25 Ağustos 1930 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

25 Ağustos 1930 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihatçılar Divanı Âlide Hesap Veriyorlar.. SON POSTA İngilizler, Verdikleri Sözden Rusların Tesirile Mi Caymışlardı? Meselesinde İngiliz Ve Almanlar Şark Vilâyetleri İttihat ve Terakki kabinesi Almanyadan hiçbir teminat almadan ve hiçbir menfaat demin etmeben harbe sürük- lendi, e cümleler Divaniye meb'- Fuat Beyin ithamname- .—. alınmıştır. Şimdi, İttihat €rakki kabinesinde Adliye By yapmış olan İbrahim den bu suale ne cevap Mreceği sorulmaktadır. İbrahim Beyin bu suale ve- pak <evabi uzundur, hem de Uzun... Bunu kendisi Ünlemiye hazırlandık. Başladı: e İngiltere hükümeti yarım Yalaz dele siyasi hayatta er ; kaldı. Fakat son sene- diğ, le karşısında biri üçlü Re ikili, iki tane ittifak leş görünce mukavemet in »edi. Bu manzumelerden ve iltihak etti. yal ize gelince, mütemadiyen ve bu yalnızlığın dn mütemadiyen çekiyor- Elbette hatırlarsınız, Balkan şharebesi başladığı zaman yük devletler, netice ne sa olsun istatüko değişmi- çektir, dediler. Fakat netice | izim aleyhimize çıkınca fikir- ! temin etti, yerleşerek Sabık Adliye Nazırı Mekteple Yatı Talebesinden Ne Alıyor? Mektepler yakında açılı ii ve orta mekteplerin ücretlerini bilmek fayda- dır. İşte lerini o değiştirdiler. | Bunun sebebi (oOcihanda (o muinimizin mevcut olmaması idi. Mahmut Şevket Paşa kabi- nesi bir aralık iktidar mevklin- de iken bu ya önüne eçmeyi düşündü. İngiltere ile itlaf Die eli “Muhabe- reye girişti. İngilizlere : —“Efendiler, diyorduk, sizinle evvelce akdettiğimiz Kıbrıs mu- ahedesini tamamen tahırız. Bu maksatla bize nezaretlerimizi ıslah için memur gönderiniz,,.. İlk dakikada İngilizler bu teklife muvafakat ettiler, fakat az zaman sonra, zannederim, Rusların tesirile (sözlerinden caydılar... İbrahim Beyin bu sözleri şimdiye kadar hemen hiç temas edilmemiş bir mevzua aitti, bizi şiddetle alâkadar ediyordu. Kulaklarımızı açmış merakla dinliyorduk. Fakat İbrahim Bey bizim bu alâkamızın farkında değil, bir aralık merak etti: — Efendiler bu anlattıkla- rmın bana sorduğunuz sual ile alâkası var mıdır? — Elbettel İbrahim Bey devam etti: — O aralık Şark vilâyetleri meselesi çıktı ve bu meselede bize müzaheret eden İngilizler değil, Almanlar oldu: —“Hukukunuzu müdafaa e- deceğiz, ,dediler ve gayriresmi surette nasihatlerde bulunmıya başladılar. Biz de bu nasihat- leri tutarak iş gördük. Memleketimizde ( atalardan kalma bir darbı mesel vardır; Rus düşmanlığından bah- sederiz, Filhakika bu memleket düşmanımızdır, teessüs ettiği gündenberi toprağımızı elimiz- den almakla meşgul olmuştur. İngilizlere gelince, Londra, Mısır meselesi çıkıncıya kadar bizim dostumuzdu. Fakat Mısır meselesi çe kıpta burasım ele geçirerek Hindistan yolunu emniyet al- tana aldığı zamandan itibaren hattı hareketini değiştirdi. Düşmanlarımıza iltihak etti. Fakat düşmanlarımız dediğim zaman (Fransayı da bunların arasında addettiğimizi zannet- meyiniz. Her ne ise bu vaziyet karşısında devletimiz Rusya- nın dahil olduğu zümre hari- cinde müzaberet aradı. Ve bu müzahereti Almanlarda buldu. Müzakereye (giriştik, ne vakit, zamanımı tayin edemi- yeceğim, ber halde muha- rebenin (zühurundan epeyce evvel bir itilâf zemini bulduk. Sonra da bu itilâfı bir ittifaka kalbettik, brahim B. Alman İttifakının arihçesinden Yarınki Nüshamızda Bahsedecektir Topkapıdaki İlk Mektep Fennin Son Üsullerine Göre Yapılıyor Yapılmakta Olan Mektep Vilâyet dahilinde birçok ilk mektep vardır. Fakat bun- lann yardan fazlası kira ile tutulan köhne binalarda açıl mıştır. Vilâyet meclisi geçen senelerde bol tahsisat vermiş, bu para ile asri ilk mektep binaları yapılmasını kararlaştir- mıştı. Şimdiye kadar birkaç tane yapıldı. Bir tane de, resimde görüldüğü üzere, Topkapı'da kuruluyor.Bu yeni terbiye yuvası sıhhat kaidelerine uygun ve asri tarzda yapılmaktadır. dee, tedrisata da on beşin- 2— Eş r iç ç, Eski talebenin 1 Ey- etineadar kayitlerini tecdit m ve ilk sınıflar 5 dairesi tramvay mdesindeki eski (15 inci miytic?) binasına makledil- Ecnebi Mekteplerde Ecnebi ve akalliyet mektep- lerinde okutulan Umumi tarih ve Cografya derslerinin Türkçe lisanile okutulması için Talim ve Terbiye reis vekili Ahmet Tevfik Bey bizzat meşgul ok maktadır. Bir Lokantayı Soydular Dün sabah saat altıda Sir- kecide Konyalı Tevfik Beyin idaresindeki İktısat lokantasi- mın müöstahdimini ve ahçısı içerde çalışırken (lokantanın duvarında asıh bulunan elbise ve şapkalar çalınmıştır. | Baş tarafı 1 inci sayfada | incir ve zeytin yetiştirilmesi çok mümkündür, Halkımızın — iktisadi vasıf- larıda daha çok bu muhtelif ziraat şubelerine müsaittir. Yani: Türk köylüsü iyi bir meyva ve sebze müstahsilidir. Bu istidadı hem uzun tarihin ve hemde memleketimizin ihtiyaçlarına olan uygunluğun bir neticesidir. Bu suretle ziraat istihsali memleketimizin £ tabiat ve sây unsurlarına en uygun olan istihsaldir. Türkiye hali hazı- rında ve daha uzun seneler muhtelif ziraat (şubelerinde faaliyetten ayn ve uzak kalamaz, Türk ziraat (o istihsalâ- tanın bilhassa izrai işletme sahasında kooperatifleştiril- mesi gibi iktisadi rejim ıslaha- tına ve ayni zamanda Ziraat teknikinin ıslahı gibi fenni in- kişaflara mazhar olması çok zaruridir. Muayyen bir ziraat istihsali programının bu surtle iktsadi ve teknik şümulile tatbik: halinde Türkie ziraati memleketimizin hayatı iktısa- diyesinin (mesnedi (olmakta devam edecektir. Yani Türkiye (herşeyden evel ziraate müsait memleket- tir ve Türk halkı iyi çifiçi bir halktır. Memleketimizin tabiat ve sây unsurlarına ait olan bu vasıflar ihmal olunamaz. Sanayie gelince: Gerçi sanayi ham maddeyi kıymetlendirir, ve madde nevi- lerini (o çoğaltir, bu itibarlada birkaç ham madde yerine bir çok daha kiymetli mamul , maddeler yaratır, bu doğrudur. j Ancak son asır sanayiinin vasıfları şunlardır: Çök mal, iyi mal, ucur mal yetiştirmekl, Çok mal yetiştirip yakın ve uzak mahreçlerde yer tut- mak lâzımdır. İyi mal yetiştirip mahreçler- de diğer ecnebi mallara reka- bet edebilmelidir. Keza, ucuz maledip o mahreçleri (kazan malıdır. Yani: Sanayi denilince yalnız. dahili ihtiyaç ve dahili piyasalar için değil, belki beynelmilel ihtiyaç ve piyasalar için iyi, çok ve ucuz mal imal eden sanayi anlaşılır. Asrı hazır garp sanayiinin karakteri budur. o Sanayicilik iktisadi genişlemeyi icap ettirir. Yalnız o memleket - dahili için gümrük tarifelerine ve himaye — sistemlerine İstinat eden sanayi hem inkişaf edemez ve hem de bu sanayi memlekete pahalıya malolur. Maamafih bilhassa ham mad- deler e memleketimizde yetiş tğinden ve halkımızın başlıca ibtiyaç maddelerinden ( oldu- ğundan sırasile nesiç, deri, un ği evvelemirde inkişaf ettiğini görmekteyiz. Filhakika İstanbul İzmir, Adana ve Bur- sada pamuk, yün ve ipek mensucat (o sanayiinin, keza İstanbulda (deri (sanayiinin ve değirmen sanaylinin terakki ettiği görülmektedir. Bunlari "takiben şekerli maddeler sanayii, Sayıfa 7 HAKİKİ HAYAT HİKÂYELERİNDEN: 7 BİR İÇ YARASI Şarköy'deki Baskın Babamı Kaybettirdi.. ği Ben İstanbulluyum. Fakat, babam Şarköyde Oeytam mü- dürlüğüne (Otayin (edildikten sonra oraya taşındık. Annem hastalıklı bir kadın- dı, arada bir yatağa düşüyor, muvakkat bir. zaman için iyi olup. kalkıyordu. Bir kış günü beni elimden tutup karşıki komşuya götür- düler, Evimizde bir fevkalâde- lik vardı. Ne olduğunu anla- madığım halde, insanların ha- İlinden büyük bir felâket oldu- Kuma hissediyor. ağlamak jeli: yordum. Komgudaki insanların bana bakan gözlerindeki mer- hamet, bu felâketin bana ait olduğunu — anlatıyordu. Yeşil başörtülü, botozlu bir kadın yanıma yaklaştı, başımı okşadı: —Zavallı yayrucuk, bu yaş- ta ökzüz kaldı, dedi. Başımı o hanımın göğsüne dayıyarak, o hınçlora hınçkıra ağlamıya o başladım. Oradaki hanımlar bu kadına: ağlatma diye çıkıştılar. öksüzü O gece, babam da çok ağladı ve ikimiz de uyumadık. Aradan günler geçti. Annemin ölümünün acısı gittikçe hafifliyordu. Komşumuz“Baise Hanım, is- minde şişman bir kadındı. Her akşam, pencerenin önüne gelir, utunu eline alır, şakrak bir sesle, bütün mahalleyi çın çın öttürerek şarkılar söylerdi. Evinin önünden gelip ge- ğerken bu güler yüzlü komşu hanımla tanıştım ve fenalık bilmiyen küçük bir kız çocu- ğu olduğum için, bu kadın çok sevdim. Aradan altı ay geçti. Mev- sim yaz. Babam beni elimden tutmuş, dairesine götürüyordu. Baise Hanımın cumbasının önünden geçerken başım. kal- dırnp pencereye baktım: Ora- da idi. Tam, babam da başını kak dınp © pencereye (bakarken, Baise Hanım elindeki fesliğen demetini pencereden attı. Ma- sum bir halle babama dönerek: — Bak, baba, Baise Hanım bana çiçek atıyor, dedim. Babam biraz tuhaflaştı. Ha- linde hem şaşkınlık, hem de sevinç vardı. Dönüp dönüp pencerelere bakıyor ve gülü- yordu. O günden sonra, akşamları baban eve fesliğen demetlerile dönüyordu. Bir gün de komgu çocukla” rile sokakta oynarken, baba- mın Baise hanımın evinden çıktığını gördüm. Kapı aralı- konserve sanayii, sabun sanayii ve toprak san'atlarından bik hasa çimento sanayii müsait inkişaflar göstermektedir. Maa- mafih yukarda © arzolunduğu gibi Türkiyede kuvvetli | bir mensucat sanayii veya kuv- vetli bir deri (o sanayii veya değirmen sanayii verdır denk lebilmek için bu sanayiin yak nız gümrük himayesine müş- mabreçler değil, belki ya- — Zavalk ğında görünen Baise hanımın üstü başıda açıkk, Leman isminde büyücek bir kız arka daşım, kulağıma iğilerek: — Baise annene koşsana... dedi ve güldü. Babam artık hiç o değildi. Rakı içiyor, şarkı söylüyor, da- iresine de geç gidiyordu. So- ranlara Baise hanımdan ut dersi aldığını söylerdi. Bir gece babam eve gek memişti. Hiç bu kadar gecik- tiği yoktu. Ben korkmıya ve endişe etmiye başladım. Babam gelmeden yatmıyor- dum da. Gece yansıma doğru mahallede müthiş bir gürültü koptu. Haykırışlar, ayak ses- leri, küfürler... Hemen aşağı kata, kapıya koştum, bir sam dalyenin üstüne çıkarak kapr nın mandalını ve sonra da ka pıyı açtım, korku ile başım uzatarak sokağı seyrettim. Ba- ise Hanımın kapısı önünde, elleri fenerli adamlar, polisler, bekçiler, sanklılar toplanmış- te. Biraz daha dikkat edince, bekçilerin bir adamı bacakla rından tutup evden dışarı sü- rüklediklerini gördüm. Evvelâ bu adamı tamyamamıştım. Hem sokak o kadar aydınlık değil- di, hem de bu adam yarı çıp- lak, perişan bir halde idi. Fa- kat çok geçmeden bunun ba bam olduğunu anladım. Arka sından Baise Hanımı da sürük- liyerek evdeni"fıkardılar. Onun da saçları dağılmış, üstü başı parça parça olmuştu. İkisini de karakola götür- düler, Beni kimse tanımamıştı. Ertesi gün öğrendim ki babamı da, Baise Hanımı da şehirden çıkarmışlar, bana da Belediye (o bakacakmış. Kos koca evde yapayalnız kaldım, ağladım, o ağladım, gözlerim sişti, yanaklarım çöktü, sarar dım, soldum. Belediyenin filân bana bak- tığı yoktu. Ara sıra komşular yemek veriyorlardı. Nihayet bir Hac “V.., Hanım vardı, bana acıdı, beni evine aldı. Evin işlerini görmi- ye başladım. Böylelikle iki sene geçti Ben biraz büyüdüm, serpildim, genç bir kiz oldum. Hacı ha- nımın bir damadı vardı. Kısa boylu, abani sarıklı, kirklık, tombalak bir adam. Başka bir mahallede oturur, sık sık bize uğrardı. Beni tuhaf tuhaf süz- düğünün farkında idim. Bir gün Hacı teyzem evde yokken bu adam geldi ve beni okşamak istedi, (Sonu yarın) kın komşu © memleketlerde ve hatta (Owzak mahreç lerde geçer ve sürülür, çok m fazla himaye belki bu istidadı izale eder ve menfi olur. Sanayi erbabı himayeye mazhar mücs-

Bu sayıdan diğer sayfalar: