31 Ekim 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

31 Ekim 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SUN FDUAM e— — — YA KOT D GÜNLERİ ... Abdülhamidin Çok Sevdiği Oğlu Âbi Ef. Nasıl Sünnet Edilmişti? Oğlile Karısm’ı;vTeîâEsînden Abdüll;amidîn Gözleri Doldu Yazan: ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur A7 L Odanın her tarafı dikkatle dezenfekte edildi. Muvakkat bir masa getirild.. Masanın Üzerine ince bir şilte konuldu. Her tara- fa sakız gibi beyaz patiskalar | Sünnet âletlerini temiz- | yayıldı. z lemek için küvetler vesaire geti- rildi. Hulâsa, herşey — hazırlandı. Öğleye — doğru, — gönderilen husust bir araba ile Operatör Mahmut Ata B. saraya aldırıldı. Rasim Beyle Doktor Âtıf B. tarafından karşılandı. b Üçü beraber harem dairesine geçtiler. Hazırlıkları gözden geçir- diler. Bu —sırada Abdülhamit göründü. Halinde oldukça aşikâr bir telâş eseri vardı. Hattâ rengi bile biraz solğundu. Doktor Âtf Beyle operatör Mahmut'Ata Bey, ameliyata hazır- lanırlarken Abdülhamit, ortadan kayboldu. Bu esnada, Âbit Ef. mubafızların odasında bulunuyor- du. Zabitan, etrafına toplanmış, efendiyi oyalıyorlardı. Doktorlar, son hazırlıkları da yaptıktkn sonra Âbit Efendiyi | istediler. Nuri Ağa gitti, efendiyi ge- tirdi. Bu sırada Naciye Kadınefendi ile Âbit Efendinin dadısı Mah- enver kalfa, büyük bir telâş ve ıstırap içindelerdi. Âbit Efendiyi soydular. Ma- sanın Üstüne yatırdılar. Renginin solmasına ve biraz da ellerinin titremesine rağmen Âbit Ef. çok metin idi. Bütün bu hazırlıklara hiç bir mâna veremiyor. Merak ve hayretle etrafına bakıyordu. Âbit Efendi, pek | kolay ba- yıld. Ameliyat ta çok seri oldu. Ameliyatı, bizzat Mahmut Ata Bey yaptı ve Doktor Âtf Bey de Efendinin kalbini ve nabızlarını kontrol etti. Ameliyatı müteakip Âbit Efendiyi yatağa yatırdılar. Baygınlık biraz düha devam etti. Bu esnada rengi biraz fazlaca sararmıştı. 27 NUMARASI — Hayır ola, dedi, köyde 5i e ınııı_fır E:e:: ğ kendi gelen bir konuk ! — Acep kimdir, nereden ge- lip nereye gider? z — Vali imiş, Bosnaya yormuş. — Adı? — Paşal — Ben de yolcuyum. Burada konaklamak isterim. Fakat PIŞ: takımı evleri doldurmuş olacak. Acaba başımı sokacak, atımı 'bl' rındıracak bir yer bulabilirmiyim Köylü şöyle bir düşündü: — Tanrı misafiri mi olacak- <— nava müi vararekain? —— TEFRİKA | kadınefndiye | bulduğu tebşir gidi- | | muştu. Paşa, yapılan ricaları ka- Âbit Ef. muallimi ile beraber bir araba gezintisinde Oda kapısımın yakınında en- dişe ve ıstırapla bekliyen Naciye ameliyatın — hitam edildiği zaman pek sevindi ve bilvasıta doktorla- ra teşekkür etti. Ayni zamanda Abdühamide de müjde gitti. Abdülhamit derhal yatak oda- sına geldi. Âbit Efendiyi solğun bir çehre ile görünce heyecana kapıldı. Fakat, en küçük bir endişeye bile mahal olmıyacak derecede efendinin sıhhati ber- kemal olduğuna dair verilen temi- nat Üzerine dudaklarında mem- nun ve müteşekkir bir tebessüm oldu. Artık Âbit Ef. de kendine gelmiş, dalgın nazarlarla etrafına | bakıyordu. Gözleri, babasına ili- şince güldü. Kalkmak ister gibi bir harekette bulundu, Doktorlar derhal — menettiler. Abdülhamit, daha ziyade ya şefik bir sesle ı:ı:g:: — Nasılsın melek evlâdım ? Âbit Efendi, çok iyi olduğunu, hiçbir ıstırap hissetmediğini söy- ledi. Abdülhamit, artık tamamen müsterih olmuştu. Doktorlar, bazı tavsiyelerde bulunarak çekildikten sonra oda- ya Kadınefendilerle — hazinedar ustalar geldiler. Gerek Müşfika — YAZAN: t No -—Öyle ise bize buyur. Sana- da, atına da yerim varl! O köyde bir Sipahi serkerdesi vardı, valinin bir gece daha ken- | disine misafir kalmasını haysiyet meselesi saymışt ve — yalvarıp yakarıp Süleyma Paşayı alıkoy- bul etmekle beraber bir şart koyuyordu: Köyden hiç bir fert, ogün ve gece Saraybosnaya git miyecekti, gelişinden vilâyet mer- kezine haber götürülmiyecekti. Köy ağası olan Sipahi serkerdesi biraz hayret göstererek bu şartı kabul etmişti. Valiler, bir aylık yoldan gelişlerini haber verirlerdi, Ku.,düerlnî adım başında istikbal v dderdi. Bu garip meşrebli | Kadınefendi, — Âbit | Kadımefendi ve gerek Naciye Efendinin yüzünden öptüler. Bu esnada Abdülhamidin gözleri dolmuştu. Başını çevirdi. Pencerenin önüne doğru yürüdü. Çok eminim ki şu ande Abdülhamit, bu sevgili evlâdının böyle ücra bir saray köşesinde sessiz, sadasız, her türlü tantana ve alâyişten mah- rum bir halde sünnet edilme- sinden müteessir olmuştu. Şüp- hesir, saltanat zamanında yapılan ©o debdebeli cemiyetleri hatırlı- yor ve tabil olarak İçi cayır cayır yanıyordu. (Arkası var) ON — BEŞİNCİ No. 4 en beş günde bir G'”"'“':uı.uıını Patronu bedava almak lstiyorsanız, bu kaslp Yaklayınız ve 15 Ka çoplayınız. / Patronlarımız c olacaksınız. b düldükleri gün- İstanbal — karllerimle den :::"" taşta karllorimlz. on bir n:f:d" kuponlarını — yönder gün Bu müddet geçtikten :—_':":;__._, kabul edilmer. Resminizi Bize Gönderiniz, * Tahlil için gönderilen fotoğraflar karllerimizi fazla Intizar üzüntüsünde noktalar cevapsız kalıyor. * Size Tabiatinizi Söyliyelim... * üzerinde mufassal tahliller yapı mümkün olamıyor, çünkü; fotoğraflarının akıbetini sabırsızlıkla bekli: F y bırakmıya razı değiliz. Bunun için biz, sadece ve muhtasar bir surette tahlillerle İktifa ediyı luk. Bu da belki bir kısım karilerimizi tatmin etmiyor, bilhassa arzu edi Binaenaleyh: Hem bu mahzurları izale etmek ve hem de karilerimi: lstedikleri mevzuları bizzat tayin ederek tevcih edecekleri suallerle arru rina muvafık cevaplar alabilmelerini temin etmek üzere bir cetvel ter ettik, Bu cetvel mucibince karilerimiz, ( zeki miyim? Hassas veya hayalri rest miyim? Maddi ve ameli işler yun? Cömert, hasis, müsrif, muki muvaffak olabilir miyim? Azimkâr veya menfaatperest miyim? Cür'etk korkak, cesur veya ihtiyatkâr mıyım ? Dikkatli, lâkayt veya acul muyun Şarlatan, nümayişçi, »lâyişi sever, kendimi göstermek ister miyim? mutav. veya samimi miyim? Şöbret ve İkbali sever miyim? intizamperver 1 ler miyim? Menfaat, ihtiyaç mi ölât karşısında, girgin, sokulgan, becerikli, işgüzar mıyım, yoksa, çeking veya derbeder sunllerden dilediklerini sorarak cevaplar alacaklardır. Bunun için de gazetemizin “Resim Tahlil, sütununda görecekleri kupo kesip bu gösterilen nümune veçhile bir cetvel tertip ve doldurarak kupo birlikte bize köndermek kâfi gelir. Diğer taraftan evvelce fotoğraf gönderip te henüz intişar etmiyenle: bundan böyle fatoğraf göndereceklerden cetveldeki sual hanesini boş bi kanların eskisi gibi sureti umumiyede tahlillerine devam olunacaktır. Yalı dalma işaret ettiğimiz gibi gönderilecek fotoğrafların retoşsuz ve tabli vaziyette çekilmiş bulunması ve gazetede İntişarını arzu etmiyenlerin de eiheti bildirmeleri lâzımdır. 10 Ahmet Efendi : İçli ve atak- c tır. Hürriyeti- ni fazla sever. intizam kuyu- datile kendini üzmek ve tak- yit etmek iş- temez, çabuk alnır, ve par- lar, asabi ve olur. de- | hırçın İğbirarı yamsızdır. 103 A.Z. Ef: Girgin ve so- kulgan değil- dir. Hoppalık | ve hafiflik yap- İ ıok.ıı kalender, savruk utangaç, mahcup veya tutuk muyum ? Kadın, sevgi, macera, heyecan ve a mesailinde ve saire...) gibi | eder ve ataklık gös- terir. — İğbira- rını unutmaz. Asabi ve hır- “çındır. - İşleri- nin çabuk gö- rülmesini arzu eder, aculdür. Temizlik ve iş hususunda ti- tizlik gösterir. A Çabuk hiddet- lenir ve rüfe- kasının mu- zipliklerini da- vet eder. LIM İbrahim Hulüsi Bey : M Vei AM 4 den başkalarını da istifade etti y | 106 Mehmel Rahmi Efen | 4 zâvahire v - sallık göster başkalarınn darelerine bi olur. l zam kuyuç tını ihmal e« Hürriyetini la sever, n rasimden | üsüllere ria; | etmekten h etmez. O HAHLİL KUPONİ i 3 veya | | Tahlll kuponu numaratı. İami, — meslek san'ati ? Hangi süsllere cevap almak Istiyor ? Fotoğrah intişar ede- cek mi? Vîn';ı;enin haricine çıkı- ahi ağa, bu sebeble irdi. Lâkin köylüye karşı 'vnııîıt îiı“ııîiy::f'ıı' etmek muvaffakiyeti İ(enîiîıi için kâfi idi. Binaenaleyh hiçbir. köylünün, Paşa hareket etmedikçe, Saraybosna istikame- tine gigmemesini tenbih ettik- ten sonra sofraları kordurmuştu, aydaları ve davulları sıralamıştı, :henkler içinde vali hazretlerini ağırlıyordu. Fakat | vezir, © yordu. - Sip: Şaban — uyumiyordü. ini yemiş, atını doyurmuş, :;l:âğı:ııd)ı"eğ“ ahır odasının. bir köşesinde tesbih çekmiye koyul- muştu. Gaydalar sustuktan, davul seslerij kesildikten! ve Paşa takı- mının köye uğultu dolduran çalımlı velvelesi dindikten sonra sessizce kalktı, atmın dört ıyılgıl;ı'ıılıı ıı!îııık keçe geçirdi, ev sa e hlberdîr etmeden sokağa çıktı, retini peşin verdiği rabatsız etmiye lü- | zum yoktu. Bilâkis köyden sessiz çıkmak zarureti vardı. Kölüler de, Paşalılar da derin bir uyku içinde idi. Şehir istika- metine kimsenin gitmemesi hak- kındaki emirleri teyit için hususl bir tekayyüt te gösterilmemişti. Ne bekçi, ne gözcü vardı. Bu se- beple Şabanın köyden çıkışı, kimsenin dikkatini celbetmemişti. | O, ayaklarının ucuna basarak ve atını yedekliyerek bir müddet | yürüdükten sonra köye doğru döndü ve haz dolu bir nefes aldı: — Koca vezir, dedi, işte seni geçtim ! Ve bir saniye teemmülü mü- teakıp safiyane tefelsüf etti : — İnsan dilerse eceli de yeniyor ! Artık ümit içinde idi. Atının ayaklarındaki keçeleri çıkarmıştı, yürük hayvanı dörtnala koşturu- yordu. Kazanamıyacağına kanaat getirdiği un son merhalede şöyle bir netice vermesini hay tefsir ediyordu. O kara kara şünceler, — efendisini öldürük görmek gibi tahayyüller zihı den silinmişti. Şimdi Allahın k dilerile beraber olduğuna, vel metinin tehlikeden kurtulacağ inanıyordu. Bu şevkle hayval sürüyor, ecel taşıyan Süleyr Paşa ile aralarındaki mesa | » bu sefer kendi lehine - ge letiyordu. Saatte on iki, on üç kilom aldığı için gün doğmadan | raybosnaya gelmişti. Şehre gir vakit, sabahın ilk nurları penc lere vuruyordu. Fakat bütün h ayak Üüzerinde idi, küme ki sokaklara yayılmışlardı. Bu şahededen ilk önce şaşırdı. M leketle bir fevkalâdelik bulur ğuna zahip oldu. Sonra hatır

Bu sayıdan diğer sayfalar: