13 Şubat 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

13 Şubat 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EDEBİYATINDAN : ROMEN İN TI A M | Yazan: Mihali DRUMEŞ | — — —>| Çeviren : Ziya YAMA ç| İşte, yatıyorum... dedi. Evin sundurmasına battaniye- sini yayarak upuzun uzandı. Şimdi hiç birşey düşünmüyordu. Akşamın serinliği sanki hararetini bafifleş- tirip onu daha iyi bir hâle koy- muştu. Bu kadar heyecandan sonra bazen kendini sükünette buluyor tıpkı bir taş ağırlığını kendinde hisseder gibi. Bazen de, acayıp bir sıtma ile titriyordu. Vakıt, ağır, güç, sanki ayâkla- rında kulşun varmış gibi geçiyor- du. Yukarıdan, sükünet akşamın kanatlarından inerek sokaklara ve evlere daldı. Gece yarısı yaklağtığında bütün horozlar korku ile sanki o gece dehşetli bir şeyin vukubulacağını biliyor ve berkese haber vererek bunun önüne geçmek istiyorlardı. Floare'nin Gheorghitza'sı bat- tauiyeyi bir tarafa atarak sükünet içinde sanki geceyle beraber ağır bir işe giden bir insan gibi sakin bir hâlle giyindi. Akşamdan bir tarafa koyduğu küçük baltayı belina asa- rak kapıdan &oluksuzça geçip ka- ranlıkta bir gölge gibi eridi. Dolgun, bir ay, göğün yumu- şaklığına tırmanmış ve oradan yu- karıdan köyü, ağaçları, klisenin kubbesini ve intihab etmeksizin yerde rastladığı her şeyi gümüş ile boyuyordu. Bir an bu güzelliğin tesirinde kalan delikanlı kalbini ışsırılmış gi- bi hissetti. 154 —— Servetifünun — 2321 Semaların bu hediyesi, eskisi gi- bi heyecan vermemekle beraber, kendini yaralıyordu. Yerinde durarak donanmış göğe bakıp birden mırıldandı: — Sen, ay.. ve göğsüne bir yumruk indirerek içinden gelen bir göğun geçirmeyi boğdu. Sonra yine kararın tesirile yo- luna devam etti. Rum Yani'nin meyhaneğini kıvranarak soldan konağa doğru yürüdü. Derebeyinin konakları uzaktan parlak damlarını ayın gümüşüyle gösteriyordu. Yürüyüşünü ağırlaştırdı ve he- nüz lüzumu olmadığı hâlde hafifçe yürümeye başladı. Yüksek avluya yaklaşırken da- ba onu hisseden iki iri çoban kö- peği kalın ve tıkanık sesle havls. maya koyuldular. Herbirine bir kemik fırlatarak susturdu. Sonra avluuun kenârla- rından tutunarak iç tarafa avlu içine çevikçe atladı. Köpekler ke- mikler ağızlarında yokolmuşlardı. Hiçbir hareket yoktu: Herkes uyu: yordu. Konağın duvarları yanına erip pencereleri saymıya koyuldu sağdan sola doğru: bir, iki, üç. Çırak Yonitza üçüncü pencerenin odasında sahiplerinin uyuduğunu söylemişti. Mücize. © pencere açıktı... — Bunaltıcı hava... diye mı rıldanarak ellerini oğuşturdu, bel- liki bayanın gerinde uyumak âdeti var, Belindeki ufak baltanın sikica tutturulduğuna inandıktan sonra pencerenin kenarından tntunarak hizasına kadar yükseldi. Perdeleri bir ve diğer tarafa çekerek ağala- rın yatak odasına hafifçe sarktı. Dikkatsizlikle bir sandalyeye çarptı, sandelye az kalsın devrile- cekti eğer duvara sağır bir vazi- yette yapışmasaydı. G&horghitza heyecandan dondu. Soluğunu da keserek bir iki sâni- ye sustu. Tehlikenin etrafında sağ elini bir hissi kablelvukü baltaya sevketmişti. Fakat hiçbir şey ol- madı. Hiçbir gürültü. Kendine gelerek ayaklarının ucunda ilerleyip odayı tetkik etti. Ay, sanki gökten inerek onun cürüm şeriki gibi arkasından ge- liyor, ona yol gösteriyor odaya beyaz belli olmıyan, rüya gibi bir ışık giriyordu. — A, işte yataki.. Yatağa bir adım kala kadar ilerledi ve belinden baltayı sıyırdı. — İyice uyuşor!,. Karşısında, çocuk hatlı bir ka- dın, derin ve ağır bir uykuya dal- mıştı. Süt gibi beyaz yüzünde, gü- zel bir ruyanın gönderdiği sıkılgan bir tebessüm belirdi. Omuzlara kadar açılan kolları iki ince ve uzun ışık lekesi gibiydi ve açık göğsü teneffüşü ile berâber kalkıp iniyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: