13 Şubat 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

13 Şubat 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SD G ece EMMANUEL BOVE'DEN: HALID FAHRI OZANSOY) ip Arnold cevap vermediği için, meçhul adam, he- yecanla ellerini ona uzattı. — Mersi, dedi, siz bir insansınız, merhametlisiniz, bu ise faziletlerin en büyüğüdür, Samimiyetle sölüyordu, zira henüz daha heyecs- nı göçer geçmez, sağ salim olduğundün dolayı se- vinç duyuyordu. Arnold, bu ani sempatiye karşı kendisini hakir gördü, Saffetle : — Sahi mi! diye sordu. Demek bende meziyet- ler buluyorsunuz? Her şeye rağmen minnettar olan ve ansızın, ne bir dolandırıcı, ne de bir şantajcı ile işi olmadığını fakat bir meczubun karşısında bulunduğunu fark eden meçhül adam: — Evet, diye devam etti. Siz bu dünyanın çir- kimliğinden şikayet ediyorsunuz, ve fenalık gördüğü- nüz vakit işyan duyuyor ve onu cezalandırmaktan başka bir şey düşünmüyorsunuz. Bir zaman bende size benzerdim, inanın bana. Sizin gibi, bazen, arzuya mağlup oluşuma bütün kalbimle teessüf du- yardım. Size namusumla temin ederim ki, bugün yaptığımı vaktiyl asla yapmazdım. Fakat yaş iler- İlyor ve yaşla beraber, insan zevke haris oluyor, gurarunu, adalete karşı saygısını, ahlak duygularını kaybediyor. Siz gençeiniz. Bu taliiniz var sizin. Bu- nun için size karşı bütün temennim, bütün ömrü- nüzçe böyle kalmanızdır. Arnold'un zihni alt üst olmuştu. Cinayetten beri ilk defa olarak, kendisine dostlukla, hatta şefkatla söz söyleyen bir adama raştlıyordu. Sonsuz bir se- vinç ruhunu aydınlatıyordu. Bukadar asil gözler söy- liyen bu dürüst adamın elini, kolunu tutmak, onu omuzlarından kucaklamak isterdi. Birden bire baba sını tekrar bulan kaybolmuş bir çocuk gibi, ona ğy- le geliyordu ki, bu yağmur ve rüzgâr gecesinde, kendisi emniyette idi, artık hiç bir tehlikeye ma- ruz değildi. Kuvvetli zengin bir adam bundan böy- le şabsına gözcü değil mi idi ve otoritesi ile ken. disinden hasudların fenalığını uzaklaştırmıyor mi idi9 Arnold: — Size ben teşekkür ederim, mösyö dedi. Bilae- niz sözleriniz bana nasıl iyi bir tesir yapıyor, bilse- niz nasıl betbahtım, ve bana, bu müdafasız zavallı mahlüka, sizin sesiniz gibi bir ses işitmek ne tatlı gelmektedir ! Arnold, söyledikçe heyecanlanıyordu. Önünde, meçhul adam, onu dikkatle, israrla ve şefkatle din- liyordu. Muhatabına bakarken, sanki bir zaman ki kendisini, o afif delikanlıyı görür gibi olmuydfmu idi? — Evet, ben size teşekkür ederim, çünki yalnız siz, mösyö, bana canlı bir mehlüka hitap eder gibi söz söylemek tenezzülünde bulundunuz. Ben bir ci- nayet işledim, niçin bilmem, kendimi keybettitim bir anda, yahut daha doğrusu, pek ıyi bliiyorumki para ibtiyaclle bir adamı öldürdüm. Mamefi, siz benim yanımdan çekilmediniz ve bana kalbinizle söz söylediniz. Teşekkür ederim. Ârnold henüz lakırdısını bitirmemiştiki meçhul adamın çehresi ansızın değişti. Mamafl yine aynı tonla cevap verdi : — Evet; siz merd bir çocukgunuz, namuslu ve kıymeti takdir edilmemiş bir çocuk. Bu sözleri söyliyerek onun etlerini tuttu, şiddetle sıktı, — Kalbinizin büyük meziyetleri var, diye devam etti, Samimiyetle temenni ederimki, hayat bu mezi- yetleri bozmasın. Bu, hakikaten yazık olurdu. Genç- lik faziletlerinin vaktinden evvel zayıflaması pek hazin bir manzaradır, Ey, artık adiyö.. adiyö, MÖSYÖ... Nadim burjuva arabasına bindi. Arnold, yüzünde, aynı zamanda mütehayyir ve minnettar bir mâna ile ona bakıyordu. — Adiyö, Arnold. Delikanlı, mihaniki bir surette: — Adiyö, adiyö! Diye cevap verdi. Otomobil hareket etti. Arnold elini salladı. «Adi. yö, adiyöiz diye kekeliyordu. Arabayı bir duman bulutu arasında fark ediyordu. Birden bire, yalnız olduğunu idrâk etti. Deli idim, diye düşündü, Onu derhal tevkif ettirmeliydim. Bu adamın diğerlerin. den farklı olduğunu tasavvur etmekle ne budalalik etim! Daima olduğu gibi, insanlar bizi, tam duygu- larımızın güzelliğini ortaya koyduğumuz zaman ken- di başımıza bırakıveriyorlar. Asalet, âlicenablık kar- şısında bulunmak kadar hoşlarına gitmeyen biç bir şey yok. Arnold, hülyalı hülyalı tekrar yola koyuldu. Ken- di kendisinden menınun değildi, Budalalığı kadar sukutunu da müdrikti. «Demek iyibir harekette bulunmağa muktedir değilim? Bütün asıl hamlele- rim daima gülünç bir şekilde mi nihayetlenmelif Ben sadece ölüme layıkım.> Kuvveti tükenmişti. «Fakat benim bu şahsı hapıshaneye sevketmek İste- diğimi nereden bilecekler?» davamı var 153 — Servetifünun — 2321

Bu sayıdan diğer sayfalar: