9 Temmuz 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

9 Temmuz 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

si üstte kalır, Bütün hayranlığinı ve hasretini toplayarak o resme da» lar, Yaşar ispati kızına bir akşam sokağın köşesindeki fenerin henüz yandığı bir zaman, kadınlar deniz kenarından dönmeden, içini döktü. İspati kızı o akşami her akşamdan gok ispati kızı idi, Bsmerdi, oive- lekti. Başına ince siyah benekli bir örtü almıştı. Bileğinde bilezikleri. — Yaşar, görürlerse bir, demiş- ti, Yaşar, onu bir kere yakalamıştı. Sımşıkı ellerinden tutuyordu; bırak- mazdı. İçi bir hayli zamandan be- ri dolmuştu. Hiç münasebeti olmı- yan şeyler söyliyecekti belki, fakat her halde söyliyecekti. Mühim olan söylemekti. — Yaş yirmi beş, dedi. Neiş, ne güç. Senden başkasında “gözü olanın.. Kız anlamıştı. Vaziyeti idare et- ınek lâzımdı. — İnanmam, dedi. Yaşar yemin etti: — İspati kızının hakkı için. Sonra nede olsa bir erkeğin gü- nünün on saati ve mukaddesatı için yalan yemin etmiyeceğini düşüne- rek kızı inandırdığına zahip oldu. Her şeyin yolunda gittiğine daha ziyade inanmak için şapkasını biraz dnha yukarıya kaldırdı, bir elini cebine soktu. Islık çalmak istedi; beceremedi. & .. Yaşar un fabrikasında çalışmı. ya başladı, Bu bir değişikiik, onun hayatında bir yenilik. Çalışmıya başlar başlamaz ispa- ti kızını alıp uzaklara götürmek istedi, Yalnız ikisi olsunlar ve orası doğup büyüdükleri oOmahalleden uzak olsun! Yarın öbürgün, belki evlenirdi. Çocukları olurdu. Belki bunlar ol- mazdı. Sâdece başka bir yerde is- pati kızı ile beraber yağardı. Toz- dan, boyasız yana kaçmış evlerden, hayatın bu yapışkan, pisırık ünra- fından kurtulurlardı. Yaşar sabah gider, akşam ge- lirdi. Kızda evi toplar, sonra pence- reye geçer, karşı evleri seyreder- di. Yaşar bazan dalgaya düşer, ak- lı bir makina gürüitüsünün ötesi- ne giderdi. Limanımız Ak yelkenli gemiler hayal eder limanımız. Bir yaz öğlesi. Karpuz kakukları yüzer sularında, İçlerini kimler yer bulunmaz. Martıların rüyaları altın balıklar üstünedir. Ilik iklimlerin bostanlarını taşır yelkenliler, Kesmece pazarı, kan kırmızı. İki çiğnem sakız baklı kuşağında Tayfa Mehmedin Gelinlik kız kardeşi için. Dumanlı gemici kahvesinde tayfa ayartılır, Kan da çıkar bazan" Gemiciler sefere gider çocukları uyurken, Bazan hiç dönmüyen'de olur. Şişeler kırılır babalarda, Misafir gemicilerin şerefine. Boğulan arkadaşlar için ağlanır, Dişler Sokularak zorun«” Limanımız ki, ak tekneler düşünmüştür Ve temiz esvablı bahriyeliler kurmuştur, Transit geçen beyaz boyalı yatlarc içi gitmiştir Ama kimse umduğunu bulamaz bu dünyada. Mümtaz Zeki TAŞKIN Kız, bıraktıkları mahalleyi; dü- ştnürdü. Ne varan, aydınlık, güzel elbi- seler, sinema, bahçeler, büyük ve muntazam binalar, tertemiz oyün kâğıtları veren geniş kahveler, üze- rinde durmadan, bıkmadan insan- ların dolaştıkları caddeler bu ma- halleden uzaktaydı! Burasını bırak- mak, ansızın silkinerek bırakmak en işi şeydil ei Yaşar bir gün bu işin pek alâ hakikat olabileceğini düşündü. Ve bu düşüntüşü kızı alıp uzaklara Gi- hangirde bir apartımanın taraçası- ns yakın iki insanın ancak sığabi- lecgğl bir odaya taşınışından üç dört gün evveldi! . ş Yaşar, sabahları erken kalkıyor, hazırlanıyor, kızı uyandırmadan çi- kıp gidiyordu. Akşam paydos düdüğü çaldığı zaman ortadaki çıkış kapısından sökün eden kalabalığın arasında Yaşarda vardı. Ağır, ağır yürüyor evvelâ ufak sebze bahçeleri arasın- dan geçiyor. sonra ana caddeye çi- kıyordu. Bir berber dükkânı önün- den geçiyordu. Daha sonra bir fı- rının, bir şıracının, bir yangın ye- rinip, bir tübüncünün önünden. Sonra geniş bir arsaya çıkıyor, ora dan başka bir oaddeye sapıyordu. Hafif bir yokuşu gayet yavaş çıkıyordu. Top oynıyan çocuklar, balkonlara asılmış çamaşırlar, müt- hiş bir karışıklık içinde radyo an- tenleri görüyordu. Tenha sokaklar- dan geçiyor ve bn semtlerde her akşam sokakta ekseriya simitgilere posta müvezzilerine, tek tük elin- de çantası birkaç okul çocuğuna raştlıyordu. Bu çocuklar mekteple- rinden dönerlerdi Yerde, arada bir gördüğü çu- kurları tanıyordu. Yorgun ve ace- lesiz yol yürüyen inâanlar gibi bü- tün bu dükkânların, evlerin sra- gından geçtiğini bilerek geçiyor ve her cisim ve insan üzerinde dikke- tini topluyorân. Bazen, birdenbire süratle yürü- meye başlıyor, bir müddet öyle gi- diyordn. Farkına vardığı zamân tekrar yavaşlıyor ve her adımını — Devamı 95 inci sahifede — 89 — Servetifünun — 2394

Bu sayıdan diğer sayfalar: