16 Nisan 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

16 Nisan 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ZNESİIR KÜL Bana göyle dedi: Gözlerime öyle bakma, Çünkü oular; içimin cehenneminden dışı- ma açılan pencerelerdir, Sonra gen de yanarsın. Bakışlarımdan uzak ol. Onler gözlerimden fırlıyan kıvılcımlardır. Sonra sen de tutnşursun. Peki dedim. Gözlerimi kapatıp uzaklaştım. Fakat sesler, kulakla- rımı çınlattı, Çınlayışlar gene o sözleri tekrarladı: Gözlerime öyle bakma' Çünkü onlar içimin cehenneminden dışı- mâ açılan pencerelerdir. Sonra sen- de yanarşın. Koştum. Kalbimin tıkırtıları büyüdü. Tıkırtılarım gene o sözleri tekrarladı. Bakışlarımdad uzak o!. Onlar içimin pencereleri olan gözlerim- den fırlıyan cehennem kıvılcımla- rıdır. Sonra sen de tutuşursun. Usaklaştım. Hseret bir cehennemdir, yakar dediler. O zaman anladımki ben, yanmamak için yanmışım, Havada savrulan küllerin şöyle inlediler : i Sen yanmamak için yandın. Beni neden küllettin ? hasretten yananlar kül olurlar. Mademki yanagaktın kül bırakmıyan bir ateşe, aşk ateşine yansaydın. Kendimi, külümü elârak geri döndüm. Beni; görünce bakışlariyle tu- tuşturdu, gözleriyle yaktı. Artık benim savrulan külüm bile kal- miyaeak. Bu iniltiler, kalb yangı- nından savrulan küller değil mi? Mecnun Bende meonundan fizun aşıklık istidadı var, Çünkü bir gün: Aşıkı sadık benim Meonunun an- cak adı var. Demiştim. Ozaman anladın ve hatırladınki : Mecnun tanrıya ken- disini belayıaşka müptela kılması için yalvarırdı. Sen de beni böyle bir aşka müptela kılmak üzere usaklaştın. Fakat, ne çıkar 1 sen Leyla olursan 262 — Servetifünun — 7382 ben de Mecnun gibi öyle inceli- rimki esen rüzgarlar beniağuşuna getirir, Ozaman en incitmez bir dille sana aşkımın mütevazi bü- yüklüğünü anlağırım. Ve söz söy- lerken okadar itina ederimki ; söz- leri ne kadar yumuşak 1 Dediğini sezer şöyle söylerim ; — Sözlerim çok yumuşakan, onlardan ipek halılar dokutarak ayncıklarının altana sereyim. Di- limde nükte varsa, bu halıya nak- şedeyim, Sen üzerinde gezdikçe ılık dudaklarıyle narin ayacıklarına bu- seler kondursun. Bn buselerden gıdıklanarak örpertilerle işveler, bandeler salki sanatımın takdiri olsun. Bunları söylerken gözlerine da- ha dikkatlı bakarım, Ozaman, ken- di kendine ; — Şairmidir yoksa? Dediğini anlarım. Ve fil dişinden beyaz, mermer sütunlardan düz ve pürüzsüz kollarına takılacak bile- zikleri yakmak için ne altından mısralar yazarım. Bir gün gözleri. me güzel dese, onları oydurur, bu bileziklere, kamelya ve fulya ka- dar vazik parmağına takılacak ni- şan yüzüğüne taş olarak taktırırım. Sonra birden değişsen ve bir Şilrin oleaan. Hemen Kâfuri vücu- tüne dökülecek billuri suları getir- mek için dağları yararım. Ve sen Binbir omekle getirdiğim bu ber- rak suları kâfuri vücutüne layık görmüyerek göz yaşlarımı istersin. Ovakit dudaklarımın erişemediği bahtiyarlığa bitmez, tükenmez 86- vinç yaşlarım nail olur, F Hasret ateşinle yanan bir güneş olsam : Üzerine yeşil ağaçların kal- burundan elenmek için binbir par- ça olurum. * Karanlıklarda kalsam Kerem gibi ahımla kendimi tutuşturur, yangın slevlerimle ıssız gecelerini aydınlatırım, Ozaman Aslı olursun. Başımı kollarının arasına koyarak gözlerine baka bilmek için dişleri- min hepsini birden çektirmeğe ra- zı olurum. Cildiuinin altında bin mumluk yüz bin ampülün yanmasından ha- gıl olan göz kamaştırıcı bir olsam, çatık kaşlı ustalara çıraklık edip göz nurlarımdan ağa yapar, a- levdeu vücutüne takar irden, sen: sen vii, İncele, incele kup kuru olmuş, ne için olursa olsun, dişleri dökülmüş, ne emelle olursa olsun, gözleri oyul- muş, ve yine me arzılyla olursa ol- sun, kanatları, kolları yanmışmalul ri adam görünce kaçacak ksça- 8 Ölenlir ben de, ben olsam; koşa, koşa değil, kaça, kaça gele- ceksin deye bekler, beklerim... Nihat BAŞTA Cenup Sahil türküleriyle * büyülenmiş meinleket; Bir hüzün kadar ince ökaliptüsler Cenup akşamlarının rengini süsler.. Dal uçlarından sarkan arzu tomurcukları, Sonsuz maviliklere doğru koşmak istiyen Mercan gözlü, bakır tenli balıkçı çocukları. Özlediğim bu iklim, bu mavi deniz.. Gemilerin kanat açıp uçtukları yer; Biz beyaz köpüklere nakşedilmişiz... Cenup rüzgârları sana benden selâm götürün, Kuşlar söylesin şarkımı en güzel nağmelerle Köpüklü, mavi sulara gömüldüğüm gün.. — Ziya İlhan'a — Kenan HARUN

Bu sayıdan diğer sayfalar: