10 Kasım 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

10 Kasım 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Te AA lî'ı_bülhamit, Fethi Beyin Sofya Sefir- '9 A HA ST YAi liğinde İyi İş Göreceğini Söylüyor Üçüncü Napolyenun Azamet Ve Gururuna Bir Misal ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 136 — NAKILİ : Abdülhamit, (Ahvali umumiye) | yi, pek tehlikeli görüyor; | — Allah, (Milleti islâmiye ) ye imdat eyliye.. Duadan başka, | elimden bir şey gelmiyor, | Diyor. Ve sonra, yavaş yavaş şu mütaleaları yürütüyor: | — Sadrazam, çalışıyor.. Dahi- liye nazırı çalışıyor. Fakat, hü- kümetin işini; hep bu gazeteler bozuyor... Sadrazam, ne _""'d' yete ve ne de paraya ihtiyacı olmıyan Mısirli bir (Prens) tir. Ben kendisini küçüklüğünden- beri tanırım. İzzeti nefsi vardır. Birgün danlır da istifa ediverirse ı yerine kim geçecek? Ben en çok bundan korkuyorum, Sonra., Al- manyadan kumandan ve zabitan getirtiyorlarmış. Âlâ... Lâkin kir usul vardır; evvelâ, hükümetlerle hafiyen görüşülür, nazikâne bir | istimzaçta bulunulur. Sonra bu gibi işlere tevessll olunur. Dev- ketlerin biribirine karşı muamelâtı çok incelmiştir. Bu gibi şeylerde işi zaddıyete bindirmemeli. Şunu çok iyi bilmelidir ki Avrupa bizi bir kaşık suda boğmak ister. Hepsi bizim düşmanımızdır. Ka- bahatimiz de, müslüman olmamız- dır. *« Dikkat ediyorum; Abdülhami- din günden güne siyasetle alâkası arlıyor. Tıpkı bir hükümdar gibi; vakayi ve hâdisatı takip ederek hiç olmazsa kendi kendine bir meşgu- liyet,bir endişe yaratıyor.İllet..Me- ' zara kadar sürecek bir illet.. Hü kümdarlık ve politikacılık illeti... Abdülhamit, beni görür gör- mez, adeta haykırdı : — Gördünüz mü? İşte, iyi iş buna derler... Merakla sordum : — Hayrola efendim ?.. Memnun bir balde b İGuelelerde okumadınız mı? Paris Sefiri sabıkı Münür Pış;ıyı ( Petresburg ) Sefaretine — tayin | cevap Ozamanki Muhafız zabitlerden Salih B. bissettim... Münür »Paşa, Fethi Be- yin de eniştesidir. Fethi Beyi de tanırım. Münür Paşa Rusyada, Fethi Bey de Sofyada iyi hizmet gorlrler. Bu günlerde aleyhimizde bulunan Rusları lehimize çevire- bilmek için, Münür Paşa gibi Av- rupada tanınmış bir diplomatı göndermeğe- ihtiyaç vardı. Çok isabet oldu, Fikrini anlamak için sordum: — Hüseyin Hilmi Paşa git- seydi nasıl olurdu efendim? Abdülhamir; garip ve manidar bir — tebessümden verdi: — Gitse iyi olurdu. kabil değil, o gitmez... Lâkırdı; — siyaset — üzerinden dönüp dolaşarak Alman zabitle- rine intikal etti. Abdülhamit, bu işte büyük bir beceriksizlik görü- yor.. Ve diyor ki: — Avrupa — gazeteleri, bu mezeleden' dolayı — “hâlâ- bizim aleyhimizde.. Ayni anda bu iş bizim memleketi dedikoduyu mucip sonra — cevap Fakat, etmişler. Münür Paşayı, daha ye- | KEREREREER AYAYT İ k iken | di sekiz yaşında çocu c tanırım. O:u Sultani Mektebine | Okuttum. Sonra da ben verdim. isC Celik | :“:'—;)'üime 3"3"“4__ dur. Bir müd- | eti nn oğludur. | det ı:n:;:îmde alıkoyduktan son- | r2 sefaret kAtipl'ıkleriııe. g!_indcı- | dim. Mükemmel bir staj g.osierf- | tim, Nihayet Paris Sefaretine ta- | Yin ettim. Osman Nizami P_ışay: | (Petresburg ) a göndîrmedxlcs!er': çok isabet oldu. Çünkü-0. ( Ber linkde, (Viyana)da, yapabilir. Lâl_:;.n. (peheıhurg) ta birşeye muvaffak ©lamaz. Rus diplomatları, yaman aCamlardır. Alimallah, — şeytana | Yarığı ters giydirirler. | b; Onlarla ancak Münir X;şi İ aa çıkabilir. Çünkü zekidir kvum"d". beceriklidir'". Dün Sa- Ortzamın konuştuğunu gazetede u'.:]d“ğ"m zaman derhal bunu WHa BüHRİŞEFH'FİlEMEHH STANBUL ŞUBES LW D L ;l“' Alman zabiti) getirtiyorlar. le yapacaklar bu kadar zabiti. Artık bahis dallanmıştı: — Almanların askerliğini, daha şehzadeliğimde, amcam Sultan wi ÂAzizle Avrupaya gittiğim zaman | takdir. etmiştim. Evvelâ Parise gittik. O zaman anıaımpırl(onş (Napolyon) du. Azametli, kibirli bir adam. Bize bile, elini uııtjığı zaman, yal'nız işaret parmağını verdi. Bir bacağı kısa idi. Ken- dine göre bir yürüyüş uydurmuştu. Biz orada iken bir vak'a oldu. yle rivayet ederler ki, Napolyo- :ıı:'n idbarma ilk sebp te bu vak'a- | Efendim, Napilyon; (M.ıkı_imlycu) namındaki yeğenini ( Meksika ) ya göndermiş. Bu adam, Fransa na- mına orayı idare ediyormuş. Lâkin birdenbire bir ihtilâl olmuş. Mek- sikalılar, Maksimiyeni öldürmüş- ler ve Cümhuriyet ilân etmişler. Bu vak'a üzerine saray - matem tuttu. Hatta bize ziyafet verdik- leri gece herkes siyah elbiseler, diz kapaklarına kadar siyah ço- raplar giymişti. Biz de nişanları- mızı takmadık. Ziyafet pek sönük oldu... Pariste bir gcce,büyük (Opera- ya gittik. Opera müdürü İmpıra- torun mabeyincilerinden biri imiş. Bizi, husust? localara aldılar. Pas- talar, çikolatalar ikram ettiler. Tiyatro, bir saray gibi muhteşem ve müzeyyendi. Kadın oyuncular adeta çıplak bir halde idi. Ten renginde daracık fanilâ don giy- mişler.. Üzerine de incecik bü- rümcekten kısa bir etek geçir- mişlerdi. Göğüslerinin her taraf- ları açık bir halde raksediyor- lardı. Hususi aletlerle şanoya renkli ziyalar ver;yo.rl'ardı... ğ'_ari— -. i erlerini gezdim , ;ı;ç,okbır!îfşll"thdüm. ele bir tabl vivana gittim. O, büsbütün rezalet.. Parisliler, çok açık, çok serbest şeyler.. Or_ıda, b.iıim şe- askere bir (resim geçit) yaptırdılar. Ozaman, Karadağ kıralı henüz prens idi. — Teşrifat sırasında, benim — yanıma düş- müştü. Hepimiz de at üstünde A eçidi temaşa — et- :fıîmAmgııŞı: N""ğ","jî“"' İm- ın arasında İdi, pll'ahfllçln (Arkası var) refimize, B İdare merkez: AMSTERDAM Mezun sermayesi: 25,000,000 FL. Tediye edilmiş sermayesi: 5,000,000 FL İhtiyat akçesi: 3,250,000 FL. Galatada Karaköy pulasta Telefon: Beyoğlu 3711-5 İstanbul tAlI gubesli #Merkez Postanesi. ittisalinde Allalemci hânç Telefen: İst. 569 Bilâmum banka muamelâtı EMNİYET KASALARI U a ICARI BANKASI| İ ŞARK YILDIZI Holivuta Nasılr Kaçtım .. Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım? 4 Ah babacığım, senyok musun?.. YAZAN: Selma Z. — sürüklemiyeceğini zannediyorum. Her kabahet sende olduğu - gibi, | İnsanların, ancak ve ancak isti- hayatımın bu yeni tebeddülünden beni ayırmak günahı da yine se- nindir. İşte benim, artık her şeydea ümidimi keserek akıllı uslu otur- duğum ve derslerimle meşgul o mağa koyulduğum bir zamanda ne lüzumu vardıda beni aldın, Ben Hür filmini görmeğe götür- dün?.. O gün, (Elhamra)nın beyaz perdesi üzerinde esen san'at rüz- gârı, kalbimin ateşleri üstünde yavaş yavaş kalınlaşan külleri üfledi, savurdu, o ateşi tekrar mey- dana çıkardı. ( Ben Hür ) den eve geldiği- miz gece, biç uyumadım. Sabah- lara kadar buhranlarla yatağımın içinde yandım ve kavruldum. Sa- baha karşı idi; deli gibi yatağım- dan fırladım. Masamm ” üzerine atıldım. Aldığım bir kâğıdın üze- rine şu satırları yazdım: (Ben, Selma.. Allaha ve vic- danıma karşı ahtediyorum: Her ne bahasına olursa olsun, sinema artisti olmak için, her mania ile mücadele edeceğim. Ya muvaffak olacağım veyahut öle- ceğim. Eğer bu fikrimden döner- sem, Seciyesiz ve iradesiz bir kız olayım.| Bu kâğıt parçası, bu iki satır yanı, maddi hüviyetim ile manevi hüviyetim arasında aktedilen - bir mukavele, bir ahdüpeyman vesika- sı idi. * Hayatta, (macera) denilen şeyi ben icat etmedim ya?... Esasen ha- yat başdanbaşa bir macera de- değil mi? Mademki; yaşamak ve muvaffak olmak için bir macera- ya atılmak lâzimgeliyor. Ben de gözlerimi kapar ve kendimi talih ve hâdisatın cereyanına doğru, kaldırır atarım. Ya Devlet başa.. Ya kuzgun leşe... * Babacığım, eğer günün birinde bu hatıralarımı okuman kısmet olursa, belki de şu suali sora- caksın : — Bukadar büyük fedakâr- lıkları göze aldırmana ne lüzum vardı ?. $ Çok lüzum yardı Baba.. Bu- rada, çok söylenilmiş bir sözü tekrar edeceğim: hayatın ( hep ) veya (biç) olduğunu aynen kabul etmeliyiz. Hayatın binlerce İn'am ve ezvakı gözümüzün önünde durur- ken, bunlara karşı derin bir işti- yak ile boynumuzu büküp bak- mak, aciz ve zilletin elinde esir | olmak demektir. Görüyorum ki, bugün hayat, âcizlerin değil, ka- vilerindir.. Gencim, zekâm var, kudretim var. Ve bütün bunla- rın fevkinde yılmaz ve kırılmaz bir azim ve iradem var. Bu kuvvetlere malik olduk- tan sonra, üç odalı harap ve perişan bir evin, loş ve kuytu | tavanları altında, mahrumiyetin çizdiği o İnsafsız hudut arasında yaşamak, bana pek güç geliyor | Baba. İlmile, şerefile, faziletile yükselenleri, ne inkâr ediyorum, ne de bunlara bir şey söylüyorum. Aynı zamanda da her maceranın insanı şerefsizliğe ve farziletsizliğe datlarına basarak yükseldiklerini gördükçe, ben de bütün gayemi ancak istidadım — üzerinde top- Tuyorum. Kendi istidadını keşfedemi- yen, yaradılışındaki kudretlerden istifade edemiyerek hayatını te- bah eyliyen bedbahtların en ba- şında seni görüyorum Baba... Şunn tamamen itiraf ederim ki hiç fena bir adan değilsin. Şey- tana çarığı ters giydirecek kadar da bir zekâya maliksin. Kendimi bildim bileli elinden kitabın düş- tüğünü — görmedim. — Çalışırsın, uğraşırsın, didinirsin.. Fakat, bu- gün nesin? Hiç... Zavallı Ba- bacığım, — soruyorum sana, kırk beş senelik — hayatında, binlerce kitabım, milyarlarca sa- tırlarını ozavallı kafanın içine ne diye yerleştirdin? Bilmem hangi Müskirat fabrikasındaüzdim cuvalı tartmak.. veyahut ağzı pastırma kokan bir amirin sahte vakar: larına.. — gülünç — azametlerine katlanacak kadar zelil ve sefil olmak içinmi?... Eğer, iyi düşünerek, zekâra istidadını, cür'et ve fedakârlığını daha müsmir sahalarda kullanmış olsaydın, hem hayatta bu kadar ezilip hırpalanmaz, hem de bugün az çok kalbur üstüne gelen bir şahsiyet olurdun. Bana, en yakın sen olduğu. için en bariz misal olarak seni görüyorum ve senin hayatından bir ibret dersi alıyorum Baba.. İşte ben, senin gibi olmıyacağım. Zekâmın nuru, istidadımın yolunu bana pekalâgösteriyor. Bu — yok dan yürüyeceğim.. Önümdeki çu- kurları ve uçurumları görüyorum. Bunları kemali metanetle birer birer atlıyacağım.. Eğer bunlar- dan birine düşer de, hurduhaş olursam, yegâne mes'ulü benim... * Bu gecenin ertesi günü, mek- tepte (Nihal) i bir köşeye çektim. Ona bütün düşüncelerimi birer birer anlattım. Nihal de, biraz benim kafamda bir kızdı. Aynı zamanda hayatından hiç memnun değildi. Lâkayt bir baba, üvey bir ana, onu hayatından bezdir- mişti. Kaç defalar inliharı bile göze almıştı. Fikrimin, son cüm- lesini bitirdikten sonra sordum : — Nasıl kızım? Bir delilik yapabiliyor musun?.. — Benimle gelir misin ?... yi (Arkam vari SONPOSTA Yevmi, Siyasi, Havadis ve Haik gazelesi İdare : Alcındar mahallesi Çatalçoşme sokağı Telefon İstanbal - 20203 Posta kutgau ; İstanbal - 701 Telgraf: İstanbul SÖON POSTA ABONE FİATI TÜRKİYE ECNES! ZM0 Ka W0 ,, 800 , DU 1 Sena Gelea evrak geri verilmez. Hlânlardan mes'uliyot ahıamaz. Adres değiştirilmesi (2)) kuraytar Son Posta Matbaası Sahiplerk Ali Ekrera, Selin Ragıp Neşriyat Müdürü — Selim Razdı

Bu sayıdan diğer sayfalar: