28 Ağustos 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

28 Ağustos 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

My YOLCULUK KARIPOSTALLARI | Yazan: Cahit SIRGAT | Deli Rasim Tozlu yolda dayıya tesadüf et- tim. Ayık ve güler yüzlü idi. Elin- de kır çiçeklerinden teşkil edilmiş bir buket tutuyordu. Dayı karısı ile barışmıştır ve bu çiçek deme- tini ona götürecektir. Ona, bera- beree ölüler köyüne doğru yürü- memizi teklif ettim. Yaşadığımız köy otuz iki haneliktir. Mezarlar bunun hiç olmazsa üç misli fazla- dır. Bu hesaba göre ölüler köyü diriler köyünden nüfusça daha kalabalıktır. Ö, bu teklifimi kabul etmedi. Fakafi redte edemedi : — Sen Elmas ağanın çardağın- da yoğurt yiye dur, ben bu çiçek- leri mesud hana götüreyim, &en sigarayı tellendirmeden yetişirim. Dedi, Himasın çardağının dış duva- mpa daima küflü bir teneşir da- yalıdır. EBimas yoğurtcu olduğu kadar bir ölü yıkayıcıdır. Sabah- ları süt ve yoğurt satar, öğleye doğru kasaplık eder. Akşam üzer- leri ayran yapar. Şehirle alâkası olmadığı için kahveciliğe girişmez. Halbuki bunu o bir mesele haline getirmiştir; Yahyayı sevdiği için sazlı kahve ile rekabet etmekten çekindiğini icap ettikçe iftiharla söyler. Blimas elli sekiz senelik bâyatın- da yalnız bir defa İstanbula git- miştir. Oda fitarihinde şarbondan hastahaneye yatmak için. Hayatı- nı kurtardığı için Allahtan sonra en çok doktor Şerafeddin beyi sever. Şerafeddin beyin ameliyat ettiği sağ yanağında hatırası var- dır, Sağ gözünün kapakları tersine 172 — Servetifünun — 2349 çevrilmiştir ve bu gözden yaşlar sızar. Diğer göz daima zeki ve şakacıdır. Bu bali ile Elmas ağa: nın surstı bir traji komedya #ahnesidir. Çardağa girdiğim zaman ye- Eurt satışı bitmiş, olması bir ko- yunun derisini yüzmekle meşgul- dü. Bir takım adamlar bıçağın te- re yağdan kıl çeker gibi deriyi rahatça siyırıvirişini seyre dalmış- lardı, Arkamdaki adam yanında- kinin sigarasını alarak kendi giga- rasını yektı, Dumanı tamamiie İ- çine çekdikten sonra: — Neye susdun be Elmas ? dedi. Elmas kırmızı çerçeveli gözü- nün yaşını silerek bana baktı ve güldü: — Geç kaldın beğim! -— Neden baht ediyorsun * — Deli Rasimden. Sigarasını tazeleyen adam: — Hadi be Elmas, anlatsana! diye sabırsızlandı. Ö bıçağı, koyunun karnına sür- terek tekrar bana baktı ve tekrar güldü: — Fi tarihinde Deli Rasim ye- ni zenginlerin davarlarını güderdi. Bizim Rasim sürüsünü önüne bir kata dursun; soluğu doğru çifte kemerlerde alırdı, Çifte kemerlerde gâvur zamanından iki küp altın olduğu söyledir. Ama üstünden ti- ren yolu geçtiği için onları çıkar- mağa kimsenin gücü yetmezdi. Herkes Deli Rasimin çifte kemer- lerden ayrılmamasını hep buna yorarlardı. Günlerden bir gün ye- ni genginlerin İbrâm bunu duyar ve bu iki küp altını Rasimden şu- al eder, Bunun üzerine Rasim; — Hoşsun be İbrâm efendi, der; ben iki küp altının yerini bil- sem &ltı yıldır koca Allahın gü- nü senin davarlarına gığırtmaçlık- mı ederdim, yüklendim mi âltın- ları senin davarınıda kuzunuda yüzü üstü bırakır kırardım kirişi!, Bana o yüzünü görmediğim mere- din iki avauççazıda yeter be!.. Rasim kimsesiz, onun bunun kapusında geçinen adamdı ama hergele tabiatlı idi. Hiç kimsenin ağzının kokusunu çekmezdi. Kafs- sını kızdırdıkları zaman: — Ben ervahımın hışmına uğ- ramışım zaten! İblisin sıkı ise kuyruğu, gelsin de boy ölçsün!, Xaşıyorsmam kime selâm borcum var f diye bağır bağır bağırırdı, Gene böyle bir gün deli Rasi- min güttüğü davarların böğürme- sinden daha hızlı haykırdığını duy- duk. Yeni zenginler kapu sapama- ea tıkmışlar ahıra Rasimi, vermiş» ler sopayı, atmışlar odunu.. Vay anam vay!. Senmisin altınların yerini bilip de söylemeyen.. deli Rasim : — Yalan; efendilerim.. Vallahi haberim yok! diye ağlıyordu ama, yeni zenginler altınların sesini duy- muş, dinler mi Rasimin avazını!. Bakmış ki çıkar yol yok: — Ben ettim siz etmeyin ağa- larım, bana yarın kuşluk vaktine kadar müsade, Kuşluk vakti çifte kemerlere gelin, küpleri elinizle koymuş gibi bulacaksınız. Demiş. Sığırtmaç her zamankinden da- ha erken, davarı önüne katıyor, sırtınada bir kazma ile kürek yük- letiyor. Gün ağarmadau önce çif- te kemerlere varıyor. Çifte kemer- lerden gün ağarmadan tren geçer. Burda yol düm düzdür ve rüzgâr bile trene geç yetişir. — Devamı son sayıfada —

Bu sayıdan diğer sayfalar: