13 Kasım 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

13 Kasım 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—.. TEMMUZ 1914 - Saraybosna Faciasını Doğuran Hâdise Yazan:Emil Ludvig Romenler Ve Çeklerle Anlaşmak, Kıskıyrak Bağlamak Nakleden: H. R. Avusturya Veliahtının Memleketi İdarede Fikri Şu Akıbet bu keşmekeşlere bir netice vermek üzere bir türlü | vazgeçmediği — evlenmeden — iki gün evvel “Habsburg,, Meclisinin küçük salonuna gitti ve impara- torun huzurunda bu “Bohemya, kontesinden olacak çocukların- dan her birinin “Habsburg,, salta- natına bir hak iddia edemiye- ceklerine yemin etti. Zühtü tekvası, inzivası, belki de hissi- yatı itibarile evlenmiye meyle- den bir kimsenin bu evlenme- den — doğabilecek — çocuklarını, daha doğmadan evvel birtakım haklarından — mahrum — etmek mevkiinde kalması — nekadar heyecanlı olmak lâzımgelir !.. Böyle bir adam için, evlen- menin — verdiği —saadet içinde, çocukları göze — neşe — veren ve herbirini, kendisini sevip bayılan haremi dolayısile evvelden kanuni bir vaziyete çıkarmayı her sene biraz daha fazla —istemiye mecbur değil midir? Ona nihayet düşes payesi tevcih ettirmiye muvaffak olan ve kendi ayarında olan prensler nezdinde —onun hakkında her tarafta — rastgeldiği — gayız — ve nefreti bertaf etmiye çalıştı. Seneler geçti; bizzat Alman İm- paratoriçasınin onu hüsnü kabul ettiğine büyük bir haz ile şahit oldu. Frasuva - Ferdinand dev- let hakkındaki projelere kadar müttefik İkinci Giyomun tema- yülâtına tâbi bulunuyordu. Hal- buki o da “Sofi,, ye muhabbetle cemile — göstermişti.. Her ne kadar hemen yaşıt olan bu iki adamı birleştiren dostluk bu nok- ta üzerinde müesses değil ise de imparatorun düşesi ihmal veya istihkar etmesi halinde bu dostlu- fun imkânsız bulunacağı bir hakikat idi. Arşidük bu hususta Alman mparatoruna — minnettar — oldu, çünkü Fransuva - Jozef merasi- me son derece dikkat ediyor ve kadıncağızı sarayda en son asa- letmaapların arkasına koyduru- yordu. Arşidüka gelince; onun için Ââşkının ve gururunun - sevkile muhakkak haremini imparatorıça ve çocuklarını tahta varis yap- maktan daha kıymetli bir arzu yoktu. İhtiyar hükümdar kendisini çoktanberi - bekletiyordu. Fran- suva - Jozef şimdi seksen yaşını geçmiş bulunuyordu. Diğer taraftan Arşidük için bugünün ve yarmın büyük bir ehemmiyeti vardı. Haremi ken- disine Bosnada iltihak edecekti. On birinci ve on altincı kolor- dulara geçit yaptırdıktan sonra onu Saray - Bosnaya götürecekti. Bugün Sofi, Bükreşte ve Ber- linde olduğu gibi,bu dafa da Avus- turya- Macaristan İmparatorluğu arazisi dahilinde de müstakbel İm- paratorun haremi sıfatile resmi bir seyahat yapmış olacattı. Ko- cası bu nagihani hareketi düşün- müş ve Viyanadaki düşmanlarına hisseltirilmemesine — dair dostla- rından teminat almıştı. Fransuva-Ferdinandın fikri bi- huzur, kendi şahsi mukadderatını ve devletleri düşünüyor. Şimdi aklı İmperator Giyomda, tamamen kıralık tarftandır. Şevketli dostunda kendi ev- lenmesi hâdisesinde sarstığı ka- ma iltifat hasletini tebcil ediyor. e İdi: ı Macarları Avusturga - Macaristan İmparatoru Fransuva Jojef oğlu Arşidük Rodolfla konuşuyor BUGÜNKÜ BAHİSLER Veliaht Fransuva Ferdinandın Plânı - Alman İmparatoruna Niçin Hayrandı? - Bosna Herseğe Giderken Neler Düşünüyordu Yine imparatorun avcılık bhusu- sunda da hayranıdir. Filvaki iki- si de bu hususta Fransuva - Jo- zefe benzemez, bütün günlerini tek bir hayvanı ve meselâ yaka- lanması pek güç olan bir dağ keçisi kovalamıya feda etmez. I Alelâde avların kendi taraflarına sürülmesini tercih ederler ve bir kere av bitti mi neler vurdukla- rını asker geçit resmi gibi seyir ile mütelezziz. olurlar. Her ikisi de kendilerinin sa- miml olduklarına kanidirler. Bir falcı, Arşidüke büyük bir harbe meydan vereceğini söylediği za- mau, kahkahalarla mukabele gör- müştü. Zafer, şan ve şöhret de- | nilen şeyleri aklından dahi geçir- mezdi. Yıkılmak — tehlikesi gösteren şu imparatorluğu, içinden kuvvet- lendirmek arzusundaydı; bunun için de bir yol tasarlamıştı. Nefret ettiği Macarlardan Transilvanyayı çekmek, Romanya- ya herhangi bir surette yaklaş- mak, Çeklerin yerine getirmek. Büdapeştede ol- duğu gibi Prağdada bir taç giy- mek, sünaiyeti sülâsiyete kalbet- mek, imparatorluğu tâli kısımlara ayırmak icap ederse beş müttehit devlet şeklinde idare etmek; işte plânı bu idi. O zaman hariçte Sırpları Bul- garlara, dahilde Macarlara karşı himaye etmek, sadık Hırvatları karıştırıcı Macarlardan kurtarmak, | karabet peyda etmiş olan halkı biribirinden tedbir ile öyle bir suürette ayırmak ki Islavlara mem- leket içinde rahat ettiklerini his- settirerek bir dahz oradan çık- mak arzusuna düşürmemek .. (Arkası var) Üdüm, ADEMİ İKTİDAR, KUVVET ve GENÇLİK GLANDORATİN Erkeklerin bütün kudreti şebabe- tini inde eden yegâne — devadır. Almanyanın en meşhur profesörleri- nin uzun senelerdenberi dakik istih- zaratı kimyeviye ile tertibatını elde ettikleri işbu deva akameta uğramış rica DKKAr: ispat eder. Türkçe kudreti asabiyetten mütevellit kâffel emrazı teskin ve sıhhi ahengi tıbbiyesine serian iade ve — maraz Bir tecrübe iddiamız Her kutu derununda istimali vardır. eyler. sureti Deposu: İstanbul Bahçekapı No. 37, Başlıca ecza — deposudur. satılır. “ZAMAN,, eczanelerde eski — arzularını | — HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Nakili: S. N. MUNTEHİ Yaşadığımız heyecanlı dünyada | ben bu hayattan bıktım, artık bu dünyayı terketmiye karar verdim diyen insanlara ekseriya inan- mak şöyle —dursun kendilerile alaya başlarız. Auv gibi tehditler bir cemiyet- te söylendiği zaman kimse aldırış etmez, çünki herkes bilir ki hakikt sefalet daima - gizli kalır ve intihar edecek adam sessizce bu dünyaya veda eder. Ogün bermutat üç arkadaş *“ Şen Klüp , ün bir salonunda çene yarıştırıyorduk. Ata Bey, elinde bir İngilizce mecmua, geldi yanımıza oturdu : — Ben hayattan usandım ar- kadaşlar! Yarın herhalde beni göremezsiniz, dedi. Sükünetle, halinde bir deği- şiklik — olmaksızın, — durgunlukla söylediği bu sözlere hiç birimiz inanmamıştık. Biribirimizin yüzüne baktık, üçümüz de: Yine Ata Bey bizi vurmak istiyor, galiba para- sız. kaldı, fikrimizden — geçiri- yorduk. | İçimizden hangisi bu feda- kârlığı yapıp Ata Beye birsaç lira verecek diye düşünüyorduk. Ata B. sevimli bir genç, fakat | inadına pek az ciddi bir arka- | daştır. Babasının bıraktığı serveti kısa bir zamanda yemiş bitirmişti. Kumarı, içkiyi çok sever, ça- lışmayı hiç sevmez, Beyoğlunda nekadar bar varsa hepsinin müş- terisi, onun cemiyetinde daima güzel — vakit geçirilir. şöhretini kazanmış bir arkadaştır. Parasız — kaldığı — zamanlar, dostlarından daima ayni mukad- deme ile para isterdi. — Çocuklar hastayım, dok- tora gideceğim bana içinizde beş lira verecek yok mu?... Der, bir iki papel kıvırır gider. Hepimiz bu mukaddemeyi bek- liyorduk, fakat Ata Bey hiç ora- larda değil, koltuğa oturmuş ses çıkarmıyordu. Bu vaziyette, beş dakika geçti; hâlâ Ata Beyde mahut mukaddeme yok. Bir aralık derin bir nefes aldı. Hep ona doğru bakındık, fakat gene Ata Bey dalmış oturuyordu. Nihayet, ben durmadım. —Ne var yahu... anlat ba- kalım! — Hiçbir şeyim yok, Olmadığı içindir ki bu hayattan bıktım, usandım... Bu sözler bize çok tesir yaptı. Üçümüz de arkadaşımızda başka bir dert olduğuna karar verdik. Ata Bey kalktı. Elindeki mecmuayı masanın Üstüne atarak: — Allaha ısmarladık çocuklar, hakkınızı helâl edin.. Diye salonun kapısına doğru gitmiye başladı. Yüreğim dayanamadı. Derhal ayağa kâlktım. — Atacığım, elverir bu ka- dar alay. Kaç papel istersen, söyle de verelim. — Çok teşekkür ederim, Hiç ihtiyacım yok. Zaten ne verseniz faydasız, yarın gene olacağı bu. Bir an evvel bu işi bitirmek be- nim için hayırlı olur. Alta Bey kapıdan merdivenleri yordu. çıkmış, yavaş yavaş ini- Üç arkadaş birden yanına geldik. Meselenin — ciddiyetine artık şüphe yoktu, arkadaşımızı felâketten — kurtarmak — çaresini düşünüyorduk. Güç belâ yakasını bırakmadık. Öbür arkadaşların evlerine git- mek — mecburiyeti — vardı. Ben bekâr — olduğumdan, Ata Beyi Beyoğlunda — bir lTokantaya gö- türdüm, sonra — sinemaya — ve oradan da eğlenceyi sevdiğini | bildiğim için bir bara gittik. Ne yaptıysam Atanın, intihar hakkındaki fikirlerini değiştireme- | dim. Hatta ne türlüintihar etmek lâzım geldiğini, ve en güzel inti- har usulü kararlaştırdığını söylü- yordu. Beni endişeye sokan, Atanın sükünetiydi. — Klüpte biriktirdiğim İngiliz mecmuasında havagazile — nasıl bir Lort intihar etmiş var. Tıbbı- adlinin raporuna göre bu adam hiç sıkıntı çekmemiş. İşte ben de böyle öleceğim, diye söyleyince benim büsbütün merakım arttı. Sabah dört olmuştu ayrıldık. Tekrar para teklif ettim, red- detti. Atanın elini bir türlü elimden — ayıramıyordum. — Par- maklarımı — kırar — derecesinde elimi sıktı, vedalaştık eve ge- dim uyudum. Ogün öğle üzeri Eminönüne yaya gidiyordum. Tam Köprünün ortasında Ataya rasgeldim. Ar- kadaşımı görünce yüzüm gül- miye başladı. Onu hayatta gör- mek beni tabiidir kk memnun etti. Yanıma geldi: — Affedersin birader, kaba- hat bende değil. İntihar etmiye kat'iyyen karar vermiştim. Eve gelince kapıları, pence* releri bütün delikleri kapadım, havagarının musluğunu açtım, far kat felâket, şirkete borcum yal diye gazı kestim. — —) ON ALTINCI PATRON KUPONU No. 1 Gazetemizde on beş günde bir vermekte — olduğumuz — Patronu bedava almak — lstiyorsanız, bu kuponu kesip saklayımız ve 1$ kupos toplayınız. — Patronlarımızr dan pek memnün olacaksınız. Patronlar neşredildicleri gür den İtibaren İstanbal — karilerimli bir. hafta, Taşra karilerimle 68 içinde kuponlarım gönder” melldirler, Bu müddet geçtiktet sonra kuponlar kabul edilmez:

Bu sayıdan diğer sayfalar: