6 Nisan 1933 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15

6 Nisan 1933 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.No.1912—227 açarlar diye korkuyorum. Sizi tanıdığımı ken disine hatırlattım. O zaman o da benim gibi size bu iş için yalvaracağını söyledi. Bu mek- tap ona verilecek. Bu lütfu bizden esirgemezsi- niz elbet!?... Başı dönüyor, kulakları uğuldnyor, gözleri kararıyordn. Bu anda ağlamak, hıçkırmak, bu karşısında yalvaran yakası sırmalı genç zabitin üstüne delice atılarak onun yüzünü dermansız kollarile koparmak, çimdiklemek ve sonra ona, kalpsiz, merhametsiz diye haykırmak istedi. Bütün bunları yapamamaktan mütevellit acizle gözlerine toplanan yaşı ona göstermemek için eline uzatılan mektubu aldı; koşarcasına evine doğru yürüdü. İki gece, karanlık soğuk odasında, yüzünü örten yorganın soğuk kollarında gizli ağlamıştı. Mektubu aldığı gece okumadan yakmış, külünü bile yanımda bulunmasın diye geceye savur- muştu. Bu yanan mektupla beraber kalbinin bu aşk için sağ kalan köşesi de bitmiş, kül olmuştu. Artık onu yaşatacak hiçbir şey yoktu. Son ümitleri böyle insafsızca parçalanmıştı. Mektebe üç gün sonra uğradı. Kendinden sır saklamıyacağına söz verdiği Nerimana bun- ları ağlıyarak anlattığı günden sonra Güzidenin ismi sımıf defterinde okunuyor, fakat bu isme sefendim> diyen kimse bulunmuyordu. » * # Kış geçti. Onun bitimi bir örün sonunu da beraber sürüklemişti. Güzide yamalı bir yorgan altında gözlerinde Nerimanın yaşlı göz- leri, sıcak dudaklarile on dokuz yaşın son yap- rağını bir akşam vakti kapadı.. Odasında, yarıya kadar yanmış bir mum gibi üflendi. Onun ismi altı yıldan sonra sınıf defterinden gözyaşlarile silindi. Güzideye herkes acıdı. Fakat Neriman kadar kimse ağlamadı. Babasının görmiyen gözleri yaş dökmez olmuştu. . Yabancı bir an- nenin gözleri onun için sulanmadı bile. Fakat ince ruhunu yanıp bitene kadar öğrenmek için vakit bulan Neriman ona o kadar ağladı... o kadar ağladı ki!... » LA | Bademlerin çiçekte olduğu, kırlarda papatya- ların açtığı mevsim, aşk mevsimidir derler. Yageminler çardaklarına tırmanır, kimsesiz ça- yırlarda *kandamla»ları kızarır, dağlara naneler koku saçar. SERVETİFÜNUN 311 Bu mevsimin bir gününde, mektebin her taraftan aydınlanan sınıfı içinde uzun #ivri s8- kalı çatlak kürsünün tahtalarına kadar inen hoca gene bir fırsat bularak — Hayat, Ruh, Âlem- den bahsediyor, Niçe'den, Bergson'dan, Ogüst- kont'tan demvuruyordu. Fakat arkada, soğuk sıralardan birinin üstünde Neriman, önündeki deftere kürsüdeki hocanın karikatürünü çizmi- yordu. Kışın bitgininde boşalan sırada eskiden olduğu gibi Güzide oturmuyordu.. Şimdi sınıfta iki yer boştu. Biri Güzidenin, diğeri Kerima- nın. Birinde hâlâ kurumamış gözyaşlarının iz- leri duruyor. Birinde.... Dişardaki güneşli bahara açılmış pencereler- den sınıfın soğuk boşluğu içine, karşı büyük evdeki gürültülerden, kahkahalardan bir çoğu aksetti, Orası Kerimanların eviydi. Orada bu- gün bir yıl evvel başlıyan bir aşkın düğünü var. Kerimanla Nazım bugün nişanlanıyorlardı. Sınıfta Hayattan, Ruhtan, Âlemden bahse- diliyor, fakat Güzideden hiç bahsedilmiyordu. İçerde bir mezar sükütu var. Bu sükütu herkes içiyor gibi susmuş. Bir sira karşı evden çalınan piyano sesi, sınıfı doldurdu. Bunu Keriman belki nişanlısına çalıyordu. Kahkahalar, alkış sesleri.. Sınıfta birdenbire gökgürültüsüne benzer, onun kadar âni, onun kadar şiddetli bir hınç- kırık duyuldu. Sırasından fırlıyan Neriman açık pencereye doğru koşuyordu. Onun kanatlarını kollarının bütün kuvvetile hıçkırarak kapatır- ken, kürsüdeki hocanıu hâkim sesi duyulmuştu: — Hanım, oturunuz yerinize!.. Buna yalnız sınıfın kapısına doğru yaklaşan, çıkan ve karidorun taş duvarları içinde akseden gözyaşlarının fırtınalı rüzgârı cevap vermişti. Arkasından onun bu haline gülenler çok oldu. Bazıları : — Kaçırdı.. dediler, Kürsüdeki hoca Hayattan, Ruhtan, Âlem- den bahsediyor, Niçe'den, Bergson'dan, Spi- nozadan demvuruyordu. Fakat koridorda gitgide uzaklaşan hıçkırık Güzideyi arıyordu. — Güzide.... Güzide!?... ii Namık Kâşif

Bu sayıdan diğer sayfalar: