2 Temmuz 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 20

2 Temmuz 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

96 KİMSESİZLER — Başı 99 üncü sayıfada — İyiliksever amcamın Azrail gibi karısı yengem, amcami evlendikleri günden kılıbık yap- mış; bu fena kadın amcam öl- dükten sonra artık bana soka- gın yolunu göstermek fırsatını kazanmıştı. Leyli meccani bir mektebe girdim. Orada okudum ve mezun oldum. Mektep ha- yatında oyalnızlığın acılarını çok çektim. Bayram günleri olur, bir çok talebeler tatil do- layısile annelerine, babalarına veya akrabalarına giderler; git- miyenlere de analarından, baba- larından veya akrabalarından mektuplar gelirdi.. Benim ise kimâeciğim olmadığından onla- rın bu hali bana pek dokunu- yordu. Yalnız bir köşeye çeki- lir, ağlardım. Bir kış günü hasta oldum. Hastalığım pek fazla olduğun» dan hastahaneye gönderildim. Hastalığım gün geçtikçe fazla- laşıyor, fakat beni hiç kimsecik ziyarete gelmiyordu.. Beni seven bir kaç mektep arkadaşını da hastalığımın kendilerine geçmek ihtimalini gözönünde bulun» durarak, geçmiş olsun demeğe gelmediler. Şimdi de hayatım yalnızlı- gın, kimsesizliğin kalbimde aç- tığı bir yara ile günden güne solmaktadır. Genç kadın artık içmiyordu. “Talâtı can kulağile dinliyordu. Talât, gözlerini dışarda cama siyah bir perde geren karanlığa dikti ve ağlıyan kalbinin kim- sesizliğini dinlemiye başladı. 'Talâtın söyledikleri Suzanın içine bir ürperme ile yayıldı. Gözlerinden bir iki damla yaş, siyah kirpiklerini ıslattı. Talâta bir şey söylemek is- temiyordu; Talât halâ karânlık- SERVETİFÜNUN Telefon : 2-)019 beyi Yadi günde - an Şirine yıkar m. gazetesi Abonesi ; alli Re m, > aylığı 600 e Yabancı ila 36 İsviçre frangıdır. Gazetemize ilân verecekler, İstanbulda Kami Salih, Holer Samanon ve Huli İlin Şirketine gitmelidir. No. 2080—397 ; İstanbul Byanış uruştur İara dalmış derin derin düşü- nüyor. — Talât, seninle ikimiz kar- deş olsaydık hayatımız belki bu kadar aynı olmazdı. Süzanın hançeresinde bir gıcık peyda oldu. İstediğini söyliyemiyor.. fakat gözünden yanaklarını ıslatan yaşlar, neler söylemek istediğini anlatıyor. Talât titriyen eliyle bir ka- deh daba içerek: — Evet, belki.. fakat benim için dünyada hayat yok. — Ya benim için var mı? — Niçin olmasın? — Zannettiğin gibi değil. Siz gene erkeksiniz, bak, ha- yatınızı az çok namusunuzla te- min etmişsiniz... — Hayatta yaşamak için bu kadar düstur kâfideğil Sü- zan. Sevip, sevilmek de lâzım.. lâzim ah... Genç kadın çılgınca bir kah- kaha attı. Kendini kaybetti. Mütemadi kahkahalardan sonra hayatının en gizli tarafını an- latmıya başladı : — Sizin gene ananız, ba- banız malüm | 'Talâtın, bu söz üzerine, göz- leri açılmış, Süzanın ağzından çıkacak sözleri bekliyordu. Sü- zan devam etti; — Ben hayatin bu saade- tinden de mahrnmum. Bu sözleri gülerek söyliyen kadının yüzü birdenbire değiş- t.. deminki kahkaha sesleri yerine ağlıyan bir kalbin hıç- kırıkları kaim oldu. İçini çeke çeke sözlerini tamamladı : — Ben piçim... Piç olan benim gibi kız çocükların hâ- misi biziti namusumuzu satgn kadınlardır. Ev sahibi kadın, beni doğuran taş yürekli ana kimse, doğurur doğurmaz sokağa atmış ve bu kadın beni sokakta görünce almış.. Büyütmüş ve beni bugün o emeği yerine ser- maye olarak kullanıyor, Keşke almaz olaydı. Sokakta ağlıya- rak ölseydim! Hayatı şimdi gün geçtikçe anlıyorum. Yaşım daha ondokuz. Ne yank ki.. şimdi ben bir fahişeyim.. Be- kâr erkeklerin zevki için satı- lan bir kadın. Herkes bizi fena tanır; fakat ben masumum| Saatler Ogeçmiş, Oogecenin sessizliği bütün seslere ga- lebe çalmıştı. Bu zaman zar- fında TTalâtla Suzan birbirleri. nin sırlarını bilen ve birbirle- rine acıyan kimsesizlerdi. Süzan, Talâtın omuzuna elini koyarak: — Talât, dedi, sana bir şey söyliyeceğim. Bana kızmaz mı- sın? — Kızmanı Süzan. — Fakat kabul etmezsin. — Emin misin? — Öyle gibi... — Kabul ediyorum. İnan Süzan Korkak korkak 'Talâtın göz- lerine baktı ve: — Talât, beni bu kadından kurtar. Benim mazimi unut. beni kendine ya kardeş edin, veyahut da... Sabah sabah apartmanın ye- şil demir kapısını açan Talât kolunda Süzan da vardı. İkisi de günün doğmak üzere olduğu yere, kızıl ufka bakarak, bu yerden bir an evvel uzaklaşmak için adımlarını sıklaştırdılar ve köşebaşında dnran taksiye bi- nerek uzaklaştılar!.., Niyazi Acun AHMED İHSAN Basımevi Ltd.

Bu sayıdan diğer sayfalar: