenmeli. Ne bilevim, daha ne varsa, beni affetmesi icap ediyorsa hemen orada, syaklarıuın dibinde iken beni affetmeli ve beni teselli etmeli, İnsanlar ne hotbindir. İşte haklı bir teselliye ihtiyacı olan kırık maneviyatımı bu en temiz şifa menbalma ulaştırmakla vazifemi yaptım sanıyorum. Ya Siretin ıstırabı, onu hiç düşünmüyorum- Siret velev bir an için beni mazur ve afva şayan görse dahi, bahtın kendisine ikram ettiği bu zalim oyun- dan acaba ne derece sağlam çıkmıştır. Aşkın asil ellerile hassasiyetin en nâzik kalıbına bürünen Siretin kalbinde bu facın acaba nasıl kapan-- maz yaralar açmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: