9 Temmuz 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

9 Temmuz 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | İSPA tün rüyası ve hakikatı bir bakkal dükkanıdır. Mavi, kırmızı, sarı, turuncurenk- lerle, kâğıtlarla, uçurtma ve uçurt- ma kuyruklarile, kutular ve gece fenerlerile bir bakkal dükkânı, bir mahalle bakkalı, çocuklar için mü- him bir hakikattır. Bu hakikat bü- tün çocukler içindir. Dünyanın bütün çocukları için! Bu semtin çocukları içinse bir bakkal dükkânı göz kadar, hatta gözden daha çok burun içindir. Ye- mİ mavi, kırmısı, sar, turuncu renkler, uçurtma ve uçurtma kuy- rükları, üstüne yaldız vurulmuş oy- ma kutular, kâğıt fenerlerden ön- ce yağ ve peynir kokar, Yağ ve peynir kokar derken tam bir hakikatı söylemiş olmüuyo- rum goliba, hakikatte bir bakkal O mahallenin çocukiarının bü: Bir bakkal dükkânında yiyecekler ve oyuncaklar isimsiz olarak kokar. Ve insani bir anda gapteder. Bir bakkal dükkânı, lâstik topları - top: ların üstünde çekik gözlü, garı yel- pazeli Çin güzelleri ve fon olarak daima mavi bir gök vardır - için- den çıkacak manide bir insanın bü- tün bahtını okuyacağı niyetli şe- kerleri, yuvarlak kesilmiş beyaz ve- ya kaşar peynirleri, nohut, pirinç çavalları, uzun kâğıt düdükleri, öamlers dizilmiş ekleri, sineklikleri, flitleri, sıpzıpları ile dalma insan- ları, çocukları ve büyükleri me#'ut etmeğe hazırdır. Bekler. Artık kart- ları vardır, pirinç unu, tarçın, na- ne veya limon çgekeri, tuz, leblebi ve kabak çiçeği vardır. Velhasıl her şey vardır. Pek yakınlarında bulunan bir bakkalda bütün buriların var oldu- gunu bilmek insanı memnun eder. Bakkalında bütün bunların bulun- duğunu bilen her mahelle gibi o © mahallede rahattır. 08 — Servetifünun — 2394 Tİ Yazan: Sabahettin KUDRET KIZI Çocuklar sabahtan akşama ku- ka, birdirbir, bilye oynarlardı. Öğ- le yemeğine veya skşama doğru, yeni zamanın dar olduğu vakitler- de birdirbir yerini uzun eşeğe bira. kırdı, geceleri de saklambaç oynar- lardı, Geceleri oynanan bu saklam- baca on'sekiz, yirmi yaşlarında kızlarda iştirak ederdi. Ve hariku- lâde güç bulunurdu. Hiç bulunmı- yanlar da vardı. Ne kalıplaştırılmış bir hayat! Çocuklar kenarda köşede oynar, işsiz delikanlılar köşede, Hacı Emi- nin kahvesinde ya uyur yahuttta kılıç açar, genç kızlar fırsat buldu- ğu snda kendini pencerede bulur. Hacı Bminin kahvesi gündüz gençlerindir. Saat beşten sonra işin- den çıkanların birer ikişer sökün ettiği görülür. Bütün gün evlerinde uyuklıyan ihtiyarlarında sabah bir iki sast müilstesna, kahveye çıkış zamanları budur Kadınlar ufak gruplar halinde ellerinde oturmaları için küçük sec- cade parçaları, bir sepet içinde gaz ocağı, kahva kutusu, şeker bir iki parga, cezve, fincanlar, cıvarda, de- niz kenarına giderler. Artık iyice akşam serinliği gök- tü ve delikanlılarında oivarda de- mi girdikleri zaman bu zaman- Daha geç vakitler ekseri evlerin kapısında bir saç mangal içinde kömür yakan kadınlar, denize kar- şı, o esatte, arada keskin bir koku çürümüş et ve sebze kokusu yayan denize karşı sigara ve kahve içen kadınlardır. Şüphesiz gece sarhoş dönen ko- cslarından para istiyecek ve &la- mayına bütün komşuların dinli- yebileceği, zevkle dinliyebileceği bir perdede kavgaya tutuşabilecek kadınlar gene bunlardan biridir. Nasıl ki her gün düşüp veya çe- kişme neticesi bir yeri yarılan ço- cuklar, birdirbir bilye oynıyan ço- cuklardır. Herhangi bir kızın birini sev- mesi bazan mabellenin bir aylık konuşma sermayesini temine kâfi- dir. Ve böyle bir hâdise mahalle- nin yeknesak hayatını bozabildiği için derhal her tarafa yayılır. Her girdiği eve hayatın taze bir tara- tını getirir, bahar gibi bir şeydir. Ve bu insanların çoğu bilir; bu siyah tahtalı, tek katlı çamları her zaman tozlu, harap evlerde sene- lerce sevda çeken kızlar yaşamış her şeye rağmen hayatın bu gösterişi burada tutunabilmiştir. Her şeye rağmen, yani çürük et ve sebze kokan denize, damı &kan rutubetli evlere, gözü daima mahallenin adı çıkmış (birkaç evin delikanlılara, bu müthiş hereket- sizliğe rağmen. Bütün bunlara rağmen halâ hül- yalı kızların yaşadıklarını bilmek gencine, ihtiyarına, kadınına, erke- ğine üzerinde pek düşünmedikleri halde bir gönül rahatlığı vermiş- tir. Ve onu bereket gibi, yağmur gibi karşılamışlardır. Ancak onun sayesinde neğ'eyi ve bahari duyabileceklerini ve gün- lük gailelerin ötesine geçebilecek- lerini belki söyliyemezler. Fakat bu orada bir hakikattir. Ve lisan- la ifade edilmemesi bunun hakikat oluşundan her halde kaybetmez. Kaybetse bile ancak bir kısmını. İşi gücü olmayıp kahvede uyuyan- lar ve kâğıt oynıyanlar olduğunu ve bunların gece köşedeki arsada sigara içerek kendi cinslerini alâ- kadar edecek şeyler konuştuklarını bilmem söylemiş miydim Yaşar da kahvede kâğıt oynar ve uyur. Sabah sekizde masa başına otu- rup, akşam, ancak altıda bıraktığı gok olmuştur. Her çeşit kâğıt ya- par, tabelâ idare eder. Fasılasız on aaatten fazla oyun hemde her çeşidini oynıyan Yaşar niçin ispati kızına âşık olmasın! İspati kızı elli iki kâğıdın dört kızından kupa, maça, karodan gay- na olan kızdır âma pembe boyalı çıkmalı evin kızı da ispati kızıdır, Yaşar onu sever, gündüzün mâ- sa başında birisiyle, gebesini rüya- sında öbüryle geçirir. Yaşar mes'ut değilfe kim me- suttar ? Yaşarın oyunda eline ispati kı- zı geldi mi, diğer üç oyuncunun üçüde anlar. O vakit Yaşar kâğıt- ları derhal kapar. Yalnız bir tane-

Bu sayıdan diğer sayfalar: