16 Ekim 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

16 Ekim 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Tesan: | Pavel DAN ROMEN EDEBİYATINDAN : DEGİŞSEN ÇOCUK Döndüm. Mihalt'ta çemberleri Mureş'in sularına fırlattım, Alba — Inulis'da da atımı yok pahası- na sattım. Perslarla iki tartı un aldım. Onları yüklenerek, dağların arkasından eve yollandım. Daha çok gece yürüdüğümden — beş gün sonra eve vardım, Karım bir erkek çocuk doğur- muştu, Allahım sana çok şükür, diyeceğim yerde böbürlendim. Yatakta yatan hasta karım ağ- lamaya başludı kalkmağa çabalı- yordu. Dedin: Sen yatakta yat! O beygire kederleniyordu. Bizim de bu kadarcık bir şeyimiz vardı şim- di sen bir kolumuzu kestin. Böylece kâh çekişmekie kâh dargınlıkla bir ya iki hafta geçti. Un, gözle gö- rülür derecede azalıyordu. Bizde, hastanın işini yapan zavallı bir kadın da barınıyordu. Düşünüyor- dum: eğer ellerimi bağlayıp otu- rursam yine köklerle ısırgan'a k8- lacağız. Ötekiler ne yapıyordu! Hâli vakti yerinde olanlar ancak geçi- niyorlar fakirler ise kuş peşinden veyâ oynamak niyetiyle su bo yunda oltayla duruyorlardı. Bir akşam Ceslaboğ'un Jon ile anlaşarak gece balığa çıkmayı ka- rarlaştırdık, gündüz yağmur yağ- mıştı. Az kişinin avlanmağa ce- saret edebildiği derin bir yer bi- liyordum. Bu yeri yalçın kayslı dağlar çevreliyor ve dağın dişi su- 262 -—- Servetifünun — 2956 u | Çeviren :İ Gevit YAMAÇİ 3 yun bezini yeriyordu. Nehir ds- ralıp, derinleşiyor, ve içeri dolu- yordu. Bir adım ötede öfkeyle kö- pürerek üst tarafa doğru çıkıyordu. Burada çok balık vardı. Biraz uzak- tı, iki sağtlik yol, Varabilmek te mesele idi, dağın bir yamacına tırmanıp kendini mum gibi düz bir yerden aşağı bırakman lâzım- dı, Yazın su içinden ilerliyorduk, fakat su şimdi daha soğuktu,içi taş ağaç kökü ve suyub getirip birik- tirdiği çeşit — çeşit şeylerle do- luydu. Oltamı gündüzden sıraya koy: dum. İkindi üzeri yatarak bir par- ça sonra uyandırması için karıma tenbih ettim. Uyandığım zaman ay doğuyor- du. Ay Gorgan dağında, şimdiki gibi kanlı yüzlüydü. Karıma: — Uyuyormusun sordum. — Hayr. Uyuyamıyorum, ak- şamden beri bir gözümü bile kırp- madım, el diye — Ben gidiyorum. lon beni bekliyor olmalı! Karım hemen cevap vermedi, fakat gideceğim zaman: — Ona vâddetmemiş olsaydın, sana gitme diyecektim. Birden ca- nım sikıldı. Sanki biri bacada do- laşıyor. Bacadan bir svuç toprak gibi bir şeyin düştüğünü duydum. Düşün, galiba biri evin etrafında dolaşıyor. — Belki de bir gece kuşu si. cağı hissedip oraya sığınmıştır 8i- ğınırken de bir tuğla parçası dü- şürmüştür. Bu, böyle olabilir, Yat ve böyle şeyler düşünme, Zayıtaın üstelik uyumuyoraun da, bundan ötürü zihnip (karışıyor. Gitmeme gelince, gitmeliyim, çün- ki un bitiyor. Su biraz bulanık yâni tam balık avlayacak zaman. Allaha eroânet kal! Kapıyı iyice kapadım. Dışarısı gündüzmüş gibi aydınlıktı. Bizim tarafta karını veya kı- zını evde yalnız birakmak işten değildir. Dağlarda da koyunların yanında yalnız kalabilirler. Gece tek başına dolaşmaktan korkan kız, dünyanın sonuna kadar evin- de kalır. Köye öteberi almağa gi- derken, onu beklesin diye, jandar- mayı çağıramazaın yel bark sahibi olduktan sonra karı mı hep yalnız bıraktım ve başına hiç bir şey gelmedi. ( Ne olacağı hatırıma nereden gelebilirdi?) Dediğim gibi, patikadan, ağaç- lar altından İon'un evine dağru yollandım. Fakat, evden çıkarken haç çıkarmadığımı iyice hatırlıyo- rum, Evden, hayvanların ahırdan çıktığı gibi, Allahı düşünmeden çıktım. Bu günahtır. Çocuklarım, bügün, bunu yapmaz. Fakat ben gençken bu sik-sık oluyordu hat- tâ babam bana bunu lâzımgeldiği sesle söylediği halde ki günâh yine boynumadır. Yahutta kafam ka- lıni

Bu sayıdan diğer sayfalar: