16 Ocak 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

16 Ocak 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ROMEN EDEBİYATINDAN : İLÂHİ ÜLİS'İN FİRARI Yazan : Sema; bir ağaç gibi, yıldızların yapraklarını silkiyordu. lis uyandı, gözkapaklarıvın altında şafağın bulanık suyunun sızdığını hissetmişti, Akşam toplanılmış olan çalı - çırp: ile bütün gece yanmış olan ateş şimdi sövnmüştü ve anemon çiçeklerinin üzerinde yayılan kül taze düşen sisle etrafa parça par- ça dağılmıştı; İhtiyar Eumen bir çatıcık altında uyumıya devam ediyordu. Bir beyaz kuş uçuşu gibi olan semanın altında geceledikleri merâ şimdi daha geniş görünüyordu. — «Foebüs - Apollon gene ge- cikti» diye dişündü Ülis ve gü- lümsedi çünki ayrılışlar onu daha anlayışlı ve herkesin gecikmeğine şerik yapıyordu: ilâhlarında, in- sanlarında; kararsız bir saat sü- küneti onu kapladı; orman sanki teneffüsünii gaptetmiş, dallar ri- timli titriyor, kuşlar ufak çırpınış- larla siyah yapraklarından bir kül tozu gibi geçiyor. Bizzat sükünet yaş kökler arasından geçerek en küçük gürültüyü boğuyor Sâdece, bir an! Çünki ormanın büyük ve mor su gibi dibinden, bir yerden derhâl ışık - güneşin aynaların taşıyan sel gibi - tepelerde ışıklı barutları gaçarak, mercanlı ve cev- berli fışkırıyor. Bir çakal ürkerek havladı. Gö- rünmiyen bir kuş çocuk gibi inledi. Ve günün adımları altında, uyanan toprağın acı sesleriyle bütün civar endişeleniyor. Önceden sâkin hafif olan sesler kuvvetlendi, ancak bilinen şafak- 106 — Servetifünun — 2317 Aurel ELEFTERESCU larda bir süvari hızıyla geçerek biribirine geçiyor ve syrılmıyan akislerde kuvvetleşerek, otlarda uzuyor, kayalıklarda, kgsbverengi fıçıcıklarda toplanmış olan tomur- cuklarda hüyüyordu. Butün tabiat bir fısıltı; galib ilâhın tefekkürnamesiydi. Ülis, geçen serseriliklerinin fik- riyle kederlenen alnını iğdi; gö- ğün kubbesi altındaki uyku yegâ- ne zenginliği ve ölü derinliklerden onu gölgeler huzursuz bırakmadığı zamanların düşüncesi. Evden, sarışın Afrid Menelau'ın son oğlunun düğününe davet edil- diğinden ayrılmıştı. Yanına yalnız hayvan gibi temiz kâlbli domuzçu Eumen'i almıştı; fakat bu da mükğlemelerinde pek (çekişken ve pek sceleci olmasına rağmen İthaca'da kalmış olan yegâne dos- tuydu. Çalılıkların çiçekli likbaharında boş havalı kayalıkların golgesinde patika ve dikenli yerlerde La68- donianın taşlıklı fikir ve yollarda kıvranerak çok dolaşmıştı. İhtiyarlıyan götü Penelopa 0- nunla beraber olmayı kabul etme- mişti, Ve iyi yapmıştı! Evde mün- zevileşen Telemak ise böyle bir teklifi duymak bile istemedi. Gü- zel Elena'ya orada orada rastlıya- cağına onu biraz sarartıyordu. Gözlerini kapıyarak, Ülls mid- ye sedefleri gibi temiz, badem gi- bi gözlü ve geceleri saçlarında ta- şıyan Penelops'yı otların yaş ha- vası ve şafakların soğuk buharile titriyerek düşünüyordu. Onu, Tru- va'ya doğru hareket etmeden gör- Cavit YAMAÇ Çeviren : düğü gibi tahayyül etmek İsti- yor fakat hayâl karışık, gözkapak- ları altından kayıyordu. Bir zamanlar, çoktan onu 8i- hirleştiren nazarlara nekadar bu- lanık gölge dökülmüştü | Bir zamanlar vücudü biçilmiş bir peri göğsü mermer gibi sonsuz beklemeden ve bitmez işlerden eriyen gömleğinden güzellik şimdi yabancı kayıyordu. Ve ağzı - bir zamanlar sapında bir kiraz olen - tatlı lâfın tatlılığını bilmiyordu: Penelopa ihtiyarlamıştı. Nekadar çok düşünürse okadar kendini kederin kucağında hisse- diyordu. kendi ağına düşen avci gibi. Mavi gözlü nimf Oalypso'nun ilâhi denecek kadar güzel ve mavi gözleri peşinden, habersiz, ona vur- gun olarak dolaşmayı veyâ Circe- nin sihirli mezarlarının kökünü aldatarak Penelop'yı sırf bir arka- daş olarak yanında bulundurup gezmek isterdi- Çünki her yerde, terkedilmiş mâbetlerdeki bunları sarmaşıklar şimdi bürümüştü, bir çağlıyanın sâkin adımlarında veya bir kuşun siyah uçuşunda onun hâtirası Ülis'i tazeleştiriyordu. Fakat rüya dönmüş Penelopa ihbtiyarlamıştı. tin bekleme seneleri saadetin eksik yüzünde derin izler bırakmış- tş ekgi ses kıvranışlarının kendi ferini unutınuştu; gözleri bir yılan gibi zehirliyor ve göğsünü huzursuzluk ve arzular çökeltmişti. Şimdi hergün, parlıyan tarağın önünda duruyor bitmiyen beze

Bu sayıdan diğer sayfalar: